Masterchef Eda’nın bilinmeyen dramı

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)
TT

Masterchef Eda’nın bilinmeyen dramı

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)

Masterchef yarışmasıyla tanınan Eda Karabulut, 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde katıldığı panelde yaşadığı dramı anlattı. Babasının annesine şiddet uyguladığını anlatan Karabulut, “Annemi sindirmiş bir şekilde ezmiş ama bana yapamadı. 10 yaşında bir çocuktum, gece anneme şiddet uygularken kalkıp yatağımdan, ‘anneme vuramazsın baba’ deyip karşısında durdum, o günden sonra annem asla şiddete maruz kalmadı" dedi.
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla tüm Türkiye’de çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda Zeytinburnu Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi tarafından Kazlıçeşme Kültür Merkezi’nde 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Paneli düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü ünlü sunucu ve oyuncu Çiğdem Tunç üstlenirken Avukat Mustafa Turan, Masterchef yarışmasıyla tanınan Eda Karabulut, Semra Demirer, Sema Uysal Doğan, Recep Sancar, Mehmet Kaya panelde konuşmacı olarak yer aldı. Çok sayıda kadının dinlediği panelde şiddete uğrayan bir kadın yaşadıklarını paylaştı. Şiddet sonrası kadınların neler yapması gerektiği, hangi kurumlardan yardım alabileceği de panelde konuşuldu. Panelde konuşan Masterchef yarışmasıyla tanınan Eda Karabulut ise çocukken yaşadığı dramı anlattı. Karabulut, 10 yaşındayken babasının annesine uyguladığı şiddete tanık olduğunu ve babasının karşısına dikildiğini anlattı.
“Sadece kadına değil hayvana, hatta tabiata karşı da şiddete karşı durmalıyız”
Hiçbir canlıya uygulanan şiddetin kabul edilemeyeceğini dile getiren Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, “Son zamanlarda aslında hak etmediğimiz bir biçimde kadına şiddetle gündeme geldiğimizi düşünüyorum. 4 bakanlık bir deklarasyon hazırladı, her gün her türlü şiddet için hepimiz el birliği yapmalıyız. Bugün kadına şiddet için bir aradayız ama her türlü şiddet için sadece kadına değil hayvana, erkeğe, insan ve hatta tabiata karşı da şiddete karşı durmalıyız. Bu uluslararası günde sizlerle büyük bir memnuniyet duyuyorum” dedi.
“Çocuktum ‘anneme vuramazsın baba’ deyip onun karşısında durdum”
Küçük yaşta annesinin uğradığı şiddete tanık olduğunu anlatan Masterchef yarışmasıyla tanınan Eda Karabulut, “Hepinizin bildiği gibi bir yarışma programındaydım. Orada yarışmacı arkadaşlarım tarafından inanılmaz derece bir mobbinge uğradım. Bunu zaten birçok insan gördü, fark etti. Asla pes etmedim, mücadele ettim. Korkup onlara yanaşmaya çalışmadım. Annemden farkım şu; ben şiddete hiç maruz kalmadım. Annem kaldı, gerçekten çok seviyorum babamı, Allah ona uzun ömürler versin ama annemi sindirmiş, bir şekilde ezmiş ama bana yapamadı. 10 yaşında bir çocuktum, gece anneme şiddet uygularken kalkıp yatağımdan ‘anneme vuramazsın baba’ deyip onun karşısında durdum ve o günden sonra annem asla şiddete maruz kalmadı. Annemle babam şu an evliler ve çok şükür çok uzun zamandır devam ediyor” diye konuştu.
“Şiddete uğradığımız için de, söylerken de utanıyoruz”
Kadına şiddetin önüne geçilmesi ve kadınların şiddet karşısında korkmaması gerektiğini belirten ünlü sunucu ve oyuncu Çiğdem Tunç, “Nasıl çözeceğiz bunu hanımlar korkuyor, ben de utanırım, söyleyemem, şiddete uğradığımız için de utanıyoruz söylerken de utanıyoruz, aileden de yargıya gitmekten, emniyete de utanıyoruz. Bir de üstüne üstlük ümitsizlik duyuyoruz” ifadelerini kullandı.



Denisova insanlarından gelen bir gen, Homo sapiens'in Amerika'da yaşamasını sağlamış olabilir

Denisova insanlarının soyunun yaklaşık 50 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (Reuters)
Denisova insanlarının soyunun yaklaşık 50 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (Reuters)
TT

Denisova insanlarından gelen bir gen, Homo sapiens'in Amerika'da yaşamasını sağlamış olabilir

Denisova insanlarının soyunun yaklaşık 50 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (Reuters)
Denisova insanlarının soyunun yaklaşık 50 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (Reuters)

Denisova insanlarından gelen bir genin, modern insanların Amerika'ya ilk gittiği zaman kıtada hayatta kalmasını sağlamış olabileceği bulundu.

Modern insanların (Homo sapiens), en yakın akrabaları Neandertaller ve Denisova insanlarıyla çiftleştiği biliniyor. Bu etkileşimler sonucu aktarılan bazı genetik özellikler, sağladıkları avantaj nedeniyle binlerce yıl boyunca korunmayı başardı.

Daha önce yapılan araştırmalarda mukus üretimine rol oynayan MUC19 geninin, Denisova insanlarından gelen eski bir varyantının, Amerika yerlilerinde yaygın olduğu gösterilmişti. Ayrıca bu genin sağladığı evrimsel avantaj nedeniyle zaman içinde bu popülasyonlarda yaygınlaştığı tespit edilmişti.

Bulguları hakemli dergi Science'ta 21 Ağustos'ta yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, Denisova insanlarına özgü MUC19 varyantlarının Amerikan yerlilerine fayda sağlayıp sağlamadığını anlamak için modern Meksikalı, Perulu, Kolombiyalı ve Porto Rikolu bireylerin genetik verilerini karşılaştırdı.

1000 Genom Projesi adlı kapsamlı bir çalışmadan yararlanan araştırmacılar, Meksikalıların yüzde 33'le bu varyantın en sık görüldüğü popülasyon olduğunu saptadı. Peruluların yaklaşık yüzde 20'si, Kolombiyalılar ve Porto Rikoluların da sadece yüzde 1'i bu varyantı taşıyordu.

Araştırmacılar bunun, Meksikalıların genomlarında diğer popülasyonlara göre daha fazla Amerikan yerlisi DNA'sı olmasından kaynaklandığını düşünüyor.

Sözkonusu MUC19 varyantının, modern insanlara nereden geçtiğini araştırınca genin Denisova insanı bölümünün, Neandertallere özgü DNA arasında sıkışmış olduğunu gördüler. 

Bilim insanları genin muhtemelen Denisova insanlarıyla çiftleşen Neandertallere geçtiğini ve daha sonra Neandertallerin modern insanlarla çiftleşmesiyle varyantın aktarıldığını düşünüyor.

Ekip ilk kez Neandertaller aracılığıyla Homo sapiens'e geçen bir Denisova geni bulduklarını söylüyor.

Colorado Boulder Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Fernando Villanea, "Bu çok tuhaf" diyerek ekliyor:

Gördüğümüz bunun tek örneği mi, yoksa daha fazlası mı var? Hâlâ bunu anlamaya çalışıyoruz.

Araştırmada ayrıca modern insanların Kuzey Amerika'ya göç ettiğinde, genomlarının MUC19 bölgesinde tekrarlanan dizilerin önemli ölçüde genişlediği saptandı. Bu genişleme, değişen çevresel koşullarda genin kodladığı musin proteininin daha işlevsel hale gelmesiyle bağlantılı olabilir.

Araştırmacılar, bu değişimin mukusu daha yapışkan hale getirdiğini ve bunun da eski insanların hayatta kalma ve üreme başarısını artırmış olabileceğini düşünüyor.

Bu varyantın tam olarak hangi faydaları sağladığı bilinmese de Amerika'daki bazı zararlı mikroplara karşı koruma sağlaması veya bazı bağışıklık tepkilerini düzenlemesi muhtemel. 

Makalenin ortak yazarı Emilia Huerta-Sánchez "Belli ki bu genin sözkonusu popülasyonlara fayda sağlayan bir özelliği vardı, belki de hâlâ var ya da gelecekte de olacak" diyerek ekliyor: 

Bulguların, bu genin gerçekte ne işe yaradığına dair ek araştırmalara yol açmasını umuyoruz.

Independent Türkçe, Science Alert, Live Science, Science


Obeziteyle mücadelede devrim yaratacak yöntem denizden çıktı

Kahverengi su yosunu türü Saccharina japonica, iştahı bastıran ilaçlara gerek kalmadan kilo alımını engelleyebilir (Wikimedia Commons)
Kahverengi su yosunu türü Saccharina japonica, iştahı bastıran ilaçlara gerek kalmadan kilo alımını engelleyebilir (Wikimedia Commons)
TT

Obeziteyle mücadelede devrim yaratacak yöntem denizden çıktı

Kahverengi su yosunu türü Saccharina japonica, iştahı bastıran ilaçlara gerek kalmadan kilo alımını engelleyebilir (Wikimedia Commons)
Kahverengi su yosunu türü Saccharina japonica, iştahı bastıran ilaçlara gerek kalmadan kilo alımını engelleyebilir (Wikimedia Commons)

Bilim insanları obeziteyle mücadelede kahverengi su yosunlarından elde edilen bir maddenin devrim niteliğinde bir rol oynayabileceğini keşfetti.

Diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıkları gibi pek çok rahatsızlığa yol açabilen obezite, dünya çapında gittikçe artan bir sağlık sorunu. 

Uzmanlar yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra iştahı bastırma veya yağ yakma gibi müdahalelerle bu hastalıkla başa çıkma yollarını arıyor.

Çin'deki Zhejiang Teknoloji Üniversitesi'nden araştırmacılarsa yeni çalışmalarında, bağırsak florasını hedefleyerek kilo alımını engellemenin yolunu belirledi.

Bulguları Carbohydrate Polymers adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada, obezitenin önlenmesinde etki sağladığı bilinen fukoidan adlı bileşiğe odaklanıldı. 

Japonya ve Kore'de yenilen Saccharina japonica türündeki kahverengi su yosunlarında bulunan bu bileşik, moleküler ağırlığının yüksek ve çözünürlüğünün düşük olması nedeniyle yeterince etki yaratmıyordu.

Araştırmacılar bu sorunun üstesinden gelmek adına bileşiği kimyasal olarak parçalayarak daha düşük moleküler ağırlıklara sahip 4 ayrı bileşik elde etti. Bu sayede maddenin vücutta daha kolay parçalanıp emilmesi ve etkisinin artması amaçlandı.

Daha sonra bunları fareler üzerinde test etmek için hayvanları iki gruba ayırdılar. Kontrol grubundaki fareler düşük yağlı bir diyete sokulurken, diğerleri yüksek yağlı besinler tüketti. 

4 haftanın ardından ikinci gruptaki fareler de gruplara ayrıldı ve biri müdahale edilmeden aynı beslenme düzenini takip etti. Diğer grupların her birine de farklı moleküler ağırlıktaki 4 ayrı fukoidan bileşiği verildi.

Araştırmacılar 4 haftanın ardından farelerin kilo alımını, yağ birikimini, kan şekeri seviyelerini ve kolesterolünü ölçtü ve bağırsak florasını analiz etti.

Fukoidan verilen hayvanların, müdahale edilmeyenlere kıyasla daha az kilo aldığı tespit edildi. 

Ancak en güçlü etkiyi gösteren LMWF4 adlı fukoidan, kilo alımını ve yağ birikimini azaltmakla kalmadı, aynı zamanda kan şekeri ve kolesterol seviyelerini de iyileştirdi.

Ayrıca bağırsak bakterilerinin dengesinin de daha sağlıklı hale geldiği gözlemlendi: Metabolik sağlığın iyileşmesiyle bağlantılı mikroorganizmaların sayısı artarken, obeziteyle ilişkili olanların sayısı azaldı.

Bulgular LMWF4'ün, bağırsak ortamını yeniden programlayarak vücudu kilo alımına ve metabolik işlev bozukluğuna karşı daha dirençli hale getirdiğine işaret ediyor.

Çalışma fareler üzerinde yapıldığı için aynı sonuçların insanlarda da görülüp görülmeyeceğini söylemek henüz mümkün değil.

Ancak yeni yöntem, obeziteyle mücadelede doğrudan ilaç yerine vücutta yağlarla savaşan mikroorganizmaları teşvik ettiğinden büyük potansiyel taşıyor. 

Bilim insanları bileşiğin güvenilir ve tüketilen bir kaynaktan elde edilmesinin de önemli bir avantaj sağladığını belirtiyor.

Araştırmacılar makalede şu ifadeleri kullanıyor: 

Farklı fukoidanların yapısal özelliklerinin analizi ve bağırsak bakterilerindeki değişiklikler, bunların bağırsak mikrobiyotası üzerindeki etkisine ilişkin değerli bilgiler sağlayarak fukoidan bazlı tedavilerin daha da geliştirilmesi için bir temel sunuyor.

Independent Türkçe, New Atlas, Carbohydrate Polymers


Sıcaktan bıkan turistler rotayı Norveç'e çevirdi

Art Nouveau mimarisiyle dikkat çeken Alesund kruvaziyerlerin favori güzergahlarından (AP)
Art Nouveau mimarisiyle dikkat çeken Alesund kruvaziyerlerin favori güzergahlarından (AP)
TT

Sıcaktan bıkan turistler rotayı Norveç'e çevirdi

Art Nouveau mimarisiyle dikkat çeken Alesund kruvaziyerlerin favori güzergahlarından (AP)
Art Nouveau mimarisiyle dikkat çeken Alesund kruvaziyerlerin favori güzergahlarından (AP)

Özellikle Avrupa'nın güney kesimlerinde etkisini hissettiren iklim değişikliği, sıcak hava dalgalarını ve orman yangınlarını da beraberinde getirdi. 

New York Times (NYT), Norveç'in turizmde önemli bir cazibe merkezi haline geldiğini aktarıyor. 

İki çocuklarıyla İskandinav ülkesine giden Jay ve Kate Boyer çifti de Norveç'in keyfini çıkaranlardan. 

Los Angeles'ta yaşayan ailenin babası Jay Boyer, bir önceki tatillerinde Güney Avrupa'ya gittiklerini ancak sıcak hava ve kalabalıklar yüzünden pek de keyif alamadıklarını belirtip ekliyor:

Bu seyahate çıkmamızın ana sebebi, hava sıcaklıklarının düşük kalacak olmasıydı.

Diğer yandan Norveç'te termometrelerin 32 dereceyi göstermesi ve kruvaziyerlerin yoğunluğu, temmuz tatilindeki Boyer ailesini şaşırtmış.

Pek çok turist, rotasını Kuzey Avrupa'ya çevirmeye başladı. Pandemi sonrasında artan ilgiyle Nordik ülkeler, 2023'te tarihinin en yüksek turist sayısına ulaştı. 

Norveç de fiyortları ve diğer doğal güzellikleriyle turizmde yükselen bir değer oldu. 

NYT, Avrupalı tatilcilerin yüzde 28'inin artık daha serin yerlerde tatil yapmak istediğini belirten anket sonucunu aktarıyor. 

Amerikan gazetesi, İskandinav kültürü ve mutfağının yanı sıra Ukrayna savaşı sonrasında Rusya'ya uygulanan yaptırımların da İskandinavya'ya daha fazla kruvaziyerin uğramasını sağladığını belirtiyor. 

Bu durumdan faydalanmak isteyen Nordik ülkelerden Danimarka, 2030'da turizmden 31 milyar dolar kazanmayı hedefliyor. Norveç de 43 bin kişilik istihdam bekliyor. 

Ancak aşırı turizm tehlikesi de kapıda. Bu ülkeler doğal güzelliklerinin bozulmasını ve yerel halkın rahatsız olmasını engellemeye çalışıyor. 

56 bin kişinin yaşadığı Norveç kenti Alesund, tur otobüslerinin ziyaret noktalarını kısıtladı. 

Norveç otellerinde ya da kruvaziyerlerde kalacaklara yaz başında yüzde 3'lük bir turist vergisi de getirildi.

Meşhur Geiranger Fiyordu'na gidecek gemiler için sıfır karbon zorunluluğu getirilmesine yönelik çalışmalar hız kazandı. 

Independent Türkçe, New York Times, AP