85 ülkeden mezhepçiliğe karşı ortak 'Hoşgörü Bildirgesi'

16 Ekim’de İslamofobi hususunda yapılan ilk çalıştay (Şarku’l Avsat)
16 Ekim’de İslamofobi hususunda yapılan ilk çalıştay (Şarku’l Avsat)
TT

85 ülkeden mezhepçiliğe karşı ortak 'Hoşgörü Bildirgesi'

16 Ekim’de İslamofobi hususunda yapılan ilk çalıştay (Şarku’l Avsat)
16 Ekim’de İslamofobi hususunda yapılan ilk çalıştay (Şarku’l Avsat)

Tüm dünyadan 85 ülke temsilcisi Mısır'ın başkenti Kahire’deki “Beşinci Fetva Konferansı” sonunda “Fıkıh ve Fetva Hoşgörü Bildirgesi” yayınladı. Söz konusu bildirge, fıkhi farklılıkları düzenleyen, hoşgörüye izin veren ve tutuculuğu reddeden ilk bildirge olarak nitelendi.
Katılımcılar, “mezhep görüşlerini çarpıtan, değer ve amaçların dışına çıkan” mezhepsel sömürü girişimlerini kabul etmediklerini açıklayarak, radikalizm yanlılarının mezheplere yönelik hatalarına karşı sağlam bilimsel sınıflandırma yapma ve bu hataları açığa çıkarma çağrısında bulundu.
Aynı şekilde katılımcılar, dünya barışı ve bir arada yaşamaya yönelik “İnsan Kardeşliği” belgesi ve “Mekke-i Mükerreme Bildirgesi” yayınlayarak, birleştirmeye yönelik girişimlere övgüde bulundu, tutuculuğu ise kabul etmediklerini ifade etti.
Mekke Bildirgesi, geçen Mayıs ayında Suudi Arabistan’daki İslam Dünyası Birliği tarafından düzenlenen “Uluslararası Ilımlılık ve İtidal Değerleri Konferansı’nda” yayınlanmıştı. Bildirge, bir yandan İslam ülkelerindeki dinlerin, kültürlerin, ırkların ve mezheplerin takipçileri arasında bir arada bulunma değerlerini tesis etmek, diğer yandan da insan toplumunun tüm bileşenleri arasında barış ve uyum sağlamak için tarihi bir anayasa olarak görülüyor.
Öte yandan 16 Ekim’de Kahire’de düzenlenen konferans, “Fıkhi Anlaşmazlığın Uygar Yönetimi” başlığı altındaki bir oturumla sonlandı. Katılımcılar, “Fıkhi Anlaşmazlığın Uygar Yönetimi, insani çıkarlara yatırım yapmanın, mezhepsel farklara saygı duymanın, bu kültürü yaymaya çalışmanın en iyi yolu, toplumsal uyum ve istikrarın da temel taşıdır” dedi.
Katılımcılar ayrıca, konferansın sponsorluğunu üstlenen Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’ye de bir mesaj göndererek, “Mısır devlerinin terörle mücadele çabalarını desteklediklerini, terörizmin planlarını ve devlet topraklarına saldırıları reddettiklerini” vurguladı.
Öte yandan Kudüs ve Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Huseyin, 16 Ekim’de “Fıkıh ve Fetva Hoşgörü Belgesi, ulusal devletlerin ve insani toplulukların toplumsal bütünlüğünü tehdit eden mezhepsel hoşgörüsüzlüğü reddetmeyi, aşırılık yanlılarının nefreti yaymada fıkhi anlaşmazlıkları sömürme faaliyetiyle mücadele etmeyi amaçlamaktadır” değerlendirmesinde bulundu. Huseyin, “Belge, yüce Allah’ın yarattıkları arasındaki farklılığa dikkat çekiyor. Bu farklılıklar, kültürel çeşitliliğin ve dinsel bütünleşmenin kapısıdır” dedi.
Kudüs Müftüsü, belgenin bir gruba ya da dini bir kuruluşa destek olma fikrini kabul etmediğini de belirterek, “İslam adına tekelcilik girişimlerini reddediyor. Çünkü İslam, tüm mezhepleri kucaklayan ilahi bir dindir. Belge ayrıca, radikalizm yanlısı inançları ve dışlayıcı fikirleri de reddediyor” ifadelerini kullandı.
“Belge, ilgili devlet ve kurumlara, bilimsel ilkelere aykırı amaçları, ırkçılığı ve şiddeti savunan her türlü yapıyı reddetme çağrısı yapıyor” diyen Şeyh Muhammed Hüseyin, farklı mezheplere mensup bireyler arasında nefret uyandıracak veya fitneye yol açacak faaliyetlerden kaçınma çağrısında bulundu.
Öte yandan konferansın kapanışında, “modern teknolojik araçlardan fayda sağlama, bunları bilimsel yöntemlere dayalı olarak akıllı şekilde ortaya koyma, radikalizm yanlısı fikirlerden uzak durma, başta gençlerin benimsedikleri olmak üzere mezheplere yönelik modern sorulara yanıt vererek soru işaretlerini yok etme ve farklı mezheplere mensup bireylerle muamele etme yolları hususunda bilinçlendirme kampanyası yürütme” çağrısı yapıldı. Aynı şekilde konferansta, “ilgili makam ve kuruluşlara, dünya genelindeki çatışmalarda neler olup bittiğini ciddi şekilde ele alma ve çatışmaları sonlandırma” talep edildi.
Diğer taraftan Yemen Vakıflar Bakanı Dr. Ahmed Atiyye, yaptığı açıklamada “Herhangi bir kitaptan çeşitli hadisler ezberleyen ve daha sonra kendilerini İslam’ın bir Şeyh’i olarak tanıtan, para, kan ve amaçlar uğruna fetva veren gençlerle sınanıyoruz” dedi.
Aynı şekilde söz konusu konferansla eş zamanlı olarak Mısır’daki Daru’l İfta’ya (Fetva Kurulu Başkanlığı) bağlı İslamofobi Gözlemevi, 16 Ekim’de “İslamofobi ile Mücadele Mekanizmaları” bağlığı altında bir çalıştay düzenledi. Gözlemevi, yabancı ülkelerde yaşayan Müslümanlar arasında terörizmi yaymayı amaçlayan “İslamofobi saldırıları” yaşandığını vurguladı. Gözlemevi ayrıca, geçen Mart ayınca Yeni Zelanda’da 50’den faza Müslümanın öldüğü terör saldırısına da dikkati çekti.
İslamofobi hususunda yapılan ilk çalıştayda son 3 ay içerisinde 13 ülkede 40 aşırılık yanlısı saldırı gerçekleştirildiği belirtildi. Verilere göre Almanya, Hollanda, İtalya, Kanada, Fransa ve İngiltere’nin, Müslümanlara karşı en fazla saldırı yapılan ülkeler olduğu ifade edildi. Bu saldırılardan en çok zarar gören kurumlar ise yüzde 37 oranla camiler oldu.



Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz


Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
TT

Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman bin Abdulaziz, dün Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'dan telefon aldı.

Prens Muhammed bin Salman ve Ahmed eş -Şara, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki ikili ilişkilerin çeşitli yönlerini ve bu ilişkileri bir dizi alanda güçlendirme fırsatlarını gözden geçirdiler.

İki taraf ayrıca ortak ilgi alanlarına giren konuları ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesi ile ekonomik toparlanmanın sağlanması çabalarını görüştü.


Suriye’de sivillerin üzerine varil bombası atılmasını öneren komitenin üyesi olan bir pilot tutuklandı

Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Suriye’de sivillerin üzerine varil bombası atılmasını öneren komitenin üyesi olan bir pilot tutuklandı

Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye’de sivillere karşı varil bombası kullanılmasına karışan isimlerden Tuğgeneral Faik Miyase (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Lazkiye'deki iç güvenlik güçleri, Suriye’deki devrimin başlangıcında savunmasız Suriye halkına karşı varil bombalarının kullanılmasını öneren eski rejimin askeri komitesinin üyesi olan Tuğgeneral Faik Eyub Miyase’yi tutukladı.

Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Albay Abdulaziz el-Ahmed, Haffah bölgesindeki İç Güvenlik Müdürlüğü birimlerinin Terörle Mücadele Şubesi ile iş birliği içinde özel bir güvenlik operasyonu gerçekleştirdiğini söylediğini ve birkaç gün süren dikkatli izleme ve takip sonucunda, Lazkiye kırsalındaki Lukmani köyünden pilot Tuğgeneral Faik Eyub Miyase’nin tutuklandığını aktardı.

Albay Ahmed, Miyase'nin askeri rütbelerde yükseldiğini, teğmen pilot rütbesiyle mezun olduğunu ve 1982 yılında Hama Askeri Havaalanı’nda çalıştığını belirtti. Suriye devriminin başlangıcında Taftanaz Askeri Havaalanı'ndaki 63. Tugay'ın komutanlığına atanan Miyase, İdlib kırsalındaki Mestuma’daki hava ve kara harekât odalarıyla birlikte hedefleri belirlemekle görevlendirildi, böylece tüm bu noktalar daha sonra helikopterler tarafından hedef alınabilecekti.

Suriye rejimi tarafından Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kentindeki İnhil beldesine atılan varil bombası (Arşiv - Reuters)Suriye rejimi tarafından Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kentindeki İnhil beldesine atılan varil bombası (Arşiv - Reuters)

Miyase, ön soruşturmalar sırasında, devrimin başlangıcında varil bombalarının kullanılmasını öneren askeri komitenin üyesi olduğunu itiraf etti. Ayrıca, çeşitli illerde varil bombaları ve deniz mayınlarıyla hedef alınacak yerlerin belirlenmesinden de sorumluydu.

Lazkiye iç güvenlik komutanı, masumların kanıyla lekelenmiş her suçluyu adalete teslim etmek ve yasalar uyarınca hesap vermelerini sağlamak için her türlü çabayı göstereceğine dair taahhüdünü teyit etti.

Bu operasyon, İçişleri Bakanlığı ve ilgili makamların, geçiş dönemi adaletinin uygulanması, mağdurların ve ailelerinin haklarının güvence altına alınması ve hiçbir suçlunun hesap vermekten kaçmaması ilkeleri temelinde, Suriye halkına karşı işlenen suçlara ve ihlallere karışan eski rejimin simalarının peşine düşme ve hesap sorma çabaları çerçevesinde gerçekleşti.