ABD'li diplomattan Türkiye'ye Suriye eleştirisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters-Arşiv)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters-Arşiv)
TT

ABD'li diplomattan Türkiye'ye Suriye eleştirisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters-Arşiv)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters-Arşiv)

ABD’nin Suriye’deki üst düzey görevlisi William Roebuck’un, ABD Başkanı Donald Trump yönetimini, Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği operasyonu engelleme konusunda yeterli çaba göstermeyerek "etnik temizlik" yapılmasına izin vermekle eleştirdiği iddia edildi.
New York Times gazetesine göre ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in Yardımcısı William Roebuck bir yazışmada, ABD’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın politikalarını engellemek için daha güçlü önlemler almayı denemediğini ifade etti.
Roebuck, ayrıca Suriye'de Türkiye ve müttefiki olan gruplar tarafından yapılan ihlalleri eleştirerek, "bunların etnik temizlik ve savaş suçu" olarak tanımlanabileceğini öne sürdü.
Gazetenin aktardığı bilgilere göre söz konusu iç yazışmada Roebuck, "Bir gün diplomatik tarih yazıldığında insanlar burada ne olduğunu, yetkililerin bunu durdurmak için neden daha fazla şey yapmadığı veya en azından Türkiye'yi davranışlarından ötürü suçlamak için neden seslerini yükseltmediğini merak edecekler” ifadeleri yer aldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus ise Roebuck’un sözü geçen iç yazışmasının gerçek olup olmadığına ilişkin yorum yapmaktan kaçındı.
Ortagus konuya ilişkin şu açıklamayı yaptı;
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'ye girme kararına kesin bir şekilde karşı olduğumuzu açıkça belli ettik ve askeri olarak karşı karşıya gelme dışında bunu engellemek için ne gerekiyorsa yaptık.”
ABD’nin Türkiye destekli grupların sivilleri öldürmesi de dahil olmak üzere ciddi suistimalde bulunduklarına ilişkin haberleri ciddiye aldığını söyleyen Ortagus, “Bu sorular devam ediyor ve bu sorunu Türkiye devletinde en üst düzeyde gündeme getirdik” dedi.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın 13 Kasım Çarşamba günü Beyaz Saray'da buluşmaları planlanıyor.

 


Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP