Rusya, Fırat'ın doğusunda ABD ile yüzleşmeye hazırlanıyor

Rusya, Fırat'ın doğusunda ABD ile yüzleşmeye hazırlanıyor
TT

Rusya, Fırat'ın doğusunda ABD ile yüzleşmeye hazırlanıyor

Rusya, Fırat'ın doğusunda ABD ile yüzleşmeye hazırlanıyor

Rus çevreleri, Türkiye ile sınır bölgelerindeki duruma ilişkin Moskova ve Ankara arasında imzalanan Soçi Anlaşması'nı önceleyen tüm aşamalarda, asıl endişenin petrol bakımından zengin olan bölgelerdeki ABD varlığına odaklandığını gizlemiyor…
Moskova, sınır durumuyla ilgili planını öne sürerek denklemleri değiştirme yoluna girmeden önce kuzey Suriye’de güvenli bir bölge oluşturulmasına ilişkin Türkiye-ABD müzakerelerini dikkatle izledi. Ancak Washington’ın güçlerinin bir bölümünü bölgeden geri çekeceğini duyurması sırasında ve sonrasında bu konudaki şüphelerinden vazgeçmedi. Rusya’nın benimsediği tutumun bölgede oluşacak boşluktan kaynaklanmadığı Kısa sürede anlaşıldı. Moskova, Soçi Anlaşması’ndan birtakım siyasi kazanımlar elde etti. Kuzeydeki etki haritalarını değiştirmede başarılı oldu, hükümet güçlerinin sınır bölgeleri yakınında kontrolü altında bulundurduğu alanların genişlemesini sağladı. Ayrıca Türkiye’nin Suriye topraklarında gireceği alanları sınırladı. Ancak bütün başarılarına rağmen zengin petrol ve doğal gaz rezervlerinin yer aldığı alanlarını kontrol edemedi.
Washington’ın iki yeni askeri üssün kurulması ve askeri birliklerin konuşlandırılması yoluyla Fırat’ın doğusundaki bölgelerdeki askeri varlığın güçlendirilmesi planlarını duyurması, Moskova’nın daha önce benzeri görülmemiş sert bir dille tepki göstermesine yol açtı. Rus Savunma Bakanlığı, Washington’ı Suriye’nin zenginliklerini çalmakla itham etti. Ayrıca ABD’yi uluslararası haydutlar diye nitelendirdi. Bakanlık, ABD’nin askeri himayesinde Suriye petrol kaçakçılığı yollarını gösteren haritalar ve fotoğraflar yayınladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı ise “ABD’nin bölgedeki varlığının kabul edilemez” olduğunu ilan eden güçlü bir kampanya başlattı. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'nin doğu Suriye'deki yasa dışı varlığını kabul etmeyeceklerini ve bu tutumu devam ettirme konusundaki kararlılıklarını sürdüreceklerini duyurdu.
Rus uzmanlar, Washington’ın eylemlerine karşı başlatılan Rus kampanyasının arkasında Moskova’nın duyduğu ciddi endişelerin yattığı görüşünde. Söz konusu endişeler arasından Washington’ın eylemlerinin Moskova’nın uzun zamandır uygulamaya çalıştığı ve gerek Astana süreci boyunca gerekse de fazlaca emek sarf ettiği anayasa komitesi çalışmalarıyla gerçekleştirmek için uğraştığı siyasi çözüm yaklaşımını engelleyeceği ön plana çıkıyor. Bu anlamda ABD'nin Fırat’ın doğusundaki varlığını güçlendirme kararı, Suriye hükümetinin toprakların büyük bölümünü kontrol altına alma hayallerini boşa çıkarıyor. Gerek ABD gerekse de müttefiklerine güçlü bir baskı yapma fırsatı vermesinin yanı sıra Rusya'nın nihai çözüm önerisi için kalıcı bir tehdit oluşturuyor.
Ekonomik boyut söz konusu olduğunda ise ABD’nin Suriye’deki petrol rezervlerini kontrol altına alması Moskova’nın Suriye’de uluslararası bir yeniden yapılanma projesi başlatmasının önündeki en önemli engellerden biri. Nitekim bu adım, Suriye pastasından önemli bir pay almak isteyen Rus şirketlerinin önünü kesiyor. Önde gelen bir Rus uzman konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Moskova, Suriye devletini korumayı başardı ve ülkeyi yıkmaya çalışan tüm projeleri engelledi. Her ne kadar nihayetinde toprakların üçte ikisinden fazlasında varlığını dayatmayı başarmış olsa da geniş çaplı bir uluslararası kabulden yoksun bulunuyor. Bununla birlikte sürekli bir yardıma ihtiyacı var. Nitekim Moskova’nın yaklaşımına yakın olan Çin ve İran gibi bazı ülkelerin sürekli yardımda bulunmaya güç yetirebileceği pek mümkün görünmüyor.”
Moskova kartlarını Washington’daki iç tartışmaların kendi çıkarına olacağı yönünde oynadı. Nitekim Başkan Trump'ın bir sonraki seçimlerden önce bölgeden çekilme konusundaki tutumunu sürdürmesi yönünde ısrar vardı. Fakat daha sonraki gelişmeler Rusların umduğu gibi olmadı. Bu, Lavrov'un kuzeydoğu Suriye'deki durum hakkında ABD ile bir anlaşmaya varılabileceği hakkında dile getirdiği karamsarlığını açıklıyor. Bakan Lavrov¸ mevcut aşamada ABD ile herhangi bir konuda anlaşmaya varılmasının mümkün olmadığını söyledi. Bu sözler, ABD’nin bölgedeki askeri varlığının meşruiyeti sorunundan başlayarak uluslararası kurumlar çerçevesinde doğu Suriye’deki ABD varlığının güçlenmesi karşısında adımları atılacağının dile getirildiği önceki açıklamaları hatırlatıyor. Nitekim Mosokva bu doğrultuda Şam'la diyalog kanallarını genişletmeleri amacıyla Kürtleri ikna etme çabalarını sürdürüyor.
Her ne kadar yapılan yorumlarda ve kaleme alınan yazılarda Washington'ın planlarına karşı askeri anlamda verilecek destekler aracılığıyla Rus yaklaşımının güçlendirilmesi çağrısı yapılsa da bu oldukça riskli görünüyor. Moskova, ABD güçleriyle veya Kürt bileşeniyle askeri bir çatışmanın çıkmasına sebep olmak istemiyor. Böyle bir adım, öngörülemeyen sonuçlarının yanı sıra Moskova'nın askeri sürecin sona erdiği ve siyasi bir yola girildiği yönündeki açıklamasını baltalıyor. Aynı zamanda bu, Moskova'nın sert darbeler aldığı önceki çatışmaları da akla getiriyor.
Bu bağlamda ABD güçleri tarafından Suriye’de yüzlerce Rus askerinin öldürüldüğü ve yaralandığı tek bir çatışmaktan bahsetmek yeterlidir. Wagner ordusundan bazı grupların eşlik ettiği Suriye ordusunun Deyrizor yakınlarındaki Heşam bölgesindeki petrol sahalarında ilerleme girişimi böyle bir çatışmaya sebep olmuştu. Bu çatışma geçen yıl şubat ayında gerçekleşti. Rus kaynakları, ABD uçakları tarafından gerçekleştirilen yoğun bombardıman altında Wagner ordusunun 217 unsurunu kaybettiğini açıkladı. Moskova söz konusu dönemde tansiyonu yükseltmekten kaçındı.
ABD Savunma Bakanı Mark Esper'in ABD kuvvetlerinin petrol sahalarını koruyacağını söylemesi açık bir sinyal olabilir. Bu nedenle Rus çevreler, Moskova'nın çoğunlukla askeri anlamda bir gerilimden kaçınacağı inancını taşıyor. Fakat bu bölgede Washington ile “uzun ve zor bir yüzleşmeye” hazırlandığını belirtiyorlar.



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times