Hariri, Safadi ve Özgür Yurtsever Hareket’in ofisleri arasında tartışma

Muhammed es-Safadi (Reuters)
Muhammed es-Safadi (Reuters)
TT

Hariri, Safadi ve Özgür Yurtsever Hareket’in ofisleri arasında tartışma

Muhammed es-Safadi (Reuters)
Muhammed es-Safadi (Reuters)

Lübnan’ın eski Başbakanı Saad Hariri’nin medya ofisi, eski Bakan Muhammed es-Safadi’nin yeni hükümeti kurma adaylığından geri çekilme talebinden Hariri’yi sorumlu tutan Özgür Yurtsever Hareket’e sert çıktı. Özgür Yurtsever, Hariri’nin Safadi’ye verilen vaatlerden geri adım attığını savunurken hükümeti kurma olasılığını kendisiyle sınırlandırmak için bu adaylığın manevra olduğunu vurguladı.
Hariri’nin ofisinden yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bu yalan söylemlerin ve yanlış suçlamaların devam etmesine karşı Başbakan Hariri’nin desteğinden emin bir şekilde Bakan Safadi’nin geri çekilme beyanını gözden geçirilmesi iyi ilişkilerin devam ettiğini göstermek için yeterlidir. Kendisi hükümeti kurma sürecinde Başbakan Saad Hariri’nin tekrar görevlendirilmesini umduğunu belirtmişti. Bu durum, Özgür Yurtsever’in hikayesiyle tamamen çelişmektedir. Beyanın yeniden gözden geçirilmesiyle Bakan Safadi’nin dürüst ve şeffaf olduğu açıkça görülecektir. Kendisi ‘acil kurtarma tedbirlerinin alınmasını sağlayacak, tüm siyasi tarafların desteklediği bir hükümet kurma yolunda zorlukların bulunduğunu’ belirtmişti.”
Bildiride ayrıca Safadi’nin açıklamasının iddiaları tamamen çürüttüğü savunuldu.
Hariri’nin medya ofisinden de şu açıklamada bulunuldu:
“Bakan Cibran Basil, Bakan Safadi’nin ismini iki defa ısrarla önerdi. Başbakan Hariri de bu isim üzerinde hızlı bir şekilde uzlaşı sağladı. Başbakan Hariri’nin başta Hakim Navaf Selam olmak üzere sivil toplum içerisinden isimler önermesi sonrasında bu isimler reddedilerek Safadi kabul edildi. Şaşırtıcı olmayan şekilde Başbakan Hariri aralarındaki dostlukla tanındığı Bakan Safadi’nin adaylığını onayladı.”
Hariri’nin manevra yapmadığını, hükümeti kurma olasılığını kendisi ile sınırlandırmadığını vurgulayan medya ofisinin açıklamasının devamında şu ifadelere yer verildi:
“Hariri, iddiaların aksine hükümeti kurma süreci için alternatifler sunan ilk isim oldu. Hükümetten istifa ettiği ilk günden bu yana tüm parlamento temsilcileriyle hiçbir ulusal sorumluluktan kaçınmadığı açıkça görülmektedir. Ancak ulusal sorumluluğun kendisi, Lübnanlıların ve parlamento bloklarının, eğer anayasanın gerektirdiği bağlayıcı parlamento istişarelerinde bulunuluyorsa bilgi vermesini gerektirir. Özgür Yurtsever Hareket tarafından benimsenen manevra siyaseti, sızma faaliyetleri ve tartışma çabaları, ülkemizin tanık olduğu büyük ulusal krizle karşılaştırıldığında sorumsuzca bir politikadır. Gerçek bir inceleme yapmış olsaydı, bu düzeyde sorumsuz bir politikayı takip etmekten ve hükümet oluşumlarına sızmak için tekrar eden girişimlerinden vazgeçebilirdi. Mevcut hükümet ise kurulmuş ve ciddi ulusal- ekonomik krizler de ele alınmış olunurdu.”
Muhammed es-Safadi’nin medya ofisinden yayınlanan bildiride de eski Bakan’ın ağzından şunlar aktarıldı:
“17 Kasım’daki geri çekilme beyanımın ayrıştırıcı değil birleştirici olmasını istedim. Başbakan Hariri’ye yeni hükümeti kurma yolunda benim ismimi onayladığı için teşekkürlerimi sundum. Kendisiyle aramda geçen müzakerelerin ayrıntılarına değinmek istemedim. Başbakan Hariri’nin medya ofisinden yayınlananlara şaşırmış olmakla tarafımdan yayınlananları da yalanlamış oluyorum. Lübnan, hepimizin birleşmesini, dayanışma içerisinde olmasını ve siyasi farklılıkları bir kenara bırakmasını gerektiren zor, açık ve tehlikeli bir aşamadan geçiyor. Buna dayanarak Cumhurbaşkanı’nın bana verdiği ancak halen bilmediğim nedenlerden dolayı bağlı kalamadığı, yeni hükümete başkanlık etmek için aday olmayı kabul ettiğim vaatlere değinmedim. Ben yalnızca geri çekildiğimi açıkladım. Bugün ise herkesi Lübnan’ın hepimizden büyük olduğunu ve büyük bir tehlikeye maruz kaldığını idrak etmeye, bilgili ve öngörülü olmaya çağırıyorum.”
Özgür Yurtsever Hareket’te Merkezi Medya Komitesi de Hariri’nin medya ofisi tarafından yapılan açıklamaya yanıt verdi. Komite, gerçeklerin çarpıtılmasının yanı sıra bir dizi iftira ve safsatanın ortaya koyulduğuna dikkati çekti:
 “Lübnan’ı 30 yıllık yolsuzluk yaklaşımını kıran finansal ve ekonomik politika ve uygulamalardan kaynaklanan zor bir duruma iten sebepler halen ısrarla sahipleri tarafından ortaya devam ettiriliyor. Bu uygulamaları reddetme nedenimiz olan, son yıllarda yaşadığımız ve kısmen ifade ettiğimiz acı, Müstakbel Hareketi’nin bunlara bağlılığından ve adamlarını korumasından kaynaklanmaktadır.”
Komite’nin açıklamasında ülkenin geldiği nokta ve nedenlerine de yer verildi:
“Özgür Yurtsever Hareket, Başbakan Hariri’nin istifasının yol açtığı büyük boşluğu kapatmak için hızlıca harekete geçti. Zira bu durum, ülkeyi daha büyük bir bilinmeyenin eşiğine getirdi. Bununla birlikte Özgür Yurtsever ise kurtarma operasyonunu başlatmak için mümkün olan tüm olanakları sağladı. Başbakan Hariri tarafından öne sürülen herhangi bir ismi reddetmedi ya da kendisi tarafından ortaya koyulan herhangi bir isme bağlı kalmadı. Ancak Başbakan Hariri’nin politikasının yalnızca bir ilkeye dayanmadığı ortaya çıktı. ‘Hükümetin başında ya ben olacağım ya da hiç kimse olmayacak’ söz konusu. Benimsenen diğer ilke ise ‘Ya ben ya da hükümette benim dışımda hiç kimse…’ Bu durum, uzmanlar hükümetine başkanlık etme ısrarıyla kanıtlanıyor. Bakan Safadi’nin kısa ve öz ifadeleri kimin doğru söylediğini belirtmek için yeterli.”
Komite, Özgür Yurtsever’in şu anda “ülkedeki finansal çöküşü durdurabilecek, kaosu ve fitneyi engelleyebilecek bir hükümetin kurulmasını” önemsediğini belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Onun devletinin önceliği, özel siyasi bir amacı olmadan bir hükümetin kurulmasıdır. Biz ise siyasi ihtilafa karşı mücadele çağrısı yapıyoruz. Tüm Lübnanlılara başbakana karar verme çabalarında yanımızda yer alma çağrısı yapıyoruz. İflasa ve yolsuzluğa devam etmek yerine ülkeyi kurtarma fırsatımız olduğunu söylüyoruz.”



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.