Filistin ve İsrail Eğitim Bakanlıkları arasında savaş

Yeni eğitim yılının başlarında el-Halil şehrinde bir sınıf (WAFA)
Yeni eğitim yılının başlarında el-Halil şehrinde bir sınıf (WAFA)
TT

Filistin ve İsrail Eğitim Bakanlıkları arasında savaş

Yeni eğitim yılının başlarında el-Halil şehrinde bir sınıf (WAFA)
Yeni eğitim yılının başlarında el-Halil şehrinde bir sınıf (WAFA)

Halil Musa
İsrailli yetkililer, Batu Şeria'daki yerleşimcilere ve işgal askerlerine yönelik barış sürecinin başarısızlığa uğramasından Filistin Ulusal Yönetimi'ni sorumlu tuttu. Tel Aviv ayrıca, Filistin yönetimini “şiddeti teşvik etmek, Filistin medya organları ve eğitim müfredatı aracılığıyla İsrail’i yok etmeye çalışmak” ile suçluyor.
Bu nedenle İsrail’deki Okul Eğitiminde Barışı ve Kültürel Hoşgörüyü Takip Enstitüsü, Filistin Eğitim Bakanlığı’nı barış süreciyle ilgili içeriklerin büyük bir kısmını silmek ve 1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşması’yla ilgili yalnızca küçük ifadeler bırakmakla eleştirdi. Enstitü, “Kahire Anlaşması, Camp David konferansı, el-Halil Anlaşması, Annapolis görüşmeleri, barış sürecinin bir parçası olarak İsrailli ve Filistinli liderler arasındaki toplantıların içeriği gibi barış planları ve girişimleri, barış anlaşmaları ve geçici anlaşmalarla ilgili bölümler kaldırıldı” açıklamasında bulundu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre, İsrail enstitüsü, barış süreci ve anlaşmalarına geniş bir yer veren eski Filistin müfredatının aksine yeni müfredatın bu konulara az bir yer ayırdığına dikkati çekti.
İsrail enstitüsü direktörü ve araştırmacı Markus Schiff, “Yeni Filistin müfredatı, İsrail ile barış olasılığını ortadan kaldırıyor, şiddet ve nefreti teşvik ediyor ve bunları her zamankinden daha güçlü şekilde yapıyor” dedi.
Buna cevaben Filistin Eğitim Bakanlığı’nda Müfredat Merkezi Başkanı Servet Zeyd, “Filistin müfredatındaki değişiklikler, Filistin’in yaşantılarına dayanıyor” ifadelerini kullanarak, şiddete teşvik ettiği iddialarını yalanladı. Oslo Anlaşması’nın detaylarının silindiği iddialarına değinen Zeyd, “Sadece gerekli kısıtlamalar yapıldı. Eğitim müfredatı, Filistin davası gibi büyük bir meselenin her detayını kapsamayacak” dedi.
Servet Zeyt, Filistin müfredatının siyasi bir kitap değil, aksine eğitim kitabı olduğunu vurgulayarak, “Müfredattaki Filistin modern tarihi, 1860 yılından başlıyor ve ana meselelere detaya girmeden yer veriliyor” açıklamasında bulundu.
İsrail araştırması, yeni ders kitaplarında İsrail’den bahsedilen birkaç alanda da İsrail isminin parantez içerisinde alındığını belirtti.
Bu açıklamalara Zeyd şöyle yanıt verdi: “İsrail Devleti’nin sınırları nerede? İsrailliler, kendileri (İsrail toprağı) diyor. Bir kere bile (İsrail Devleti) demiyor. Bu durum, İsrail ulusal marşında da açıkça ortaya koyuluyor.  10. sınıf müfredatı, siyasi olgular değil Filistin odaklı ulusal ve tarihi kısımlar içeriyor. İsrail, Filistin kelimesine ve bir insan olarak Filistin halkına itiraz ediyor. Filistinliler, İsrail işgalinden yalnızca özellik ve isim olarak bahsediyor. İşgal, işgaldir. Bu konuda başka bir şey söyleyemeyiz.”
İsrail eğitim müfredatını da eleştiren Servet Zeyd, “Irkçı ifadeler içeriyor. İsrail’deki çocuklar, Haham Yitzhak Yosef’un öğretilerini öğreniyor. (Tanrı’nın neden insanı yarattığını biliyor musunuz? Bu dünyada Tanrı tarafından seçilen Yahudilere hizmet etmeleri için)” ifadelerini kullandı. Filistin Eğitim Bakanlığı Müfredat Merkezi Başkanı, “İsrail müfredatı, ‘Oslo Anlaşması tarafından oluşturulan bir sistem olarak’ Batı Şeria ve Filistin Ulusal Yönetimi’nin varlığını reddediyor” dedi.
Öte yandan İsrail seçimlerinin kazananı Mavi-Beyaz koalisyonu lideri Benny Gantz, “İsrail ile yapılan anlaşmaların ayrıntıları silmek, Filistin gençlerine yönelik bir darbedir. Geçmişi silmek, daha iyi bir gelecek umuduna yönelik bir saldırıdır” ifadelerini kullandı.
Filistinli bir yetkili de Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığının “İsrail eğitim müfredatına ilişkin, Filistinlilerin varlığını inkar ettiklerini ve tarihini çarpıttıklarını göstermek için bilimsel bir çalışma hazırladığını” belirtti.
Yetkili, “Filistinli öğrencilere yönelik müfredat, bir kitap değil. Bu müfredat, gençlerin ‘işgalcilerin günlük uygulamaları, askeri engeller, yerleşimler ve Filistinlilere karşı ırkçı ayrımcılar karşısında yaşadıklarından esinlenerek yazılmıştır” dedi.
Öte yandan İsrail işlerinde uzman İsmet Mansur, “İsrail, barış sürecinden kaçmak ve bunun sorumluluğunu Filistinlilerin üzerine yüklemek amacıyla Filistin medya organları ve eğitim müfredatını provoke ediyor” açıklamasında bulundu.
Mansur, “İsrail, Filistin eğitim müfredatındaki Filistin davasıyla ilgili ulusal söylemleri yok etmeye çalışıyor” diyerek, İsrail eğitim müfredatında da Filistinlilerin haklarıma dair hiçbir ifadenin yer almadığına dikkati çekti.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.