DEAŞ'ın 'Yalnız Kurtları' endişesi ve Bağdadi'nin halefi konusundaki bazı ihtimaller

DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi (EPA)
DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi (EPA)
TT

DEAŞ'ın 'Yalnız Kurtları' endişesi ve Bağdadi'nin halefi konusundaki bazı ihtimaller

DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi (EPA)
DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi (EPA)

Terörizm üzerine uzman Ürdünlü araştırmacı Suud Şerefat, Pazar günü öldürülen Ebubekir el-Bağdadi'nin halefinin, dünya genelinde terörle mücadele çabalarının odak noktasında yer alacağını belirtti.
Ürdünlü akademisyen Şerefat, Bağdadi’nin ölümünün şoku atlatıldıktan, halefi seçildikten ve Suriye-Irak safları organize edildikten sonra DEAŞ terör örgütünün öç almak için ‘Yalnız Kurtlar’ aracılığıyla saldırılarına hız verebileceği konusunda uyarıda bulundu.
Şerifat, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Bağdadi’nin halefi adaylarından ön plana çıkan ismin, Iraklı bir Türkmen olan Abdullah Kardaş olduğunu söyledi. Bağdadi, aynı kampta kaldığı Kardaş’ı daha önceden liderliğe aday göstermişti.
Öldü mü hayatta mı?
Ancak Şerefat, bazı cihatçı sitelerde yayınlanan yazıları okuduktan sonra bu konuda kesin bir karara varabilmiş değil. Ürdünlü akademisyenin açıklamalarına göre, konu hakkında yazılanlar arasında, Kardaş’ın DEAŞ tarafından henüz onaylanmayan ölümüne değinildiği, eğer hayatta ise liderlik niteliklerine ve çok geniş bir tecrübeye sahip olması sebebiyle en güçlü adaylardan biri olduğu belirtiliyor.
Diğer bir isim Muhammed eş-Şimali
Şerefat, örgütün liderliği için diğer bir seçeneğin ise Muhammed eş-Şimali olduğunu düşünüyor. Ancak Şimali’nin de ölmüş olabileceği hakkında şüpheler bulunuyor.
Örgütün destek, tedarik ve askere alım işlerinden sorumlu olan Şimali’nin, örgütün finans kaynakları hakkında geniş bir bilgiye sahip olduğu, bu yüzden Bağdadi’nin halefi olabileceği düşünülüyor.
Celaleddin et-Tunusi
Şerefat, halefiler arasında, örgütün ön saflarındaki Fransız vatandaşı Celaleddin et-Tunusi’nin de olduğu görüşünde. Tunusi’nin de DEAŞ üyelerinin askere alımı konusunda önemli bir rolü vardı. Tunusluların örgütteki fazlalığı göz önüne alındığında Tunusi’nin de Bağdadi’nin halefi olma olasılığı artıyor.
Ürdünlü akademisyen, liderlik konusunda şaşırtıcı olabilecek seçeneklerden de bahsetti. Bu konuda Avrupa vatandaşlığı bulunan isimlerin ön plana çıktığına değinen Şerefat, halefiler arasında örgütün dış operasyonlarını yürüten 37 yaşındaki Fabien Killian’ın da olduğunu belirtti.
DEAŞ’ın saldırıları durur mu?
Şerefat, Bağdadi’nin ölümünün kısa bir süre için örgütün işleyişini etkileyeceğini, bu yüzden örgütün yer altına çekileceğini vurguladı. Örgütün özellikle Sina ve Afrika'daki kadrolarıyla temasa geçtikten sonra orta vadede güçlerini ve örgütlenme yeteneklerini yeniden kazanma şansının var olduğunu belirten Şerefat, tüm bunlarla beraber gelecek liderin muhtemelen daha şiddet yanlısı olacağına ve operasyon yönetimiyle kalitesini geliştireceği görüşünde.
El Kaide-DEAŞ ittifakı
Şerefat, Bağdadi’nin Hurras ed- Din (Dinin Muhafızları) örgütü mensuplarından biri olan Ahmed el-Halebi’nin evine sığındığı haberi gibi Bağdadi’nin ölümü konusunda şaibelerin olduğuna da değindi. Bağdadi’nin muhalifi Halebi, El Kaide içinde önemli isimlerden biriydi. Şerefat, Bağdadi’nin Ahmed el-Halebi’nin evine sığındığı iddialarının DEAŞ ve El Kaide arasındaki ittifakın geri dönmesi anlamına gelebileceğini belirtti.



Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?
TT

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Colin P. Clarke

Lübnan ve Suriye’nin bazı bölgelerinde salı günü gerçekleştirilen eş zamanlı bir saldırıda, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi tarafından kullanılan yüzlerce çağrı cihazı peş peşe patladı. Saldırıda en az 10 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.

Birçok kişi saldırının neden şimdi düzenlendiğini ve saldırının zamanlamasının daha geniş bir anlamı olup olmadığını merak ediyor.

İsrail, ABD'nin daha geniş çaplı bir operasyonun, bölgede topyekûn bir savaşa yol açabileceği yönündeki uyarılarına rağmen, Hizbullah’ın saldırılarını önlemenin savaştaki hedeflerinden biri olduğunu açıkladı. Çağrı cihazı saldırısı İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı yürüteceği uzun vadeli bir askeri harekatın başlangıcı olabileceği gibi, İsrail ile İran'ın vekilleri arasında uzun süredir devam eden gölge savaşının son gizli operasyonu da olabilir. İsrail, saldırıyı fark edilmeden gerçekleştirilebileceği zaman aralığı sınırlı olduğu için de böyle bir saldırı düzenlemiş olabilir.

İsrail'in istihbarat servisi Mossad için bu saldırı, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısında yaşanan başarısızlıklar nedeniyle ciddi şekilde zedelenen itibarını iyileştirme yolunda atılan sağlam bir adım olabilir. Saldırı aynı zamanda bir casus romanından fırlamış gibi görünüyor. Mossad'ın böylesine büyük ve dramatik bir operasyonu nasıl gerçekleştirebildiğine dair çok sayıda hipotez ortaya atıldı. Patlayıcıların çağrı cihazlarına üretim aşamasında mı yoksa tedarik süreci sırasında mı yerleştirilmiş olabileceğini henüz bilmiyoruz.

Hizbullah, İsrail'in siber saldırılarına karşı önlem amacıyla çağrı cihazları gibi eski iletişim araçlarını kullanıyordu. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın alternatif iletişim araçları kullanmaya çağırdığı Hizbullah üyeleri 7 Ekim saldırısının ardından cep telefonu kullanmaktan büyük ölçüde kaçındılar.

Bazı kişiler cihazlara sızan kötü amaçlı yazılımın pillerin aşırı ısınmasına ve sonunda patlamasına neden olduğunu düşünüyor. Oysa saldırı titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi. Saldırının anlık etkisi ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo Hizbullah'ın paranoyasını arttıracak ve Mossad'ın gelecekte yapabileceklerine karşı daha fazla temkinli olmasına yol açacak. Hizbullah'ın bu saldırının ardından iç güvenlik aygıtında bir revizyona gidebilir, operasyonel güvenliğindeki boşlukları gözden geçirebilir ve üyelerinin yeteneklerini arttırmaya çalışabilir. Tüm bunlar aynı zamanda Hizbullah içinde kan dökülmesine yol açabilir ve içeride bir casus avı başlayabilir. Bu da İsrail istihbaratı için bir başka kazanç olacaktır.

Saldırı, titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında Tahran'da düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının arkasındaki nedenlerden biri de Mossad'ın prestijini yeniden kazanma konusundaki kararlılığıydı. İsrail istihbaratı 7 Ekim 2023 saldırısından önce her şeye gücünün yetebileceği yönünde güçlü bir imaja sahipti. Mossad efsaneleri, Steven Spielberg yönettiği Münih ve Netflix yapımı Kaos gibi popüler casusluk filmleriyle ekranlara taşınmıştı.

İsrail'in hedef odaklı suikastlarında, geçtiğimiz ocak ayında Beyrut'ta Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcı Salih el-Aruri, temmuz ayı sonlarında yine Beyrut'ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür ve Şükür’den kısa bir süre sonra da İsmail Heniyye öldürüldü.

dfv fdev
Patlayan çağrı cihazlarından birinden geri kalanlar Beyrut'ta sergilendi, 18 Eylül (AFP)

İsrail'in gizli operasyonlarının Mossad'ın imajını iyileştirmenin yanı sıra daha pratik bir etkisi de var. Saldırı büyük olasılıkla Hizbullah'ın komuta ve kontrol merkezini yok etti. Bu da öngörülebilir gelecekte Hizbullah için büyük iletişim sorunlarına yol açacak. Dahası, salı günü gerçekleşen saldırıda yüzlerce Hizbullah üyesi yaralandı. Bazılarının parmaklarının ya da ellerinin koptuğu ya da geçici de olsa sahadan uzaklaşmalarına neden olan başka yaralanmalar gibi fiziksel bozukluklara sebep olduğu şüphesiz.

Yemen'deki Husiler, Irak ve Suriye'deki milisler ve İran'ın diğer vekilleri daha fazla önlem almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma şekillerinde değişikliklere yol açarak koordinasyon düzeylerini doğrudan etkileyebilir ve saldırı düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir.