Afganistan: Esper, Kabil'i ziyaret etti

ABD Savunma Bakanı Mark Esper dün Amerika’nı Kabil’deki askeri üssüne vardı (AP)
ABD Savunma Bakanı Mark Esper dün Amerika’nı Kabil’deki askeri üssüne vardı (AP)
TT

Afganistan: Esper, Kabil'i ziyaret etti

ABD Savunma Bakanı Mark Esper dün Amerika’nı Kabil’deki askeri üssüne vardı (AP)
ABD Savunma Bakanı Mark Esper dün Amerika’nı Kabil’deki askeri üssüne vardı (AP)

ABD Savunma Bakanı Mark Esper, dün habersiz bir ziyaretle Kabil’e gitti. Bu, Esper’in savunma bakanı olmasından bu yana ilk Afganistan ziyaretiydi.
Washington ile Taliban arasındaki müzakerelerin sona ermesinin ardından, ABD’nin Afganistan’da nasıl bir yol izleyeceği henüz belirsiz. Afganistan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Favaz Aman, Esper’in önde gelen Afgan liderleriyle buluşup operasyonlar hakkında bilgi alacağını bildirdi.
ABD ve Taliban, geçen ay çeşitli güvenlik önemleri karşılığında ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesini içeren bir anlaşma imzalamanın eşiğindeydi. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın bir ABD askerinin öldürüldüğü saldırının ardından Taliban ile müzakerelerin de ‘öldüğünü’ duyurmasıyla anlaşmaya dair umutlar yok oldu. Müzakerelere önderlik eden Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Pakistan ziyareti sırasında Taliban yetkilileriyle gayriresmî konuşmasında Washington ile müzakerelere yeniden başlama ihtimalini arttırdı.
Afganistan'ın Nangarhar vilayetinin güneyinde bulunan Haska Mina ilçesindeki bir camide meydana gelen bombalı saldırıda ölü sayısı 69’a yükselmişti. Caminin içerisine yerleştirilen bombaların infilak etmesiyle gerçekleştirilen saldırının ardından yıkılan caminin enkazı altında kalanları arama çalışmalarının sürüyor.
Nangarhar eyaleti bölge meclisi üyesi Sohrab Kadri, söz konusu saldırıyla ilgili yaptığı açıklamada “150’den fazla kişiyi barındırabilen cami, patlama gerçekleştiğinde doluydu. Çocuklar ve yaşlılar da dâhil olmak üzere 69 kişinin cesetleri ailelerine teslim edildi. Enkaz altında daha fazla ceset bulunuyor olabilir” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, konuyla ilgili “Afganistan'da barış ve istikrara bağlı kalmaya devam eden ABD, terörle mücadelesini sürdürecek. Böyle rezil bir şiddetten arınmış halde barış içinde yaşamak isteyen Afganistan halkının yanındayız” ifadelerinde bulundu.
Öte yandan, Avrupa Birliği (AB) yetkilileri ise dün Afganistan’da ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulundu. AB Afganistan Özel Temsilcisi Roland Kobia, ABD-Taliban müzakerelerinin çöküşünün, ateşkes çabalarının başlatılması için bir fırsat sağladığını söyledi. Ateşkesin, Afganistan’da Trump’ı müzakereleri sürdürmeye ikna etmeye yetecek kadar değişiklik oluşturabileceğini belirten Kobia, “Bu, şiddeti azaltmak ve ateşkesin yollarını keşfetmek için uygun bir an ve uygun bir fırsat” dedi.
Afganistan’da yalnızca sınırlı bir varlığa sahip olan AB’nin ateşkes önerisinin içeriği sorulduğunda ise Kobia, Taliban’ın birkaç ay içinde ‘öyle ya da böyle’ iktidara geri dönmesini önerdi. Geçen yıl sadece üç gün süren bir ateşkes ilan eden Taliban ise acil bir ateşkes ilanını reddetti.
Afganistan, 28 Eylül’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından istikrarsız bir bekleme dönemi yaşıyor. Afganistan Yüksek Seçim Komisyonu, aslında sonuçların cumartesi günü açıklanması gerektiğini ancak teknik sorunlar nedeniyle süresiz olarak ertelendiğini ifade etti.
Afganistan’daki AB heyeti başkanı Pierre Mayaudon ise oyların adli bir şekilde sayılarak sonuçları kesinleştirmek için birkaç güne daha ihtiyaç olduğunu açıkladı. Mayaudon, söz konusu açıklamada “Ancak şüphe doğurmamak için günler haftalara dönüşmemeli” ifadelerinde bulundu.



ABD Federal Havacılık İdaresi, Venezuela üzerinde uçmanın tehlikeleri konusunda uyardı

ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)
TT

ABD Federal Havacılık İdaresi, Venezuela üzerinde uçmanın tehlikeleri konusunda uyardı

ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), kötüleşen güvenlik durumu ve artan askeri faaliyetler nedeniyle pilotları Venezuela hava sahasında dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Mesajda, belirtilmeyen tehditlerin, Venezuela'dan kalkış ve iniş yapanlar ile yerdeki uçaklar da dahil olmak üzere tüm irtifalardaki uçaklar için potansiyel bir risk oluşturabileceği belirtildi.

Bu uyarı, Washington'un Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro üzerindeki baskısını artırmasıyla birlikte geldi. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela kıyılarına kadar güneyde bombardıman uçuşları gerçekleştirdi ve bölgeye bir uçak gemisi konuşlandırdı.

Eski bir Ulaştırma Bakanlığı müfettişi, Federal Havacılık İdaresi'nin askeri bir çatışma olduğunda bu tür bir bildirim yayınladığını söyledi.

Mary Schiavo, "Bunu yakın bir saldırının işareti olarak algılamam, çünkü bu raporları daha önce birçok kez gördüm. Ancak bir pilot olarak kesinlikle dikkate alırdım" dedi.

Schiavo, ABD'nin Venezuela'dan askeri bir harekat beklediğini veya uyuşturucu gemilerine karşı ek önlemler planladığını, bu duyuruyu okuyup arkasında ne olduğunu anlamanın zor olduğunu ifade etti.


Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
TT

Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)

Wall Street Journal'ın (WSJ) özel haberine göre JPMorgan Chase, Bank of America ve Citigroup, Arjantin'e 20 milyar dolarlık kredi vermekten vazgeçti.

Amerikan gazetesinin kaynakları, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi desteklemek isteyen Donald Trump yönetiminin çağrısıyla harekete geçen bankaların bunun yerine daha küçük bir paket hazırladıklarını söyledi. 

WSJ, geçen ay ad ve görevlerini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberde bankaların kendilerini riske atmadan kredi vermeye çalıştığını bildirmişti. 

Normalde bu tarz işlemleri kendileri yürüten bankaların ABD Hazine Bakanlığı'na Buenos Aires yönetiminin kendilerine nasıl bir teminat verebileceğini sorduğu ve yeterli güvenceyi alamazlarsa ekonomik istikrarsızlığın sürdüğü Arjantin'e kredinin çıkmayabileceği aktarılmıştı. 

WSJ'nin yeni haberinde 20 milyar dolarlık krediden vazgeçen üç bankanın yaklaşık 5 milyar dolarlık bir repo anlaşması hazırladığı ve bu parayı birkaç ay içinde geri almayı planladığı belirtildi. 

Ancak müzakerelerin daha başlangıç aşamasında olduğu ve koşulların değişebileceği ya da anlaşmanın hiç yapılmayabileceği de vurgulandı. 

Buenos Aires yönetiminin ocakta ödemesi gereken 4 milyar dolarlık borcunu bu anlaşmayla kapaması bekleniyor. 

Arjantin, ABD Hazine Bakanlığı'yla yaptığı döviz takası anlaşmasıyla 20 milyar dolara erişmişti. Bu miktarın ne kadarının kullanıldığı net değil. 

ABD Hazine Bakanlığı'ndan WSJ'ye yapılan açıklamada "Birleşik Devletler, Başkan Milei ve Bakan Caputo'nun Arjantin'i Yeniden Harika Yapma konusundaki temel prensiplere bağlılığına güvenmeyi sürdürüyor" dendi. 

Diğer yandan Hazine Bakanlığı'nın bazı eski yetkilileri, ABD'nin Arjantin'e maddi desteğinin boyutlarının net bir şekilde kamuoyuna açıklanmadığını söylüyor. 

Barack Obama dönemi yetkililerinden Brad Setser da bunlardan biri:

Esasen bu paranın nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgi yok. Vergi mükelleflerinden alınan paranın verildiği düşünüldüğünde, bu sıradışı bir durum.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)

Çin'le Japonya arasında Tayvan meselesi nedeniyle çıkan gerginlik sürüyor. 

Pekin ve Tokyo'yu karşı karşıya getiren gerginlik, Japonya Başbakanı Sanae Takaiçi'nin Parlamento'da 7 Kasım'da düzenlenen oturumda yaptığı açıklamayla patlak vermişti. 

Takaiçi, Tayvan Boğazı'na yönelik muhtemel müdahaleyi "ülkesini tehdit eden bir hareket" olarak göreceğini, böyle bir durumda askeri güç kullanılabileceğini belirtmişti. Böylelikle ilk kez bir Japon başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde ülkenin askeri müdahalede bulunacağını açıkça söylemişti. 

Pekin yönetimiyse Takaiçi'den sözlerini geri almasını istemiş, başbakan bunu reddedince Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak Tokyo'ya protesto notası vermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı, güvenlik koşullarının uygun olmadığı gerekçesiyle Japonya'ya seyahat uyarısı da yayımlamıştı. Çin Eğitim Bakanlığı da öğrencilere, güvenlik riskleri nedeniyle Japonya'da "eğitim koşullarının uygun olmadığı" uyarısında bulunmuştu.

Pekin'in Osaka Başkonsolosu Şüe Cien'in "kendilerine saldıran kirli bir boynu tereddüt etmeden kesmeleri gerekeceğini" yazdığı sosyal medya gönderisi de krizi körüklemişti. Japonya, diplomatın "gönüllü olarak ülkesine dönmesini" talep etmişti. 

Ancak CNN'in analizinde, Pekin'in asıl "Asya'daki askeri dengelerin değişme olasılığından endişelendiği" yorumu yapılıyor. 

Tokyo yönetimi, II. Dünya Savaşı'nda 1937-1945'te Çin'i işgal etmişti. İmparatorluk Ordusu, 1895-1945'te de Tayvan'ı da kolonileştirmişti. 

Geçen ay göreve gelen Takaiçi, Japonya'nın savunma harcamalarını marta kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine çıkaracaklarını duyurmuştu. Merkez sağ Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri, Parlamento'da yaptığı ilk konuşmada Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yla artan gerilimlere dikkati çekmişti. 

Analizde, Pekin yönetiminin "Japonya'nın Çin'in yükselişini tehdit edebilecek askeri emelleri olduğunu" düşündüğüne dikkat çekiliyor. 

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) resmi gazetesi Halkın Günlüğü'nde 17 Kasım'da yayımlanan bir köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştı: 

İlk kez bir Japon lider Tayvan'a silahlı müdahale niyetini dile getirdi ve Çin'e karşı askeri tehditte bulundu. Bunun arkasında, Japonya'nın sağcı güçlerinin pasifist Anayasa'nın kısıtlamalarından kurtulup ‘askeri güç' statüsü elde etme yönündeki tehlikeli girişimi yatıyor.

CNN'in analizinde, Takaiçi'nin savunma bütçesini artırdığı gibi ABD Başkanı Donald Trump'la daha yakın ilişkiler kurmayı hedeflediğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden Chong Ja Ian, Çin'in "ilk baştan Takaiçi'yi köşeye sıkıştırmayı" hedeflediğini ve Japonya'ya savunma harcamalarını artırmaması için gözdağı vermeyi istediğini söylüyor. 

Independent Türkçe, CNN, Reuters