IKBY'deki Afrinli mültecilerin hazin hatıraları

Irak’ın kuzeyindeki Suriyeli mülteciler (Şarku’l Avsat)
Irak’ın kuzeyindeki Suriyeli mülteciler (Şarku’l Avsat)
TT

IKBY'deki Afrinli mültecilerin hazin hatıraları

Irak’ın kuzeyindeki Suriyeli mülteciler (Şarku’l Avsat)
Irak’ın kuzeyindeki Suriyeli mülteciler (Şarku’l Avsat)

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve bağlı birliklerin Mart 2018’de bir gece Halep’in batısındaki Afrin’de başlattığı Zeytin Dalı Harekatı sırasında Mamu’nun evine bir top mermisi isabet etti. O sırada Mamu ve ailesi evin içindeydi. Ev yerle bir olurken Mamu omuz ve ayağından ağır yaralandı. Ancak bu yaralı haline rağmen yakınlardaki Şehba bölgesine kaçmayı başardı. Ayak bağında oluşan yırtık nedeniyle artık topallayan Mamu, koltuk değnekleriyle yaşıyor.
30’lu yaşlardaki Mamu, doğduğu yerden kaçma hikâyesine, “Her yer toz duman oldu. Pencere camları kırıldı. Ayaklarım, üzerine duvarın yıkılmasıyla kırıldı” ifadesiyle başlıyor ve şöyle ekliyor;
“Pijamalarımızla kaçtık. Yanımıza hiçbir şey almaşıktık. O günle ilgili hatırladıklarımı hayatım boyunca unutmayacağım. Hatıralarım arasında saklı kalacak.”
Mamu ve ailesi, operasyon nedeniyle abluka altına alınan Şehba’nın Vivian bölgesinde doktor ve hastane yokluğu içinde geçirdiği üç ayın ardından ikinci kez göç ederek, Suriye’nin doğusunda El Cezire Bölgesi’ndeki Tel Tamir’in güneyinde bulunan Tel Nasri köyüne yerleşti.
Zorla duyulan düşük bir ses tonuyla dağınık cümleler kuran Mamu, konuşmasına şöyle devam etti;
“Tarlamı ve zeytin ağaçlarımı kaybettim. Yine de Allah’a hamdolsun.  Orada (Tel Nasri) bir buçuk sene kaldık. Fakat Türk operasyonu ve savaşlar peşimizden geldi.”
TSK ve Suriye Milli Ordusu’nun 9 Ekim’de Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekatı kapsamında yapılan askeri operasyonların Tel Tamir’e uzanması nedeniyle Mamu ve ailesi üçüncü kez yerinden oldu. Fakat bu sefer göç için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni (IKBY) seçtiler. Yaklaşık bir ay önce de IKBY’nin Duhok kentinde bulunan Bardaraş Kampı’na yerleştiler.
Ülkesindeki savaşın bitmesini beklediğini söyleyen Mamu, endişelerini şöyle dile getirdi;
“Aylarca belki de yıllarca burada kalmaktan korkuyoruz. Savaşlar bitmiyor. Buradaki hayat, kapalı bir kampta yaşamak gibi.”
IKBY’nin başkenti Erbil’in 70 kilometre kuzeyindeki Duhok’ta bulunan Bardaraş Kampı’nda yaklaşık 2 bin 500 aile ve 11 bin mültecinin yaşadığı tahmin ediliyor.
Üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen Suriye’deki ateşin söneceğine dair bir belirti görülmüyor.
Kampın Müdürü Botan Salahaddin, savaştan kaçan Suriyeli mültecilerin her gün sınırı geçtiğini söyledi.
Salahaddin, “Günlük olarak 70 ila 100 kişiyi kabul ediyoruz. Bölgelerindeki askeri operasyonlar nedeniyle yüzlerce kişi de gelmek için bekliyor” diye konuştu.
Çadırın altında oturan 45 yaşındaki Hevidar da Afrin’den geldiğini söylüyor. Konuşurken gözyaşları sözlerine karışan Hevidar, “Türkiye’nin benim şehrime yönelik saldırısından bu yana güvenlik ve istikrarın tadını unuttuk. Bir yıl 8 aydır bu durumdayız. Bir yerden bir yere göç ediyoruz” diyor. Hevidar, askeri operasyonlar sebebiyle önce Şehba’ya, buradan Menbiç’e ve son olarak Kobani’ye (Ayn el Arab) göç ettiklerini söyledi.
Konuşmasını sürdüren Hevidar, “Serekaniye’ye (Rasulayn) karşı operasyon başlatıldığında bölgede durum kritik bir hal aldı ve Kobani’nin tüm sakinleri kaçtı. Onlarla beraber çıktık. Dünya bize dar oldu. El Cezire bölgesine yöneldik. Ailemle birlikte, El Cezire bölgesindeki köy ve kasabalar arasında göç edip durduk. Tel Tamir, Haseke, Kamışlı ve Rumeylan arasında gidip geldik. 20 ay içinde 8 kez evimizi terk ettik. Yorgunluktan bitap düştük. Sonunda mutlak ölümden kaçmak için IKBY’ye sığınmaya karar verdik” dedi.
Binlerce Kürt mülteci, Türk ordusu ve bağlı birliklerinin operasyonları sonrasında Suriye’nin kuzeydoğusundaki evlerinden kaçarak bu kampa sığındı. Burada kalan mülteciler, Türkiye’yi, hiçbir şekilde Kürtlerin kendilerine ait bir yönetiminin olmasına izin vermemek ve demografiyi değiştirme hedefiyle diğer bölgelerdeki mültecileri Kürt bölgelerine yerleştirmekle suçluyor.
53 yaşındaki Remziye, kampa, Afrin’in batısındaki Bülbüle kasabasından geldi. Askeri operasyonlar nedeniyle ailesinin dağıldığını söyleyen Remziye, bir oğlunun Halep’te Kürtlerin yoğunlukta olduğu Şey Maksud bölgesine kaçtığını, evli kızı ve oğlunun Şehba yakınlarındaki bir kampta kaldığını belirtti. Remziye, Tel Tamir’e giden küçük kızı ile eşinin de Serekaniye’deki operasyonların ardından Bardaraş Kampı’na geldiklerini ifade etti.
Konuşurken yüzünde hüzünlü bir ifade beliren Remziye, “Bir yıl 9 aydır diğer çocuklarımı göremiyorum. Ailem, kanla ayrılan bir sınırda üç parçaya bölündü. Evime, aileme, zeytin ağaçlarıma ve Afrin toprağına dönmek istiyorum” ifadelerini gözyaşları içinde dile getirdi.
IKBY’de yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısı 275 bine ulaştı. Yaklaşık 85 bini kamplarda yaşıyor. IKBY’de 4’ü Duhok’ta, 4’ü Erbil’de ve biri Süleymaniye kentinde olmak üzere toplam 9 mülteci kampı bulunuyor. Son dönemde yeni gelen 25 bin kişiyle birlikte IKBY’deki mülteci sayısı arttı.



Dibeybe’nin manevrasının ardından Trablus şiddete açık hale geldi

Libya güvenlik güçleri, en az altı kişinin öldüğü geceki çatışmaların ardından Trablus'taki bir kontrol noktasını koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, en az altı kişinin öldüğü geceki çatışmaların ardından Trablus'taki bir kontrol noktasını koruyor (AFP)
TT

Dibeybe’nin manevrasının ardından Trablus şiddete açık hale geldi

Libya güvenlik güçleri, en az altı kişinin öldüğü geceki çatışmaların ardından Trablus'taki bir kontrol noktasını koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, en az altı kişinin öldüğü geceki çatışmaların ardından Trablus'taki bir kontrol noktasını koruyor (AFP)

Zayed Hediye

Libya'nın başkenti Trablus'ta çatışan silahlı tarafların, Başkanlık Konseyi himayesinde geçici ateşkes ilan etmesine rağmen, şehrin birçok bölgesinde silahlı çatışmalar yaşanmaya devam ediyor. Bu durum maddi zararlara ve can kaybına yol açarken, güvenlik durumunun her geçen saat daha da tehlikeli hale geldiğine dair işaretler ortasında, çok sayıda şehir sakinin evlerinde mahsur kalmasına neden oldu.

Son on yıldır şehrin en önemli milis liderlerinden biri olan İstikrarı Destekleme Birimi Komutanı Abdulgani el-Kikli'nin (Ganiva) öldürülmesinin ardından patlak veren bu çatışmalar, önümüzdeki günlerde şehri nelerin beklediği, öldürülmesini kimin planlayıp gerçekleştirdiği, ondan sonra başkentteki nüfuz haritasının yeniden nasıl çizileceği, Ganiva’nın bıraktığı boşluğu kimin dolduracağı, sahip olduğu karargahları, silahları, parayı ve geniş nüfuzu kimin kontrol edeceği konusunda pek çok soru gündeme geldi.

Hükümetin düzenlemesi

Kikli'nin öldürülmesinden bir gün sonra, hangi tarafların Trablus'un kontrolünü ele geçirmek için “silahlı darbe” olarak adlandırılabilecek eylemi planlayıp gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, şehirde güvenliğin yeniden sağlanması için bu operasyonların hükümet tarafından koordine edildiğini açıkça duyuran bir dizi açıklama ve kararname yayınladı.

Yine Dibeybe, Ganiva’yı ölümüyle sonuçlanan anlaşmazlık yaşanmadan önce karargahında bir toplantıya davet eden ve ölümünde baş şüpheli olan 444. Muharebe Tugayı Komutanı Mahmud Hamza ve Kikli'nin öldürüldüğü toplantıda hazır bulunduğu, daha sonra çıkan çatışmaya katıldığı söylenen Savunma Bakan Yardımcısı ve Misrata'nın (Dibeybe'nin memleketi) önde gelen isimlerinden Abdusselam Zubi ile resmi bir toplantı yaptı.

Bu toplantının ardından Birlik Hükümeti Başbakanı'nın Basın Bürosu, Başbakanın mevcut ve sonraki aşamalar için hazırladığı planı ayrıntılı olarak açıkladı. Açıklamada “ülkedeki tüm askeri kamp ve tesisler yalnızca Savunma Bakanlığı ve Libya Ordusu'na bağlı olmalıdır” ifadeleri kullanıldı. “Bu çerçevenin dışında hiçbir silahlı oluşumun meşruiyetinin olmadığı, kurumsal disiplinin hiç kimsenin muaf olmadığı bir kural olduğu” vurgulandı.

Dibeybe, “Paralel güvenlik örgütleri dönemi sona erdi ve Libya'da ordu ve polis gibi düzenli kurumlardan başkasına yer yok” diye belirtti. “Bu yolda elde edilen başarının, hâlâ güçlü bir irade ve sürekli kararlılık gerektirdiğinin bilincinde olmamıza rağmen, kendisi devlete olan güvenin yeniden tesis edilmesine katkı sağlayan gerçek bir başarıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Dibeybe ayrıca İçişleri Bakanı'na, “güvenlik otoritesinin meşru şemsiyesi altına döndüğünü yansıtması için devlet kurumları ile bölgelerin güvenliğinin yalnızca İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanması planını devreye sokması” talimatını verdi.

Bu açıklamalar, Dibeybe'ye yönelik yoğun bir eleştiri dalgasını tetikledi, çünkü Kikli de Savunma Bakanlığı'nın bir parçasıydı ve silahlı taburunun unsurları maaşlarını bu bakanlıktan alıyorlardı. Dahası işler tersine dönüp birçok anlaşmazlık aralarındaki ilişkiyi bozmadan önce, 2022 yılında eski Başbakan Fethi Başağa'nın güçleri ile yaşanan çatışmada Dibeybe'nin önemli bir müttefikiydi. Eleştirenler, Kikli'den sonra Trablus'u yönetmekle görevlendirilenlerin ondan daha iyi olmadıklarını ve yaşananların, milislerin Trablus'taki nüfuzunun geri dönüştürülmesi olduğunu düşünüyor.

Libya Ulusal Partiler Birliği Başkanı Esad Zahivi, Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin, Abdulgani Kikli'ye bağlı İstikrarı Destekleme Birimi’ni “düzensiz grup” olarak nitelendirdiği açıklamalarını ve kararlarını eleştirdi. Dibeybe'nin yakın zamanda aynı birime 132 milyon Libya dinarı (23,9 milyon dolar) aktardığını belirterek, “bir hükümet, düzensiz gördüğü bir gruba nasıl bu kadar para aktarabilir?” diye sordu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bazıları ise bu kararların, başkentte nüfuz için yarışanların sayısını azaltacağını ve devletin polis ve askeri birimlere katılmalarından sonra bu grupları kontrol edebileceğini düşünüyor.

“Caydırıcılık” ikilemi

Dibeybe'nin kararlarının ve başkent üzerinde kontrol sağlama isteğinin önünde engel teşkil edecek tek zorlu problem var; Abdurrauf Kara liderliğindeki büyük Özel Caydırıcı Güç. Abdurrauf Kara selefiliği benimseyen, sayı ve teçhizat bakımından Trablus'taki en büyük tugayı yöneten bir köktendinci. Bu tugay şu anda Mahmud Hamza komutasındaki 444. Muharebe Tugayı'na bağlı güçlerle birçok bölgede şiddetli çatışmalara girişmiş durumda ve İstikrarı Destekleme Birimi’ne göre dağıtılması büyük olasılıkla daha zor olacak. Dibeybe, uzun zamandır Savunma Bakanlığı'na bağlı olmasına rağmen, feshedilmesi yönünde resmi bir karar yayınlayarak 444. Muharebe Tugayı'nın Caydırıcı Gücün karargahının kontrolünü ele geçirme hamlesini destekledi.

Salı günü yayımlanan “İçişleri Bakanlığı Teşkilatında Değişiklik Yapılmasına ve Bazı Hükümlerin Belirlenmesine Dair” 2025/(232) sayılı Kararın 1. Maddesinde, Bakanlık bünyesinde “Organize Suçlarla Mücadele Genel İdaresi” adı altında bir idare kurulacağı ve “Özel Caydırıcı Gücün” yetkilerinin bu daireye devredileceği ifade edildi.

İkinci maddede ise “Özel Caydırıcı Gücün feshedileceği, yetkilerinin yeni oluşturulan idareye devredileceği, taşınır ve taşınmaz malları ile güvenlik ve idari personelinin İçişleri Bakanlığına devredileceği” hükme bağlandı.

Özel Caydırıcı Güç, kararı uygulamayacağını ve tanımayacağını açıkladı ki, bu da iki taraf arasında Trablus sokaklarında günlerce sürebilecek ikinci bir şiddetli çatışma dalgasının habercisi.

Trablus'taki bu kritik durum ve onu bekleyen ucu açık senaryolar karşısında, Libya Başkanlık Konseyi yaptığı açıklamada, Trablus'un tamamında silahlı çatışmaların derhal ve koşulsuz olarak durdurulması çağrısında bulundu. Ancak başkentteki güvenlik birimlerinin ve güvenlik koşullarının yeniden düzenlenmesi için kendisine tek başına yetki verilmesini talep etti. Ne var ki Başbakan Abdulhamid Dibeybe'nin bu talebi reddetmesi beklendiğinden, kanlı çatışmalar marjında Dibeybe ve Konsey arasında siyasi bir hesaplaşmanın kapısı aralanabilir.

Başkanlık Konseyi’nden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı; “Başkomutan sıfatı ile kendisine yüklenen ulusal ve siyasi sorumluluk temelinde ve başkent Trablus'ta son saatlerde sahada yaşanan tehlikeli gelişmeler gölgesinde Libya Başkanlık Konseyi, Trablus şehrindeki silahlı çatışmaların derhal ve koşulsuz olarak durdurulması, sivillerin yaşadığı bölgelerde silah kullanımından tamamen uzak durulması gerektiğini vurgulamaktadır.” Ardından şunları ekledi: “Başkanlık Konseyi, bu direktifi ihlal eden veya başkentte güvenlik ve istikrarı baltalamaya katkıda bulunan herkesi hukuken tamamen sorumlu tutacaktır. Tüm tarafları, diğer her şeyden önce yüksek ulusal çıkarları ön planda tutmaya çağırmaktadır.”

Açıklamada, “Başkanlık Konseyi, askeri ve güvenlik birimlerini birleştirme, hukuk devleti ve kurumlarını inşa etme çabalarını sürdürecektir” denildi.

Kırılgan durum

Trablus'ta yaşanan olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Milletvekili Abdulmunim el-Arafi, salı günü yaptığı açıklamada, Trablus'taki güvenlik durumunun şu anda kırılgan olduğunu ve yeni ittifakların oluştuğunu söyledi. “İstikrarı Destekleme Birimi komutanının öldürülmesi ve karargahının ele geçirilmesinden sonra, Dibeybe'nin geçmişte kullandığı dünkü müttefiklerini dışlamayı amaçladığına inanıyorum” ifadesini kullandı.

“Özellikle Kikli'nin siyaset ve güvenlik sahnesinin dışında bırakılmasının ardından Trablus'taki nüfuz haritasının Dibeybe lehine olacağını” tahmin ettiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Dibeybe, Savunma Bakanı da olduğu için paralel yapılar kurdu ve bu yapılara kendi amaçlarına hizmet edecek silahlar temin etti, şimdi de eski müttefiklerinden kurtulmaya çalışıyor.”

Arafi, “Dibeybe, iktidarın devredilmesi, devralınması veya hatta iktidardan çekilmesiyle ilgili herhangi bir tartışmada tek taraf olmak istiyor. Artık Libya sahnesinde önemli bir taraf ve muhatap haline geldi, ancak tüm bu hedeflere ulaşmak için önünde hâlâ uzun bir yol var. Zira diğer silahlı oluşumlar ellerindekileri Dibeybe ve ona bağlı silahlı gruplara kolay kolay teslim etmeyecektir” değerlendirmesinde bulundu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.