Bebeklerde uzun süren sarılığa dikkat

Bebeklerde uzun süren sarılığa dikkat
TT

Bebeklerde uzun süren sarılığa dikkat

Bebeklerde uzun süren sarılığa dikkat

Özel Hatem Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Çiftçi, Yenidoğan sarılığı bebeklerin üçte ikisinde görülen, kendiliğinden geçen fakat yine de ciddi durumlara yol açma ihtimali olan bir hastalık olduğunu belirtti.
Yenidoğan sarılığının geçici bir durum olduğunu ancak yüksek bilirubin düzeylerinde kalıcı zihinsel zararlara yol açabileceği için ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Özel Hatem Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Çiftçi, “Bebeğin karaciğerinin, aşırı miktarda üretilen biluribinin kandan temizlenmesini karşılayamadığı durumda, vücuttan yeterli miktarda atılamayan bilirubin, kanda ve dokularda birikmeye başlar. Bebeğin derisine nüfus eden bilirubin, bebeğin cildinin sarı renkli bir görünüm almasına ve yenidoğan sarılığına neden olur” dedi.
“Sarılığa yatkın olan bebekler daha dikkatli takip edilmeli”
Dr. Mustafa Çiftçi, “Erken doğmuş bebekler, doğum esnasında kafa derisi altında kanama meydana gelmiş olanlar, İlk 24 saatte sarılığı belirlenenler, emme sorunu olup buna bağlı olarak iyi beslenemeyen bebekler, sarılığı iki haftadan uzun süren bebekler, büyük kardeşlerinde yenidoğan dönemlerinde ışık tedavisi gerektirecek kadar sarılık belirlenmiş olanlar şeklinde sıralayabiliriz” şeklinde konuştu.
“Yenidoğan döneminde görülen sarılıkların çoğu fizyolojiktir”
Dr. Mustafa Çiftçi, “Olağan yenidoğan sarılığı (fizyolojik sarılık) yaşamın 2. gününden sonra başlayarak 1-2 hafta sürebilmektedir. Genellikle tedavi gerektirmemektedir. Bebeğin sık aralıklarla anne sütü alması bilirubinin vücuttan atılımını hızlandırarak sarılığın erken dönemde düzelmesini sağlar” ifadelerini kullandı.
“Uzun süren sarılık ciddi sağlık problemi habercisi olabilir”
Dr. Mustafa Çiftçi, “Yeni doğan bebeklerde sarılığın erken tespiti ve takibi oldukça önemlidir. Çünkü sarılık çoğunlukla kendiliğinden geçse de, bazı durumlarda bilirubin yüksek seviyelere ulaşıp bir çok hastalığa neden olabilir. Sarılığı olan her bebeğin detaylı olarak değerlendirilmesi gerekir. Bebeklerde doğumdan sonraki 2. günden erken başlayan, hızla artan ve çok yüksek seviyeye çıkan sarılık gelişmesi durumunda fizyolojik olmayan bir sarılıktan şüphelenilmeli ve ileri tetkikler planlanmalıdır. Zamanında doğan bebeklerde 2 haftadan, erken doğan bebeklerde 3 haftadan uzun süren sarılıklar uzamış sarılık olarak değerlendirilir. Bu durumda kan grubu uyuşmazlığı, bazı enzim eksiklikleri, idrar yolu enfeksiyonu, tiroid bezinin yetersiz çalışması, doğuştan metabolik hastalıklar araştırılmalıdır. Sarılık düzeyi belirli seviyenin üzerine çıktığında ve uygun tedavi edilmediğinde beyin dokusu üzerinde kalıcı hasara ve uzun dönemde nörolojik bozukluklara sebep olabilir. Bu nedenle sarılığı olan yeni doğanların özellikle ilk bir hafta-on gün içindeki doktor takipleri çok önemlidir” ifadelerine yer verdi.
“Annelerin bebeklerini iyi gözlemlemeleri gerekiyor”
Annelerin bebeklerini iyi gözlemlemeleri gerektiğini belirten Dr. Çiftçi, “Yenidoğan sarılığında ilk olarak göz akındaki sarımsı renk daha sonra ellere, ayaklara ve gövdeye yayılır. Bebeğin cildindeki sarılık giderek koyulaşıp belirginleşir. Sarılığı olan bebek uykuya daha çok meyilli olur ve emmesi azalır. Böyle bir durum görüldüğünde vakit geçirmeden bebeğin doktora götürülmesi gerekir. Çünkü bu belirtiler, bilirubin düzeyinin yükselmiş olduğuna işaret edebilir” diye konuştu.

 


Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe