Arap sosyolojisi: Siyasal İslam, futbol ve müzik

Siyasal İslam toplanma bakımından futbol taraftarlarının toplanışına benziyor (Reuters)
Siyasal İslam toplanma bakımından futbol taraftarlarının toplanışına benziyor (Reuters)
TT

Arap sosyolojisi: Siyasal İslam, futbol ve müzik

Siyasal İslam toplanma bakımından futbol taraftarlarının toplanışına benziyor (Reuters)
Siyasal İslam toplanma bakımından futbol taraftarlarının toplanışına benziyor (Reuters)

Emin ez-Zavi
 Futbol, Siyasal İslam ve müzik ortak temel bir konuda birleşiyor: Kitlelerle doğrudan iletişim. Yani her üç durumda da kitleler, dil, yapı ve mekanizmaya göre ele alınıyor.
 ‘Oyundan’ ‘savaşa’ Futbol
Futbolsever kitleler büyük stadyumlarda bir araya geldikleri gibi küçük statlarda da toplanırlar. Bu durum, yerel bir maç için olabilirken, uluslararası ve milli maçlar için de geçerli. Şiddet, sahte mükemmellik (erkeklik), nefret ve diğerini reddetme gibi çok sayıda kültürel ve davranışsal temeller etrafında bir araya geliniyor. Böylece bir ‘çocukluk ve şiire’ yakın olan ‘oyunun’ içi boşaltılıyor. Bu şekilde ferdi bir şekilde eğlenilebildiği gibi aynı anda grup olarak da gerçekleştirilebilir. ‘Oyun’ tüm bu değerlerden arındırılıp, hiçbir ilgisi bulunmayan ‘savaş değerlerine’ yakın bir hale büründürülüyor.
Futbolda ‘oyun’, herhangi bir açıklaması olmaksızın ‘savaşla’ ikiz bir hal aldı. Futbol savaşına, klasik yıkıcı bir savaşa hazırlanılır gibi hazırlıklar yapılıyor. Kitleler, rakiple mücadele etmeye ‘düşmanla karşı karşıda gelme’ duygularıyla dolmaya başlar. Bu tehlikeli psikolojik ve sembolik bir hazırlanıştır. Futbol savaşında rakibe galip gelme içerisinde kısas yapma ve gasp barındıran bir karaktere bürünür. ‘Zafer’ kavramı, aslında oyun ortağı olan birlikte eğlenilmesi gereken rakibi ‘yok etme’ anlamı kazanır. Futbol savaşını kazanmak, rakibi, kimliği ve tarihini küçük düşürme anlamına gelir oldu. Oyun planları, kolektif bilinçaltında uyuyan ve uyanık olan bir sebepten ötürü rakip takımdan ‘intikam’ almak üzere yapılıyor.
Futbol ayrıca, ‘çağın afyonu’ olma özelliği kazandı. Bu afyon bazı Ortadoğulu ve Kuzey Afrikalı kurumlar tarafından resmi ve ruhsatlı bir şekilde pazarlanıyor. Bundan maksat, halkı uyutup, bedbaht dünyasında gerçek bir değişim gerçekleştirmenin yollarını aramasını engellemek için oyalamak.
Bu kurumlar, ekonomik, politik, sosyal, bilimsel ve kültürel yenilgilerini futbol savaşı cephesinde elde ettikleri sahte ve hayali zaferlerle örtmek istiyor.
Vatandaş, yaşadığı sosyal yenilgi ölçüsünde, bireysel, çeşitli fiziksel, kültürel ve cinsel baskıyı üzerinden atmak için futbol savaşına katılımını iki kat şiddetli gerçekleştiriyor. Bu, kutlama süsü verilmiş bir intihar.
Vatandaş desteklediği takımın maçını izlemeye, sembolik bir cinayete hazır ve sembolik bir gaspa hazır bir şekilde silahlanarak savaş cephesine gider gibi gidiyor.
Futbolda bireysel ve toplu şiddet, fiziksel tarafla sınırlı değildir. Bu günlük gerçekleşen sıradan bir hal aldı. Hatta çoğu kez ona rekabetin tadı gibi olan fanatizm eşlik etti.  Bu bir vahşilik kültürü ile uzlaşma ve yaygınlaştırmanın bir yolu. Ancak en tehlikelisi, ‘en güçlü halk’ ile eşdeğer olan ‘en iyi takım’, ‘en güçlü ulus’ ölçüsünde ‘en güçlü takım’ sloganları ile ‘Yahudi soykırımı’ gibi rakibe ‘soykırım’ uygulayarak Nazi ideolojisine yakın içerik taşıyan sembolik şiddettir.
Siyasal İslam ve kitleseleşme: Maneviyattan ideolojiye
Siyasal İslam,  Ortadoğu (Maşrık) ve Kuzey Afrika’da (Mağrib) bilindiği gibi 1928 yılında İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) tarafından kurulduğundan bu yana iyice nüfuz etmiş durumda.
Bir araya gelişleri de bireysel ve toplumsal psikolojik hazırlık düzeyinde futbol taraftarlarına benzer bir şekilde gerçekleşiyor. Namaz vakitlerinde camiler, kamusal alanlar ve spor sahalarında İhvan, Cihatçı, Selefi, El Kaide ve DEAŞ politikalarının şemsiyesi altında gerçekleşen toplantılar, fitne tohumları ekme, diğerini ve birlikte yaşama fikrini reddetmeyi hedefleyen değerleri empoze etmeye çalışıyor. Bunu dini vesileler ile dağıttıkları broşür ve pankartlar, söyledikleri marşlar ve attıkları sloganlarla yapıyorlar.
Sosyal psikolojiyi incelerken söylemlerin yapısı ya da birey ve grup psikolojisi bağlamında okuma ve çözümleme yaptığımızda futbol taraftarlarının attığı sloganların ve Siyasal İslamcı grupların marşlarındaki ve sloganlarındaki sembolik içeriklerde büyük bir benzerlik olduğunun fark edeceğiz; Nihilizm felsefesi, dışlayıcı ruh, taciz, şiddet, öfke, nefret, bencillik, sahte erkeklik, gasp arzusu. Futbol savaşı ve Siyasal İslam savaşını karakterize eden şey de bunlardır.
Siyasal İslam da futbolda olduğu gibi ‘en güzel, en güçlü, en iyi’ sloganları atıyor: ‘Dinimiz, dinlerin en iyisi’, ‘Diğerlerinin dini yalan’, ‘Zafer, dinimizin olacak’, ‘Dinimiz, en güçlüsü’, ‘Diğer dinlerin itaatkar olması gerek’, ‘Fetihler devam ediyor’, ‘Cihad farzdır’, ‘Düşmanı öldürme’.  Bunlar bireysel ve kolektif anlamda nefret kültürünü besleyerek, dünyada veya daha sonra ulaşabileceğimiz diğer gezegenlerde barış içinde birlikte yaşayabileceğimiz fikrini yok ediyor.
Futbolda oyunlar, sistematik bir şekilde birlikte eğlenme, çocukluk ve neşeden ayrıştırıldığı gibi Siyasal İslam’da, ideolojik ve politik yükleme yapmak için namaz, manevi bağlamından koparılıyor.
Futbolda, şiddet, nefret, haddi aşma, yıkımın yaygınlaştırılmasına, bir savaşa dönüşen oyunun kuralları çerçevesinde hoşgörü gösterildiği gibi, Siyasal İslam’da da bu değerlere bir farz ve rükün olan namaz aracılığıyla müsamaha gösteriliyor. Namaz, manevi bağlamından koparılıp Allah adına kafirlere karşı cihat ile savaşa açılan siyasi bir alana dönüştürülüyor.
Futbolda bireyin kişiliği, öfke, nefret ve sanrılarda boğulan sürünün psikolojisinde eritilerek zihinsel ve entelektüel potansiyelinden tamamen arındırıldığı gibi siyasi muhafazakarlığın tamamen kontrol edilen bir mekanizma haline geldiğini ve bu nedenle bombalama, suikast ve sabotajlara yatırım yapılabildiğini görüyoruz.
Futbol liderleri ve önderleri yıldız haline gelirken, bazıları maçları dahi izlemeyip,  sırtını stada dönerek basamaklarda durup seyircilere konuşmalar yapmak olan maç devam ederken onlara yükleme yapmayı görev ediniyor. Bu yüklemede fiziksel, maddi, sembolik veya etnik şiddete hazırlı yapılıyor. Aynı şey Siyasal İslam’da birey ve toplulukların beynini yıkma yoluyla imam ve önderler tarafından yapılıyor. Onları, ‘Neden?’  diye sormadan intikam, ölüm, darp ve vandalizme hazır bir akılsız varlıklara dönüştürmeye hazırlanıyor.
Siyasal İslam toplulukları tarafından kullanılan söylem, düşmanca olan psikolojik yapısıyla futbol savaşında kullanılan söylemlere yakındır. Her iki durumda da söylem, karşıdakini tahrik eden el hareketleriyle desteklenen öfke, genelleme ve tehditlere dayanıyor.
Müzik: Olumlu toplanışlar
Müzik etrafında toplanma ise futbol ve Siyasal İslam ile tamamen zıt karakterdedir.  İnsanlar, kalplerini futbol savaşı veya Siyasal İslam söylemlerinin dayandığı ideolojik yüklemeler nedeniyle maruz kaldığı hastalıklardan arındırmak için şarkı ve senfoniler dinlemek için bir araya geliyor. Futbol, Siyasal İslam’da olduğu gibi vatandaşa diğerinden korkma, ona galip gelme arayışı, dışlama ve baskı uygulama gibi değerler empoze etmeye çalışıyorken, müzik için bir araya gelmek, etnik, dini, ulusal ve coğrafi şekillerin tamamıyla nefretle savaşmaktır.
Siyasal İslam’ın güzel sanatlar, edebiyat ve özellikle müziği hedef alan savaşını böylece anlamlandırabiliriz. Siyasal İslam, kalplere nefret tohumları ekme uygulamalarını baltalamaları nedeniyle bunları amansız düşmanı olarak görüyor.
Müzik, kalpleri nefretten tasfiye ederken, dinin modern insanın vahşiliği ile mücadele eden insani ve olumlu bir olgu olmasını istiyor.
 



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.