Orhan Pamuk, Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na konuşmacı olarak katıldı

Türk yazar Orhan Pamuk Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldı (SIBF internet sitesi)
Türk yazar Orhan Pamuk Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldı (SIBF internet sitesi)
TT

Orhan Pamuk, Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na konuşmacı olarak katıldı

Türk yazar Orhan Pamuk Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldı (SIBF internet sitesi)
Türk yazar Orhan Pamuk Şarka Uluslararası Kitap Fuarı’na katıldı (SIBF internet sitesi)

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bu yıl 38’ncisi düzenlenen Şarka Uluslararası Kitap Fuarı (SIBF) Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Şarka’yı 2019 Kitap Başkenti olarak ilan etmesiyle aynı zamana denk geldi. Bu ayın 9'una kadar sürecek olan fuar, başta Orhan Pamuk olmak üzere çok sayıda uluslararası önde gelen yazarı ve Oscar ödüllü uluslararası filmlerin senaristlerini ağırlıyor. Dünyanın dört bir yanındaki 81 ülkeden 2 bin yayıncının katılımıyla düzenlenen fuar ‘Bir kitap aç zihnin açılsın’ sloganı altında gerçekleşiyor. Bununla birlikte fuar, çocuklar ve gençlere yönelik yoğun bir programın yanı sıra 28 ülkeden 90 misafir tarafından sunulan 350 etkinlik ve 13 ülkeden 28 misafirin yer aldığı 409 etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Ayrıca fuarda bu yıl, Arap dünyası ve uluslararası camiadan 8 ülkeden 17 tiyatro topluluğu tarafından 88 tiyatro gösterisi yer alıyor. Aynı şekilde fuar bu yıl ilk kez düzenlenecek kavramsal fotoğraf sanatı, kukla dünyasının en dikkat çekici sunumları ve 3D baskı galerisi gibi bir dizi kaliteli etkinliği barındırıyor.
Öte yandan bu yılki SIBF’in onur konuğu Meksika. Bu bağlamda açıklamalarda bulunan Şarka Kitap Fuarı (SBA) Başkanı Ahmed bin Rakkad, “Kökleri büyük bilgi birikimi ve edebi ağırlığı olan insan medeniyetlerine dayanan bu ülke, küresel edebiyatı ve kültür sahnesini etkileyen Meksika’nın sanatçı şahsiyetlerinin eserlerine ev sahipliği yaparak Arap ve yerel halkı bu eserlerle ilgili bilgilendirmeyi hedefliyor” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Fuara Arap dünyası ve uluslararası camiadan katılan isimler arasında öne çıkanlar ise şöyle;
Cezayirli roman yazarı Wassini Araj, şair, yazar ve eleştirmen Ali el-Huyerini, Iraklı roman yazarı İnam Keçeci, Kuveytli roman yazarı Buseyna el-İsa, Tunuslu şair Cemile el-Mecri, Suudi şair Muhammed es-Sakran, Libyalı yazar Ahmed el-Fituri, Suriyeli roman yazarı Şehla el-Acili, Eritreli yazar Hacı Cabir ve Faslı yazar Mubarek Rebii, İtalyan roman yazarı Elisabetta Dami, İngiliz roman yazarı Ella Wakatama Alvari, Amerikalı roman yazarı Bernice McFadden, Hint roman yazarı Anita Nair ve Hint şair Geet Thiel.
Öte yandan uluslararası üne sahip Nobel ödüllü Türk roman yazarı Orhan Pamuk, fuar kapsamında düzenlenen ve BAE Dışişleri Bakanı Kültür İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Ömer Seyf Gubaş tarafından sunulan bir panelde büyük bir dinleyici kitlesine hitap etti. Fuarın en fazla ilgi gören panelinde Pamuk, konuşmasının başında yazmanın mutluluk olduğunu ve mutlu olmak için yazdığını söyledi. Pamuk biyografisi ve kaleme aldığı eserlerinin yanı sıra Erdoğan hükümetine yönelik tutumuna da değindi. Dijital çağda okumanın zorluğundan bahseden Türk yazar, yeni medyanın okuryazarlık ve insanın hayal gücü üzerindeki etkisine de değindi.
Pamuk, iki yılda tamamladığı ‘Benim Adım Kırmızı’ isimli ünlü romanını yazarken edindiği tecrübeleri de dinleyicilerle paylaştı. Pamuk kitabın yazım aşamasında tarih kitaplarında araştırma yaptığı gibi, eski dillerin yapılarını da öğrenmek için nadir bulunan elyazmalarına başvurmak zorunda kaldığını söyledi. İstanbul'da geçen çocukluğunu ve çoğunluğunu mühendislerin oluşturduğu eğitimli bir Türk ailesinde nasıl yetiştiğini anlatan Pamuk, aslında yazar değil, ressam olmayı hayal ettiğini de belirtti. Pamuk, herkesin 7 yaşında resim yapmaya başlaması nedeniyle görsel sanatlarla ilgileneceğini düşündüğünü de kaydetti.
Pamuk şöyle devam etti;
“Sosyal çevrem ve ailem açısından bakıldığında mühendis olacakmışım gibi görünüyordu.  Fakat ben yazar olarak doğmuştum. Her ne kadar önce mühendislik fakültesinde üniversite eğitimime başlasam da ardından gazetecilik sonrasında ise sanat ve edebiyat alanında eğitim aldım.”
İlk romanını yayınlarken karşılaştığı zorluklara değinen Pamuk, romanın yayınlandığı 1970’lerin sonlarında Türkiye'de romanların yaygın bir edebi tür olmadığını ve o dönem bu tür kitapların ilgi çekmediğini söyledi. Bir süre gazeteci olarak da çalışan Pamuk çok geçmeden bu yorucu mesleği bırakarak ressamlık hayalini gerçekleştirmeye çalıştığı inzivaya çekildi. O dönem 20’li yaşlarında olduğunu söyleyen Pamuk, bu inziva sürecinin kendisini yazmaya ittiğini ifade etti. Pamuk, “Ben de roman yazmaya başladım. Bugüne kadar da yazmayı bırakmadım. Kitaplar bir birini takip etti” diye konuştu. Tüm kitaplarını ‘şairlik ruhuyla’ yazdığını söyleyen Pamuk, şairlik ruhunu; bugünün dünyasında, bu dijital çağda, yeni medyanın yayılması ve günümüz dünyasında okumanın azalmasını engelleyen dijital kitapların ortaya çıkmasıyla özlenen ruh olarak niteledi. Geçtiğimiz onlarca yıl boyunca dünyanın şairlik ruhunu kaybettiğini söyleyen Pamuk, buna karşın genç kuşağın son yıllarda şiir yazıp, onu koruduğunu söyledi. Pamuk, dünyanın şairlik ruhunu yeniden kaybetmesine karşı uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi.
Romanı tamamlayan ve genel resmini çizenin okuyucu olduğunu söyleyen Pamuk, böylece yazarın romanını yazarken bulduğu mutluluğu okuyucunun da bulduğunu söyledi. Pamuk, “Aslında roman okumak bizi soru sormaya itiyor. Gerçek ile hayal arasındaki sınırlarını zorlamaya, hayal gücüne başvurmaya ve araştırma yapmaya çağırıyor. Roman ayrıca bize şaşırtıcı sürprizler sunuyor. Yeni medyanın okuryazarlık üzerindeki etkisine rağmen yine de roman direniyor ve hayranlarına hitap ediyor” dedi. Pamuk, modern zamandaki dijital gelişmelerin yanı sıra eğlence ve uydu kanallarının olmasına rağmen ‘romanın ölmeyeceğini’ söyledi. Türkiye'deki kadın roman yazarı sayısına dikkati çeken Pamuk, roman okuyucularının çoğunun yine kadınlardan oluştuğunu belirtti. Türk kadınlarının yüzde 60'ından fazlasının, roman okuyarak duyduğu mutluluğa dikkati çeken Pamuk, aynı şekilde kadınların özgürlük arayışı içinde roman okuduğunun altını çizdi.
Profesyoneller ve Jokha al-Harthi
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre, fuarda gerçekleşen bir diğer etkinlik olan ‘Birlikte Yazıyoruz’ başlıklı panelde Cezayirli roman yazarı Wassini Araj ve Mısırlı roman yazarı Mansura İzzeddin bir araya geldi. Panelde yazarlar ve romancılar sektöründeki atölyelerin ve profesyonellerin rolünün bu alanda yeni yeteneklerin keşfedilmesi üzerindeki etkisi ele alındı. Cezayirli roman yazarı Araj, BAE’li şair Şeyha al-Mutayri'nin yönettiği oturumdaki konuşmasına bu atölye çalışmalarının yaratıcı olamayacağını, ancak yeni yeteneklerin keşfedilmesini sağlayabileceğini söyleyerek başladı. Yeteneğin, dilbilimi, bilgi ve olgun içerikle zenginleştirilmiş eserler ortaya koyarak Arapça yazarlar arasına katılacak iyi ve başarılı bir yazar yaratmanın temeli olduğunu vurguladı.  Bunun olağanüstü bir kurgu olduğunun söylenebileceğini ifade eden Araj, “Yaratıcılıkla ilgili atölye çalışmaları elbette önemlidir. Yazarla okuyucu arasındaki duvarı yıkar. Yazarın, farklı ekollerden yazarlarla iletişim kurmasını sağlar. Farklı yazı alanlarının bir biriyle etkileşime girmesi gerektiğine inanıyorum, ancak önemli olan bu etkileşimi harekete geçirmek ve potansiyellerini keşfetmektir. Bu gibi yeteneklerin keşfedebileceği iyi atölye çalışmaları yapılmalı ve bu çalışmaların bir sonraki nesle aktarılması için doğru şekilde yönlendirilmeli” diye konuştu.
Mısırlı roman yazarı Mansura İzzeddin ise şunları söyledi;
“Yazar üretilemez, ancak bir yazarın güçlü ve zayıf yönleri daha yaratıcı ufuklara yönlendirilebilir. Bu da eğitimli bir yazarın üstleneceği bir roldür. Bu yaratıcılık atölyeleri, acemi yazarların dikkatini, alışılmadık olanı keşfetmeye doğru çekme ihtiyacının farkına varmasını sağlamalı. Yaratıcı yazılarla ilgili şeyler telkinle değil, acemi bir yazarın okumalarını, edebiyat dünyasına girmek ve gizemlerini keşfetmek için kendi araçlarını yapmasına izin verecek şekilde yoğunlaştırması ihtiyacını güçlendirerek yapılır.”
Öte yandan ‘Celestial Bodies’ (Seyyidat el-Kamer) adlı romanıyla Man Booker Uluslararası Ödülü'nü kazanan Ummanlı yazar Jokha Alharthi,  gazeteci Ranya Saidi’nin sunduğu panelde kazandığı ödülden ve Arapça eserlerin dünyaya sunulmasında çevirinin öneminden bahsetti. İnsanlık tarihinin peşinden gitmeye devam ettiğinin altını çizen Alharthi,  ödüllü romanının muhafazakar bir toplum olan Umman ve özellikle Ummanlı kadınların tarihi gelişimlerden kaynaklanan dönüşümlerine ışık tuttuğunu açıkladı.
Kitabının diğer dillere çevrilmesi sayesinde ödül kazandığını söyleyen Alharthi,  ancak asıl işin temelde olduğunu da ekledi. Alharthi şöyle devam etti;
“Ülkemi, tarihini ve iç içe geçmiş ilişkilerini Arapçamla dünyaya aktardım, böylece ülkemin tanınmasını sağlandım. Edebiyatın insani olduğuna inanıyorum, yazdıklarınızla tüm insanlara hitap ediyorsunuz. Ancak iyi bir yazar, okuyucusunun ilgisini çekmek için en iyi yolu seçmelidir.”
ORHAN PAMUK: DÜNYA ŞAİRLİK RUHUNU KAYBETTİ



Büyük keşfin ardından bilim insanlarından "yoga hapı" adımı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Büyük keşfin ardından bilim insanlarından "yoga hapı" adımı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Çığır açan bir beyin devresi keşfi, anksiyete ve stres bozuklukları için yeni tedavilere ve potansiyel olarak yoganın faydalarını sağlayan bir hapa önayak olabilir.

ABD'deki Salk Enstitüsü'nden araştırmacılar, farelerin beyinlerinde istemli nefes alma ve duygusal düzenlemenin arkasındaki yolu keşfetti.

Nature Neuroscience adlı akademik dergide kısa süre önce yayımlanan çalışmalarında, beynin daha karmaşık bölgeleriyle nefes almanın duygusal durumla koordinasyonunu sağlayan ilkel beyin sapının nefes alma merkezi arasındaki bağlantıları ortaya çıkardılar.

Nefes almak çoğunlukla otomatik olsa da insanlar ve bazı hayvanlar soluk almayı yavaşlatarak kendi kendilerini sakinleştirebiliyor. Bu yaklaşım farkındalık ve yoga gibi uygulamaların ana parçalarından biri.

Beynin nefes almayı tam olarak nasıl düzenlediği ve bunun anksiyeteyi ve kişinin duygusal durumunu nasıl etkilediği çok az anlaşılmış durumda. Bilim insanları şimdiye kadar sadece beyin sapındaki bilinçaltı nefes alma mekanizmalarının tam olarak anlaşıldığını söylüyor.
 

cyju
Fare beyninde nefes almayı düzenleyen nöronlar (Salk Enstitüsü)

Yeni çalışmada araştırmacılar, duygusal düzenleme ve nefes almayı birbirine bağlayan, bilinçli yukarıdan aşağıya mekanizmaları bulmak için yola çıktı.

İlk olarak farklı beyin bölgeleri arasındaki bağlantıları araştırmak için bir beyin bağlantı veri tabanını değerlendirdiler. Analiz, anterior singulat korteks adı verilen frontal bir bölgeyi, daha sonra hemen altındaki medullaya bağlanan bir ara beyin sapı bölgesine bağlayan potansiyel bir solunum devresini ortaya çıkardı.

Önceki çalışmalar, medullanın aktif olduğunda nefes almayı başlattığını ancak beyin sapı bölgesinden gelen sinyallerin bu aktiviteyi engellediği ve nefes almayı yavaşlattığını ortaya koymuştu.

Araştırmacılar, belirli duyguların veya davranışların beyin sapı bölgesinin aktivasyonuna yol açabileceğini, bunun da medulladaki aktiviteyi azaltabileceğini ve nefesi yavaşlatabileceğini varsaydı.

Teoriyi test etmek için, farelerde koklama, yüzme ve içme gibi aktivitelerin yanı sıra korku ve endişe uyandıran koşullar sırasında nefes alış verişleri değiştiğinde beyin aktivitesini kaydettiler.

Araştırmacılar, korteks ve beyin sapı bölgesi arasındaki bağlantı aktive edildiğinde, farelerin daha sakin olduğunu ve daha yavaş nefes aldığını buldu.

Kaygı uyandıran durumlardaysa bu iletişim azaldı ve nefes alma hızları arttı.

Araştırmacılar bu yolu takip ederek, farelerin beyninin ön korteksinde beyin sapına bağlanan ve nefes alma gibi temel işlevleri yöneten bir grup nöron keşfetti.

Araştırmacılar, bu bağlantının farelerin nefes alış verişlerini mevcut davranışları ve duygusal durumlarıyla koordine etmelerini sağladığını söylüyor.

Bağlantının daha ileri analizleri, bilim insanlarının ilaçlarla hedeflenebileceğine inandığı yeni bir dizi beyin hücresi ve molekülü ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bulguların anksiyete, stres ve panik bozukluğu olan insanlar için uzun vadeli çözümlere yol açabileceğini söylüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Jinho Jhang, "Bulgularımız beni düşündürdü: Bu nöronları aktive edecek ve panik bozukluğunda nefesimizi kendi kendimize yavaşlatacak veya hızlı solumayı önleyecek ilaçlar geliştirebilir miyiz?" dedi.

Çalışmanın başka bir yazarı Sung Han, "Bu bulguları bir yoga hapı tasarlamak için kullanmak istiyorum. Kulağa aptalca gelebilir ve çalışmamızın pazarlanabilir bir ilaca dönüştürülmesi yıllar alacak ancak artık nefes almayı anında yavaşlatabilecek ve huzurlu, meditatif bir durumu başlatabilecek ilaçlar üretmek için potansiyel olarak hedeflenebilir bir beyin devresine sahibiz" dedi.

Independent Türkçe