DEAŞ, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine yönelik operasyonundan nasıl faydalanacak?

(AFP)
(AFP)
TT

DEAŞ, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine yönelik operasyonundan nasıl faydalanacak?

(AFP)
(AFP)

Tarık eş-Şami
ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’nin kuzeyinden geri çekilme kararı sonrasında Kongre’deki Cumhuriyetçiler ve Demokratların yaşadığı şok, Türkiye’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı operasyonuyla etkisini daha da artırdı. Bunun sebebi ise Trump’ın bu kararının yönetimdeki uzmanlarla istişare yapılmadan alınmış olması.
Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin yaşadığı şokun asıl sebebi ise ABD’nin birçok cephede üstünlüğünü kaybedebilme ihtimali. Zira Suriye’deki nüfuzunun büyük bir kısmını kaybedecek ve bölgedeki durum kötüleşip, DEAŞ’ın geri dönmesine zemin hazırlanacak. Aynı şekilde karar, Ortadoğu’daki müttefiklerini, dünyanın en büyük devletiyle ittifakın güvenilirliğinden şüphe duyar bir hale getirecek.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Trump, Türkiye’ye yeşil ışık yakmadığını söyleyerek, bu şoku hafifletmeye çalışıyor. Bununla birlikte ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Washington’ın Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir askeri operasyona destek vermediğini ve duruma karışmayacağını açıklamasına rağmen ABD’deki herkes bu operasyonların sonuçlarını yakınan takip ediyor. Ayrıca akıllarda da Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgelere ne olacağı sorusu oluştu.
ABD’nin kaybı
ABD’deki birçok analist, araştırmacı ve eski yetkili, Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki bir anlaşmayla ABD’nin geri çekilmesinin, Washington açısından ciddi sonuçlara yol açacağı konusunda hem fikir. Suriye’nin kuzeyinde bir ABD varlığının olmaması, ABD’nin üzerine yoğunlaştığı üç hedefi kontrol edemeyeceği ve başaramayacağı anlamına geliyor. Söz konusu hedeflerin ise ‘DEAŞ’ın hezimete uğradığından emin olmak, Suriye’deki İran ve müttefik güçleriyle mücadele etmek, Suriye’de siyasi bir çözüm oluşturmak’ olduğu biliniyor.
ABD, yaptırımları artırma kabiliyeti veya Suriye’nin yeniden yapılanmasını finanse etmeyi reddetme hususlarında ekonomik rolü dışında, bölgede etkisini kaybedecek. Geri çekilme kararı, ABD’nin gelecekte savaş taraflarıyla herhangi bir işbirliği ve ortaklık çabasını da engelleyecek. Nitekim SDG, söz konusu geri çekilme kararını ‘ihanet’ olarak nitelendirdi.
ABD’liler Trump’ın bölgeden geri çekilerek seçim vaatlerine uyma arzusunu anlasa da Washington’daki yönetimi ve siyasi elitlerle ile koordinasyon olmadan bunu hızlı şekilde uygulamakta ısrar etmesini şaşkınlıkla karşılıyor. Trump, daha önce de böyle bir karar vermiş ve ardından kararından geri adım atmıştı.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonun sonuçları
Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi tarafından sunulan bir raporda, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonunun, Türk kuvvetleri ve ABD tarafından eğitilen SDG arasındaki muhtemel çatışmalar sırasında yakın vadede çok sayıda kişinin ölmesine ve yaralanmasına yol açacağı ifade edildi. Raporda, bu durumun uzun vadede önemli istikrarsızlığa neden olacağı belirtildi.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyon, büyük bir insani kriz ortaya çıkaracak. Birleşmiş Milletler (BM), Suriye’nin Türkiye sınırında şu an 758 binden fazla kişinin yaşadığını belirtiyor.
New York Times’ın haberine göre Ankara’nın askeri stratejisi, Türkiye topraklarındaki en az 1 milyon Suriyeli mültecinin (demografik yapı bozulup ve Kürtlerin bir devlet kurma planı engellenip) sınırda güvenli bir bölgeye yerleştirilerek, Suriye’ye dönmelerini sağlamak.
ABD’li bir gazeteci, Türkiye’nin planının, operasyonların sona ermesi sonrasında devam eden bir huzursuzluk ortamı oluşturacak tehlikeli bir plandan başka bir şey olmadığını belirtti. Çünkü bu plan, kendi topraklarını Türk manipülasyonlarına alet etmeyi reddeden etnik bir karışımla karşı karşıya kalacak. Zorla yeniden yerleştirme ise nadir şekilde başarıyla sonuçlanır. Zira Türkiye’deki birçok Suriyeli mülteci, Suriye’nin kuzeybatısında yaşamıyordu. Bu durum ise bölgedeki yerel nüfusa entegre olmalarını ve orada yaşamaya devam etmelerini pek olası kılmıyor.
Ankara’nın kazançları ve kayıpları
Ankara, SDG’yi varoluşsal bir tehdit olarak kabul ettiği sürece, ABD’nin tamamen geri çekilmesi hiç şüphesiz ki Suriye topraklarının bir başka bölgesini kontrol etmesi için ona daha fazla özgürlük verecek. Türkiye, Suriye içerisinde daha geniş bölgelerin kontrolünü sağlayarak, Suriye’nin geleceği hususunda daha büyük söz sahibi olacak.
Ama en büyük avantaj, Türkiye’deki Suriyeli mülteci karşıtı söylemlerin geçtiğimiz aylarda çarpıcı biçimde artması nedeniyle iç meselelerde görülecek. Bir milyon Suriyeli mülteciyi Suriye içerisindeki güvenli bölgeye geri dönmeye zorlamak, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın popülaritesinin artmasına da katkı sağlayacak.
Türkiye’nin askeri operasyonu, hem askeri hem de ekonomik açısından maliyetli olacak. Türkiye’nin bölgede hala var olan DEAŞ hücrelerinin karşısında olduğu gibi bölgeyi Kürt savaşçılarına karşı korumak için mücadele etmesi de bekleniyor. ABD Başkanı’nın birkaç defa belirttiği gibi Türkiye, binlerce DEAŞ’lı tutuklunun da sorumluluğunu üstlendi. Aynı şekilde Batılı ülkelerin DEAŞ’a mensup vatandaşlarını geri alma isteksizliğine paralel olarak, toplama kamplarında kötü yaşam koşulları göz önüne alındığında, uzun vadeli bir mücadele ortaya çıkacak.
Aynı zamanda Türkiye’nin operasyonlarına yönelik uluslararası kınama ve Trump’ın ‘Sınırları aşması halinde Türkiye’yi ekonomik olarak bitirme’ tehdidi, uluslararası camianın bu operasyonlara daha fazla odaklanmasına yol açacak.
Şam, Moskova ve Tahran
Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin raporuna göre Suriye rejimi, Rusya ve İran, Suriye’nin akıbetini belirleme yetenekleri açısından kazanım elde edecek. Çünkü ABD, Suriye rejimi ve müttefikleri karşısında hiçbir imtiyaz sağlamadan, Suriye’deki güç ve varlığının bir kısmından vazgeçti.
Rusya’nın Suriye rejimiyle bir anlaşma sağlamak için SDG ile olan ilişkisini güçlendirmesi ve Washington’ın geri çekilmesi sonrasında SDG’nin yeni müttefikler bulma arzusundan yararlanması bekleniyor. Türkiye’nin operasyonlarının başlamasından sonra SDG’nin Rusya’ya yönelmesi de bunu gösterdi.
Söz konusu anlaşma ise tamamlandıktan sonra, Suriye rejiminin daha fazla alanı kontrol etmesine olanak tanıyacak. Bu kontrol ise petrol sahaları ve birçok ekonomik kaynağı içerecek şekilde genişleyebilir.
DEAŞ’ın dirilişi
En büyük endişe, Suriye’deki DEAŞ’ın dirilişi, terör ve paniğe yol açması ve şehirleri kontrol etmesi sonucu olarak kaos ve çatışmaların ortasında devletini ilan etmesi hususlarında yaşanıyor. Aynı şekilde SDG, kuzeye odaklanmasının yanı sıra Türkiye’nin operasyonlarına karşı koymak için enerjilerini ve unsurlarını harekete geçirmeye çalışacak, Fırat’ın doğusunda DEAŞ hücrelerinin saldırılarına maruz kalan bazı bölgelere ek güç gönderecek. Söz konusu bu bölgeler, aynı zamanda, son aylarda bazı yerel Arap kabileleri ve SDG arasındaki çatışmalara da tanık oldu.
Bu çerçevede Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırma direktörü Jennifer Cafarella, “SDG, cezaevlerini ve kampları koruyan güvenlik unsurlarını geri çekebilir, onları daha az yetenekli personellerle değiştirebilir. Bu ise ciddi bir tehlike oluşturacaktır” açıklamasında bulundu.
ABD’de askeri alanda uzmanlaşmış gazeteler de Türkiye’nin operasyonlarının, durumu körükleyebileceği ve Suriye’nin kuzeyindeki 30 gözaltı merkezinde bulunan 11 bin DEAŞ militanını serbest bırakılabilme ihtimali sağlayabileceği uyarısında bulundu. Özellikle Suriye’nin kuzeyindeki kırsal alanlarda ve çöl bölgelerinde kaybolan DEAŞ unsurlarına, yaklaşık 70 bin kişiyi barındıran, Hasake bölgesindeki el-Hol Mülteci Kampı’nda olmak üzere binlerce DEAŞ militanını ve 30 bin DEAŞ’lı aileyi kurtarma fırsatı sağlayabilir.
Pentagon Genel Müfettişi de SDG’nin bu devasa kampta yalnızca az bir güvenlik sağlayabileceğini ve bu durumun da DEAŞ’ın ideolojisinin kamp içerisinde daha geniş alanlara yayılmasına neden olabileceğini söyledi. Müfettiş, ayrıca Suriye’deki ABD birliklerinin sayısındaki düşüş, kamptaki durumun takibini engelleyebileceğini belirtti.
DEAŞ militanları, herkes için sorun
DEAŞ militanlarının serbest kalmayacağını varsaysak bile DEAŞ sorunu hala devam ediyor. Beyaz Saray, Türkiye’nin SDG’nin elinde olan DEAŞ militanlarından sorumlu olacağını belirtirken, bunun pratiğe yansımayacağına ilişkin şüpheler mevcut. Zira Türkiye, on binlerce tutukluyu, mülteciyi ve radikalizm yanlısını kontrol etme kapasitesine ve isteğine sahip değil.
ABD'nin DEAŞ'la Mücadele eski Özel Temsilcisi Brett McGurk, DEAŞ militanlarının örgütün yeniden dirilme potansiyelinin çekirdeğini oluşturduğunu vurguladı.
Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklamada, Trump yönetiminin Fransa, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine, ‘Avrupa vatandaşı olan 2 bin DEAŞ mensubunu ülkelerine geri almak için baskı yaptığı ama ret cevabı aldığı’ belirtildi.
Suriye Çalışma Grubu tarafından yayınlanan bir rapora göre Avrupa ülkeleri, militanları Avrupa mahkemelerinde mahkum edecek yeterli kanıtlara sahip olmamaları dolayısıyla, DEAŞ mensuplarının vatandaşlıklarını iptal etmeyi tercih etti.
SDG’ye ait cezaevlerinde bulunan binlerce DEAŞ’lı tutuklunun durumu, Avrupa, ABD ve küresel ulusal güvenlik açısından büyük bir endişe kaynağı.



Güney Afrika’da silahlı saldırı: 10 ölü, 10 yaralı

Johannesburg kent merkezinde 18 Aralık 2025 tarihli polis baskınından bir kare (AFP)
Johannesburg kent merkezinde 18 Aralık 2025 tarihli polis baskınından bir kare (AFP)
TT

Güney Afrika’da silahlı saldırı: 10 ölü, 10 yaralı

Johannesburg kent merkezinde 18 Aralık 2025 tarihli polis baskınından bir kare (AFP)
Johannesburg kent merkezinde 18 Aralık 2025 tarihli polis baskınından bir kare (AFP)

Güney Afrika polisi, Johannesburg yakınlarında düzenlenen silahlı saldırıda 10 kişinin öldüğünü, 10 kişinin ise yaralandığını açıkladı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberine göre olay, Johannesburg’un 40 kilometre batısındaki Bekkersdal kentinde, ruhsatlı bir barın bulunduğu caddede meydana geldi. Saldırının nedenine dair herhangi bilgi açıklanmadı. Polis sözcüsü AFP’ye yaptığı açıklamada, saldırganların kimlikleriyle ilgili henüz “ayrıntılı bilgi” bulunmadığını söyledi.

Reuters haberine göre polis, saldırıda yaklaşık 12 kişinin yer aldığı bilgisini verdi. Saldırganların beyaz bir minibüs ve gri bir sedanla olay yerine gelip bara ateş açtığı, ardından kaçarken etrafa gelişigüzel ateş ettikleri bildirildi. Yetkililer, saldırı nedeninin soruşturmayla ortaya çıkacağını duyurdu.

Güney Afrika’da suç oranları yüksek ve organize suç örgütlerinin etkisi dikkat çekiyor. Ülkede bireyler, kişisel güvenlik amacıyla ruhsatlı silah taşıyabiliyor ancak yasa dışı silahların dolaşımı da ciddi bir sorun oluşturuyor.

6 Aralık’ta da Pretoria’da bir işçilerin kaldığı bir eve düzenlenen silahlı baskında, aralarında üç yaşındaki bir çocuğun da bulunduğu 11 kişi öldürülmüştü. Söz konusu evde yine bir bar bulunuyordu.

Ülkede silahlı şiddet oranı son derece yüksek. Polis verilerine göre, Nisan ile Eylül ayları arasında her gün ortalama 63 kişi silahlı saldırılarda hayatını kaybediyor.


Tayvan, ada çevresinde 7 askeri uçak ve 8 Çin gemisi tespit etti

Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)
Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)
TT

Tayvan, ada çevresinde 7 askeri uçak ve 8 Çin gemisi tespit etti

Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)
Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)

Tayvan Savunma Bakanlığı, son 24 saatte Çin’in ait yedi askeri uçak ve sekiz geminin ada çevresinde görüldüğünü duyurdu.

Bakanlığın açıklamasına göre, tespit edilen uçaklardan beşi Tayvan Boğazı’ndaki orta hattı geçerek ülkenin kuzey ve güneybatı Hava Savunma Tanımlama Bölgesi’ne girdi. Şarku’l Avsat’ın Taiwan News’ten aktardığı habere göre Tayvan ordusu bu hareketliliğe karşı deniz ve hava unsurlarını görevlendirerek sahil füze sistemleri de bölgede hazır konuma getirildi.

Tayvan, bu ay şu ana kadar Çin ordusuna ait uçakları 235, gemileri ise 148 kez tespit etti. Çin, Eylül 2020’den bu yana Tayvan çevresindeki askeri uçak ve gemi faaliyetlerini kademeli şekilde artırarak gri bölge taktiklerini yoğunlaştırmış durumda.

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS), gri bölge taktiklerini, “Bir devletin doğrudan ve yoğun güç kullanımına başvurmadan güvenlik hedeflerine ulaşmasını amaçlayan çaba veya çabalar bütünü” olarak tanımlıyor.


Avustralya Başbakanı Albanese’den Bondi saldırısının ardından güvenlik alarmı

Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)
Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)
TT

Avustralya Başbakanı Albanese’den Bondi saldırısının ardından güvenlik alarmı

Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)
Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, geçen hafta Sydney’in Bondi sahilinde Yahudi bir bayram kutlaması sırasında meydana gelen ve 15 kişinin ölümüne, çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan saldırının ardından, ülkenin güvenlik mimarisinin yeniden değerlendirileceğini duyurdu. Albanese, emniyet ve istihbarat birimlerinin yetkilerinden işbirliği düzenlerine kadar tüm unsurlarının kapsamlı bir incelemeden geçirileceğini söyledi.

Albanese, bugün yaptığı açıklamada, eski Avustralya istihbarat örgütü başkanlarından birinin yöneteceği incelemenin; federal polis ve istihbarat birimlerinin “Avustralyalıların güvenliğini sağlamak için gerekli yetkilere, yapılara, prosedürlere ve işbirliği düzenlemelerine sahip olup olmadığını” değerlendireceğini söyledi.

Saldırı sonrasında, silah ruhsatı değerlendirme süreçleri ile kurumlar arası bilgi paylaşımında ciddi açıkların bulunduğu ortaya çıkmıştı.

fvg
Bondi Pavilion’da güvenlik birimleri, 14 Aralık’taki saldırının kurbanları ve yaralılarını anmak için düzenlenecek tören öncesi konukları aramadan geçiriyor (AP)

Başbakan Albanese, açıklamasında, “Geçen pazar günü DEAŞ’tan ilham alınarak gerçekleştirilen vahşi eylem, ülkemizdeki güvenlik ortamının hızla değiştiğini gösteriyor. Güvenlik kurumlarımızın, bu duruma en güçlü şekilde yanıt verebilecek kapasitede olması gerekiyor” dedi.

İncelemenin Nisan ayı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

Albanese ayrıca bugün Sydney ve Melbourne’de düzenlenen göçmen karşıtı yürüyüşleri kınadı. Başbakan, “Geçen pazar günü yaşanan antisemitik terör saldırısının ardından toplumu bölmeyi amaçlayan bu yürüyüşlere ülkemizde yer yok. Yapılmamalı ve katılım sağlanmamalıdır” ifadelerini kullandı. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre öğle saatlerinde Sydney’deki yürüyüşte yaklaşık 50 kişinin bulunduğu görüldü.

Albanese, güvenlik incelemesinin; federal güvenlik ve istihbarat kurumlarının halkı korumak için gerekli yetki ve kapasitelere sahip olup olmadığını ortaya koyacağını belirterek, raporun Nisan ayında kamuoyuna açıklanacağını kaydetti.

Bugün, Sydney’in ünlü Bondi sahilinde iki saldırganın kalabalığa ateş açarak 15 kişiyi öldürdüğü ve onlarca kişiyi yaraladığı saldırının üzerinden bir hafta geçti.