Yemen hükümeti ve ABD arasında tarihi eser kaçakçılığını önlemek için anlaşma yapıldı

Tarihi Şibam şehrini seyreden bir Yemenli (EPA)
Tarihi Şibam şehrini seyreden bir Yemenli (EPA)
TT

Yemen hükümeti ve ABD arasında tarihi eser kaçakçılığını önlemek için anlaşma yapıldı

Tarihi Şibam şehrini seyreden bir Yemenli (EPA)
Tarihi Şibam şehrini seyreden bir Yemenli (EPA)

Yemen hükümeti, ülkedeki tarihi eserleri koruma ve ticaretlerinin yapılmasını engellemek için ABD’nin ilgili bir departmanıyla yürüttüğü çalışmalarını hızlandırdı. Çalışma kapsamında ABD’nin bu konuda yeni bir düzenleme yaptığı ifade edilirken, iki ülke arasında resmi bir anlaşma imzalandığı aktarıldı.
Yemen Kültür Bakanı Mervan Demac, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Yemen eserlerinin ticaretini ve satılmasını engelleyen bir ABD düzenlemesine yakın olduklarını belirtti. Demac, yetkili makamların ülkede yürüttükleri çabaların, geçen yıllarda kaçakçılık yapılan ve satılan tüm eserlerin geri alınmasını sağlayacağını ifade etti.
Mervan Demac, Yemen’in Washington Büyükelçiliği önderliğinde bakanlığın 29- 30 Ekim tarihlerinde ABD ile toplantılarını büyük oranda tamamlayacağını ifade etti.
Kültür Bakanı Mervan Demac, “Dr. Ahmed Ba başkanlığındaki Eserler Genel Kurulu’ndan bir ekip, kurulun hukuk müşaviri ve müzeler genel müdürü ile Mısır’ın başkenti Kahire’ye gidecek. Ekip, ABD’li uzmanlarla video konferans aracılığıyla Kahire’deki ABD Büyükelçiliği’nde Yemen eserlerinin kaçakçılığını ve satışını önleme talebini tartışacak” dedi.
ABD’li yetkililerle çalışmalar yürütüldü
Toplantıya ilişkin prosedürlerin umulduğu gibi tamamlandığını belirten Demac, geçtiğimiz aylarda Yemen’in, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Yemen’de faaliyet gösteren ABD’li araştırma merkezleri de dâhil birçok ABD’li yetkililerle geniş çaplı çalışmalar yürüttüğüne dikkati çekti.
Demac ayrıca, söz konusu toplantıların New York’ta eserlerin takibiyle ilgilenen güvenlik birimlerini ve başsavcılığı içerdiğini belirtti.
Yemen Kültür Bakanı, tüm bu çabaların Yemen’deki tarihi eserleri korumak ve kaçakçılığı önlemek için Yemen ve ABD arasındaki resmi bir anlaşmayla taçlandırıldığını vurguladı.
Geçtiğimiz Eylül ayı başlarında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) sözleşmesinin 9. maddesinin onaylanması sonrasında Yemen hükümeti, geçtiğimiz Salı günü Yemen eserlerinin ABD pazarlarında tedavülünü önlemek için ABD’ye başvurmuştu.
Husiler Yemen’in tarihini kaçırıyor
Özellikle de birçoğu Husi milisleriyle işbirliği yapan uluslararası ağlar tarafından kaçırılması ve satılması sonrasında Yemen Kültür Bakanlığı ve Yemen’in Washington Büyükelçiliği, Yemen eserlerini korumak için devam eden çabalara öncülük ediyor.
Yemenli yetkililer, İran yanlısı grubu arkeolojik ve miras alanlarını kazmak ve milislerin sahip olduğu alanlardaki eski anıt ve el yazmaları müzesinin koleksiyonlarını yıkmakla suçluyor.
Umman güvenlik yetkilileri, en az bir yıl içerisinde Yemen’den yapılan ve bu ülkeye ait 52 eserin kaçakçılığını engelledi. Umman Sultanlığı’nın bu faaliyeti, Yemen makamları tarafından övgüyle karşılandı.
Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, Yemen’in UNESCO’daki eski temsilcisi tarafından imzalanan Eski Eserleri Koruma Anlaşması’nı geçtiğimiz Mart ayında onaylamıştı.
Hükümet: Husiler eserleri çalıyor
Yemen hükümeti, Husi milislerin projelerini finanse etmek için birçok eseri çaldığını ve kontrolleri altındaki bölgelerde bulunan tarihi alanları yıktığını belirtti.
Aktivistler ve hükümet kaynakları, meşru yönetime yönelik darbelerinden bu yana İran yanlısı grubun binlerce yıl öncesine ait tarihi eserleri yağmaladığını, kara ve deniz yolu aracılığıyla bu eserleri sattığını vurguladı.
Kültür Bakanı Demac da Şarku’l Avsat’a, Husi milislerin Yemen müzelerinde kayıtlı veya Kültür Bakanlığı’na bağlı Eski Eserler Genel Kurumu’na ait son derece önemli eserlere el koyduğunu belirtirken, dış pazarlara kaçırılıp satılan eserlerin sayısının tespitinin de oldukça zor olduğunu ifade etti.
Yemenli Bakan, hükümetin elinde, Husilerin daha fazla eser satmak için çeşitli operasyonlara devam ettiği yönünde bilgilerin olduğunu söylerken, “Kaçakçılık yapılan eserler, milyonlarca dolar değerinde. Bunlar, milisler için önemli bir finans kaynağı haline geldi” dedi.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.