Amerikalı profesör: Sünger Bob 'şiddet yanlısı ve ırkçı' sömürgeciliği yüceltiyor

Sünger Bob Kare Pantolon, Bikini Kasabası'nda yaşıyor ve Sandy Cheeks isimli bir arkadaşı var (AP)
Sünger Bob Kare Pantolon, Bikini Kasabası'nda yaşıyor ve Sandy Cheeks isimli bir arkadaşı var (AP)
TT

Amerikalı profesör: Sünger Bob 'şiddet yanlısı ve ırkçı' sömürgeciliği yüceltiyor

Sünger Bob Kare Pantolon, Bikini Kasabası'nda yaşıyor ve Sandy Cheeks isimli bir arkadaşı var (AP)
Sünger Bob Kare Pantolon, Bikini Kasabası'nda yaşıyor ve Sandy Cheeks isimli bir arkadaşı var (AP)

Washington Üniversitesi'nden bir profesör, Sünger Bob Kare Pantolon çizgi filmini, yerlilere ait toprakların sömürge haline getirilmesini normalleştirmekle suçladı.
Profesör Holly M. Barker, bu yıl 20. yaşını kutlayan çocuk çizgi filmini yazdığı bir makaleyle eleştiriyor.
Barker makalesinde şu ifadeleri kullanıyor:
“Bikini halkının kurgusal olmayan, atalardan kalma anavatanı haritadan silinirken, Sünger Bob Kare Pantolon ve arkadaşları, yerleşimci sömürgeciliğin yerli topraklarına el koymasını normalleştirici bir işlev üstleniyor."
Çizgi filmde arkadaş canlısı bir deniz süngeri olan Sünger Bob karakteri, deniz tabanındaki bir ananasın içinde yaşıyor ve diğer karakterlerle birlikte yaşadığı kasabaya Bikini Kasabası deniyor.
Profesör Barker, bu kasabanın gerçek hayatta Büyük Okyanus'taki Marshall Adaları'nda yer alan Bikini Atolü'ne karşılık geldiğine inanıyor.
1946'da Bikini Atolü'ndeki yerlilerin yeri değiştirilmiş ve böylece ABD ordusu Soğuk Savaş boyunca bu alanı nükleer denemeler için kullanabilmişti. Yerleşik halka, açlıktan ölmelerini engellemeye yetecek miktarda yiyecek ya da su bırakılmadığının ortaya çıkmasının ardından medyada eleştiriler yükselmişti.
Nükleer denemeler, geride toprakta gıda yetişmesini engelleyecek kadar yüksek radyasyonla kirlenmiş mercan adaları bırakırken, bu durum ada yerlilerinin geri dönememesine, dönenlerinse ölü doğum, düşük ve genetik anomaliler gibi sonuçlarla karşı karşıya kalmasına yol açmıştı.
Bu durum çizgi filmin hayranları arasında, Bikini Kasabası sakinlerinin geçirdikleri mutasyonları söz konusu denemelere borçlu olduğuna dair teorilerin gündeme gelmesine neden olmuştu.
Profesör Barker, yerlilerin terk etmekten başka çaresinin olmadığı bir bölgede Amerikalı bir karakterin yaşamasına izin verildiğini ve Sünger Bob'un bu ayrıcalığını "nükleer bombaların patlamasını önemsemeyerek" gösterdiğini düşünüyor.
Barker aynı zamanda Sünger Bob Kare Pantolon'un Hawaii tarzı gömleklerle, ananas, tiki ve Paskalya Adası'ndaki heykeller şeklindeki evlerle ve çelik gitar sesleri gibi bölgeyle özdeşleşmiş kalıpları kullanarak Pasifik kültürünü kendine mal ettiğine dikkati çekiyor.
Profesör Barker, makalesinde bu ana fikirler nedeniyle çocukların "başka bir halkın anavatanında yaşayan ABD'li Sünger Bob'u da içeren bir ideolojiyle asimile hale getirildiğini" öne sürüyor.
Makale şu sonuca varıyor:
“Hamburger seven bir Amerikan topluluğunun Bikini lagününü işgal etmesinden ve egemenliğin her yönünü aşındıran yöntemlerden rahatsızlık duymalıyız."
Profesör Holly M. Barker'ın makalesi, The Contemporary Pacific: A Journal isimli bilimsel dergide yayımlandı.

 


Ortadoğu'daki sıcaklık artışı, kadınlarda kanser ölümlerini tetikledi

İran'da hava sıcaklıklarının 50 dereceyi bulması üzerine Ağustos 2023'te iki gün tatil ilan edilmişti (AFP)
İran'da hava sıcaklıklarının 50 dereceyi bulması üzerine Ağustos 2023'te iki gün tatil ilan edilmişti (AFP)
TT

Ortadoğu'daki sıcaklık artışı, kadınlarda kanser ölümlerini tetikledi

İran'da hava sıcaklıklarının 50 dereceyi bulması üzerine Ağustos 2023'te iki gün tatil ilan edilmişti (AFP)
İran'da hava sıcaklıklarının 50 dereceyi bulması üzerine Ağustos 2023'te iki gün tatil ilan edilmişti (AFP)

İlk bulguları bugün Frontiers in Public Health adlı akademik dergide yayımlanan araştırma, artan hava sıcaklıklarının kadınların kanser oranlarına etkisini gözler önüne serdi. 

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde 21 yılda görülen sıcaklık değişimlerinin kadınlarda kanseri önemli ölçüde etkilediği bulundu.

17 ülkede yapılan araştırma Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Filistin, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Tunus, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, Umman ve Ürdün'ü kapsadı. 

Meme, yumurtalık, rahim ve rahim ağzı kanserlerinden kaynaklanan hastalık ve ölümlerin kayda değer ölçüde arttığı tespit edildi.

1998-2019 dönemindeki her bir santigrat derecelik artışın yüz bin kişideki kanser tanısı sayısını 173'ten 280'e çıkardığı saptandı. Ölümlerse yüz bin kişide 171'den 332'ye çıktı. 

En çok yumurtalık kanseri vakalarında artış görüldü. 

Araştırma makalesinin yazarları iklim değişimiyle birlikte ultraviyole radyasyonun (UV) ve hava kirleticilerin arttığını, bunların da kanser riskini beraberinde getirdiğini vurguladı.

Bilim insanları, etkin kanser taraması ve tedavisinin yapılamadığı yerlerde bu araştırmayı gerçekleştirmenin ayrı bir önem taşıdığını da ifade etti. 

Kahire Amerikan Üniversitesi'nden Wafa Abuelkheir Mataria, baş yazarlarından olduğu makale hakkında "Bu bölgedeki kadınlar hem tarama ve tedavide kültürel, yasal ve ekonomik engellerle mücadele ediyor hem de çevresel kanserojenlerle daha fazla karşı karşıya. Bulgularımız, iklim değişikliğine adaptasyon stratejileri ulusal ölçekteki kanser politikalarına uyarlanırken cinsiyete de özen gösterilmesi ihtiyacının altını çiziyor" dedi. 

Independent Türkçe, Washington Post, Frontiers