Iraklı protestocuların mesajı yerine ulaştı mı?

(Independent Arabia)
(Independent Arabia)
TT

Iraklı protestocuların mesajı yerine ulaştı mı?

(Independent Arabia)
(Independent Arabia)

Sabah Nahi*
Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi bana Gabriel Garcia Marquez’in ‘Albaya Mektup Yok’ adlı romanını hatırlatıyor. Hala ellerini soğuk suya sokar gibi halka ve protestocuların katilleriyle dolu olan hükümetine isyan eden kesime mesajlar göndermeye devam ediyor.
Başkent Bağdat ve diğer illerin sokaklarında sayıları binlere ulaşan genç Iraklılar, protestolarda her gün yeni kurbanlar verirken, Bağdat'ın Karh yakasında bulunan önemli bakanlıklar ile bazı devlet kurumlarına içlerindeki öfkeyi kusuyorlar.
Protestocular, tüm güvenlik engellerini aşmaya ve ne pahasına olursa olsun hükümet binalarını düşürmeye kararlı olan halkın yükselen öfkesinin karşısına orduyu çıkarıp çantalarını toplayarak ülkeyi terk etmeye hazırlanan yetkililerin gözü önünde demir parmaklılar ve silahlarla korunan hükümet binalarının duvarlarını yıkıp geçmeyi planlıyorlar. 
Fakat Adil Abdulmehdi, zaman zaman hükümetin ötesinde herhangi bir gücün olmadığına ikna etmeye çalışan bir bilge mantığıyla konuşarak ‘protestoların doğru, meşru, kaçınılmaz bir gereklilik ve 16 yıldır birikmiş hata ve günahların bir hasadı olduğunu’ itiraf ediyor. Haftalardır arkadaşlarını toprağa veren isyankâr kesimden Bağdat Uluslararası Fuarı'nı Irak ekonomisinin itibarını korumak için engellememelerini talep ediyor. Irak'ın en büyük sendikası olan Öğretmenler Birliği’nin çağrısıyla eğitimin askıya alınmasını tarihi bir hata olarak nitelerken eğitim hakkından bahsetmesi, ülkedeki eğitim oranının en düşük seviyeye gerilemesi ve milyonlarca çocuğun okula gitmemesiyle ilgili herhangi bir şey söylememesiyle çelişiyor.
Öğrenciler, ailelerinin maddi yetersizlikleri nedeniyle okula gidemezken, yer altı kaynaklarının değeri 150 milyar doları bulan ülkede binlerce okul çamur içinde. Gözlemcilerin aktardığı bilgilere göre restore bahanesiyle yıkılan yüzlerce okul ise demirlerin çalınması nedeniyle hala yeniden inşa edilmeyi bekliyor ve tüm bu dosyalar Dürüstlük Komisyonu önünde açık bir şekilde duruyor.
Ancak Abdulmehdi, yeni bir hükümet ve yeni bir parlamento talep eden Iraklılara feodal bir arka plandan bu düşünceyi terk etmeye çağırıyor. Çünkü ona göre parlamentoyu feshetmeden erken seçimlere gitmek mümkün değil. Bunun için anayasada bir değişiklik yapılması gerekiyor ve bu da siyasi sistemin yapısını değiştirebilir. Başbakan, hala konuşarak Irak’ın patlamaya hazır bomba gibi olan durumunu düzeltebileceğine inanıyor.
Bununla birlikte hala protestoculara baskı uygulanmadığını ve güvenlik güçlerinin savunmada kalarak mermi kullanmadıklarını savunuyor. Sanki 320 kişi Bağdat’ı vuran ve tüm hayatı felç eden bir depremde ölmüş gibi.
Önümüzde duran gerçek ise hükümetin halkının gerçek taleplerini bilmiyor olduğudur. Hükümet, halkın konut, temiz su, kanalizasyon, elektrik ve modern yollar gibi hizmetler, hak edenler yerine yandaşların işe alınmaması, sağlık sigortası ve eğitimin iyi okullarda ve üniversitelerde yapılması gibi taleplerinin öncelikli gündem maddeleri olmadığını sanıyor. Artık hükümet halkla yüzleşmeli ve halk localarında bu sorunları çözmeli.
Başbakan’ın protesto etme hakları anayasa tarafından güvence altına alınan göstericilere saygı duyan ve yumuşak gücün nasıl kullanılacağını bilen jandarmanın protestolara müdahale edilebileceğini açıklaması, işleri daha da kötüleştirdi. Kısa bir süre sonra yüzleri maskeli, elleri sopalı adamların, sis bombalarından yayılan dumanlarla göstericilerin arasına dalarak, protestocuların kafalarına darbeler indirmeye başladılar. Bu kişilerin hedefi, göstericileri dağıtmak değil, doğrudan onları öldürmekti. Uluslararası kuruluşlar ve Irak İnsan Hakları Komisyonu, bu eşi görülmemiş eylemi kınayarak, önüne geçilmesi çağrısında bulundu. Fakat İçişleri Bakanlığı’na bağlı ‘SWAT’ olarak isimlendirilen isyan kontrol güçleri, barışçıl göstericilere yönelik azami baskı uygulamaya devam etti.
Öte yandan hükümetin baskısıyla Yüksek Yargı Konseyi de Irak anayasasının bazı maddelerini askıya alarak kriz hattına girdi. Yüksek Yargı Konseyi, anayasanın 61'inci maddesinin 9’uncu fıkrasını atlayarak, hükümete ‘gösterilerde kanunların dışına çıkanlara ve casuslara karşı terörle mücadele yasasını uygulama ve olağanüstü hal ilan edebilme’ yetkisi verdi. Hukukçular, yargının, güvenlik makamlarına, tutuklama emri olmadan ‘yolları kesen ve resmi çalışma saatlerini engelleyenler olarak’ tanımladığı göstericileri tutuklama yetkisi verdiğini doğruladı. Anayasaya göre adli makamlardan izin almadan bu tür protesto ve eylemlerinin yapılmasını terör suçu sayan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102’inci maddesi uyarınca göstericiler tutuklanabiliyor. Ancak bu kararlar yargıyı açıkça utanç verici bir duruma sokuyor. Çünkü barışçıl gösteriler yapanlar tutuklanırken yüzlerce silahsız sivil göstericiyi, kameralar ve insanların gözleri önünde öldüren kişiler hakkında tutuklama emri çıkaramıyor.
Eylemciler yargıyı bağımsız olmamakla suçluyor ve bu durum yargının tam bağımsız olmayışına itiraz eden birçok hukukçu tarafından da doğrulanıyor.
Irak’taki protestoların devam etmesi ve taleplerin başarıya ulaşmasını sağlamak, içlerinden birinin bana söylediği gibi İran destekli kaba güçler önünde ‘İşgale karşı Gandi’nin yolunu izlemeliyiz’ diyebilmeye bağlı.
Tahrir Meydanı'ndaki protestocular hükümetin halkın taleplerini yerine getirmesi gerektiğine inanıyor. Bu taleplerin en önemlilerinden biri, adı yolsuzluğa karışmış olanların yargılanması ve bu kişilerin olmadığı geçici bir hükümetin kurulması, diğeri ise protestocuların katillerinin bulunup isimlerinin açıklanması.
Şu anki yönetim, göstericilerin maddi kazançlar veya siyasi makamlar aradıklarına inanırken, halkın talepleri gayet açık ve ülkelerinin normale dönmesini, İran’ın vekilleri aracılığıyla kurduğu hayallerden uzaklaşmasını istiyorlar. Bu da insanların kendilerini feda etmeye hazır olduklarını ilan ettiği büyük bir iştir.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir



Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı hakkında 5 önemli nokta

Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)
Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)
TT

Gazze ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı hakkında 5 önemli nokta

Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)
Gıda maddeleri yüklü bir tır, sınırın Mısır tarafında, İsrail'in Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giriş izni vermesini bekliyor, 27 Temmuz 2025. (AFP)

Mısır, Katar ve altı ülke daha dün yaptıkları açıklamada, İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nı yalnızca tek yönlü olarak açma ve Gazze sakinlerinin sadece Mısır’a geçişine izin verme niyetiyle ilgili endişelerini dile getirdi.

Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi (COGAT) çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah Sınır Kapısı’nın ‘önümüzdeki günlerde’ yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır’a çıkışına izin verecek şekilde açılacağını duyurmuştu. Ancak Kahire, tek yönlü geçişi öngören bir anlaşmanın bulunduğunu yalanladı.

Aşağıda Refah Sınır Kapısı hakkında bilinmesi gereken beş temel nokta yer alıyor:

1 - Hayati bir geçiş noktası:

Refah Sınır Kapısı, abluka altındaki Gazze Şeridi’ne insani yardım girişinin sağlandığı kritik bir hat konumunda. Özellikle gıda ve yakıt tedariki açısından, elektrikten yoksun bırakılan bölgeye enerji akışının sağlanmasında önemli rol oynuyor.

Uzun yıllar boyunca burası, Gazze’den çıkışına izin verilen Filistinlilerin bölgeden ayrılabildiği başlıca kapı oldu. İsrail’in 2007’den bu yana uyguladığı abluka nedeniyle küçük ve kapalı bölgeden çıkış için en önemli güzergâh niteliğini taşıdı.

2005 ile 2007 yılları arasında Refah, Filistin Yönetimi tarafından işletilen ilk sınır kapısıydı. Ancak 2006’daki Filistin yasama seçimlerinde Hamas’ın kazanmasının ardından (Fetih Hareketi ile yaşanan çatışmalar sonrasında yönetimi tamamen devralmasıyla birlikte) kapı Hamas’ın Gazze üzerindeki kontrolünün sembollerinden biri haline geldi.

2 - İsrail kontrolü:

7 Mayıs 2024’te İsrail ordusu, silah kaçakçılığı şüpheleri ve ‘terör amaçlı kullanıldığı’ iddiaları gerekçesiyle Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirdi.

Bu tarihten sonra Birleşmiş Milletler’in (BM) kullandığı geçişler de dahil olmak üzere Gazze’ye açılan kapıların büyük bölümü kapatıldı.

19 Ocak’ta İsrail ile Hamas arasında kısa süreli bir ateşkes sırasında kapı geçici olarak yeniden açıldı. Bu süre zarfında bazı yetkili kişilerin ve yardım tırlarının geçişine izin verildi.

3 - Yeniden açılacak mı?

10 Ekim 2025’te, ABD, Mısır ve Katar arabuluculuğunda Gazze’de yeni bir ateşkes anlaşması yürürlüğe girdi.

 Refah Sınır Kapısı’nı kullanarak Gazze Şeridi'nden Mısır'a geçen yabancı pasaport sahibi Filistinliler, 19 Kasım 2023 (DPA)Refah Sınır Kapısı’nı kullanarak Gazze Şeridi'nden Mısır'a geçen yabancı pasaport sahibi Filistinliler, 19 Kasım 2023 (DPA)

O dönemde İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, sınır kapısının yeniden açılmasına yönelik planlardan söz etmişti. Ancak Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ofisi, kapının ‘ikinci bir duyuruya kadar’ kapalı kalacağını açıkladı.

Aralık ayının başında İsrail hükümeti, Refah Sınır Kapısı’nın ‘önümüzdeki günlerde’ yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır’a çıkışına izin vermek amacıyla açılacağını duyurdu. Mısır ise tek yönlü geçişe izin veren bir anlaşmanın bulunmadığını belirterek iddiayı reddetti.

COGAT, ‘ateşkes anlaşması ve siyasi direktif doğrultusunda Refah Sınır Kapısı’nın önümüzdeki günlerde sadece Gazze halkının Mısır’a çıkışı için açılacağını’ bildirdi.

Buna karşılık Mısır, ‘yetkili bir kaynak’ üzerinden yaptığı açıklamada, “Eğer kapının açılması konusunda mutabakat sağlanırsa, geçiş hem giriş hem çıkış yönünde olur; bu, ABD Başkanı Donald Trump’ın planında yer alan şekildir” ifadelerini kullandı.

COGAT, kapının Avrupa Birliği Sınır Yardım Misyonu gözetiminde çalışacağını, bunun da ‘Aralık 2025’te uygulanan mekanizmaya benzer’ olacağını açıkladı.

Trump’ın planı, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının temelini oluşturuyor ve Refah Sınır Kapısı’nın insani yardım girişini sağlamak üzere yeniden açılmasını öngörüyor.

Ancak ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail makamları, kapının açılmasını geciktiriyor. İsrail, bu gecikmeden Hamas’ı sorumlu tutarak, örgütün hâlâ bölgede bulunan rehinelerin tümünün cesetlerini teslim etmediğini iddia ediyor.

4 - Kerem Şalom Sınır Kapısı:

Uluslararası yardımlar genellikle Akdeniz kıyısındaki Port Said ve Ariş limanlarına ulaşıyor, buradan da Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafına gönderiliyor.

Yardım tırı şoförlerinin aktardıklarına göre, araçlar Refah kontrol noktasını geçtikten sonra birkaç kilometre uzaklıktaki Kerem Şalom Kapısı’na yönlendiriliyor.

Bu noktada sürücüler araçlardan iniyor ve tırlar kapsamlı bir aramadan geçiriliyor. İsrail tarafından onaylanan yükler boşaltılıyor, ardından Gazze’ye giriş izni bulunan başka araçlara yeniden yükleniyor.

5 - Diğer geçiş noktaları:

Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan ateşkes anlaşması, Gazze Şeridi’ne günlük 600 yardım tırının girişini öngörüyor.

Ancak BM’ye göre İsrail hâlâ anlaşmada belirtilenden daha az sayıda tırın girişine izin veriyor. Bu tırların çoğu Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan, kalan kısmı ise Kisufim Sınır Kapısı’ndan geçiş yapabiliyor.

Gazze ile İsrail’in güneyi arasında yer alan Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısı sırasında tahrip olmuştu.

Kapı 2025 yılının başında kısa bir süre için yeniden açıldı, ancak daha sonra tekrar kapatıldı ve ne zaman faaliyete geçeceği belirsizliğini koruyor.

Savaş başlamadan önce faaliyet gösteren başka geçiş noktaları da vardı; ancak İsrail makamları bu kapıların yeniden açılıp açılmayacağı konusunda henüz bir açıklama yapmış değil.


Kasım "diplomasiyi" destekliyor ancak Hizbullah'ın silahları konusunda ısrarcı

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)
TT

Kasım "diplomasiyi" destekliyor ancak Hizbullah'ın silahları konusunda ısrarcı

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, "Kudüs yolunda şehit olan âlimler ve yiğitlerin anısına" düzenlenen törende konuşuyor (Ulusal Haber Ajansı)

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, dün yaptığı açıklamada, ateşkes komitesinde sivil bir başkanın yer almasının "önceki resmi açıklamalara ve pozisyonlara aykırı bir prosedür" olduğunu belirterek siyasi söyleminde çıtayı yükseltti. Kasım'a göre söz konusu açıklamalarda, herhangi bir sivilin uygulama mekanizmasına dahil edilebilmesi için İsrail'in düşmanlıklara son vermesi gerektiği belirtiliyordu.

Kasım, Lübnan yetkililerinin "diplomatik seçeneğine" destek verdiğini ifade ederken, Büyükelçi Simon Karam'ın Lübnan heyetine atanmasını "İsrail'in tutumunu, saldırganlığını veya işgalini değiştirmeyecek yersiz bir taviz" olarak değerlendirdi. "Sivil temsilcinin gidip görüşmelerde bulunduğunu, bunun da baskıyı artırdığını ve İsrail'in Amerika ile birlikte Lübnan'ı ateş altında tutmak istediğini" belirtti. Kasım, "En büyük fedakarlığı yapmaya hazırız ve teslim olmayacağız" ifadelerini kullandı.


İsrail bütçesi Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerine hizmet ediyor

İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)
İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)
TT

İsrail bütçesi Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetlerine hizmet ediyor

İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)
İsrail ordusuna ait bir araç, Batı Şeria'da Tubas kentinin güneyindeki Tammun kasabasının girişini kapattı (AFP)

İsrail Maliye ve Savunma Bakanları, 2026 genel bütçesinin hazırlanması kapsamında savunma bakanlığının bütçe talebini 144 milyar şekelden 112 milyar şekele düşürmeyi kabul etti. Bu, mevcut 2025 bütçesine (34,63 milyar dolar) göre yerleşim yerlerine yaklaşık 20 milyar şekellik bir artışı temsil ediyor ve ordunun daha fazla askere ihtiyaç duyması ve asker eksikliği pahasına öncelikle Batı Şeria'daki yerleşim projelerine hizmet ediyor.

İsrail hükümeti, GSYİH'nın yüzde 3,9'u oranında açık veren 662 milyar şekel tutarında bir bütçe onayladı.

Yediot Aharonot gazetesinin haberine göre, Batı Şeria'da güvenliğin güçlendirilmesi amacıyla 3 yıl içinde dağıtılacak yaklaşık 725 milyon şekel tutarındaki bir paket üzerinde anlaşmaya varıldı.