İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Adil Öksüz'ün nerede olduğunu biliyoruz

(İHA)
(İHA)
TT

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Adil Öksüz'ün nerede olduğunu biliyoruz

(İHA)
(İHA)

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 15 Temmuz darbe girişiminin kilit isimlerinden firari Adil Öksüz’ün yerini bildiklerini açıkladı.
Bir televizyon kanalına açıklamalarda bulunan Soylu şu ifadeleri kullandı;
"Adil Öksüz'ün nerede olduğunu biliyoruz. Ama bizde kalsın. Nasıl PKK'ya, DHKP-C'ye biz izleme yapıyorsak aynısını FETÖ'ye de yapıyoruz. Ankesör ve büfe soruşturmalarında yüzde 40 etkin pişmanlık oldu."
Darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında Akıncı Üssü'nde gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan firari Adil Öksüz, yaklaşık 3 yıldır her yerde aranıyor.

 



İran’a yönelik saldırılar Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ olduğunu gösterdi

Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
TT

İran’a yönelik saldırılar Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ olduğunu gösterdi

Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)

ABD'nin İran'daki nükleer tesislere yönelik saldırıları Avrupa'nın Tahran ile müzakerelerde arabulucu rolü oynama umutlarını kırdı. Söz konusu saldırılar, Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ ya da ‘muadilleri’ olmaktan öteye geçemediklerini gösterdi.

Almanya, İngiltere, Fransa dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği (AB) Dış Politika Şefi, geçtiğimiz günlerde İranlı yetkililerle yoğun görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelerden biri de geçtiğimiz cuma günü Cenevre'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile yapıldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz cumartesi günü İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Fransa'nın ‘savaştan çıkmak ve daha büyük tehlikelerden kaçınmak’ amacıyla İran'ın nükleer dosyasına ilişkin müzakerelere ‘hız kazandırmak amacıyla’ Avrupalı müttefikleriyle birlikte çalışacağını vurguladı.

Birkaç saat sonra ABD, İran'ın nükleer programının merkezinde yer alan üç nükleer tesise bir gecede saldırı düzenleyerek diplomatik yolları şimdilik kapattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Düşünce kuruluşu Atlantik Ortadoğu Forumu (AMEF) kurucularından David Khalifa, yaptığı değerlendirmede, "İranlılar Avrupalıları zaman kazanmak için kullandı, bu çok açık, çünkü son müzakereler Avrupalıların kendilerinin de itiraf ettiği üzere başarısızlıkla sonuçlandı" dedi.

‘Avrupalıların üstleneceği rolün çok sınırlı olacağını’ söyleyen Khalifa, ‘ABD'nin tutumunun bir yansımasının ötesine geçemeyeceklerini düşünüyor.

Sorbonne Üniversitesi İran Araştırmaları Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı olan Clément Therme, ‘önemli hiçbir değişikliğin olmadığını’ söyledi. Therme, 2008 yılından bu yana Avrupa'da eski Almanya Başbakanı Angela Merkel ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'den oluşan Alman-Fransız ikilisine verilen isim olan ‘Mercosi’ döneminden bu yana Avrupa'nın İran’ın nükleer programı meselesinde kenara itildiği’ yorumunda bulundu.

Therme, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Avrupalıların ABD'nin küçük ortağı rolünü oynadığı bir sürecin içindeyiz. Avrupalılar, ekonomik egemenliğe sahip olmadıkları ve ekonomik yaptırımlar açısından ABD yasalarını ABD sınırları dışında uyguladıkları için çok basit bir nedenden ötürü oyunun dışında kaldılar.”

Therme, Fransa da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin oynadığı iddia edilen rolün esasen ‘kendini yücelten bir diplomasi’ olduğunu sözlerine ekledi.

Gerçek şu ki Avrupalılar İran'ın nükleer programına ilişkin diplomatik süreci yaklaşık 20 yıl önce başlattılar ve bu sürecin ön saflarında yer aldılar. Ancak, Avrupalı diplomatların da itiraf ettiği üzere ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında tek taraflı olarak çekildiği İran'la 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmada öngörülen ‘tetik mekanizmasını (snapback)’ harekete geçirme olasılığı ellerinde kalan tek kart. Bu mekanizma, İran’a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına olanak tanıyarak Avrupalılara bu ülke üzerinde baskı kurmaları için bir araç sağlıyor.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün, İran'a ‘müzakere masasına dönme’ çağrısında bulunurken Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamaya göre Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘diplomatik görüşmelere yeniden başlamasını’ istedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot de daha önce konuya ilişkin tek sürdürülebilir çözümün ‘müzakere edilmiş bir çözüm’ olduğunu söylemişti. Barrot bir Facebook paylaşımında Fransa'nın ‘ortaklarıyla birlikte bu çözüme katkıda bulunmaya hazır olduğunu’ ifade etti.

David Khalifa, tetik mekanizmasının yanı sıra müzakerelerin yeniden başlaması halinde Avrupalıların yeni ABD saldırıları tehdidinde bulunabileceğini, çünkü ABD’nin müdahalesinin ‘tarihi bir tabuyu yıktığını ve (Başkan George) Bush Jr'dan Joe Biden'a, Barack Obama'dan Donald Trump'a kadar tüm ABD yönetimlerinin tehdit olarak dile getirdiği askeri seçeneği somutlaştırdığını’ söyledi. Khalifa, ‘ABD sopasının’ artık ‘bir psikolojik savaş taktiği olmadığının’ altını çizdi.

Diplomatik bir kaynak, Fransız diplomatların daha önce Tahran'ı İsrail'in İran'a yönelik bir askeri saldırısının inandırıcılığı konusunda uyardıkları gibi, hafta başında da ABD'nin müdahalesinin göz ardı edilemeyeceğine dair işaretlerin artması üzerine aynı uyarıyı yaptıklarını söyledi.

Avrupalılar ABD’nin yeni saldırılar başlatma ihtimalini İran rejimi karşısındaki konumlarını iyileştirmek ve ABD'nin taleplerine yaklaşırken kendi taleplerini kabul etmeye zorlamak için kullanabilecekler.

Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü, 2015 tarihli nükleer anlaşma uranyumun yüzde 3,67 oranında zenginleştirilmesine izin verdiği için Washington'ın temel taleplerinden biri olan ‘sıfır zenginleştirme yolunda adımların atılacağı nükleer program başta olmak üzere önemli konularda’ müzakerelere geri dönülebileceğini gündeme getirdi.