'Quid Pro Quo' cümlesi Trump'ı koltuğundan edebilir

15 Kasım’da Kongre’de azil prosedürleri çerçevesinde düzenlenen oturum (AFP)
15 Kasım’da Kongre’de azil prosedürleri çerçevesinde düzenlenen oturum (AFP)
TT

'Quid Pro Quo' cümlesi Trump'ı koltuğundan edebilir

15 Kasım’da Kongre’de azil prosedürleri çerçevesinde düzenlenen oturum (AFP)
15 Kasım’da Kongre’de azil prosedürleri çerçevesinde düzenlenen oturum (AFP)

'Quid Pro Quo' yani 'bir şey için bir şey' ya da 'her şeyin karşılıklı olması.' Bu ifade, ABD Başkanı, Kongre üyeleri ve siyasi yorumcuların, geçen haftalarda yüzlerce defa tekrar ettiği Latince bir cümle. Bazıları, Başkan Donald Trump’ın görevden alınmasını desteklemek için bu ifadeye yönelirken, bazıları da bu ifadeyi tamamen siyasi bir manevra olarak görüyor. Peki yüzlerce yıl öncesine uzanan bu ifade ne anlama geliyor? Etrafındaki tartışma konusu ne?
Söz konusu Latince cümlenin bilinen ilk kullanımı 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Ancak o dönemde tamamen farklı bir anlamda kullanılıyordu. Oxford İngilizce sözlüğünde (Oxford English Dictionary), tıp alanında yaygın olduğu görülüyor. Aynı işlevi yerine getirmesi beklenen bir ilacın, başka bir ilaç yerine satışını ifade ediyor. Hasta, “Quo- bir şey” yerine “Quid- bir şey” alıyor.
ABD merkezli Wall Street Journal gazetesinde dilbilimci olan Ben Zimmer, NBR internet sitesine yaptığı açıklamada, 17. yüzyılda avukatların, bu ifadeyi, “başka bir şeye karşılık bir şeyi” belirtmek üzere daha geniş anlamda kullanıldığını ifade etti. Ancak Zimmer’e göre her zaman, taraflardan birinin kötü niyetini haber veren olumsuz bir manası da bulunuyor.
Bugün ise ABD’nin bazı vilayetlerinde bu ifade, anlaşmanın bir tarafının çıkarına olduğu iddia edilen adli şikayetlerde kullanılıyor. Hakim, gerçek bir “Quid Pro Quo” olup olmadığına karar vermek için anlaşmayı geçersiz kılabilir.
Bu ifade, hızlı bir şekilde belirli bir yasal alandan geniş bir siyasi alana geçiş yaptı.
ABD Başkanı Trump söz konusu olduğunda ifade, Temsilciler Meclisi’nde görevden alınıp Senato’da yargılanmasına yol açan çağrışımlar taşıyor olabilir. Demokratlar, Trump’ı, Ukrayna’yı ‘önde gelen rakiplerinden biri olan Joe Biden’ın oğlu hakkında soruşturma başlatmaya’ yöneltmek için pozisyonunu kullanmakla suçluyor. Olaydaki “Quid Pro Quo” ise; Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky’e askeri yardım sözü ve Beyaz Saray’a davet “Quid”, Joe Biden hakkında soruşturma açmak “Quo”.
Tartışma, Eylül ayında ABD yönetiminde bir yetkilinin “Trump’ın, yeni Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ile olan temasının içeriği hakkında” endişesini dile getirmesiyle başladı. 25 Eylül’de Beyaz Saray’da yayınlanan ve iki lider arasında teması özetleyen bir iddianame, Trump’ın Temmuz ayında Ukraynalı mevkidaşından, Demokrat aday ve eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın faaliyetleri hakkında soruşturma açılmasını istediğine dikkati çekti. Trump’ın bu talebi, Zelensky’nin ‘Rusya ile askeri bir çatışmada olan ülkesinin, savunma nedeniyle ABD’den “Javelin” türü anti-tank füze satın almaya hazır olduğu’ yönündeki çağrısı sonrasında geldi.

Demokratlar, bu metnin, Başkan’ın “Kiev’in Ukrayna’daki en büyük gaz şirketi Burisma’da yönetim kurulu üyesiyken Hunter Biden’ın şüpheli faaliyetlerini soruşturmak istemesi sonrasında”, “Quid pro Quo”’ya yöneldiğini kanıtlayabileceğini belirtiyor.
Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğa sahip olan Demokratlar, Başkan Trump’ın davranışını araştırmak üzere bazı uygulamalar ortaya koydu. İlk aşamada, Azil Prosedürleri Komitesi’ne kapalı bir rapor ve geçen hafta sona eren açık bir rapor düzenlediler.
Bu süre zarfında “Quid Pro Quo”, ABD siyasi tartışmalarında yer almadı. Demokratların çizgisindeki medya organları, Kongre’de ABD yönetiminin müttefiki Ukrayna’ya yönelik politikasını defalarca kınayan ifadeleri birçok defa yayınladı. Muhafazakar ve Trump yanlısı kanallar ise ABD Başkanını kınayan doğrudan ve somut delillerin bulunmadığıyla ilgileniyordu. Diğer bir odak ise, herhangi bir “Quid Pro Quo”’nun “Twitter üzerinden, Beyaz Saray dışındaki gazete açıklamalarında, Fox & Friends programında” tekrarlı şekilde kullanmadığı yönündeydi.
Demokratların, “gelecek ay azil için oylama yapılmasını haklı çıkarmak üzere” bu ifadeyi kullanıp kullanmayacağı, daha da önemlisi ABD kamuoyunu ve yaklaşan davanın hakimini “başkanlık pozisyonunun kötüye kullanıldığına” ikna edip edemeyecekleri ilerleyen günlerde belli olacak.



İsrail Savunma Bakanlığı Hamas'ın Sherry Bibas'ın cesedini teslim ettiğine dair haberleri araştırıyor

İsrailli rehine Sherry Bibas bebeğiyle birlikte (Arşiv - AP)
İsrailli rehine Sherry Bibas bebeğiyle birlikte (Arşiv - AP)
TT

İsrail Savunma Bakanlığı Hamas'ın Sherry Bibas'ın cesedini teslim ettiğine dair haberleri araştırıyor

İsrailli rehine Sherry Bibas bebeğiyle birlikte (Arşiv - AP)
İsrailli rehine Sherry Bibas bebeğiyle birlikte (Arşiv - AP)

İsrail ordusu bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, Filistinli hareket Hamas'ın rehine Sherry Bibas'a ait olduğu söylenen bir cesedi Kızılhaç'a teslim ettiği yönündeki haberleri araştırdığını duyurdu.

Jerusalem Post gazetesi Cuma günü İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde Kızıl Haç'ın İsrail'i, Sherry Bibas'ın naaşının teslim edilmesiyle ilgili olarak Hamas'tan bir telefon aldığı konusunda bilgilendirdiğini aktardı.

Gazete, İsrail'in şu anda Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'nın Bibas'ın naaşını Kızıl Haç'a teslim ettiğine dair bir haberi incelediğini belirtti.

Günün erken saatlerinde Haaretz gazetesi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hamas'ın İsrail'e tutuklu Sherry Bibas'ın cesedi yerine “Gazzeli bir kadının” cesedini teslim ettiğini ve bunu ateşkes anlaşmasının ihlali olarak gördüğünü söylediğini aktardı.

Cuma günü Hamas, İsrail'e teslim ettiği rehine Sherry Bibas'ın cesedinin yanlış teşhis edilmiş olabileceği ihtimalini araştıracağını açıkladı.

Hamas'ın, Gazze'deki savaşı durdurmak üzere geçen ay varılan ateşkes anlaşması uyarınca Perşembe günü Sherry Bibas ile oğulları Kfir ve Ariel'in cesetlerini ve dördüncü bir rehinenin cesedini teslim etmesi gerekiyordu.

Reuters'a göre Hamas dört ceset teslim etti ve İsrail iki çocuğun ve dördüncü rehine Oded Lifshitz'in kimliklerini doğruladı.

Ancak İsrailli uzmanlar dördüncü cesedin, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sırasında iki oğlu ve kocası Yarden ile birlikte kaçırılan Sherry'ye değil, kimliği belirlenemeyen bir kadına ait olduğunu söyledi.

Hamas “ istenmeyen hataların ‘ olabileceğini, özellikle de İsrail'in ’rehineleri öldüren” bombardımanının İsrailli rehinelerin cesetlerinin, binlercesi hala enkaz altında olan Filistinlilerle üst üste gelmesine yol açtığını söyledi.