Örgüt liderleri neden ailelerini yanlarından hiç ayırmıyor?

Ebubekir Bağdadi / Fotoğraf: AP
Ebubekir Bağdadi / Fotoğraf: AP
TT

Örgüt liderleri neden ailelerini yanlarından hiç ayırmıyor?

Ebubekir Bağdadi / Fotoğraf: AP
Ebubekir Bağdadi / Fotoğraf: AP

Terör örgütü DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyon sırasında yanında eşi ve üç çocuğunun da bulunduğu, çocuklarının üzerindeki bombayı patlatması sonucu öldüğü iddia edildi.
El Kaide kurucusu Usame Bin Ladin de Pakistan’da 2011’de öldürüldüğü operasyonda bulunduğu evde ailesiyle birlikte yaşıyordu.
Yine Bağdadi’den önce DEAŞ örgütün liderleri olarak bilinen Ebu Ömer Bağdadi ve Ebu Eyyub el-Mısri’nin 2010 yılında öldürüldüğü operasyonda yanlarında aile bireylerinin olduğu öne sürülmüştü.
Ömer Bağdadi’nin oğlunun çatışmada öldürüldüğü öne sürülürken, Mısri’nin eşi Hasna Ali Yahya ve çocukları ise sağ ele geçirilmişti.
Independent Türkçe'nin haberine göre, sonradan örgüte yardımcı olmak suçlamasıyla idama mahkum olan Yahya’nın cezası 20 yıl hapse çevrilmişti.
Hacı Bekir’in ailesi 49 Türk konsolosluk çalışanıyla takas edilmişti
Örgütün asıl beyni ve Ebubekir el-Bağdadi’yi DEAŞ'ın başına geçiren kişi olarak nitelenen Hacı Bekir lakaplı Samir Muhammed el-Hilifavi de bulunduğu Halep’te rakip örgütlerden Tevhid Tugayı tarafından 2014’te öldürüldüğünde yanında ailesi bulunuyordu.
Türkiye’ye yakın olduğu iddia edilen Tevhid Tugayı’na esir düşen ailesi ilginç bir pazarlığa konu olmuştu.
İddialara göre, Hacı Bekir’in ailesini “emanet” olarak gören DEAŞ, konuyu kendisine “namus meselesi” yapmış, Türkiye’nin Musul konsolosluğunda DEAŞ tarafından rehin alınan 49 konsolosluk mensubuna karşılık, takasını istediği 50 kişinin arasında aileyi de şart koşmuştu.
Konu o günlerde medyada “49 kişiye karşılık Hacı Bekir emaneti” diye duyurulmuştu.
Farklı ülkelerden binlerce kişi ailesiyle birlikte savaş alanlarına geldi
Keza farklı ülkelerden gelerek Suriye ve Irak’ta DEAŞ'a katılan kişilerden yüzlercesinin ailesiyle geldiği ve bu ailelerden bir çoğunun da sonradan Irak güvenlik güçlerinin ya da SGD’nin eline düştüğü biliniyor.

Yakalanan DEAŞ militanlarının aileleri kamplarda tutuluyor / Fotoğraf: AFP
300 Türk kadın da eşlerinin peşine Irak’a gitmişti

Hali hazırda Musul ve Telafer’in Irak güvenlik güçlerince geri alınmasının ardından eşleriyle birlikte Irak’a gelerek DEAŞ'a katıldıkları iddia edilen 300 civarı Türk kadının da ele geçirildiği hatta bunlardan dördünün eylemlere katıldığı için idam edilip, 15’inin de idama mahkum edildiği öne sürülmüştü.
Peki neden ailelerini yanlarından ayırmıyorlar?
Silahlı mücadeleyi esas alan radikal sol örgütlerde genellikle militanlar evlilikten, aileden uzak dururken ya da evlense dahi çocuk yapmaktan kaçınırken radikal dinci örgütlerde evlenmeye devam edildiği hatta savaş sahalarında bile aileyle kalındığı görülüyor. Bunun nedenlerini sorduğumuz uzmanların farklı görüşleri var.
Savaş alanında yeni bir Medine kurgusu hayali!
Gazeteci Yazar Bülent Şahin Erdeğer, radikal dinci örgüt liderlerinin ailelerini yanlarından ayırmama ve mensuplarının savaş ortamında bile evlenmeye devam etmesiyle alakalı olarak şu görüşleri dile getirdi:
İslami örgütlenme mantığında bu tip örgütler kendilerini  'İslami Emirlik' 'Hilafet' 'İslam Devleti' gibi toplumsal otorite ve dinsel toplumun ideal nüvesi gördüklerinden savaş merkezlerinde de aileden devlete kadar toplumu bütünsel olarak kurmayı esas alırlar. Bu yüzden kişi savaş, çarpışma alanlarında da yeni bir Medine kurgusunu gerçekleştirmeye çalışır. Aslında El Kaide'nin genel yöntemi böyle değildir  çünkü bireysel ve üzüm salkımı modeli hücre evlerini esas alır ancak El Kaide Afganistan'da bu tarzın dışında yerleşik bir toplum Medine Ütopyasını gerçekleştiriyordu çünkü Afganistan'daki Taliban kendisini İslam Emirliği olarak görüyor.
"Çocukları ve kadınları da militanlaştırıyor"
Benzer bir durumun DEAŞ için Suriye ve Irak'ta da geçerli olduğunu söyleyen Erdeğer sözlerini şöyle devam ettirdi:
Kendisini İslam Hilafeti/Devleti olarak gördüğü için Medine ütopyasını tekrarlıyor. Aileler, esnaf, vb. örgütlenmelerle DEAŞ kendi Medine’sini kendi Bedir ve Uhud’larını üretmeye çalışıyor. Böylece İslamcı camiaya kendisinin tek meşru İslamcı otorite olduğu propagandasını yapabiliyor. Bu sebeple DEAŞ militanları savaşta dahi evlilikten çocuk yapmaktan çekinmiyor hatta çocukları da kadınları da militanlaştırıyor. Bu Nazilerin çocuk askerlerine, Hitler gençliğine ve İdeal Almanya ütopyasının gerçekleştirilmesi hedefine de çok benziyor.  
Bulut: Dini geleneklere göre aileden ayrı kalmak hoş görülmüyor
Radikal dinci örgütler üzerine araştırmaları bulunan gazeteci yazar Faik Bulut, İslam geleneğinde aileden uzun süre ayrı olmanın hoş görülmediğini belirterek, sözlerini şöyle devam ettirdi:
Hz. Ömer’in, sefere giden eşlerinden uzak kalan kadınlardan gelen tepkilerden dolayı askerlerine ailelerinden üç aydan fazla ayrı kalmamalarını emrettiği rivayet edilir. İslam geleneğinde hep liderler aileleriyle hareket etmiştir. Yanlış yere çekilmemesi şartıyla söylüyorum örneğin Hz. Hüseyin bile Medine’den Küfe’ye gelirken onca riske karşın ailesini Medine’deki kardeşinin yanında bırakmak yerine birlikte götürmüş, hep birlikte yaşamlarını yitirmişlerdir. Dini geleneklere göre baba ailenin reisidir ve çocuklar eş ondan uzakta olmamalıdır.

Usame Bin Ladin /İHA​
“Ladin, en çok aranan adamken 2. eşini Yemen’den getirip evlendi”

Cihatçı hareketler üzerine yayınlar çıkaran Küresel Kitap Genel Yayın Yönetmeni Osman Akyıldız, bu tip örgütlerin liderlerinin sol gruplarda olduğu gibi hayattan kopuk bir mücadeleyi benimsemediğini iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Zaman zaman güvenlik gereği eşlerinden ayrı yerlerde kalsalar bile genel olarak evlenirler, çoluk çocuk sahibi olurlar. Çünkü kendileri öldüklerinde veya esir düştüklerinde çocuklarının mücadeleyi sürdüreceklerine inanırlar.  Nitekim’in Ladin’in oğlu Hamza babasından devraldığı mücadeleyi sürdürdü. Başka çocukları da öldüler. Yine Usame bin Ladin bütün dünyanın en çok aradığı adam olmasına rağmen, yanında bir eşi varken bile ikinci bir eşi Yemen'den getirerek evlenmiştir. Amerika tarafından öldürüldüğü evde iki eşi de yanındaydı. Keza Ebu Musab Zerkavi (Irak El Kaidesi’nin kurucusu) öldüğünde eşi ve çocukları yakınlardaki bir başka evdeydi.
“Evlenin çoğalın” emrinin yer aldığı hadisten yola çıkıyorlar
Akyıldız, savaş ortamına karşın  örgüt liderlerinin ve üyelerinin neden evlenmeye ve çocuk yapmaya devam ettiklerinin gerekçesini de şöyle açıklıyor:
Hz. Muhammed’in ‘Evlenin coğalın, ben kıyamet günü ümmetimin çokluğuyla iftihar edeceğim" hadisiyle amel ederler. Bu örgütlerde evlenmemek, sol gruplar gibi kadından yüz çevirmek gibi bir şey yoktur
Kılıç: Mahremi saydıkları ailelerini kimseye emanet etmiyor olabilirler
İlahiyatçı Cemil Kılıç, örgüt liderlerinin ailelerini yanlarından ayırmamasının dini bir temeli olmamakla birlikte davranışlarını şu nedenlere bağlıyor:
İslam’da kişinin ailesi haremi yani mahremidir. Kişi ailesini yani mahremini  ancak baba kardeş gibi birinci dereceden kişilere emanet edebilir. Şayet böyle bir kişi yoksa ailelerini yanlarından ayırmıyor olabilirler.
“Savaş halinde bile aile kurma anlayışı sürüyor”
Kılıç, DEAŞ militanlarının savaş ortamında bile evlenmeye devam etmeleriyle ilgili olarak da sözlerini şöyle devam ettirdi:
Bu kişiler kendi faaliyetlerini cihad olarak adlandırıyorlar. Cihad halinde bile namaz, oruç gibi ibadetler aksatılmaz. Evlenmek aile kurmak da bunlardan biri olarak görüldüğünden evlenmeye, çocuk yapmaya devam ediyorlardır.
Kırbaşoğlu: Dini nedeni yok. Hizmet ettirmek için taşıyorlardır
İlahiyatçı Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ise örgüt liderlerinin ailelerini yanında bulundurmasının hiçbir dini dayanağı bulunmadığını belirterek şu iddiada bulundu:
Bu kişilerin ailelerini yanında bulundurması daha çok güvenlik kaygısı ya da feodalite alışkanlıklarıdır Ailesi yanında olan insan daha az dikkat çekebilir diye düşünmüşlerdir. Yine ailesini yanında bulundurarak kendi ihtiyaçları için hizmetini de yaptırıyordur.



Gazze'de eski rehineler savaşın sona ermesi için gösteri yaparken İsrail operasyonlarını genişletmeyi düşünüyor

Protestolardan (EPA)
Protestolardan (EPA)
TT

Gazze'de eski rehineler savaşın sona ermesi için gösteri yaparken İsrail operasyonlarını genişletmeyi düşünüyor

Protestolardan (EPA)
Protestolardan (EPA)

Aralarında Gazze'deki eski rehinelerin de bulunduğu yüzlerce İsrailli, İsrail güvenlik kabinesinin Gazze Şeridi'ndeki savaşa ilişkin yeni planları görüşmek üzere toplandığı Kudüs'te dün gösteri düzenledi.  

Protestocular, “Onları geri getireceğiz” sloganıyla Binyamin Netanyahu'nun ofisi önünde toplandı. İsrail bayrakları ve hala tutsak olan rehinelerin fotoğraflarını taşıyan protestocular, savaşın sona ermesini talep etti.

SDFRGT
Protestolardan (EPA)

Katılımcılar arasında, eski rehineler Ariel Yehud ve Sharon Cunio da bulunuyordu. Sharon Cunio'nun eşi David, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısından bu yana Gazze'de tutsak olarak bulunuyor.

Ariel'in partneri de hâlâ tutuklu ve Gazze'de rehin tutulan 49 kişiden biri. İsrail ordusu, rehinelerden 27'sinin öldüğünü değerlendiriyor.

Kudüs'te, Cunio ve Yahudiler, partnerlerinin fotoğraflarının bulunduğu ve “Sevdiklerimizi geri verin” yazan bir pankart açtı.

Yakın bir yerde ise İsrail kabinesi Gazze'de devam eden askeri harekatı görüşmek üzere toplandı.

Şarku'l Avsat'ın AP'den aktardığına göre Tarihçi Sharon Kangasa Cohen şunları söyledi: “Rehineleri ülkelerine geri getirmenin tek yolu, savaşı durdurmak ve rehinelerin ve bu korkunç çatışmanın gölgesinde yaşayan herkesin, Gazze sakinleri, askerler, aileler ve hepimizin acılarına son vermektir.”

FRGT
Protestolardan bir kesit (EPA)

Şöyle devam etti: “Eğer Gazze'yi yeniden ele geçirirler veya askeri olarak yeniden işgal etmeye karar verirlerse, rehinelerin hayatı daha büyük tehlikeye girecek ve tüm İsrail toplumu tehdit altında kalacaktır.”

Kudüs Eski Belediye Başkan Yardımcısı ve şehirdeki tanınmış solcu isimlerden biri olan Bibi Alalo, protestoya katıldığını çünkü “basitçe uzak kalamadığını” söyledi.

“Rehineleri kurtarmalıyız” diyen Alalo, İsrail'in “ahlaki pusulasını kaybettiğini” düşündüğünü ifade etti.