Colorado'da bir sinagog saldırısı FBI tarafından engellendi

FBI, Colorado’daki bir sinagoga düzenlenecek olan bir saldırının engellendiğini bildirdi (New York Times)
FBI, Colorado’daki bir sinagoga düzenlenecek olan bir saldırının engellendiğini bildirdi (New York Times)
TT

Colorado'da bir sinagog saldırısı FBI tarafından engellendi

FBI, Colorado’daki bir sinagoga düzenlenecek olan bir saldırının engellendiğini bildirdi (New York Times)
FBI, Colorado’daki bir sinagoga düzenlenecek olan bir saldırının engellendiğini bildirdi (New York Times)

ABD’nin Colorado eyaletindeki Yahudi örgütleri liderleri, dün sabah yaptıkları açıklamada, Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) Pueblo'daki bir sinagog saldırısını önlediğini ifade etti. Saldırının, Yahudilerin "kanser" olduğunu söyleyen radikal bir sağcı tarafından planlandığı ifade edildi.
Yahudi örgütleri liderlerinin saldırıya ilişkin açıklamaları, Colorado’nun başkenti Denver’daki yerel bir televizyon kanalından yayınlandı. Kanalın haberine göre polis, Pazartesi günü tutukladıkları sinagog saldırganı Richard Holzer’ı soruşturmaya devam ediyor. 27 yaşındaki Holzer, ülkedeki en eski ikinci sinagogda dinamit patlatarak komplo kurmaya teşebbüs etmekle suçlanıyor. Olayla ilgili ayrıntılar ise henüz açıklanmadı.
FBI tarafından yapılan açıklamada, FBI ajanlarının, beyaz ırkın üstünlüğünü savunan bir topluluğun lideri olan Holzer’la önceden temas halinde olduğu belirtildi. 
Reuters’ın haberine göre Holzer, hakkındaki suçlamalar kanıtlandığı takdirde 20 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya. Colorado savcısı Jason Dunn da Pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “Holzer, federal yasalar uyarınca iç terörizmle suçlanıyor” açıklamasında bulundu. Tutuklanmasının ardından Holzer, sinagogu havaya uçurma planını itiraf etti.
Almanya’daki saldırı
Diğer yandan, geçtiğimiz ay Almanya'nın Halle şehrindeki bir sinagog yakınlarında makineli tüfekle gerçekleştirilen saldırıda 2 kişinin hayatını kaybettiği belirtilmişti. Polis, suçlulardan birini gözaltına alırken diğer ikisi ise kaçmayı başarmıştı.
Halle Belediyesi sözcüsü, aynı gün Halle’de Türk döner dükkânına da saldırı düzenlendiğini açıklamıştı.
Halle’de acil durum ilan eden şehir polisi, Twitter’dan yaptığı açıklamada, "Acil aramalar yapıyoruz. Bölge sakinlerinden evde kalmalarını istiyoruz" ifadelerini kullandı.
ABD’deki saldırıya Trump’tan tepki
Nisan ayında ise California eyaletinde bulunan San Diego'daki bir sinagoga silahla giren bir kişi, içeride bulunanlara ateş açmıştı. Saldırı sonucu bir kadın hayatını kaybederken biri haham olmak üzere üç kişi de yaralanmıştı. Bölge polisi, 19 yaşındaki John Earnest isimli saldırganın yakalandığını açıklamış, olayın ardından açıklama yapan ABD Başkanı Donald Trump, “Nefret suçu gibi gözüküyor “ ifadelerini kullanmıştı.
2018’in Ekim ayında da ABD’nin Pensilvanya eyaletinin Pittsburgh kentindeki ‘Hayat Ağacı’ isimli sinagoga düzenlenen silahlı saldırıda 11 kişi hayatını kaybetmiş, 4’ü güvenlik unsuru olan 6 kişinin de yaralandığı bildirmişti. Olayın ardından gözaltına alınan saldırgan Robert Bowers’ın “Bütün Yahudilere ölüm” sloganları attığı ifade edilmişti.
Batı Pensilvanya Başsavcısı Scott Brady, soykırımla ilgili açıklamalar yapan 46 yaşındaki saldırgana 29 ayrı maddeden suçlama yöneltildiğini ve Bowers’ın idam cezasına çarptırılabileceğini bildirmişti. Brady, Robert Powers'ın eylemleri hakkında “insanlığın en kötüsünü temsil ediyor” ifadelerini kullanmıştı.
Öte yandan ABD medyası, Yahudilere ya da Yahudi kurumlarına yönelik saldırı olaylarının 2017 ile 2018 yılları arasında yüzde 37 oranında arttığına dair bir hükümet raporu yayınladı.



İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
TT

İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)

Yusuf Azizi

İsrail Hava Kuvvetleri, 13 Haziran'da İran’a geniş çaplı bir saldırı düzenledi ve Tahran buna füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Çatışmalar, 23 Haziran'a kadar devam etti ve ABD, 21 Haziran cumartesi günü B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan'daki nükleer tesislerini bombaladıktan sonra arabuluculuk yapmaya başladı.

Bu makalede İran ve İsrail'deki başlıca aktörlere odaklanarak bölgeyi sarsan bu savaşta şimdiye kadar kaybedenleri ve kazananları tespit etmeye çalıştım. Bu aktörlere, savaşın sonucunda ya da daha sonraki bir aşamada İsrail'in desteğiyle mevcut rejimin devrilmesi durumunda onun yerine geçebilecek İranlı muhalefet güçleri de dahil.

Zafer mi, yenilgi mi?

Tahran'dan başlayalım. İran rejimi özellikle 7 Ekim 2023'te Hamas ve müttefiklerinin İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Lübnan, Suriye ve Irak'taki müttefiklerinin aldığı darbelerden sonra böyle bir çatışmaya hazırdı. İran ve İsrail, her biri kendi perspektifinden zaferin onda olduğunu iddia etti. İsrail, 1948'deki kuruluşundan bu yana eşi ve benzeri görülmemiş füzeli saldırılara uğrarken söz konusu saldırılarda, konutlar, hükümet binaları ve hassas araştırma ve güvenlik merkezleri vuruldu. Saldırının yol açtığı hasarın ayrıntıları halen gizli tutuluyor. Ayrıca Ben Gurion Havaalanı tamamen felç oldu. İsrail ağır ekonomik kayıplar yaşadı. Onlarca asker ve sivil öldürüldü.

Ancak İsrail’in ağır yaptırımların uygulandığı İran'ın aksine, başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinden doğrudan destek görecek ve bu da hızlı bir şekilde toparlanmasını sağlayacağına şüphe yok. İran ise çok ağır darbeler aldı. İran çok sayıda askeri komutanının ve güvenlik yetkilisini kaybetti, önde gelen nükleer bilim adamları suikasta kurban gitti, askeri üsler, nükleer tesisler ve ekonomik merkezler yakın vadede telafi edilemeyecek şekilde zarar gördü. Bu durum, İsrail istihbaratının İran’daki kurumlara derinlemesine sızması ve ülkenin hava sahasına daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde girmesinin bir sonucuydu.

Buna rağmen İsrail, İran rejimini devirmeyi veya liderlerini tamamen ortadan kaldırmayı başaramadı. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney saldırının ilk günlerinde ortadan kayboldu. Bu yüzden İran'ın zafer iddiası sadece propagandadan ibaret gibi görünüyor. Çünkü durum, İsrail'in saldırıları sonrasında Lübnan'daki Hizbullah'ın başına gelenlere benziyor. Bu saldırılar, İsrail'in istediği zaman bombardıman yapabildiğini, İran'ın da füze saldırılarıyla karşılık vereceğini hesaba kattığını gösterdi. Bu yüzden orta ve uzun vadede İran rejimi bu savaşın başlıca kaybedeni olarak nitelendirilebilir.

Kaçırılan fırsatlar

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a karşı başlayan saldırının ilk saatlerinde İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı. Eski İran Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi de bu çağrıları tekrarladı. Ancak bu çağrılar ne başkent Tahran'da ne de diğer şehirlerde kayda değer bir yanıt buldu, aksine başkentin nüfusunun yaklaşık yarısı hava saldırılarından kaçmak için ülkenin kuzeyine kaçtı. Analistlere göre İran halkı gösterilere katılmaktan, saldırgan bir yabancı güçle iş birliği yapmayı reddetmeleri ve Afganistan, Irak ve Libya'daki trajik senaryoların tekrarlanmasından korkmaları nedeniyle kaçındı.

Entelektüeller, yazarlar ve sanatçılar bu reddi dile getirdiler. İran'da, özellikle Tahran ve Fars bölgelerinde rejimin popülaritesinin keskin bir şekilde düşmesine rağmen, milliyetçi, ulusalcı ve mezhepçi duygular, 2022 yılında Mehsa Amini’nin kıyafet uygulamasına riayet etmediği için polis tarafından gözaltına alındığı sırada hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protesto gösterilerinde olduğu gibi ayaklanmaların çıkmasını engelledi. Azerbaycan ve Ahvaz (Huzistan) eyaletlerinde de Rıza Pehlevi'nin iktidara geri dönme endişelerinin arttığı bir ortamda, İsrail saldırısını desteklemek kabul edilebilir bir seçenek değildi.

Sınırlı bir kazanım ve beklenen bir yenilgi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İran ve İsrail rejimlerinin açıkça ifade ettikleri coşkuya rağmen, Tahran için durum geçici bir zaferden öteye geçmiyor. Vatandaşların evlerine dönmeleri, otoritenin zayıflığı, yaşam krizinin derinleşmesi ve enflasyonun yükselmesi nedeniyle hissettikleri güvensizliği ortadan kaldırmadı. Bu durum, özellikle Fars olmayan etnik grupların yaşadığı bölgelerde yeni ayaklanmaların patlak vermesine ve hatta Devrim Muhafızları tarafından bir iç darbeye yol açma tehlikesi yaratıyor.

Bir uydu kanalı, Netanyahu’nun saldırıdan üç gün önce Rıza Pehlevi ile görüştüğünü ve İran halkını harekete geçirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Ancak halkı harekete geçiremediler. Çünkü iki tarafın ilişkileri, merhum İran Şahı ve Tel Aviv arasında tarihi bir yakınlığa dayanıyor. Pehlevi, 2023 nisanında İsrail'i ziyaret etmiş ve bu ziyaret İran’da yaygın tartışmalara yol açmıştı.

Gerçek kaybedenler ve kazananlar

İlk kaybedenler, açıkça İsrail'in tarafını tutarak İran halkının güvenini kaybeden Rıza Pehlevi'dir. Pehlevi, daha önceki tutumlarıyla diğer milletlerin haklarını inkar ettiği için onların desteğini de kazanamamıştı. İkinci kaybedenler ise İran'daki, özellikle de Ahvaz’daki ekonomik merkezlerin bombalanmasından memnun olanlar oldu. Bu tesisler Ahvazlılara aittir. Bu kişiler, saldırının rejimi yıkacağını sansalar da halk bu çağrılara yanıt vermedi.

Ayrıca, İran rejiminin ve monarşi akımının ezeli düşmanı olan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) tutumu da dikkat çekiciydi. Örgüt, daha önce Amerikan sağıyla ilişkileri olmasına rağmen İsrail saldırısını desteklemekten kaçınıp‘ne uzlaşı ne savaş’ sloganını benimsedi. Üçüncü çözümün halkın elinde demokratik değişim ve organize direniş olduğunu söyledi. Böylece, Irak-İran Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ile ittifak kurarak güvenilirliğini büyük ölçüde yitirdiği tarihi hatasını tekrarlamaktan kaçınmaya çalıştı.

Görünüşe göre İran rejimi, güvenlik durumunu yeni bir baskı kampanyası başlatmak için kullanacak ve bu kampanya, Mossad ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle idamların uygulanmasını da içerebilir. Ancak gerçek casusluk ağları, derin bir yolsuzluk sistemiyle yönetilen devletin iç yapısında halen korunaklı halde olabilir. Öte yandan bu çatışmanın en büyük kazananı ABD Başkanı Donald Trump olabilir. Washington, askeri operasyona katıldı ve savaşı sona erdiren arabuluculuk sürecini yönetti, bu da onu en etkili aktör ve siyasi açıdan en büyük kazanan yaptı.