Yüzlercesi genç kız olmak üzere binlerce Yemenli, Husi cezaevlerinde 'ölümcül' koşullar altında...

Binlerce kişi, Husi cezaevlerinde “ölümcül” koşullarda yaşıyor (Sosyal paylaşım siteleri)
Binlerce kişi, Husi cezaevlerinde “ölümcül” koşullarda yaşıyor (Sosyal paylaşım siteleri)
TT

Yüzlercesi genç kız olmak üzere binlerce Yemenli, Husi cezaevlerinde 'ölümcül' koşullar altında...

Binlerce kişi, Husi cezaevlerinde “ölümcül” koşullarda yaşıyor (Sosyal paylaşım siteleri)
Binlerce kişi, Husi cezaevlerinde “ölümcül” koşullarda yaşıyor (Sosyal paylaşım siteleri)

Halud el-Halavi
Darbeci Husiler, kontrol ettiği bölge ve şehirlerin büyük bir kısmını hapishaneye ve gizli gözaltı merkezlerine dönüştürdü. Kaçırdıkları binlerce aktivisti ve muhalifi de ölümcül şartlarda bu merkezlerde alıkoyarak, onlara fiziksel ve psikolojik işkence uyguladı.
Cezaevleri, kaçırılan Yemenlilerle dolduktan sonra Husiler, çareyi kontrol ettikleri birçok polis merkezini hapishaneye dönüştürmekte buldu.
İnsan hakları araştırmalarına göre başkent Sana başta olmak üzere Husilerin kontrolü altındaki birçok alanda hapishane ve gözaltı merkezlerinin sayısında bir artış yaşandı.
Araştırmada, Husilerin 78’i resmi ve 125’i gizli olmak üzere 203 hapishaneye sahip olduğu belirtildi. Aynı şekilde milislerin, yüzlerce vatandaşı alıkoyduğu Yüksek Seçim Komisyonu binası gibi devlet kuruluşlarının bodrum katlarındaki gizli özel hücrelerin yanı sıra, 4 askeri mevziide de yüzlerce sivilin alıkoyulduğu açıklandı.
Söz konusu araştırmaya göre Husi milisler, bazı camileri, turistik alanları ve spor kulüplerini de siyasi muhalifleri, gazetecileri ve insan hakları aktivistlerini tuttuğu özel merkezler haline getirdi.
Yemen İnsan Hakları Bakanlığı, politikacılar, gazeteciler ve yazarlar da dahil Husiler tarafından kaçırılanların ve keyfi olarak gözaltına tutulanların sayısının 14 bine ulaştığını açıkladı.
Bakanlığa göre Husiler, mahkumları herhangi bir adli karar verilmeden karakollardan ve cezai soruşturma merkezlerinden gizli ve ismi olmayan hapishanelere transfer ediyor.
Ancak Husiler, mahkumların çektiği acıları sona erdirmeye çalıştıklarını ve yüzlerce tutukluyu tek taraflı olarak salıverdiklerini savunuyor.
Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, bu ayın başlarında Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ile bir araya geldiğini açıkladı. Ulaşılan bilgilere göre Abdulmelik el-Husi, görüşme sırasında “Sana’daki Esirler Komitesi tarafından yüzlerce esiri serbest bırakmak için atılan tek taraflı adımlar, mahkumların acılarını sona erdirmeye çalıştığımızı ispatlıyor” ifadelerini kullandı.
Rehine ticareti
Husileri kaçırma faaliyetlerini maddi zenginlik aracı olarak görüyor. Silahlı grup, evlerinden, iş merkezlerinden veya sokaklarda dolaşırken kaçırdıkları vatandaşların serbest bırakılması karşılığında büyük miktarda paralar talep ediyor.
Husiler, tutuklular meselesini ticari bir mal olarak görürken, tutukluları serbest bırakma karşılığında da oldukça yüklü miktarlarda para istiyor. Aynı şekilde herhangi bir bedel ödemeden, kaçırdıkları vatandaşları serbest bırakmayı ise kabul etmiyor.
Bu çerçevede kaçırılan çocuklarını tüm yasa ve geleneklere aykırı bir şekilde serbest bırakmak için para biriktirmek ve Husilere teslim etmek amacıyla birçok aile, mülklerini satmak ve kötü koşullar altında yaşamak zorunda kalıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Husileri tutukluları rehin almak ve haklarına karşı ciddi ihlaller işlemekle suçladı. Örgüt ayrıca, tutuklulara yönelik 16 işkence vakası belgelendiğini açıkladı.
HRW, tutukluların serbest bırakılması ve işkenceden sorumlu kişilerin yargılanması çağrısında bulundu.
Serbest bırakılan Yemenlilerin yaşadığı psikolojik hastalıklar
Husi hapishanelerindeki mahkumlar, gözaltı merkezlerindeki kötü şartlar nedeniyle çeşitli psikolojik işkencelere maruz kalıyor.
Bu çerçevede Husiler tarafından serbest bırakılanların bir kısmı, gördükleri işkenceler ve aşağılamalar nedeniyle psikolojik açıdan krizler yaşıyor.
İnsan Hakları Bakanı Dr. Muhammed Askar, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, Husilerin uygulamaları nedeniyle kalıcı sakatlıktan ve zor psikolojik koşullardan mustarip binlerce kişinin olduğuna dikkati çekti. Askar, Husi hapishanelerinin de şu an çeşitli işkencelere maruz kalan mahkumlarla dolu olduğunu vurguladı.
Sağlık durumu kritik
Sana’daki Husi hapishanelerinde bulunan onlarca mahkum, salgınların kolayca yayılmasına neden olan koşullar, fiziksel işkenceler ve kasıtlı ihlaller dolayısıyla çeşitli hastalıklardan mustarip. Aynı şekilde mahkumların ailelerinin, hapishanelere ilaç, yiyecek ve para götürmeleri ise yasak.
ABD merkezli Associated Press (AP) ajansı, Husi hapishanelerindeki mahkumlara karşı oldukça acımasız işkencelerin uygulandığına dikkati çekti.
AP’ye göre tutuklular, elbiseleri tamamen çıkarıldıktan sonra kırbaçlarla dövülüyor, yanıcı kimyasal maddeler de dahil, çeşitli şekillerde işkenceye uğruyor.
İşkenceler sonucunda ölüm
Husi hapishanelerinde, onlarca tutuklu darp edilmelerinin ve işkence görmelerinin sonucu olarak ya ölüyor ya da ciddi sakatlıklara veya psikolojik hastalıklara maruz kalıyor.
Husi hapishanelerindeki mahkumların çoğu, başlarına ve vücutlarının çeşitli yerlerine coplarla darbe alıyor, ellerinden veya ayaklarından zincirlerle tavana asılıyor ya da asit yanıklarına maruz kalıyor.
İnsan Hakları Bakanı, Husi hapishanelerinde 200’den fazla tutuklunun işkenceler dolayısıyla öldüğünü ve milislerin, ölenlerin ailelerini çocuklarını gizlice gömmeye zorladıklarını açıkladı. Bakan ayrıca milislerin, çoğu ölen tutukluyu da ailelerini bilgilendirmeden gömdüğünü kaydetti.
Kız kaçırma
Husiler, kız kaçırma, darp etme ve elektrik işkencesi yapma da dahil olmak üzere mahkumlara çeşitli işkenceler yapmaya devam ediyor.
Kaynakların Independent Arabia’ya yaptığı açıklamaya göre Husiler, birçok şehirdeki Yemenli yetkililere finansal açıdan baskı uygulamak ve şantaj yapmak üzere kızlarını kaçırıyor.
Bu çerçevede başkent Sana’da Husiler tarafından kaçırılan bir grup genç kız, hapishanede tutuldukları süre boyunca Husi liderler tarafından tecavüze uğradı.
Öte yandan Husiler, kaçırdıkları kızları serbest bıraktıktan sonra ise haklarında namusla ilgili suçlamalar yapıyor. Öyle ki serbest bırakılan bir genç kızın ailesi, kızını serbest bırakıldıktan yardım saat sonra öldürdü.
Yemen İnsan Ticaretiyle Mücadele Kuruluşu tarafından yayınlanan bir açıklamaya göre, Sana’da kaçırılan genç kızların sayısı 120’ye ulaştı. Kaçırılanların Anneleri Derneği ise, kadınlara yönelik 144 ihlalin ve kaçırma vakasının kaydedildiğini belirtti.
Uyuşmazlık
Tüm çağrı ve uyarılara rağmen Husiler, uluslararası kuruluşlara ve insani çağrılara yanıt vermemeyi sürdürerek, işkence ve kötü muameleye devam ediyor.
Husiler, politikacılar ve askeri personeller de dahil, bazı yetkilileri ise ev hapsinde tutuyor. Aynı şekilde milisler birçok yetkilinin mallarına el koydu, evlerinden çıkmalarını ve akrabalarını ziyaret etmelerini yasakladı.



Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
TT

Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)

26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.

Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.

Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.


Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.


İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
TT

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı ‘yerinden edilme’ ve ‘askeri üsler’ korkularını körüklüyor

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından (Arap Birliği)

İsrail'in Somaliland'ı ‘bağımsız devlet’ olarak tanıma kararı, Filistinlilerin bu ayrılıkçı bölgeye yerleştirileceğine ve İsrail'in Kızıldeniz kıyılarını gören bölgede askeri üsler kuracağına dair endişeleri artırdı.

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Somaliland'daki planının Afrika Boynuzu'nda gerilimi artıracağı’ uyarısında bulundu. Barre, bu hamlenin ‘Sudan, Somali ve diğer ülkeler dahil olmak üzere bölge için ciddi sonuçlar doğuracağını’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, cuma günü, Somaliland'ı ‘bağımsız egemen bir devlet’ olarak tanıdığını duyurdu. Böylece Somali içindeki ‘ayrılıkçı bölge’ ilk kez tanındı. Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi Arawa, bu hamleyi ‘tarihi bir an’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı, Arap, İslam ve Afrika ülkeleri tarafından kınandı. Arap ve İslam ülkeleri, Arap Birliği (AL), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Afrika Birliği Komisyonu, İsrail'in bu adımını tamamen reddettiklerini belirten açıklamalar yayınladı. Somali Başbakanı Barre, İsrail’in tanıma kararını Gazze Şeridi'nden Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilişkilendirdi. Barre, pazar günü Al-Qahera News'e verdiği röportajda “Tüm işaretler Netanyahu'nun Gazzelileri Somaliland'a yerleştirmeyi planladığını teyit ediyor” dedi. Somalili yetkili, ‘ülkesinin bunu kabul etmeyeceğini’ vurgularken, Filistin halkının kendi topraklarında yaşama ve kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı olduğunu belirtti.

İsrail'in Somaliland’ı tanımasının Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ adlı planının bir parçası olduğuna inanan Barre, İsrail'in, Somali'nin kuzeyindeki varlığının Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nı kontrol etmesine ve bölgede askeri üsler kurmasına olanak sağlayacağını düşünerek, mevcut siyasi ve bölgesel koşulları istismar etmeye çalıştığını belirtti.

Somali hükümeti tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘Filistin’in işgalinin ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini kategorik olarak reddedildiği’ belirtilerek, ‘Somali’nin Filistin halkının vatansız bırakılmasını asla kabul etmeyeceği’ vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Somali'yi vekalet savaşlarına sürükleyecek veya bölgesel ve uluslararası düşmanlıkları ülkeye taşıyacak herhangi bir yabancı askeri üs veya düzenlemenin kurulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.

İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)İsrail'in hamlesinin ardından cuma günü Somali hükümetinin toplantısı (SONNA)

Somaliland bölgesinden araştırmacı ve siyasi analist Numan Hasan, ‘Somaliland hükümetinin Filistinlilerin kendi topraklarına yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Somalilandlı yetkililer, bölgenin, bağımsız devlet olarak tanınması için herhangi bir siyasi çözümü engelleyeceğini düşünen Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiklerini ve halkın da aynı fikirde olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasan, Somaliland hükümetinin, komşu ülkelere zarar vermemeleri koşuluyla, bölgede İsrail askeri üslerinin kurulmasına itiraz etmeyeceğini düşündüğünü, özellikle Arap ve İslam dünyasının İsrail'in tanınmasını reddetmesi gibi son gelişmeler çerçevesinde bölgenin herhangi bir dış müdahaleye hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

Numan Hasan'a göre bağımsızlığın tanınması Somaliland hükümetinin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Hasan, bu adımın başka hiçbir ülkenin çıkarlarına zarar vermeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Öte yandan Somalili siyasi analist Hasan Muhammed Hac, İsrail'in tanınmasının, kalkınma veya güvenlik bölgeleri ve egemen tesislerin kurulması bahanesiyle yerel halkın veya Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesine kapı açarak, bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri artırdığını değerlendiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hac, bu tanıma kararının Kızıldeniz kıyısında ve Babu’l-Mendeb bölgesinde İsrail’in askeri üsleri veya istihbarat tesislerinin kurulmasına kapı açacağına dair endişelerin arttığını belirtti.

Bunun, bölgeyi uluslararası çatışmaların merkezine yerleştireceğini ve Somali'nin iç meselesinden bölgesel ve uluslararası rekabetin sahnesine dönüştüreceğini söyleyen Hac, bu senaryoların (yerinden edilme ve militarizasyon) risklerinin daha geniş bölgeye ve Afrika'ya yayılacağını, kabile gerilimlerini körükleyeceğini ve kapsamlı siyasi çözümlerin şansını zayıflatacağını kaydetti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi danışmanı Tümgeneral Adil el-Umde, Somali'de yaşananların, ayrılmayı teşvik eden hareketler arasında olumsuz algıları güçlendirerek Afrika devletleri arasındaki parçalanma ve bölünmeyi daha da şiddetlendirdiğini düşünüyor. Somali'nin bölünmesinin bölgesel ve uluslararası istikrarı etkileyeceğini, çünkü bu bölgenin dünyadaki çoğu ülkenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.

Umde, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “İsrail'in Somaliland'ı tanıyarak bölgedeki çatışmada yeni bir cephe açmak ve uluslararası toplumun dikkatini Gazze Şeridi'nden başka yöne çekmek istediğini” düşündüğünü belirtti. Ayrıca, “Somali'nin birliğini ve egemenliğini korumak, Kızıldeniz bölgesinde Arap ve Mısır'ın ulusal güvenliğini korumak anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Somali Başbakanı Barre'ye göre ülkesi, İsrail'in hamlelerine karşı egemenliği için bölgesel ve küresel destek bekliyor. Barre, yaptığı açıklamalarda, ülkesinin Netanyahu'nun kararına karşı diplomatik kanalları bir seçenek olarak kullandığını, ayrıca ülkesinin birliğini savunmak için yasal önlemler aldığını açıkladı. Barre, "anayasanın (Somaliland'ın) bunu yapmasına izin vermediğini" kaydetti.

Somaliland, 1991 yılından bu yana Somali Federal Cumhuriyeti'nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan etti, ancak şimdiye kadar uluslararası taraflarca tanınmadı.