Taliban, Afganistan'da rehin aldığı 2 akademisyeni serbest bıraktı

Afganistan’a terörizm yaymakla suçlanan Taliban liderinin serbest bırakılmasına karşı Kabil’de düzenlenen protesto gösterileri (New York Times)
Afganistan’a terörizm yaymakla suçlanan Taliban liderinin serbest bırakılmasına karşı Kabil’de düzenlenen protesto gösterileri (New York Times)
TT

Taliban, Afganistan'da rehin aldığı 2 akademisyeni serbest bıraktı

Afganistan’a terörizm yaymakla suçlanan Taliban liderinin serbest bırakılmasına karşı Kabil’de düzenlenen protesto gösterileri (New York Times)
Afganistan’a terörizm yaymakla suçlanan Taliban liderinin serbest bırakılmasına karşı Kabil’de düzenlenen protesto gösterileri (New York Times)

Afganistan’da Taliban, 19 Kasım’da ülkenin güneyindeki iki rehineyi serbest bıraktı. Rehineler, Kabil’de kaçırılmalarından yaklaşık 3 yıl sonra ABD güçlerine teslim edildi.
Taliban’ın rehin tuttuğu Kabil Amerikan Üniversitesi öğretim görevlileri Prof. Dr. Timothy Weeks ve Prof. Dr. Kevin King, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin, barış görüşmeleri kapsamında yaptığı takas anlaşması kapsamında 3 Taliban mensubuna karşılık serbest bırakıldı.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bir polis kaynağı, “Dün sabah saat 10’da Zabul vilayetinin Novbahar bölgesinde iki Amerikan Üniversitesi Profesörü serbest bırakıldı. Profesörler, ABD’ye ait bir helikopterle Zabul’dan ayrıldı” açıklamasında bulundu. Taliban’a bağlı kaynaklar da rehinelerin serbest bırakıldığını doğruladı.
Taliban kaynağı, “İki profesörü serbest bıraktık. Şimdi Kabil hükümetinin ve Amerikalıların üç mahkumumuzu kısa süre içerisinde serbest bırakmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
ABD’nin Kabil Büyükelçiliği’nden henüz herhangi bir açıklama yapılmadı. Kabil’de Afgan yetkililer de yakın zamanda konuya ilişkin açıklama yapacaklarını belirtti. 12 Kasım’da Cumhurbaşkanı Gani, bir takas anlaşması imzalandığını belirtirken, Bagram cezaevindeki Taliban’a mensup mahkumların “belirli şartlar uyarınca” serbest bırakılacağını açıklamıştı.
Serbest bırakılacak esirlerden birinin, 2014 yılında yakalanan Hakkani örgütü lideri Celaluddin Hakkani’nin oğlu Enes Hakkani olduğu belirtildi. Afgan makamları, Hakkani’yi Hakkani örgütünün en önemli yetkililerinden biri olmakla suçluyor. Taliban, sık sık Enes Hakkani’nin serbest bırakılması çağrısında bulunmuştu.
Diğer iki mahkum ise Hakkani örgütü lideri Seraceddin Hakkani’nin amcası olduğuna inanılan Hac Melli Han ve Katar’daki Taliban siyasi bürosu üyesi Muhammed Nabi Ömeri’nin kardeşi olduğu söylenen Abdurraşid. Eşref Gani, kararın, hükümeti ve Afganistan hükümetiyle pazarlık yapmayı reddeden Taliban arasında resmi olmayan doğrudan görüşmelerin önünü açacağını vurguladı.
Askeri üniformalı silahlı milisler, Ağustos 2016’da Kevin King ve Timothy Weeks’i Kabil’de kaçırmıştı. İki akademisyen daha sonra, Taliban tarafından yayınlanan bir videoda görülmüştü. Videoda, King’in sağlık durumunun iyi olmadığı belirtiliyordu.
Afganistan Cumhurbaşkanı, 19 Kasım’da yaptığı açıklamada, teröristlerin iki ismi kaçırmaları sonrasında King ve Weeks’in sağlık durumlarının kötüleştiğini belirtti.
Eşref Gani, Batılı rehinelerin serbest bırakılacağı ve diğer Afgan esirlerden öncelikli tutulacağı hususunda ABD’ye güvence verdiği suçlamalarıyla Afgan kamuoyu arasında eleştirilere maruz kaldı.
Takas anlaşması, özel ve önemli bir siyasi zamanda gelişti. Zira Cumhurbaşkanı Gani, oy sayımlarında şüpheli gecikmelerin yaşandığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mücadele veriyor. New York Times gazetesinin haberine göre seçim sonuçlarının ilanında da birkaç hafta gecikme yaşanacak.
Öte yandan Taliban, Cumhurbaşkanı Gani’nin farklı zaman dilimlerinde birçok Taliban üyesini serbest bırakmak üzere yaptığı düzenlemelerin sonrasında Afganistan hükümetiyle müzakerelere karşı tutumlarını yine de yumuşatmadı. Taliban, Halilzad ile son 10 aydır devam eden görüşmelerden de geri adım attı.
Eşref Gani, terörist olarak tanımlanan ve Afganistan’da sayısız sivilin ölümünden sorumlu olan Taliban mensuplarını serbest bırakma kararı dolayısıyla ülkede geniş çaplı şekilde eleştirilere maruz kalıyor. New York Times’ın haberine göre, ToloNews haber kanalının Afganistan’daki 19 bin Facebook kullanıcısı üzerinde yaptığı bir anket, kullanıcıların yüzde 82’sinin Afgan hükümetinin Taliban ile anlaşmasını reddettiğini, buna karşılık yüzde 18’lik bir oranın destek verdiğini ortaya koydu.
Öte yandan Taliban tarafından 13 Kasım’da bomba yüklü bir araçla yapılan terör saldırısında iki çocuğu ölmüş bir baba, Cumhurbaşkanına ve ABD’ye rehine ve mahkumların değişimi nedeniyle sert eleştiriler yöneltti. Söz konusu baba, “Çocukları öldüren Taliban unsurları, neye dayanarak serbest bırakılıyor?” dedi.
45 yaşındaki baba Abdul Sabur, geçen pazar günü başkent Kabil’deki evinde yaptığı açıklamada, “Taliban insanları ayırt etmeden öldürüyor ve ABD, onları serbest bırakmak istiyor, öyle mi?” şeklinde konuştu. Abdul Sabur, bu ay başkent Kabil’de bomba yüklü bir araçla düzenlenen bir saldırıda yaralanmış, 10 yaşındaki kızı Zeyneb ve 7 yaşındaki oğlu Hadis ise hayatını kaybetmişti.
Kabil’de “Afganistan Yerel Haber Ağı’nda” analist Kate Clarke, Cumhurbaşkanı Gani’den “Bunun arkasındaki sebep ya da ‘söylenenlerin Taliban ile güven artıcı bir önlem olup olmadığı’ henüz belli değil” dedi. Taliban, iki rehineyi serbest bırakarak, 3 Taliban unsurunun da aynı şekilde serbest bırakılmasını bekliyor. Hareket, takas anlaşmasına cevaben hükümet ile müzakerelerin başlaması hususunda henüz herhangi bir açıklama yapmadı. Taliban liderinin, mevcut takas anlaşmasına yakın başka anlaşmalara atıfta bulunmasına rağmen, bu durum da henüz Afganistan hükümeti tarafından onaylanmadı.
Diğer taraftan 19 Kasım’da yayınlanan bir habere göre, ülkede gerçekleştirilen hava saldırılarında son 24 saat içerisinde Afganistan’daki 5 vilayette Taliban ve DEAŞ’a mensup en az 16 milis öldürüldü. Afganistan’da yayın yapan Hama Press haber ajansının askeri yetkililerden aktardığına göre, Paktiya vilayetinin Seyyid Kerm bölgesinde bir hava saldırısı düzenlendi. Saldırıda Taliban’a mensup 6 kişi öldürüldü ve küçük bir silah deposu da imha edildi. Yetkililer, Kunduz vilayetinin Deşt-i Arçi bölgesinde de bir hava saldırısı gerçekleştirildiğini ve 3 Taliban unsurunun öldüğünü duyurdu.



İran'daki güvenlik değişiklikleri... Askeri zorunluluk mu, diplomatik mesaj mı?

Tahran'daki İran Radyo ve Televizyon Kurumu binasına düzenlenen İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlar, 16 Haziran (Reuters)
Tahran'daki İran Radyo ve Televizyon Kurumu binasına düzenlenen İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlar, 16 Haziran (Reuters)
TT

İran'daki güvenlik değişiklikleri... Askeri zorunluluk mu, diplomatik mesaj mı?

Tahran'daki İran Radyo ve Televizyon Kurumu binasına düzenlenen İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlar, 16 Haziran (Reuters)
Tahran'daki İran Radyo ve Televizyon Kurumu binasına düzenlenen İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlar, 16 Haziran (Reuters)

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin savunma konularıyla ilgilenecek bir alt komite kurulmasına ilişkin kararını onaylamasının ardından, güvenlik ve askeri kurumların kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesi çerçevesinde gerçekleşen bu gelişmeye ilişkin iç tepkiler farklılık gösterdi. İranlı bir milletvekili, ülkenin en üst düzey güvenlik kurumunda yapılan değişikliklerin ‘mevcut savaş koşullarında gerekli’ olduğunu söylerken, eski bir yetkili ise bunun ‘Batı'ya yönelik bir mesaj’ olduğunu belirtti.

Değişiklikler, kamuoyunun artan baskısı altında bekleniyordu. Zira haziran ayında İsrail ile yaşanan kısa süreli savaşın sonuçları, İran için 1980'lerde Irak ile savaşından bu yana en büyük askeri zorluktu.

Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği, yeni savunma organının ‘savunma planlarını gözden geçireceğini ve İran Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesini merkezi bir şekilde güçlendireceğini’ bildirdi. İran devlet televizyonu, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi üyelerinin komitenin oluşumunu onayladığını duyurdu.

Komitenin yapısı Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nden çok farklı olmayacak. Komite, sembolik olarak İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından yönetilecek ve Meclis Başkanı, yargı yetkilileri, silahlı kuvvetlerin üst düzey komutanları, savunma, istihbarat ve dışişleri bakanları da komiteye dahil olacak.

Komite, mevcut Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan tarafından savunma planlarının hazırlanması ve İran Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesinin güçlendirilmesi için yönetilecek. Komitenin üyeleri arasında Meclis Başkanı, Yargı Erki Başkanı, silahlı kuvvetlerin komutanları ve ilgili bakanlıklar yer alacak.

Birçok haberde, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı Ali Laricani'nin, komite genel sekreterliği görevine getirileceği, Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) üst düzey generali olan Ahmediyan'ın rolünün ise savunma konularıyla sınırlı kalacağı belirtildi.

Laricani geçen yıl, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı olarak aktif bir rol oynadı ve Beşşar Esed'in devrilmesinden önce Lübnan ve Suriye'ye gitti. Son olarak Hamaney'den Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bir mesaj iletti. Daha önce Pezeşkiyan'ın Laricani'yi eski görevine geri getirmeye çalıştığına dair haberler çıkmıştı. İkili, Pezeşkiyan'ın 3 yıl boyunca Meclis Başkan Yardımcısı olduğu dönemde parlamentoda birlikte çalışmıştı.

t5y67u8
İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı Ali Laricani'nin internet sitesinde yayınlanan arşiv fotoğrafı

Yetkililer, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'ne bağlı Nur News Ajansı ve Tesnim ve Fars gibi DMO’ya yakın önde gelen medya kuruluşları tarafından sızdırılan haberlere rağmen, Laricani'nin atanmasını henüz resmi olarak açıklamadı. Resmî açıklamanın bu ayın ilerleyen günlerinde yapılması bekleniyor.

Laricani, iki yıl boyunca Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği görevini yürüttükten sonra 12 yıl boyunca Meclis Başkanı olarak görev yaptı. Şarku’l Avsat’ın reformist çizgide yayın yapan Ham Mihan gazetesinden aktardığına göre Laricani, toplamda 25 yıl boyunca Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi üyesi olarak görev yaptı.

İran, 1980'lerde İran-Irak savaşı sırasında benzer bir komite kurmuştu. O dönemde komiteye, savaş sırasında Meclis Başkanı olan eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani başkanlık etmişti.

İran Meclisi İçişleri Komisyonu üyesi milletvekili Kamran Gazanferi, komitenin kurulmasının ‘mevcut savaş koşullarında gerekli’ olduğunu söyledi. Değişikliği temel olarak ‘Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi ve genel sekreterliğinin zayıflığına’ bağladı.

Parlamento çevrelerine yakın olan Iran Observer haber sitesine konuşan Gazanferi, Ali Laricani'nin ‘özel yeteneklere sahip olduğunu, ancak zayıf yönleri de bulunduğunu’ vurguladı. Gazanferi, “Yetkililer, onun Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği’nde bulunmasından yararlanmaya karar verirlerse, bazı yönlerden faydalı olabilir, ancak konseyin tüm zayıflıklarını ortadan kaldırmayacaktır” dedi.

2015 yılındaki nükleer müzakereler sırasında Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu'nun başkanlığını yürüten eski milletvekili Haşmetullah Felahatpişe, “Saha gerçekleri, savaşın yeniden başlaması ihtimalinin yüzde 90 olduğunu gösteriyor. Çünkü Siyonist varlık savaştan başka bir şey istemiyor” ifadelerini kullandı.

İran iç politikası konusunda uzmanlaşmış Fararu internet sitesine konuşan Felahatpişe, “Laricani'nin atanmasının İranlıların gerilimi azaltma çabalarının bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu, ülkenin siyasi yönetim sistemindeki pahalı bir hatanın düzeltilmesi olarak görülebilir” dedi. Felahatpişe, son yıllarda askerlerin bu pozisyondaki hakimiyetini ve politikacıların geri çekilmesini eleştirdi.

Felahatpişe sözlerini şöyle sürdürdü: “Pezeşkiyan hükümetinin dışişleri bakanı bile parlamentonun güvenini kazanmak için mecliste askeri sicilini sergiledi. İran'ın bazı diplomatik seçeneklerini kaybetmesine neden olan boşluklardan biri, savaş öncesinde Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin diplomasi alanında hiçbir rol oynamamış olmasıdır. Ne yazık ki, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği mevcut gelişmeler ve tehditler hakkında siyasi analiz yapmaktan yoksundu.”

Laricani'nin atanmasının ilk sonucunun ‘İran'ın ulusal güvenliğini diplomasi çerçevesinde gördüğü mesajını Batı'ya vermek’ olacağını öngören Felahatpişe şu ifadeleri kullandı: “Geçmişteki savaş önlenebilirdi, olası bir savaş da önlenebilir. Diplomatlar müzakere masasının mimarlarıdır. Dostlar ve düşmanlar dahil tüm tarafların ulusal çıkarlarını ortaya koymakla yükümlüdürler ve buna dayanarak müzakere masasını düzenlerler.”

Felahatpişe, Trump'ın ‘Kongre'deki çoğunluğunu kaybetmeden önce 4 trilyon dolarlık anlaşmayı gerçekleştirme şansının sınırlı olduğunu’ ve ‘şirketlerin bölgedeki güvensizlikten endişe duyduğunu’ belirtti. Felahatpişe, İran'ın ‘istikrar peşinde olduğunu’ ve Netanyahu'nun ‘kendi siyasi çıkarları için savaşı uzatmaya çalıştığını’ iddia etti.