Sistani, gösterilerin faturasını Irak hükümetine kesti

Ayetullah Ali es-Sistani (Arşiv)
Ayetullah Ali es-Sistani (Arşiv)
TT

Sistani, gösterilerin faturasını Irak hükümetine kesti

Ayetullah Ali es-Sistani (Arşiv)
Ayetullah Ali es-Sistani (Arşiv)

Irak'taki en büyük Şii dini otoritesi 2014'ten bu yana, son gösterilerle birlikte meydana gelen kriz ilk kez hattına dahil oluyor. Irak’ın en yüksek Şii dini otoritesi olarak kabul edilen Ayetullah Ali es-Sistani'nin temsilcisi Ahmed es-Safi'nin cuma günü verdiği hutbeye ilişkin yapılan ağırlıklı yorumlar, Irak’ın karşılaştığı zorluklar göz önünde bulundurulduğunda hutbenin beklentilerin altında kaldığı yönünde oldu. Hutbede, daha önce, 2015 yılında eski Başbakan Haydar el-İbadi döneminde olduğu gibi hükümetin performansını belirli bir süre için değerlendirmekle görevlendirilecek hükümet dışından bağımsız bir komitenin ve siyasi blokların kurulması çağrısında bulunuldu. Sistani'nin Kerbela'daki temsilcisi Abdulmehdi el-Kerbelayi, protesto gösterilerinde dökülen kandan hükümeti sorumlu tuttu. Ülkede ifade özgürlüğünün büyük bir tehlikeyle karşılaştığını söyleyen el-Kerbelayi, Irakta, Arap ve yabancı çok sayıda gazetecinin çalıştığı yayın organlarının kışkırtma veya tehdit sonucu kapatılmasından endişe duyduklarını belirtti.
El-Kerbelayi, son günlerde şiddetin daha önce görülmemiş bir şekilde arttığını, çok sayıda göstericiye ateş açıldığını ve gösterilerin yapıldığı alanda olup bitenleri aktarmaya çalışan gazetecilere apaçık saldırılar düzenlendiğini belirtti. El-Kerbelayi: “Resmi makamlar, güvenlik güçlerinin göstericilere karşı gerçek mermi kullanmamaları yönünde kesin emirler verdiklerini açıklarken, göstericilerin doğrudan gerçek mermi ile hedef alınması sonucu Bağdat, Nasıriye, Divaniyye ve başka şehirlerde binlerce şehit ve yaralı olduğu kaydedildi. Gösterilerde, hayal gücünün tüm sınırlarını aşacak derecede kullanılan şiddet sebebiyle herkesin gözü önünde korkunç manzaralar meydana geldi. Hükümet ve güvenlik güçleri gösterilerde akan kandan sorumludurlar. Gerek vatandaşlar gerek de güvenlik güçleri saflarında yaşanan can kayıplarından hükümet sorumludur ve bu büyük sorumluluktan kaçamaz” dedi.
Yüksek dini otoritenin mesajında, “Yasa dışı silahlı unsurların güvenlik güçlerinin gözü önünde protestocuları hedef alması ve medyaya yönelik saldırılarda bulunması hususunda sorumluluk hükümete aittir. Aynı şekilde güvenlik güçlerinin vatandaşları, hükümet binalarını ve özel mülkleri göstericilerin arasına sızan yasa dışı bir grubun yapılan saldırılardan koruyamaması sebebiyle hükümet te sorumlu tutulmalıdır. Söz konusu gruplar, gösterilerin şiddetten uzak ve barışçıl bir şekilde geçmesini istemiyorlar” ifadelerine yer verildi.
Sistani, “Hükümet ve Yargı, gösterilerde meydana gelen olaylar hakkında güvenilir bir soruşturma yürütmeli. Göstericilere veya başkalarına ateş açma emrini veren kişiler kamuoyuna açıklanmalı. Söz konusu kişiler mensubiyetlerine ve konumlarına bakılmaksızın kovuşturulmalı ve tutuklanarak adalete teslim edilmeli. Tüm bunlar iki hafta gibi sınırlı bir süre içerisinde yapılmalı ve daha önceki davalarda olduğu gibi ertelenmemeli” açıklamalarında bulundu. Sistani ertelenen eski davalar ile  Haşdi Şabi kamplarına düzenlenen saldırıya ilişkin yürütülen soruşturma sonuçlarının henüz resmi olarak açıklanmamasına işaret etti.
Sistani, hükümetin böyle bir adım atması halinde gerçek reformları gerçekleştirme konusunda ne kadar ciddi ve samimi olduğunun ortaya çıkacağını belirtti. Sistani, “Devletin ve güvenlik güçlerinin anayasa tarafından sağlanan kamusal ve kişisel özgürlükleri çiğnemeden, yasalar çerçevesinde, tehdit, darp, adam kaçırma ve öldürme suçlarında bulunanları cezalandırmadığı sürece, mali ve idari yolsuzlukla mücadele ve sosyal adaletin bir dereceye kadar gerçekleşmesi gibi reform projelerinde herhangi bir ilerleme kaydedilemez” dedi.
Eski Milletvekili Haydar el-Molla, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Yüksek dini otorite, suçlu ve mağduru açıkça belirliyor. Ancak ortada henüz cevabı verilmemiş bir soru var, bundan sonra ne olacak? Katiller ve arkasındaki kişiler tespit edildikten sonra, faillere kısas uygulanması suretiyle adaletli davranılabilmesi için yapılabilecek herhangi bir işlem yapılacak mı? Çözüm, Başbakan Adil Abdülmehdi'nin istifası ve Ulusal Güvenlik Müsteşarı Falih el-Feyyad’ın yargıya gönderilmesinde. Yüksek dini merciin mesajı ancak bu şekilde anlam kazanabilir” ifadelerini kullandı.
Haydar el-Molla, Irak'taki sınırlı kabine değişikliği ve başka uygulamaların ardından reform yolunun açık olup olmadığına ilişkin ise, “Irak'ta başbakanın görevden alınması ve yetkililerin hesap verebilirliği sağlanmadan reform yapılamaz. Bu protestolara sebep olanlar kim olursa olsun onlara karşı şiddetli uygulamalara başvurulmalı” ifadelerini kullandı.
Araştırmacı ve Irak Savaş Medyası Güvenlik Müsteşarı Said el-Ceyyaşi, ihtisas Komitelerinin, gösterilerde meydana gelen olaylara ilişkin ayrıntılı bir soruşturma yürütülmesi için gerçek anlamda çalışmalara başladığını belirtti. Şarku'l Avsat'a konuşan Said el-Ceyyaşi, “İhtisas komiteleri, askeri istihbarat müdürü başkanlığında çalışmalarını güvenlik ve askeri makamlar ile koordineli bir şekilde yürütüyor. Güvenlik ve askeri makamlar düzeyinde meydana gelen ve göstericilerin kanının dökülmesine neden olan ihlallerin yanı sıra, kamu ve özel fonlara yapılan saldırılar da soruşturuluyor. Komite, çalışmalarının sonuçlarını en kısa sürede üst makamlara iletecek ve bu konuda gerekli önlemler alınacak” dedi.
Öte yandan, Yolsuzlukla Mücadele Kurulu, içerisinde bakanlar, bakan yardımcıları ve valilerin yer aldığı dokuz üst düzey yetkilinin yargıya yönlendirildiğini açıkladı.
Yolsuzlukla Mücadele Kurulu önceki gün yaptığı açıklamada, “Yolsuzlukla Mücadele Kurulu, 9 üst düzey yetkilinin de adının geçtiği önemli sayıda yolsuzluk dosyasını yargıya intikal ettirdi. Söz konusu dosyalar yargıya intikal etmeden önce güçlü delillere ulaşıldı, temel prosedürler yerine getirildi ve davaları takip edecek bir ekip oluşturuldu. Davaların en kısa zamanda sonuçlanması için Yargı ile koordinasyon toplantıları gerçekleştiriliyor” ifadeleri yer aldı.
Yolsuzlukla Mücadele Kurulu: “Söz konusu yolsuzluk dosyasında daha önce Sanayi Bakanlığı, Maden Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı gibi bakanlıklarda görev yapmış iki bakan ve bakan yardımcıları ile bakan düzeyinde çalışan bir eski görevli ve Babil, Kerkük, Ninova ve Selahaddin şehirlerinin valileri gibi üst düzey yetkililer yer alıyor. Bunun dışındaki dosyalar, sanıkların yasaya uygun olarak beraatine veya mahkûm edilmesine yönelik karar verilmesi için mahkemelere sevk edilecek.”



Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı

Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
TT

Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı

Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)

Şarku’l Avsat’a konuşan Suriye’nin Suveyda şehrinden Dürzi kaynaklar, Ulusal Muhafızlar’ın yaklaşık 10 kişiye yönelik tutuklama operasyonunun, Suriyeli Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin politikalarına ve projelerine karşı ‘darbe’ girişiminde bulunmak amacıyla ve ‘paralel bir akım’ oluşturmaya çalıştığı suçlaması çerçevesinde gerçekleştirildiğini açıkladılar. Kaynaklar, Suveyda’da ‘çatışma’ çıkmasından endişe duyduklarını ifade ettiler.

Kimliklerinin açıklanmamasını tercih eden yerel kaynaklar, ‘Ulusal Muhafızlar’ın, şehirde gerginliğin yüksek ve güvenlik önlemlerinin yoğun olduğu bir ortamda cumartesi günü geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattığını’ söylediler.

Tutuklananlar arasında din adamı Şeyh Raid el-Mutni, Asım Ebu Fahr, Gandi Ebu Fahr ve Zeydan ailesinin bazı fertleri de vardı. Kaynaklar, Zeydan ailesinin Dürzi lider Leys el-Belus’un amcaları olduğunu belirtirken, Mutni ve Ebu Fahr ailelerinin kalabalık Dürzi aileler olduklarını ve ‘bu tutuklamaların Dürzi-Dürzi iç savaşının patlak vermesine yol açabileceğinden korkulduğunu aktardılar.


Batı Şeria'daki operasyonlarına devam eden İsrail ordusu Gazze'de Gazi Hamad'ın oğlunu öldürdü

Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
TT

Batı Şeria'daki operasyonlarına devam eden İsrail ordusu Gazze'de Gazi Hamad'ın oğlunu öldürdü

Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)

İşgalci İsrail ordusu, Tubas’tan güçlerini çekmesine rağmen dün Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde saldırılarına devam etti ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta silahlı dört unsurun öldürüldüğünü duyurdu.

Batı Şeria'nın Salfit, Beytullahim, El Halil, Nablus ve Ramallah şehirlerinde çok sayıda Filistinliyi gözaltına alan işgalci İsrail ordusu, Cenin Mülteci Kampı’nda 24 evi yıkmaya başladı. Cenin'in Barta’a beldesinde beş Filistinliden oluşan bir hücrenin üyelerini gözaltına aldığını duyuran İsrail ordusu, bu kişilerin yakında bir eylem hazırlığında olduğunu iddia etti.

İşgalci İsrail ordusu, Genel Güvenlik Servisi (Şabak) ve İsrail polisi tarafından yapılan ortak açıklamada, Yamam Özel Birimi’nin Menaşi Tugayı’ndan gelen ve Şabak'ın yönettiği güçlerin desteğiyle dün akşam Barta'a beldesinde bir operasyon düzenlediği ve ‘yakın gelecekte’ eylem hazırlığındaki bir hücrenin üyelerini tutukladığı belirtildi. Ancak eylemin niteliği veya hangi aşamada olduğu hakkında daha fazla ayrıntı verilmedi.

İşgalci İsrail ordusu geçtiğimiz hafta sonu Batı Şeria'nın kuzeyinde bir operasyon başlattı. Bu operasyon kapsamında Batı Şeria'nın kuzeyindeki Tubas vilayetindeki Tamun ve el-Fara’a’da yüzlerce ‘hedefe’ baskın düzenlendi. İşgalci İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada ‘İsrail vatandaşlarına yönelik her türlü tehdidi’ önlemek ve engellemek için ‘önleyici tedbirler almaya devam edileceği’ belirtildi.

rft56y
Filistinli Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah'ın Batı Şeria'nın Cenin kentinde öldürülmeden önce İsrailli askerlerin önünde ellerini kaldırdıklarını gösteren bir video görüntüsü (AFP)

İşgalci İsrail ordusu, operasyon sırasında Arap ve uluslararası kamuoyunun kınamasına neden olan bir hareketle, soğukkanlılıkla infaz edilen Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah da dahil olmak üzere çok sayıda Filistinliyi öldürdü. Bu arada İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Sınır Polisi'nin gizli biriminin komutanını, biriminin üyeleri Cenin şehrinde Filistinli Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah'ı infaz ettikten sonra albay rütbesine terfi ettirmeye karar verdi.

Abdullah Hamad

İşgalci İsrail ordusu Batı Şeria'daki saldırılarına devam ederken dün geçtiğimiz ekim ayında varılan ateşkes anlaşması kapsamında geri çekildiği Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta silahlı dört unsuru öldürdüğünü duyurdu.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamaya göre bahsi geçen dört kişi bir yeraltı tünelinden çıktı.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre öldürülenler arasında Hamas'ın Doğu Refah Taburu Komutanı ve yardımcısı da bulunuyordu.

Hamas’tan kaynaklar daha sonra, Hamas lideri ve müzakere heyetinin üyesi Gazi Hamad'ın oğlu Abdullah Hamad'ın Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta öldürüldüğünü doğruladı.

Muhammed Hamad, kardeşi Abdullah'ın Refah tünellerinde ‘etrafı sarıldığını ve İsrail askerleriyle girdiği çatışmada öldürüldüğünü söyledi.

Tünellerde mahsur kalanlar

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre bu gelişmeler, Refah’taki tünellerde mahsur kalanların akıbeti konusunda müzakerelerin sürdüğünü belirten çeşitli kaynakların açıklamalarına eşlik etti.

Refah sorunu, cesetler meselesi ile birlikte ikinci aşamaya geçişi geciktiriyor.

frgt
Pazar günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta bir çadırın önünde bir mülteci yemek hazırlıyor (EPA)

Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Macid el-Ensari, İsrail'in iki rehinenin cesetlerinin halen Filistin topraklarında tutulduğunu bahane ederek Gazze'deki ateşkes planının ikinci aşamasına geçişi geciktirmemesi gerektiğini söyledi.

Ensari, Katar ve bölgedeki ortaklarının şu an, birinci aşamadan ikinci aşamaya geçerek Gazze Şeridi'ndeki savaş durumunu kapsamlı bir şekilde sona erdirecek sürdürülebilir bir barışa ulaşma çabasında olduğunu söyledi.

Öte yandan pazar günü Gazze Şeridi’ndeki belediyeler, İsrail'in Gazze’deki hayati tesislerin çalışması için yeterli miktarda dizel yakıtın girişini engellemesi üzerine, hızla kötüleşen yakıt krizi nedeniyle temel hizmetlerin yakında çökebileceği uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi Belediyeler Birliği, Han Yunus Belediye Başkanı Alaa el-Bata'nın basın toplantısında okuduğu açıklamada, ateşkesin başlamasından bu yana 50 gün içinde gelen yakıtın, yolları açmak, enkazları kaldırmak ve yerinden edilmiş kişilerin hareketliliğini kolaylaştırmak amacıyla sadece beş günlük çalışma için yeterli olduğunu belirtti.

Bata, “Krizin devam etmesi, halkın hayatını tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.


Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
TT

Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)

Papa 14. Leo dün yaptığı açıklamada, İsrail ile Filistinliler arasında on yıllardır süren çatışmanın tek çözümünün bir Filistin devletinin kurulmasını içermesi gerektiğini belirterek, Vatikan'ın bu konudaki tutumunu teyit etti.

Vatikan'ın ilk Amerikalı Papa'sı Leo, Türkiye'den Lübnan'a gitmek üzere bindiği uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, "İsrail'in bu çözümü hâlâ kabul etmediğini hepimiz biliyoruz, ancak bunu tek çözüm olarak görüyoruz" dedi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Papa İtalyanca olarak yaptığı konuşmada, "Biz de İsrail'in dostuyuz ve iki taraf arasında arabulucu bir ses olarak, herkes için adaleti sağlayacak bir çözüme yaklaşmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, en yakın müttefiki olan ABD'nin Filistin bağımsızlığını desteklediğini belirtmesine rağmen, Filistin devletine karşı olduğunu yineledi.

Papa, sekiz dakikalık kısa basın toplantısı sırasında yaptığı açıklamada,perşembe günü başlayıp pazar gününe kadar devam eden Türkiye ziyaretine odaklandı. Papa, mayıs ayında Katolik Kilisesi lideri olarak seçilmesinden bu yana ilk yurt dışı seyahatini gerçekleştirdi.

Papa, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail-Filistin ve Ukrayna-Rusya çatışmasını görüştüğünü belirterek, Türkiye'nin her iki savaşın da sona ermesinde önemli bir rol oynadığını vurguladı.

Papa Leo Türkiye ziyareti sırasında, dünyadaki olağanüstü sayıdaki kanlı çatışma nedeniyle insanlığın geleceğinin tehlikede olduğu konusunda uyarıda bulundu ve din adına işlenen şiddet eylemlerini kınadı.

Gazze'deki İsrail ordusuna eleştiri

Genellikle temkinli ve diplomatik bir dil kullanmayı tercih eden Papa Leo, bu yılın başlarında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri harekatına yönelik eleştirilerini artırdı.

Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, aynı zamanda dünyadaki 260 milyon Ortodoks Hristiyan'ın ruhani lideri Patrik Bartholomeos'a da ev sahipliği yapıyor.

Papa, Türkiye'yi dinsel birlikteliğin bir örneği olarak övdü. Papa Leo, yarına kadar Lübnan'ı ziyaretini sürdürecek ve ardından Roma'ya dönecek.

Papa Leo, "Farklı inançlara sahip insanlar barış içinde yaşayabilir... Sanırım bu, hepimizin dünya çapında dört gözle beklediği bir örnek" ifadelerini kullandı.