Ürdün, İsrail tarafından kiralanan Bakura ve Gamr’ı geri alacak mı?

Ürdün neredeyse bir yıl önce İsrail’e Bakura’nın kira sözleşmesini feshetmek istediğini bildirmişti (AFP)
Ürdün neredeyse bir yıl önce İsrail’e Bakura’nın kira sözleşmesini feshetmek istediğini bildirmişti (AFP)
TT

Ürdün, İsrail tarafından kiralanan Bakura ve Gamr’ı geri alacak mı?

Ürdün neredeyse bir yıl önce İsrail’e Bakura’nın kira sözleşmesini feshetmek istediğini bildirmişti (AFP)
Ürdün neredeyse bir yıl önce İsrail’e Bakura’nın kira sözleşmesini feshetmek istediğini bildirmişti (AFP)

Tarık Dilvani
Ürdün önümüzdeki Kasım ayında Filistin sınırına sıfır noktada bulunan ve 25 yıldır İsrail tarafından kiralanan el-Bakura (Naharayim) ve el-Gamr (Tzofar) arazilerini geri alacak. Amman hükümeti, 1994 yılında imzalanan Vadi Araba Antlaşması gereği Bakura ve Gamr arazilerini 25 yıllığına İsrail'e kiralamıştı.
Ürdün Dışişleri ve Göçmen İşleri Bakanlığı Süfyan el-Kudah’a göre Bakura ve Gamr bölgeleri 10 Kasım 1994 tarihinde yürürlüğe girmişti. Dolayısıyla teslimin de aynı tarihte gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Ürdün, neredeyse bir yıl önce İsrail’e kira sözleşmesini feshetmek istediğini bildirmişti. Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın verdiği karar doğrultusunda sözleşmenin yenilenmemesi bekleniyor.
Tarım işgali
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan çevirdiği habere göre, ülkenin kuzeyindeki İrbid kentinde yer alan Ürdün Nehri'nin doğu sınırında kalan Bakura, yaklaşık 6 bin dönüm alana sahip. Ürdün ve İsrail arasındaki ihtilaflarından birini oluşturuyor. İsrail 1950 yılında işgal etmesinin ardından bölgeye Naharayim adını verdi.
4 kilometrekarelik bir arazi olan Gamr ise Ürdün'ün güneyindeki El-Akabe kentinde, sınır bölgesinde yer alıyor. İsrail bu gölgeyi 1967 yılının Haziran ayında işgal etmişti.
İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesinden bir süre sonra, yerleşimciler Ürdün sınırındaki çiftlikleri genişletmeye başlayarak Vadi Araba sınırına bitişik geniş Ürdün topraklarını ele geçirdiler.
Bahane her zaman tarım oldu. Bölgede su hırsızlığı yapıyorlar. Ürdün topraklarındaki ekili alanla 5 bin dönüme ulaştı. Bu rakam Vadi Araba yerleşimlerinde ekili alanın yüzde 50'sini oluşturuyor.
Tarımı genişleyici bir yerleşim aracı olarak gören İsrail, Bakura ve Gamr bölgelerini terk etmeyi reddetti. Ürdün görüşmelerde, barış antlaşmasına ‘özel bir sistem’ altına dahil etmeyi kabul etti. Buna göre Tel Aviv’in Amman egemenliğini tanıması karşısında, Ürdün de İsrailli çiftçilerinin haklarını güvence altına alacak.
İsrailliler Ürdün topraklarında biber, kabak ve çiçek yetiştiriyor. Ürdünlü uzmanlar bu konuda yeraltı sularının varlığı açısından bölgenin önemli olduğuna işaret ediyor. Bu nedenle dünyanın su bakımından en fakir ülkesi Ürdün’e alternatif su kaynakları sağlamak açısından büyük öneme sahip.
Bakura ve ed-Dekamse
Bakura’nın Ürdün’de güvenlikle ilgili tarihi ve siyasi bir olayla bağlantısı bulunuyor. 1997 yılında Ürdün sınırındaki bir güvenlik görevlisi olan Ahmed ed-Dekamse, namaz kıldığı sırada 6 İsrailliyi öldürmüştü. Yaklaşık 2 yıl önce serbest bırakılan Dekamse 25 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Dönemin Ürdün Kralı Hüseyin, İsrail’e bir ziyaret gerçekleştirerek gençlerin ailelerine başsağlığı dileklerinde bulunmuştu.
İsrail Tarım ve Kırsal Kalkınma Bakanı olan Uri Ariel’in 2018 yılında, Kral 2.Abdullah’ın barış anlaşmasının Gamr ve Bakura’ya ilişkin eklerinin askıya alınacağını ilan etmesine cevaben, başkent Amman’ın sularını kesme tehdidinde bulunması Bakura’nın İsrail için önemini anlatmada yardımcı olabilir.
İsrailli Bakan Gamr ve Bakura bölgeleri ile ilgili eklerin iptal edilmesi halinde, Amman’a haftada 4 gün verilen suyun 2 güne düşürüleceğini söyledi.
İsrail yalan söylüyor
Ürdün Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Dr. Nidal el-Taaani, İsrail’in bu konuya ilişkin bir hilesinin var olduğunu düşünüyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Ürdün vadisini ilhak açıklamasına işarette bulunarak,  Bakura ve Gamr bölgelerinin Ürdün egemenliğine dönmesinin o kadar kolay olmayacağını söyledi.
Diplomatik kaynakların bu konuda Independent Arabia’ya yaptığı açıklamaya göre İsrail’in Amman Maslahatgüzarı, haftalardır Bakura ve Gamr topraklarını kiralama süresini uzatma olasılığı hakkında Ürdün hükümeti ile görüşmelerde bulunuyor. Öte yandan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kiralama süresinin uzatılması konusunda müzakerelerin beklendiğini açıkladı.
Ancak Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, birkaç gün yaptığı açıklamada, “Zamanı geldiğinde konu hakkındaki tutumumuz oldukça açık. Açıkladıklarımızı uygulamaya koyacağız. Konuya dair yeni hiçbir şey yok. İsrail müzakere talep etti. Görüşmelere gerçekleştiriliyor. Ancak bu istişareler yeni bir konuyla ilgili değildir. Bu yalnızca mevcut aşamadan bir sonraki aşamaya geçişi ifade ediyor” dedi.
İlişkiler gerileyecek mi?
İsrail basınında yer alan haberlere göre Ürdün’ün kiraladığı arazileri geri alma talebinin iki ülke arasındaki ilişkileri geriletmesi bekleniyor. Siyasi analist Barak Ravid, Ürdün’ün söz konusu bölgeleri geri almasının ilişkileri geriletme yolunda ilk adım olduğunu söyledi. Diğer İsrail gazeteleri ise daha ileri giderek, Ayrıca İsrail’in Kudüs’te devam eden ihlalleri ve Ürdün’ü de Haşimi vesayeti konusunda kışkırtması nedeniyle gaz anlaşmasının feshedilmesine yol açabileceğini iddia etti.
İsrail’in bu bağlamdaki açıklamalarından, İsrail'i Kızıldeniz ve Ölü Deniz'i birbirine bağlayan Bahreyn Kanalı projesini canlandırması için baskı altına almak için Ürdün'ün Bakura ve Gamr toprakları konusunu resmi olarak kullanmasının yanısıra Ürdün halkının çoğunluğunun İsrail ile barış anlaşmasına karşı çıkması nedeniyle bir kamuoyu baskısının varlığından söz ediliyor.
Ancak yazar ve analist Mahir Ebu Tayr, Amman hükümetini, Ürdün kamuoyunun baskısı altında olmadıkça, İsrail’e karşı çıkmaya cesaret edemediğini söyledi.
Ebu Tayr ayrıca Amman Büyükelçiliğinde iki Ürdün vatandaşının ayrıca sınırı ayıran köprüde Ürdünlü bir hakimin öldürüldüğünü, bir diğer taraftan Hiba el-Lebadi ve kanser hastası Abdurrahman Mur’i gibi sebepsiz bir şekilde Ürdünlü gençlerin tutuklanması gibi İsrail’in Ürdün’e karşı işlediği suçların varlığından bahsetti.



Gazze'nin kuzeyinde İsrail ateşiyle bir Filistinli öldürüldü... ve Refah'a hava saldırıları düzenlendi

Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
TT

Gazze'nin kuzeyinde İsrail ateşiyle bir Filistinli öldürüldü... ve Refah'a hava saldırıları düzenlendi

Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre bu sabah Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail güçleri tarafından bir Filistin vatandaşı öldürüldü.

Filistin Enformasyon Merkezi, yerel kaynaklara dayanarak, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye el-Nazla'da 18 yaşında bir gencin İsrail ordusunun ateşiyle öldürüldüğünü bildirdi.

Merkez ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Han Yunus'un doğusuna ve Refah'ın doğusuna hava saldırıları düzenlediğini ve bombalama sonucu patlamalar duyulduğunu belirtti. Ayrıca, İsrail güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki binalarda yıkım operasyonları gerçekleştirdiğini de ifade etti.

Kaynaklar, "İsrail savaş uçaklarının bu sabah Refah'ın doğusuna, Han Yunus'a ve Gazze şehrine daha fazla hava saldırısı düzenlediğini" bildirdi.

Merkeze göre, "İsrail güçleri, 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam ediyor ve bunun sonucunda yaklaşık 390 şehit ve 1000 yaralı var."

Diğer yandan Başkan Trump'ın Gazze'deki iki yıllık çatışmayı sona erdirme planının bir sonraki aşamasına geçmek için görüşmeler devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası "barış konseyi" tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimini öngörüyor. Bu gücün oluşumu ve yetki alanı konusundaki müzakereler zorlu geçti.


Avn, Lübnan'ın Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu açıkladı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
TT

Avn, Lübnan'ın Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu açıkladı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, ülkesinin Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu ve Şeba Çiftlikleri sınır bölgesi üzerindeki anlaşmazlığın çözümünün daha sonraki bir aşamaya ertelenebileceğini duyurdu.

Bir basın heyetiyle yaptığı görüşme sırasında yöneltilen bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “Fransa bize Suriye ile olan sınırın haritalarını verdi ve onlar karar verdiklerinde sınırı belirlemeye hazırız. Lübnan komitesi hazır. Deniz sınırının belirlenmesi için bir komite ve kara sınırının belirlenmesi için başka bir komite kurabiliriz.” Sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ile ilişkiler yavaş ama iyileşiyor ve en iyisini umuyoruz.”

İsrail ile müzakereler konusunda ise Avn şunları söyledi: “Topraklarımızı işgal eden, her gün bizi hedef alan ve oğullarımızı esir tutan bir güç var. Bunu müzakereden başka nasıl çözebiliriz?” “Herhangi bir ordu savaşa girdiğinde ve çıkmaza girdiğinde, müzakere seçeneği değerlendirilir” ifadelerini kullandı.

Lübnan heyetine Mekanizma Komitesi başkanlığına Büyükelçi Simon Karam'ı seçtiğini açıkladı; bunun nedeninin "kendisinin daha önce Amerika Birleşik Devletleri'nde büyükelçilik yapmış ve Madrid'deki önceki müzakerelere katılmış olması" olduğunu belirtti.

Amerikan elçisi Tom Barrack'ın son açıklamalarına ilişkin olarak Avn, "bu açıklamalar tüm Lübnanlılar tarafından reddedilmektedir" dedi.

Bazı milletvekillerinin Kıbrıs ile deniz sınırlarının belirlenme yönteminden duydukları memnuniyetsizliğe ilişkin olarak, “2011 yılında Cumhurbaşkanı (Necib) Mikati hükümeti sınır belirleme kurallarını koydu ve biz de bu kuralları onayladık. Bu anlaşmanın Meclise gitmesinin gerekli olup olmadığı konusunda Yasama ve Konular Kurulu'na danıştık ve cevap hayır oldu” şeklinde açıklama yaptı.

Bir soruya cevaben, “Kutsal Baba'nın (Papa'nın) altı ay önceki seçiminden bu yana ilk ziyareti ve Güvenlik Konseyi üyelerinin ziyareti, (Mekanizma) Komitesine bir sivilin atanmasıyla eş zamanlı olarak geldi ve bunların hepsi olumlu işaretlerdir” dedi.

Hannibal Kaddafi'nin serbest bırakılmasının ardından Libya ile diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi hakkındaki bir soruya cevaben Cumhurbaşkanı Avn, “İmam Musa el-Sadr'ın kaybolması meselesi çözülmelidir. Bu meşru bir meseledir ve Lübnan halkı onun ve iki arkadaşının akıbetini bilme hakkına sahiptir” ifadesini kullandı.

ABD'nin Lübnan ordusuna yaptığı yardımla ilgili olarak, "birkaç yardım programı var" diyen Avn, "Önemli olan, ilk defa resmi bir kararda Lübnan ordusuna yardım etmenin gerekliliğinden bahsedilmesi ve bunun bizim için olumlu ve temel bir gelişme olmasıdır" şeklinde konuştu.

Bir soruya cevaben, Hizbullah milletvekillerinden oluşan bir grubun, cumhurbaşkanı seçilmeden önce partiye silahsızlanmadan bahsetmeyen bir savunma stratejisi konusunda söz verdiğine dair iddialarını ve medyada bu sözle ilgili olarak imzaladığı bir belgenin varlığına dair çıkan haberleri yalanlayarak, "Eğer varsa, şimdi yayınlasınlar" dedi.


Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
TT

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir askeri ekip, Yemen'in geçici başkenti Aden'e, Güney Geçiş Konseyi'ne bağlı güçlerin Hadramut ve Al-Mahra vilayetlerinden çekilmesi ve meşru yönetimi destekleyen Suudi liderliğindeki koalisyonun doğrudan gözetimi altında önceki konumlarına geri dönmeleri için yürütme mekanizmalarını kurmayı amaçlayan acil bir görevle geldi.

Ekip ayrıca, statüko öncesine dönüşü sağlamak amacıyla koordineli prosedürlere göre, bölgelerin "Vatan Kalkanı" güçlerine devredilmesi için düzenlemeler üzerinde de çalışıyor. Bu adım, Suudi Arabistan'ın Doğu Yemen'deki gerilimi sona erdirmek için yoğun çabalarının ve koalisyon liderliğinin Hadramut'taki Güney Geçiş Konseyi'nin tek taraflı eylemlerini reddetmesinin bir devamı niteliğinde. Koalisyon liderliği bu eylemleri, zorla yeni bir gerçeklik dayatma veya vilayeti barış ve istikrarı tehdit eden iç çatışmalara sürükleme girişimi olarak değerlendirmektedir.

Şarku’l Avsat'a konuşan özel kaynaklara göre askeri birliğin gelişi, Riyad'ın Yemen'deki meşru kurumlar içinde güvensizlik ortamı yaratacak veya bölünmeyi derinleştirecek adımları reddetme tutumunu güçlendiriyor.