Uygur ailelerin çilesi bitmiyor: Eşleri toplama kamplarında tutulan Müslüman kadınlar 'yataklarını Çinli erkeklerle paylaşmaya zorlanıyor'

Gazetecilerin Sincan’ı Temmuz 2009’da ziyaret ettikleri sırada Uygurlu bir kadın paramiliter birlikleri protesto ederken (AP)
Gazetecilerin Sincan’ı Temmuz 2009’da ziyaret ettikleri sırada Uygurlu bir kadın paramiliter birlikleri protesto ederken (AP)
TT

Uygur ailelerin çilesi bitmiyor: Eşleri toplama kamplarında tutulan Müslüman kadınlar 'yataklarını Çinli erkeklerle paylaşmaya zorlanıyor'

Gazetecilerin Sincan’ı Temmuz 2009’da ziyaret ettikleri sırada Uygurlu bir kadın paramiliter birlikleri protesto ederken (AP)
Gazetecilerin Sincan’ı Temmuz 2009’da ziyaret ettikleri sırada Uygurlu bir kadın paramiliter birlikleri protesto ederken (AP)

Çin’de eşleri toplama kamplarında tutulan Müslüman kadınların, kendilerini evlerinde gözlemlemek üzere vazifelendirilen erkek devlet görevlileriyle yataklarını paylaşmaya zorlandıkları iddia edildi.
Radio Free Asia’ya (RFA) konuşan Komünist Parti kaynakları, parti çalışanlarının bir hafta kadar süren gözetim ziyaretleri sırasında zulüm gören Uygur asıllı ailelerinin üyeleriyle devamlı uyuduklarını söyledi. 
Gözlemleme uygulaması, uzmanların ve insan hakları gruplarının, çoğunluğu erkek bir milyondan fazla Uygur’un gizemli eğitim kamplarında keyfi tutulduğuna inandığı Çin’in batısındaki Sincan bölgesinde Müslümanlara yönelik sistematik baskının bir parçasını oluşturuyor.
Kamplarda tutulmayanlarsa silahlı kontrol noktaları, kimlik kartları ve sokaklarda yüz tanıma kameralarını da içeren giderek katılaşan bir güvenlik rejimiyle karşı karşıya.
Geçen yıl kasım ayından bu yana, Sincan’daki Uygur ailelerinden hükümet yetkililerini evlerine davet etmeleri, yetkililere yaşamları ve siyasi görüşleri hakkında bilgi vermeleri ve siyasi telkinlere uymaları isteniyor. 
Çin yönetimi birçoğu erkek ve Han Çinlisi bir milyondan fazla casusu, “Kardeş Aile” adını verdiği projenin parçası olarak her iki ayda bir Uygurların evinde kalmak için görevlendirdi. 
RFA’ya konuşan Komünist Parti yetkilisi, yönetimin gözlemlenen ailelerin “akrabaları” diye tanımladığı söz konusu yetkililerin, “ev sahipleriyle” birlikte çalıştığı, yiyip içtiği ve çoğu kez yataklarını paylaştığını söyledi. 
Yengisar ilçesinde 70-80 aileyi denetleyen yetkili, isminin saklı kalması koşuluyla yaptığı açıklamada, “Görevliler gece gündüz eşleştirildikleri akrabalarıyla kalıyorlar (…) Normalde bir veya iki kişi tek yatakta uyuyor, eğer hava soğuksa üç kişi birlikte uyuyor” ifadesini kullandı. 
Yetkili, Uygur ailelerinin “ideolojilerine, yeni fikirler edinmelerine yardım eden” casusların “bu kişilerle hayat hakkında konuştuğunu, bu süre zarfında da tarafların birbirlerine karşı duygular beslediğini” anlattı.
Parti yetkilisi herhangi bir görevlinin birlikte kaldığı kimseden faydalanmaya veya birine cinsel istismarda bulunmaya çalıştığını “hiç duymadığını” iddia etti ve “şimdi kadınların eşleştirilen erkek akrabalarıyla aynı yerde uyumalarının normal karşılandığını” ileri sürdü.
Yönetim, söz konusu programın gönüllülüğe dayalı olduğunu belirtiyor ancak Çin’deki Müslümanlar herhangi devlet girişimini reddetmenin potansiyel aşırılık yanlısı damgasını yemeye yol açabileceğinin gayet farkında. Sosyal medya görüntüleri yeni “akrabaların” bir zamanlar mahrem ve özel addedilen Uygurların düğünlerine, cenazelerine ve diğer etkinliklerine katıldığını gösteriyor.
Yengisar’da bir mahalle komitesi başkanı, RFA’ya erkek yetkililerin kaldıkları süre boyunca Uygur kadınlarla yan yana yattığını teyit etti. Komite başkanı, yetkililerin “ev sahiplerinden” geceleri bir metre uzaklıkta bulunmalarının kabul edilebilir görüldüğünü ve düzenleme konusunda kimsenin şikayet etmediğini ileri sürdü.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) daha önce “sadece temel hakları ihlal eden değil aynı zamanda bölgedeki kini büyüten ve şiddetlendiren zorunlu asimilasyon uygulamalarının derinden yayılan” bir örneği olduğunu belirttiği ziyaretleri, Uygur ailelerin reddetme seçeneğinin bulunmadığını kaydetmişti. 
Örgütün üst düzey Çin araştırmacısı Maya Wang, “Sincan genelinde Müslüman aileler kelimenin tam anlamıyla artık kendi evlerinde devletin gözetiminde yemek yiyorlar ve uyuyorlar” demişti.
The Independent’a konuşan sürgündeki Dünya Uygur Kongresi’nin sözcüsü Peter Irwin, söz konusu programın Çin’in Müslümanlara yönelik baskısında “sapkınca bir ileri adım” olduğunu söyledi. 
“Program özel yaşamla kamusal yaşam arasındaki çizginin tamamen yok edildiğini simgeliyor” diyen Irwin, sözlerini şöyle sürdürdü:
Çinli erkeklerin ya da Çinli polis memurlarının bu kişilerin evlerinde kalması aslında yeni bir şey değil ancak onları olabildiğince göz hapsinde tutmakla ilgili (...) Bu, insanların kendilerini ifade etmemelerini sağlayarak Uygurların kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik bir programdır.
Yetkililerin ziyaretleri sırasında Uygur ailelerinin yataklarında uyumalarının Çin’in bir politikası olup olmadığını bilmediğini belirten Irwin, ancak “bunun geçmişte olduğunu, bununla ilgili bildirilen durumlar bulunduğunu” söyledi.
Irwin, “Dünyanın başka bir ülkesinde veya herhangi bir yerinde, bunun delice olduğunu düşünürüz. Fakat Çin’de bu, son iki veya üç yılda yaptıkları gibi, elbette normal gibi görünüyor (…) Tabii ki insanları izlemek… bu bir şey ancak insanlarla aynı yataklarda uyuyan insanlar uygulamasına sahip olmak daha önce görmediğimiz kadar ileri doğru atılan sapkınca bir adım” diye ekledi.
Çin, ev ziyaretlerinin, ailelere Mandarin ve Komünist Parti şarkılarını öğretmek, grup etkinliklerinde rol almak ve ev işlerinde yardım etmekle görevli yetkililerle “etnik uyumu geliştirmeyi” amaçladığını belirtti.
Çin yönetimi aşırılık yanlılarının gerçekleştirdiğini iddia ettiği 2014’teki bir dizi saldırının ardından “terörle savaş” başlatarak Sincanlı Müslümanlara uyguladığı baskıyı artırdığını gösteriyor. Başlangıçta toplama kamplarının varlığını inkar eden yönetim daha sonra bu yerleri gönüllü “mesleki eğitim merkezleri” diye adlandırmaya başladı. 
Fakat eski tutuklular, mahkumların işkence, tıbbi deneyler ve toplu tecavüze maruz kaldığını iddia etti. 
Birleşik Krallık geçen hafta Birleşmiş Milletler’de (BM) Pekin’in Müslümanlara yönelik zulmünü kınayan ve Çin’i insan haklarına ve yurttaşlarının dini özgürlüklerine saygı göstermeye çağıran  22 ülkenin arasında yer almıştı. 



Papa, İtalyan istihbaratını siyasetçileri ve gazetecileri karalamaktan kaçınmaya çağırdı

Papa XIV. Leo (EPA)
Papa XIV. Leo (EPA)
TT

Papa, İtalyan istihbaratını siyasetçileri ve gazetecileri karalamaktan kaçınmaya çağırdı

Papa XIV. Leo (EPA)
Papa XIV. Leo (EPA)

Papa XIV. Leo, İtalya'nın istihbarat servislerini "kamuoyuna mal olmuş kişileri ve gazetecileri itibarsızlaştırmaktan" kaçınmaya çağırdı. Papa, gizli bilgilerin kötüye kullanılmasının demokrasiyi ve kamu güvenini zayıflatma tehdidi oluşturduğunu söyledi.

Papa’nın dün yaptığı bu çağrı, casus yazılım kullanımı, gazetecilerin ve insan hakları aktivistlerinin telefonlarının hacklenmesi iddialarını içeren son gözetim skandallarının ardından İtalya'nın güvenlik servislerine yönelik artan incelemeler arasında geldi.

İtalya istihbarat servisinin yüzüncü yıl dönümü töreninde konuşan Papa, teşkilatın Vatikan da dahil olmak üzere ulusal güvenliği korumadaki rolünü övdü, ancak yasa ve etik kurallara bağlı kalması gerektiğinin altını çizdi.

Papa, "Gizli bilgilerin siyasetçileri, gazetecileri veya sivil toplumdaki diğer aktörleri korkutmak, istismar etmek, şantaj yapmak veya itibarsızlaştırmak için kullanılmaması için sıkı denetim şarttır" dedi.

Ayrıca, istihbarat görevlilerinin "bu mesleğin sunduğu cazip tekliflere" karşı tetikte kalmaları gerektiğini de ifade etti.

Bu yılın başlarında, İtalyan parlamentosu hükümetin, Akdeniz'i geçmeye çalışan mültecileri korumaya çalışan bir STK olan Mediterranea for Human Rescue'nun kurucuları Luca Catharini ve Giuseppe Caccia da dahil olmak üzere birçok kişinin telefonlarını hacklemek için İsrail yapımı casus yazılım kullandığını ortaya çıkardı.

Papa Leo, dijital çağda istihbarat çalışmalarının giderek karmaşıklaşmasıyla birlikte, yasal ve etik güvencelere duyulan ihtiyacı vurguladı ve sahte haberlere ve çevrimiçi manipülasyona karşı uyanık olunması çağrısında bulundu.

“Eylemlerinizin her zaman kamu yararına uygun olduğundan emin olun” diye vurguladı.

Ayrıca, birçok ülkedeki kiliselerin “kötü amaçlarla çalışan ve özgürlüklerine kısıtlamalar getiren” istihbarat teşkilatlarının kurbanı olduğunu da açıkladı, ancak ayrıntıya girmedi.


Witkoff, Zelenskiy ve Avrupalı ​​liderlerle görüşmek üzere Berlin'e gidiyor

ABD Özel Temsilcisi Steve Wittkoff (Reuters)
ABD Özel Temsilcisi Steve Wittkoff (Reuters)
TT

Witkoff, Zelenskiy ve Avrupalı ​​liderlerle görüşmek üzere Berlin'e gidiyor

ABD Özel Temsilcisi Steve Wittkoff (Reuters)
ABD Özel Temsilcisi Steve Wittkoff (Reuters)

Konu hakkında bilgi sahibi bir ABD yetkilisi, Büyükelçi Steve Wittkoff ve Başkan Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'in bu hafta Berlin'de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupalı ​​liderlerle görüşeceğini söyledi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre yetkili, Wittkoff'un yarın ve pazartesi günleri Fransa, İngiltere ve Almanya'dan yetkililerle de görüşeceğini ifade etti.

Üst düzey bir ABD yetkilisi, Alman Basın Ajansı'na (DPA) Witkoff'un Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupalı ​​yetkililerle görüşeceğini doğruladı.

Zelenskiy'nin pazartesi günü Berlin’e gelerek Almanya Başbakanı Friedrich Merz, çeşitli Avrupa devlet ve hükümet başkanları ile Avrupa Birliği ve NATO liderleriyle görüşmesi bekleniyor.

Witkoff, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmeye yönelik ABD önerisi konusunda Ukrayna ve Rusya ile müzakerelere öncülük etti. Witkoff'un gönderilmesi kararı, Washington'un savaşın sona erdirilmesi planının şartları konusunda Kiev ile kalan farklılıkları giderme konusundaki artan aciliyetini vurguluyor.

Wall Street Journal'ın haberine göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz'in de toplantıya katılması bekleniyor.

Beyaz Saray perşembe günü yaptığı açıklamada, Trump'ın barış görüşmelerinde ilerleme kaydedilebileceğine inanması halinde, ancak o zaman toplantıya bir yetkili göndereceğini belirtti.


Haberlere göre Herzog, Trump ile görüşmesinden önce Netanyahu'yu affetme konusunda bir karar vermeyecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Haberlere göre Herzog, Trump ile görüşmesinden önce Netanyahu'yu affetme konusunda bir karar vermeyecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)

İsrail Yayın Kurumu, herhangi bir kaynak göstermeden, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek üzere ABD'ye gitmesinden önce kendisine af çıkarılması konusunda bir karar vermesinin olası olmadığını bildirdi.

Times of Israel'e göre, bu durumun Trump'ın Netanyahu ile görüşmesinde af konusunun gündeme gelebileceği anlamına geldiğini de belirtti.

Netanyahu, üç yolsuzluk davasıyla karşı karşıya; bunlardan biri, Netanyahu ile Yediot Aharonot gazetesinin genel yayın yönetmeni Arnon Mozes arasında "rakip gazeteleri zayıflatmak karşılığında medyada daha fazla yer alma" konusunda yapılan gizli görüşmeleri içeriyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yıllardır süren yolsuzluk davasında affedilmesi için geçen pazar günü Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a başvuruda bulundu.Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Netanyahu, ceza yargılamasının İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve affın devletin kamu yararına hizmet edeceğini savundu.

İsrail'in kuruluşundan bu yana en uzun süre görev yapan başbakanı olan Netanyahu, rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını uzun zamandır reddediyor.

Reuters'e göre avukatları cumhurbaşkanlığı ofisine yazdıkları bir mektupta Netanyahu'nun, yasal sürecin tamamen beraatiyle sonuçlanacağına hala inandığını belirtti.