Türkiye-Libya mutabakatlarına Tobruk hükümeti ve Mısır tepkili

Türkiye Cumhurbaşkanı, geçen çarşamba gecesi İstanbul’daki cumhurbaşkanlığı sarayında Fayiz es-Serrac ile bir araya geldi (AFP)
Türkiye Cumhurbaşkanı, geçen çarşamba gecesi İstanbul’daki cumhurbaşkanlığı sarayında Fayiz es-Serrac ile bir araya geldi (AFP)
TT

Türkiye-Libya mutabakatlarına Tobruk hükümeti ve Mısır tepkili

Türkiye Cumhurbaşkanı, geçen çarşamba gecesi İstanbul’daki cumhurbaşkanlığı sarayında Fayiz es-Serrac ile bir araya geldi (AFP)
Türkiye Cumhurbaşkanı, geçen çarşamba gecesi İstanbul’daki cumhurbaşkanlığı sarayında Fayiz es-Serrac ile bir araya geldi (AFP)

Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) karşısındaki yenilgisini telafi etmek amacıyla Türkiye ile askeri ve güvenlik anlaşması imzaladı. Mutabakatlara Libya'dan ilk tepki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) Hükümeti'nden gelirken uluslararası ilk eleştiri de Mısır'dan geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'daki Dolmabahçe Ofisi'nde UMH Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac ve beraberindeki heyetle çalışma yemeğinde bir araya geldi.
Görüşmede Türkiye ve Libya arasında “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması” ve “Deniz Yetkilerinin Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat"ı imzalandı.
Mutabakatlar kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Libya'da konuşlanabilecek.
Erdoğan, ülkesinin UMH'ye verdiği desteği yineledi ve Libya’nın içişlerine dış müdahale iddialarını kabul etmediğini vurguladı.
Güvenlik ve askeri yetkililerin de kendisine eşlik ettiği Fayiz es-Serrac, kendisine bağlı güçlerin “düşmanca faaliyetleri hezimete uğratabileceğini” söylerken, UMH güçlerinin devleti savunduğuna dikkati çekti.
Öte yandan UMH İçişleri Bakanı Fethi Baş Agha, 28 Kasım’da bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, imzalanan anlaşmaların, LUO güçleri karşısında kendi kuvvetlerini güçlendireceğini, hükümetine istikrar ve güvenliği sağlamada katkı sağlayacağını vurguladı.
Mutabakat ve Doğu Akdeniz ihtilafı
Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarının kullanımı hususundaki anlaşmazlığı daha da karmaşık hale getirecek deniz anlaşması hakkında ise ayrıntıya yer verilmedi.
Türkiye’nin yürüttüğü sondaj faaliyetleri, (Güney) Kıbrıs, Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin (AB) tepkisine yol açmıştı. Ancak UMH Dışişleri Bakanı Muhammed Seyyale, anlaşmanın, Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması için Türk tarafıyla yapılan uzun görüşmeler sonucunda imzalandığına dikkati çekti. Seyyale, anlaşmanın, 1981 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesi ışığında tarafların ekonomik bölgelerdeki meşru haklarının korunmasıyla ilgili olduğunu söyledi.
Tobruk Hükümeti: Mutabakatlar Osmanlı hayalinin parçası
Öte yandan Libya’nın doğusunu yöneten Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) Hükümeti, geçen çarşamba günü yayınladığı bildiride, Serrac’ın TSK ile ortak bir savunma anlaşması imzaladığına dikkati çekerken, bu durumun “LUO kuvvetlerinin terörizmi başkent Trablus’tan kazıma ve silahlı milisleri kovma çabalarını baltalamayı amaçladığını” vurguladı.
TM, yasalar ve Libya mahkemelerinin hükümleri uyarınca bu anlaşmaların bir hükmü olmadığını ve bu tür yasadışı anlaşmaları hiçbir şekilde kabul etmediklerini belirtti. Abdullah es-Sini başkanlığındaki TM Hükümeti, "Mutabakatların, yalnızca Erdoğan’ın arzularını gerçekleştirmeyi ve Libya’ya ayak basarak ikinci bir Osmanlı İmparatorluğu kurma hayalini gerçekleştirmesine yardım etmeyi amaçladığını" ileri sürdü.
Öte yandan TM Dış İlişkiler Komitesi de UMH'yi, Türkiye ile ittifak sağlayarak “ihanete kalkışmakla” suçladı. Komite, yayınladığı bildiride, “Türkiye, Libya’nın hava ve kara sahalarını kullanabilecek, bölgesel sulara izinsiz girebilecek ve Libya’da askeri üsler inşa edebilecek” ifadelerini kullandı. Anlaşmayı, gerçek bir tehdit olarak nitelendiren Komite, “Libya’nın güvenliği ve egemenliğini somut şekilde ihlal ediliyor. Anlaşma, yalnızca Libya ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit değil, aynı zamanda Arap ulusal güvenliği ve genel olarak Akdeniz’in barış ve güvenliği için de bir tehdit oluşturuyor” açıklamasında bulundu.
Diğer taraftan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ülkesinin Libya ile görüşmede bulunduğunu ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması hususunda uluslararası açıdan kabul görmüş UMH ile anlaşma imzaladığını açıkladı. Çavuşoğlu, Ankara’nın, Kıbrıs hariç Akdeniz’deki tüm deniz yetki alanları hususunda tüm devletlerle görüşme yapabileceğinin de altını çizdi.
Çavuşoğlu, 28 Kasım’da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani ile Ankara’da düzenlediği ortak basın toplantısında, eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013 yılında devrilmesi sonrasında ilişkileri bozulan Mısır’a atıfla, “Şu anda bazı ülkelerle bilinen sebeplerden dolayı şimdi yapılması mümkün gözükmese de ileride bunlar da mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.
Erdoğan: Libya'da siyasi süreci destekliyoruz
Çavuşoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de olsun Ege’de olsun her zaman uluslararası hukuktan kaynaklanan kendi haklarını koruyup, buraların zenginliklerinin de hakça paylaşılması taraftarı olduğunu söyleyerek, “Bu aynı zamanda Kıbrıs çevresindeki rezervler için de geçerli. Bizim kıta sahanlığımızın dışındaki alanlarda da Kıbrıs’ta Rum (Güney Kıbrıs) tarafı ile Türk (Kuzey Kıbrıs) tarafı arasında buradaki zenginliklerin hakça paylaşılmasının sağlanmasını her zaman savunuyoruz” dedi.
TSK Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı da ülkesine, kısa süre önce deniz yetki alanlarını sınırlandırmak için Libya ile bir anlaşma imzalama faaliyetlerini hızlandırma çağrısında bulunmuştu. Yaycı, Libya’daki mevcut koşulların, deniz sınırlarını belirlemek için daha önce bir anlaşma imzalamış olan Yunanistan, (Güney) Kıbrıs ve Mısır’a karşı kalkan görevi görecek bu tür bir anlaşmanın imzalanması için en uygun zemini teşkil ettiğine dikkati çekmişti. Erdoğan da ülkesinin Libya'nın içişlerine müdahale ettiği iddialarını yalanlayarak, Libya krizinin çözümünün askeri olmayacağını vurguladı. Türkiye Cumhurbaşkanı, BM temsilcisinin siyasi sürece geri dönme çabalarının da desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
Serrac ile görüşme sonrasında Erdoğan, Trablus’a yönelik saldırılar karşısında ülkesinin, UMH’ye verdiği desteği yineledi. Serrac ise, UMH’ye verdiği destek dolayısıyla Türkiye’ye teşekkürlerini dile getirdi.
İlk uluslararası tepki Mısır'dan
Türkiye ve Libya arasında imzalanan mutabakata karşı ilk tepki ise Mısır’dan geldi. Mısır, güvenlik işbirliğini ve deniz alanları hususundaki anlaşmaları kınarken, bu tür anlaşmaların yasal bir etkisinin olmadığına dikkat çekti.
Mısır Dışişleri Bakanlığı, yayınladığı bir bildiride, şu anda Libya’daki bölgelerde ciddi bir dengesizlik yaşandığını söyleyerek, “Başkanlık Konseyi Başkanının rolü, konsey çalışmalarının yürütülmesiyle sınırlıdır. Başka bir ülkeyle yasal merkezler kurma çabası Suheyrat Anlaşması’nın açık ihlalidir” dedi.
Mısır ayrıca, anlaşmanın, yasadışı olduğunu, dolayısıyla bağlayıcı olmadığını ve üçüncü tarafların çıkar ve haklarının etkilemediğini söyledi. Mısır, anlaşmanın, Akdeniz’in kıyı şeridindeki ülkelerin hakları üzerinde herhangi bir etkisi olmadığına da dikkat çekti. 



Batı Şeria'da olanlara benzer şekilde… İsrail özel kuvvetleri Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı

Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)
Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Batı Şeria'da olanlara benzer şekilde… İsrail özel kuvvetleri Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı

Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)
Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'daki İsrail ordusu mensupları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)

19 Mayıs'ta İsrail'in gizli gücü ya da özel kuvvetler olarak adlandırılan bir grup, Direniş Komiteleri'nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları'nın liderlerinden Ahmed Sarhan'a Han Yunus'ta hızlı bir operasyonla suikast düzenledi.

Bu, Batı Şeria'da Filistinli aktivistlere karşı yürütülen operasyonlara benzer görevler yürüten gizli bir gücün ilk ‘aleni’ operasyonuydu.

Ancak Gazze Şeridi daha önce de Batı Şeria'da olduğu gibi benzer güçlerin operasyonlarına ve ardından askeri takviyelere tanık olmuştu. Haziran 2024'te Nuseyrat'ta ve aynı yılın şubat ayında Refah'ta olmak üzere kaçırılanların kurtarılması için yapılan operasyonlarda da durum böyleydi.

Filistinliler cuma günü Cenin yakınlarındaki Raba köyünde topraklarına el konulmasına karşı düzenledikleri gösteride göz yaşartıcı gaza maruz kaldılar. (Reuters)Filistinliler cuma günü Cenin yakınlarındaki Raba köyünde topraklarına el konulmasına karşı düzenledikleri gösteride göz yaşartıcı gaza maruz kaldılar. (Reuters)

Nasır Selahaddin Tugayları komutanını hedef alan operasyonda, tespit edildikten sonra gücün geri çekilmesini sağlamak için helikopter ve insansız hava araçlarının (İHA) müdahalesi dışında askeri takviye yapılmadı.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, İsrail özel kuvvetlerinin son aylarda Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdığını ve belirli yerlerin tespit edilmesi, izlenmesi ve buralara kimlerin girip çıktığının takip edilmesinde rol oynadığını bildirdi.

Sızma, adam kaçırma ve cinayet

Dün öğleden hemen önce, askeri araçların konuşlandığı yerin birkaç yüz metre uzağında bulunan bir İsrail özel kuvveti, Refah'ın kuzeybatısında bulunan Kızıl Haç sahra hastanesi yakınlarına sızdı ve bir grup insana ateş açtı.

Daha sonra bu gücün Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams'ı kaçırdığı ve uluslararası ajanslar için hastanelerin çalışmaları hakkında bir belgesel çekmekte olan foto muhabiri Tamir ez-Zeanin'i öldürdüğü ortaya çıktı. Operasyonda, Sağlık Bakanlığı'nda el-Hams ile birlikte çalışan bir yönetici de yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams (Reuters)Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams (Reuters)

Operasyonu gerçekleştiren güç, el-Hams'ı kaçırdıktan sonra Refah'ın batısındaki el-Alem bölgesinde bulunan İsrail güçlerine doğru geri çekildi.

Bu gücün genellikle Arapça bilen İsrailli gizli ajanlardan mı oluştuğu yoksa son birkaç aydır Gazze Şeridi'nde adı sıkça anılan ve özellikle İsrail tarafından tamamen işgal edilmiş olan Refah bölgesinde aktif olan Yaser Ebu Şebab'a bağlı silahlı grupların üyeleri mi olduğu konusunda çelişkili haberler vardı.

Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'da bir caddede ilerleyen İsrail askeri araçları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)Batı Şeria'da Cenin yakınlarında bulunan Kabatiya'da bir caddede ilerleyen İsrail askeri araçları, 17 Temmuz 2025 (Reuters)

Şarku’l Avsat'a konuşan görgü tanıklarına göre operasyonu gerçekleştiren güç, Filistin plakalı sivil bir ciple seyahat ediyordu. Önce kimlikleri tespit edilmeden bir grup insana ateş açtılar ve daha sonra el-Hams olduğu tespit edilen kişiyi kaçırdılar.

‘Tehlikeli bir emsal’

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı Sahra Hastaneleri Müdürü Mervan el-Hams daha önce Ebu Yusuf en-Neccar Hastanesi'nden sorumluydu ve bir kere evi bombalanmıştı.

Sağlık Bakanlığı el-Hams'ın kaçırılmasını kınayarak olayı ‘Gazze Şeridi'ndeki hasta, aç ve acı çekenlerin sesinin doğrudan hedef alınması anlamına gelen tehlikeli bir emsal’ olarak nitelendirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Açlıktan ölen çocukların acısını, ilaçtan mahrum kalan yaralıların acısını ve hastane kapıları önündeki annelerin feryatlarını dünyaya duyuran en önde gelen insani ve tıbbi seslerden birini hedef alan bu korkakça eylem, gerçeği susturmak ve en kötü sağlık ve insani felaketi yaşayan tüm bir halkın acısını gizlemek için önceden planlanmış bir niyeti yansıtmaktadır.”

Saldırıyı ‘ifade özgürlüğü ve insani yardım çalışmalarının ciddi bir ihlali’ olarak değerlendiren Bakanlık, el-Hams'ın güvenliğinden İsrail’i tamamen sorumlu tutarak derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep etti.

Ramallah'ın doğusundaki Burka köyünde 15 Temmuz 2025 tarihinde yerleşimciler tarafından yakılan araçların arasında yürüyen bir Filistinli (AFP)Ramallah'ın doğusundaki Burka köyünde 15 Temmuz 2025 tarihinde yerleşimciler tarafından yakılan araçların arasında yürüyen bir Filistinli (AFP)

El-Hams'ın kaçırılmasının gerçek nedenleri bilinmiyor. Ancak sahadaki kaynaklar, bunun tıbbi ekipleri hedef alma ve hastane yöneticilerini kaçırıp tutuklama girişiminin bir parçası olabileceğini tahmin ediyor. Nitekim Şifa Hastanesi Müdürü Muhammed Ebu Selmiye ve Kemal Advan Hastanesi Müdürü Husam Ebu Safiye ile de benzeri yaşanmıştı. Amaç, 7 Ekim 2023 olaylarında yaralanmalarından sonra ya da sonrasında yakınlarında gerçekleşen İsrail bombardımanlarında yaralanıp Gazze’deki hastanelerde tedavi edilmiş olabilecek kaçırılmış İsraillilerin akıbetini öğrenmek olabilir.

Casusluk, izleme ve gözetleme

Bu olay, silahlı kişilerin Gazze şehrinin güneyindeki Tel el-Hava mahallesinde Heysem Şimali adlı bir Filistin vatandaşını susturucu takılı tabancalarla öldürmesinden yaklaşık on gün sonra meydana geldi.

Elektronik mühendisi olan Şimali'nin katilinin kimliği henüz doğrulanmadı. Bazı kaynaklar onun bir Hamas aktivisti olduğunu doğrularken, ölümünün koşulları şu anda araştırılıyor.

Geçtiğimiz haftalarda İsrail, Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nda aktif olan bazı mühendislere suikast düzenledi.

Batı Şeria'daki Ramallah sokaklarında dün Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla bir gösteri düzenlendi. (AFP)Batı Şeria'daki Ramallah sokaklarında dün Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla bir gösteri düzenlendi. (AFP)

İsrail, Mart 2024'te Şifa Tıp Kompleksi'ne saldırıp üst düzey bir Hamas yetkilisi olan İç Güvenlik Servisi Operasyon Direktörü Faik el-Mebhuh'u öldürdüğünde özel bir güç kullanmıştı.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, İsrail özel kuvvetlerinin muhbirler yardımıyla evleri ve binaları izleyerek buralara kimlerin girip çıktığını öğrenmeye çalıştığını söyledi.

Faaliyetlerini itiraf eden muhbirlerin yakalandığını ve sorgulandıktan sonra haklarında ‘saha’ tedbirleri alındığını da ifade ettiler.

Kaynaklar, bu güçlerin aktivistlerin, vatandaşların ve hastaneler dahil bazı yerlerin hareketlerini gözetlemek ve izlemek için kameralar ve dinleme cihazları yerleştirdiğini ve bu cihazların çoğunun yakın zamanda ortaya çıkarıldığını bildirdi.

Kaynaklar, Kassam Tugayları'nın güvenlik ve istihbarat birimlerinin özel kuvvetlerin Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yakından takip ettiğini ve grup aktivistlerine bu kuvvetlerden gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı uyanık ve tetikte olmaları, hafif silahlar ve el bombaları taşımaları yönünde sıkı talimatlar verildiğini belirtti.