Yemen Hükümeti Aden'de çalışmalarına başladı

Yemen Başbakanı, 20 Kasım’da geçici başkentte Aden yürütme ofisi üyeleriyle bir araya geldi (SABA)
Yemen Başbakanı, 20 Kasım’da geçici başkentte Aden yürütme ofisi üyeleriyle bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Hükümeti Aden'de çalışmalarına başladı

Yemen Başbakanı, 20 Kasım’da geçici başkentte Aden yürütme ofisi üyeleriyle bir araya geldi (SABA)
Yemen Başbakanı, 20 Kasım’da geçici başkentte Aden yürütme ofisi üyeleriyle bir araya geldi (SABA)

Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik ve Bakanlar Kurulu, geçici başkent Aden’de çalışmalarına başladı. Hükümet, acil ihtiyaçların tespiti için vilayetteki yürütme ofisiyle bir araya geldi. Güney Geçiş Konseyi, Riyad Anlaşması’nın uygulanması amacıyla güvenlik ve askeri tesislerin teslim sürecine başlamak üzere koalisyon güçleriyle komitelerin kurulduğunu açıkladı.
Yemen Başbakanı, Riyad Anlaşması’nın ardından Aden şehrinin önünde “eski statüsünü kazanması için tarihi bir fırsat olduğunu” ifade etti. Muin Abdulmelik, Aden’i özellikle de altyapı alanında bir atölyeye dönüştürme, yatırımlar için cazip bir yer ve yerel ya da uluslararası sermaye için kutuplaşma yeri haline getirme gerekliliğine değinirken, Aden’in istikrarı ve güvenliği için herkesin çalışması gerektiğini söyledi.
Abdulmelik, 20 Kasım’da yerel makamdan yetkililer, Geçiş Konseyi üyeleri ve Aden vilayeti yürütme konseyi yetkilileri ile Aden’de düzenlediği toplantıda açıklamada bulundu.
Toplantıda, farklı alanlardaki gerekli çözümlerin kapsamlı bir görünümünü ortaya koymak ve geçici başkent Aden ve kurtarılmış bölgelerdeki vatandaşların koşullarını iyileştirmek amacıyla Aden’deki genel durum masaya yatırıldı.
Yemen Başbakanı, hükümetin geçen Ağustos ayından bu yana yaşanan sorunların çözümü için acil müdahale tablosu hazırladığına dikkati çekerken, ilk üç ay boyunca yerel yetkililerle bu sorunları ele almak için çalışacaklarını vurguladı. Başbakan Abdulmelik, herkese, Aden halkı için sıkı şekilde çalışma çağrısı yaparak, hükümetin de yanlarında duracağını belirtti.
Öte yandan Yemenli yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Başbakan Muin Abdulmelik’in, Aden’in acil ihtiyaçlarını belirlemek için Maliye, Petrol ve Elektrik Bakanlarının da katılımıyla geçici başkentte yürütme ofisi ile acil bir toplantı düzenleme çağrısında bulundu. Kimliğinin açıklanmasını istemeyen yetkili, “Önümüzdeki günlerde bazı düzenlemelere gidilmesi ve Riyad Anlaşması’nın maddelerinde belirtildiği üzere durumu normalleştirme sürecine başlanılması gerekiyor” dedi.
Yetkili, Abyan, Şebva ve Aden’deki tüm askeri ve güvenlik oluşumlarının geçen Ağustos ayında yaşananlardan önceki pozisyonuna dönmesinin yanı sıra Yemen Başbakanının Aden valisi ve güvenlik müdürü olarak atanması da dahil, dün (20 Kasım) uygulanması beklenen anlaşma maddelerine ilişkin ayrıntılı bilgi vermekten ise kaçındı. Yetkili ayrıca, zorluklara rağmen tüm tarafların Riyad Anlaşması’nın uygulanması için çalıştığını belirtti.
Öte yandan Güney Geçiş Konseyi sözcüsü Nizar Heysem, konseyin, askeri ve güvenlik tedbirlerinin Riyad Anlaşması uyarınca uygulanması için Aden’de koalisyon güçleriyle komiteler kurmaya başladığını açıkladı. Heysem, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Hükümetin, Riyad Anlaşması uyarınca Aden’deki durumu normalleştirmesi gerektiği iyi biliniyor. Güney Geçiş Konseyi, normalleştirme sürecine başladı. Bu çerçevede güvenlik- askeri tesislerle ve değişiklikleri düzenlemeyle başlanarak, Aden’de koalisyon güçleriyle komiteler kuruldu” dedi.
Sözcü, “Ancak diğer tarafın (meşru hükümet) Abyan’dan ve Şebve’den geri çekilmek gibi ortaya koyduğu diğer tedbirler, anlaşma şartlarının uygulanmasında öncelikli bir yerde” ifadelerini kullandı.
Geçiş Konseyi sözcüsü, geç olarak nitelediği hükümetin geri dönüş faaliyetine rağmen Aden’deki koşulların, tüm hizmet tesislerinde büyük ölçüde devam ettiğini belirtti. Nizar Heysem, “Karar verici mekanizma olarak hükümette, işler eksikti. Anlaşma, maaş ödemeleri, birçok tesisin işletilmesi, geçmiş dönemde askıda kalmış işlerin çoğunun tamamlanması için cesaret verici bir başlangıç olacaktır” dedi.
Son birkaç gün içerisinde Aden’in tanık olduğu bazı çatışmalara ilişkin soruları da yanıtlayan Heysem, “Dünyanın herhangi bir bölgesinde güvenlik eksikliği, beklenen bir durum” şeklinde konuştu. Sözcü, ancak bazı tarafların bu dengesizliklerin bastırmasına dair endişeleri olduğunu ve bunların, Aden’de barış istemediklerini kaydetti.
Nizar Heysem, Güney Geçiş Konseyi Başkanı Aydarus ez-Zubeydi’nin ABD ve İngiltere Büyükelçileri de dahil birçok ülkeden büyükelçiyle son iki gündür gerçekleştirdiği toplantılar hakkında da konuştu. Sözcü, “Bu toplantılar, Riyad Anlaşması’nın çıktılarını uygulamak ve güneydeki sokakların memnuniyeti de dahil güney meselesini uygun şekilde temsil etmek için ciddi bir hareketlilik çerçevesinde gerçekleşti. Ayrıca Geçiş Konseyi’nin, Arap Koalisyonuyla birlikte Husilerin ve terör gruplarının darbesine karşı mücadele çabaları da görüşüldü” dedi.
Gelecek döneme dair iyimserliğini dile getiren Nizar Heysem, “Suudi Arabistan, koalisyon liderliğini üstlendiği ve Riyad Anlaşması’nın uygulanmasına önem verdiği sürece her zaman iyimser olacağız” şeklinde konuştu.
Öte yandan Avrupa Birliği (AB), resmi bir açıklama yaparak Yemen hükümetinin Aden’e geri dönüşünden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Açıklamada, durum, önemli bir gelişme ve Riyad Anlaşması’nın uygulanmasının ilk adımı olarak nitelendirildi. Yapılan yazılı açıklamada, Yemen hükümetinin Aden’deki varlığının önemli bir gelişme olduğu belirtilirken, Aden’e geri dönüşün, Yemen hükümeti ve Güney Geçiş Konseyi arasında imzalanan Riyad Anlaşması’nın uygulanmasının ilk adımını temsil ettiği vurgulandı.
AB sözcüsü aracılığıyla yapılan açıklamada, AB’nin ilgili tüm taraflardan, “anlaşma maddelerine uymalarını, anlaşmanın sorunsuz şekilde ve vaktinde uygulanmasını sağlamak için içtenlikte işbirliği yapmasını” beklediğine dikkat çekildi.
“Anlaşmanın tam olarak uygulanması, Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde çatışmaya kapsamlı bir siyasi uzlaşı yolunu açmaktadır” ifadelerine yer verilen açıklamada, AB’nin Yemen ile ikili işbirliğini güçlendirmeyi sürdüreceği ve bu hususta BM Yemen Özel Temsilcisine tam destek vereceği vurgulandı.



Ortadoğu'da Dürziler: Gizemli doktrin ve önemli siyasi rol

Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)
Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)
TT

Ortadoğu'da Dürziler: Gizemli doktrin ve önemli siyasi rol

Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)
Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)

Dürziler, dini ve sosyal gizliliğini korumaya çalışırken, Ortadoğu'da Lübnan, İsrail ve Suriye gibi yayıldığı ülkelerde siyasi roller oynayan bir azınlığı oluşturuyorlar.

Son birkaç gün boyunca, Güney Suriye'deki Suveyda şehrinde Dürzi milisler, Bedevi milislerle çatışmaya girdiler ve bunun sonucunda yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti. Suriye hükümeti güçleri salı günü Suveyda şehrine girip ateşkes ilan ederken, İsrail Suriye güçlerini hedef alan hava saldırıları düzenlediğini duyurdu. Zira Tel Aviv daha önce azınlık Dürzi halkını korumaya ve Güney Suriye'de asker konuşlandırmayı önlemeye çalışacağına söz vermişti.

Peki Dürziler kimdir ve inançları, siyaset ve toplumdaki rolleri hakkında ne biliyoruz?

Dini inançları

Dürzilik, 11’inci yüzyılın başında, İmamiye’den (İsna Aşeriye) sonra Şiiliğin ikinci en büyük dalı olan İsmâiliyye mezhebinin bir fırkasıdır.

Kendilerine Muvahhidun diyen Dürziler, Lübnan'daki en yüksek dini otorite olan el-Akl Şeyhliğinin web sitesine göre, “Bir ve tek olan, yeri ve göğü yaratan Allah’a” meleklerine, peygamber ve resullerine, ahiret gününe inanırlar.

Mezhep mensupları ile sınırlı olan öğretilerinin gizliliğini açıklar şekilde, ritüellerine aşina olan ve adının açıklanmasını istemeyen birinin AFP’ye vurguladığı gibi, Dürziler inançlarında “zahiri mesaj ile batini mesaj”ı temel alırlar.

Bahsi geçen kişi, tek tanrılı dinlerin uzun bağlamlarına dayanan, dini kavramları felsefe ile karıştırma yoluyla Platon'un fikirlerinden etkilenen, “Allah’ın gerçek tevhidinde olgun bir aşamaya” dayanan öğretilerden bahsediyor.

Dürzilik, sözde doğruluk, iman kardeşlerini koruma ve karşılıklı yardım, İblis'i ve bütün şer güçleri tanımama gibi yedi temel tavsiyeyi (esası) benimser ve reenkarnasyonun “mezhebin bir parçası” olduğuna inanır.

Dini günler

Dini günleri, diğer mezhepler ile aynıdır. Ek olarak, kurban bayramından önceki on gün boyunca yapılan günlük toplantılar vardır. Bu toplantılarda dini okumalar, bazı ibadetler, bazı şiirler ve manevi okumalar yapılır. Bunlar Muvahhid birisinin yerine getirmesi halinde gerçek tevhidi uygulamış kabul edileceği yedi esası pekiştirmektedir.

Aynı şekilde, Hicri yeni yılı ihya ederler ve herkes gücü yettiğince zekat öder.

Şeyhleri iman kardeşlerini koruma ve iletişimi koruma ilkesini yerine getirmek için perşembe-cuma gecesi ritüelleri ve ibadetleri eda etmek, dini okumalar yapmak amacıyla toplanırlar.

Mezhebin öğretileri mensupları arasında gizli kalır ve bazı karma evliliklerin varlığına rağmen, genellikle Dürzilerin kendilerine mezhep mensuplarının dışında hayat arkadaşı seçmeleri hoş karşılanmaz.

Yayıldıkları bölgeler

Dindar erkeklerinin siyah kıyafetler giyinip başlarına beyaz sarık sardıkları, kadınlarının ise yine siyah kıyafetler giyip, başlarını ve yüzlerinin bir kısmını örten beyaz bir başörtü taktıkları Dürzilerin sayısının 1 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor.  

Dürzi mezhebi mensupları çoğunlukla Lübnan, Suriye, Filistin toprakları ve Ürdün'deki dağlık bölgelerde yoğun bir şekilde yaşıyorlar.

Suriye'deki nüfuslarının 700 bin olduğu tahmin ediliyor ve çoğu kaleleri sayılan Suveyda şehrinin bulunduğu ülkenin güneyinde yaşıyor. Ayrıca Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya ilçeleri ile ülkenin kuzeybatısındaki Idlib'de sınırlı sayıda bulunuyorlar.

Lübnan'da sayılarının yaklaşık 200 bin olduğu tahmin ediliyor ve yoğun olarak ülkenin merkezindeki dağlarda, özellikle de Şuf, Aliya ve el-Metn el-Ala bölgelerinde, ayrıca Cebel el-Şeyh’in batı eteklerindeki Hasbaya ve Raşiya gibi bölgelerde yaşıyorlar.

İsrail'de ise Celile, Karmel Dağı ve işgal altındaki Golan Tepeleri'nde 20'den fazla köyde dağınık bir şekilde yaşıyorlar. Merkezi İstatistik Bölümü'ne göre, İsrail vatandaşlığına sahip olanların sayısı 153 bin. Ek olarak, Golan'da yaşayan yaklaşık 23 bin Dürzi’nin büyük çoğunluğu kalıcı İsrail ikametgah belgesine sahip.

İsrail'deki Dürzi Mirası Merkezi'ne göre, İsrail mezhebi “kendi mahkemeleri ve bağımsız manevi liderliği ile tek başına bir oluşum olarak” tanıyor.

Tarihçi Sami Nesib Makarem, “Dürzi İnancı” adlı kitabında, özellikle Lübnan ve Kuzey Suriye'deki bazı Dürzilerin “16. yüzyıldan itibaren Cebel-i Havran'a göç ettiğini” ve bölgenin “Cebel-i Dürzi” olarak anılmaya başladığını belirtiyor.

Buradan bazıları, özellikle kuzeyde yaklaşık 15 bin ila 20 bin Dürzi'nin yaşadığı Ürdün'e göç etti.

Az sayıda Dürzi de Latin Amerika, Güneydoğu Asya ve Avustralya gibi dünyanın çeşitli bölgelerine ve ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika'ya göç etti.

Sosyal ve politik rol

Dürziler, farklı ülkelere yayılmalarına rağmen yakın bağlarını sürdürmeye çalıştılar.

Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden tarihçi Profesör Makram Rabah, Dürziler, Maruniler ve Lübnan Dağı'ndaki çatışmalar üzerine yazdığı bir diğer kitapta şu açıklamayı yapıyor: “Karma evlilikler ve Dürziler arasında ilişkiler var ve din adamları bu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir rol oynuyorlar. Sınırlar çizilmiş olsa da, Dürziler onları gerçekte tanımadılar.”

Makram'a göre, bir azınlık olmalarına rağmen, Ortadoğu'da Dürziler “bölgenin siyasi ve sosyal yaşamında, ekonomik ve sosyal meselelerinde önemli ve bazen öncü bir rol” oynadılar.

Bu durum genellikle, azınlığın rolünü, büyüklüğünün ötesinde şekillendirmede önemli bir etkiye sahip olan feodal liderlerden veya aile liderlerinden kaynaklanıyordu.

Örneğin Lübnan'da lider Kemal Canbolat, 1950'lerden iç savaşın başlangıcı (1975-1990) ve 1977'deki suikastına kadar önemli bir siyasi rol oynadı.

Suriye'de Fransız manda yönetimi, 1921'de Cebel el-Dürzi bölgesine idari bağımsızlık verdi ve bu statü 1937'ye kadar devam etti. Ancak bu dönemde, en önde gelen Dürzi liderlerinden biri olan Sultan Paşa el-Atraş, 1925'te Fransızlara karşı patlak veren büyük bir ayaklanmaya liderlik etti.

İsrail'e gelince, Makram Rabah, Dürzilerin “devlete tamamen entegre olduklarını ve orduda görev yaptıklarını, bunun da onlara devlet nezdinde daha fazla nüfuz sağladığını” açıklıyor.

Suriye'de çatışmanın patlak vermesinin ardından Dürziler, kendilerini çatışmadan ve sonuçlarından uzak tuttular. Birkaç istisna dışında, genellikle rejime karşı silahlanmadılar veya muhalefete katılmadılar. Bulundukları bölgelerde çeşitli silahlı grupların parçası olan Dürziler, Beşşar Esed'in devrilmesinden sonra iktidara gelen yeni yetkililerle henüz bir anlaşmaya varamadılar.

Nisan ayı sonlarında Şam kırsalındaki iki bölgede patlak veren ve Suveyda'ya uzanan çatışmalar, Dürzi milisler ile güvenlik güçlerinin de aralarında olduğu en az 119 kişinin ölümüne yol açtı. Bu kanlı çatışmaya İsrail hava saldırılarıyla müdahale etti ve Şam’ı, Dürzilere zarar verilmemesi konusunda uyardı.

Nadir görülen bir siyasi ayrışmayla, Dürziler arasında son olaylara ilişkin tutumlar farklılaştı. Kemal Canbolat’ın oğlu Lübnanlı lider Velid Canbolat, Dürzileri Müslümanlar ile “sonsuz bir savaşa” sürüklemek konusunda uyarıda bulunurken, dini otoriteler ve Suriyeli Dürzi askeri gruplar, Dürzilerin ülkenin “ayrılmaz bir parçası” olduğunu vurguladılar.Şarku'l Avsat'ın Independet Arabia'dan aktardığı analize göre buna karşılık, Suriyeli din adamları ve İsrail’deki Dürzilerin dini lideri Şeyh Muvaffak Tarif, İsrail'e Suriye Dürzilerini koruma çağrısında bulundular.

Rabah, bu tarafların “farklı ajandalara sahip olduğunu ve daha da önemlisi, üç ülkeye uzanan bir nüfuz mücadelesi olduğunu” belirtti.