Sokak kelimesi, taleplerini doğrudan bir siyasi slogan olmadan ekonomik ve sosyal kaygılara odaklamak için, mezhepçilik ve liderlerin kutsallığının önündeki engelleri aşarak, siyasi tabaka üzerinde bir devrim oluşturan Lübnan protestolarının medyada geniş yer alması sebebiyle siyasi okumalara ve uzmanların analizlerinden baskın geldi. Bu durum hareketi siyasileştirme ve mezhepçi bir hale getirme çabalarının önünü kesti.
Medya, son gelişmeleri takip etmeyi kolaylaştıran ve "Devrim" için tescilli bir marka haline gelen "Lübnan-Yentafid (Lübnan Ayağa Kalkıyor)" hashtag'i ile vatandaşların çığlığını dünyaya aktarmada ve ana siyasi güçlerin ister reform vaatleri ister kaos ve maaş kesintisi tehdidi yoluyla yada yabancı siyasi aktörler ve büyükelçilikler tarafından finanse edilmekle itham ederek hareketi bastırma girişimlerine karşı farkındalığı arttırmada hayati bir rol oynadı.
Protestocuların gıda ve teknik ihtiyaçlarını temin görevini üstlenen sıradan Lübnanlı bireylerin çektiği ve geniş kitlelere yayılan görüntü, ithamlara karşı etkin ve temiz bir ifade vesilesi oldu.
Medya araçları aynı zamanda devrimin gidişatını ve hedeflerini tanımlayan sloganların aktarılmasına da katkıda bulundu. Ekonomik ve sosyal çöküşten siyasi tabakayı sorumlu tutarak sloganlar attı. Protestolarda, ‘3 günde devrimi kimin finanse ettiğini anladınız... Ama 30 yılda kimin hırsız olduğunu anlayamadınız’ yanı sıra ‘hepiniz derken hepinizi kastediyoruz’ sloganları öne çıktı.
Bu paylaşımlardan en etkilisi halk hareketinin başlamasından 10 gün sonra, Lübnanlı grafik tasarımcı Dan Osman tarafından yayınlanan Lübnan parası yeni çizimleri olabilir. Silahlı korumaya tekme atan kız ve Riyad el-Sulh Meydanı'ndaki göstericilerin güvenlik görevlileri karşısındaki fotoğrafları gibi yerel medya ve Arap medyasında dolaşan en önemli anların görüntüleri de en etkili paylaşımlar arasında.
Lübnan bölgeleri arasında dolaşan kamera ve mikrofonlar protestocuların çığlığını ve deneyimlerini taşıdı, iş olanaklarının eksikliği, vatandaşlar arasında mezhepçiliğin yayılması, kirlilik ve kontrol eksikliği sonucu kanserin yayılması hususunda resmi organların pervasızlığına kadar bir çok raporu nakletti. Siyasi güçlerin, ırkçı içgüdüleri harekete geçirmek için yaptığı suç ortaklıklarını ortaya çıkardı. Böylece, görsel ve işitsel medya ile sosyal medya, otorite tarafından 20 yıl veya daha uzun bir süredir göz ardı edilen insanların acı hikayelerini "arşivleme" görevini yaptı.
Lübnan'ın güneyindeki Nabatiye kentinde medyanın dikkatini çeken en ünlü acı, belki de boşanmış kadınlara çocuğun velayetini yasaklayan Şii toplumunun kişisel statü yasalarıyla ilgilidir. Eğer baba karar sahiplerinden birine yakınsa, annenin çocuğu görmesine bile engel olabilir. Yine aktivist yazar Badia Fahs’ın elindeki bir kartona yazdığı "Oğlumu görmek istiyorum" sözleri göstericilerin attıkları sloganlardan biri olmuştu.
Beyrut’ta, "hepiniz derken hepinizi kastediyoruz" sloganıyla sorumlu tutulan politikacıların ekonomik durumun bozulmasından, hırsızlıktan, yağmalamadan ve terörizmden mültecileri sorumlu tutmaları da eleştirilere hedef oldu. Irkçı politikalar ve siyasi tabakanın mültecileri korumamaları eleştirildi.
Bazı politikacıların hesaplarındaki banka gizliliğinin kaldırıldığını duyurarak, kendilerini aklama girişimi göstericiler tarafından “insanların aptal yerine konulması” olarak değerlendirildi. Protestocular bu kararı şöyle değerlendirdi: “Çünkü yağmaladıkları şey artık bankalarda nakit olarak değil, evlerde, köylerde ve şirketlerdedir.. Bu nedenle, ticari ve gayrimenkul varlıkları, hisse senetleri, kasaları, yurtdışındaki hesapları, aile fertleri ve danışmanlarının hesapları vs. incelenmelidir.”
Sosyal ağlar Lübnanlıların acılarını belgeliyor
Sosyal ağlar Lübnanlıların acılarını belgeliyor
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة