Uygur kadınlara Çinlilerle aynı yatakta uyuma işkencesi

(Getty)
(Getty)
TT

Uygur kadınlara Çinlilerle aynı yatakta uyuma işkencesi

(Getty)
(Getty)

Chris Benz
Eşleri tutuklama kamplarında tutulan kadınların, evlerinde onları takip için görevli hükümet personelleriyle birlikte yatmaya zorlandıkları açıklandı.
Çin Komünist Partisi’nden kaynakların Radio Free Asia’ya (RFA) aktardığına göre Çinli görevliler, düzenli şekilde Uygur azınlığı üyeleriyle birlikte uyuyor.
Bu takip eylemi, Çin’in batısındaki Sincan özerk bölgesinde Müslümanlara yönelik yapılan sistematik zulmün bir parçası olarak ortaya koyuluyor. İnsan hakları aktivistleri ve kuruluşları, çoğu erkek olan 1 milyondan fazla Uygurun, yerleri bilinmeyen kamplarda farklı gerekçelerle keyfi şekilde gözaltında tutulduğunu belirtti.
Söz konusu kişilerin, her geçen gün daha sert güvenlik uygulamalarına maruz kaldığını söyleyen insan hakları uzmanları, kontrol noktalarında arama, kimlik kartlarıyla arama ve yüz tanıma sistemi gibi önlemlerin de bu güvenlik uygulamaları kapsamında olduğunu belirtti. 
Geçen yılın başından bu yana Sincan bölgesindeki Uygur ailelerden, hükümet yetkililerini evlerine davet etmeleri, onlara yaşam koşulları ve görüşleri hakkında bilgi vermeleri isteniyor. Aynı şekilde Çin, çoğunluğu ülkenin en büyüğü sayılan Han etnik grubuna mensup bireylerden oluşan aynı bölgeye bir milyondan fazla casus yerleştirdi. Bu casuslar, “birlikte çalışmak ve aile olmak” olarak da bilinen bir program çerçevesinde her iki ayda bir Uygurların evlerinde kalmakla görevlendirildi.
Çin Komünist Partisi’nden (ÇKP) bir yetkilinin RFA’ya belirttiğine göre, hükümetin takip amacıyla ailelerin “akrabaları” olarak niteledikleri görevliler, ziyaretleri sırasında çalışıyor, ‘ev sahiplerinin’ evlerinde yemek yiyip sık sık aynı yatakta yatıyorlar. Yingisar bölgesinde 70 ila 80 aileyi denetleyen ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, gece gündüz ‘belirlenmiş’ bu akrabalarıyla birlikte kaldığını ifade etti. Yetkili, “Bir veya iki kişinin aynı yatakta uyuması normal. Hava soğuksa, üç kişi birlikte yatabilir” dedi.
Yetkili, casusları, ideolojileriyle Uygur ailelere yardım etmeye ve onlara yeni fikirler benimsetmeye çalıştığını, ailelerle birlikte yaşam hakkında konuştuklarını söylerken, “Birlikte geçirdikleri süre boyunca iki taraf arasında iyi duygular gelişir” dedi. Herhangi bir casusun, birlikte kaldığı bir kişiyi sömürmeye çalıştığına veya ona cinsel tacizde bulunduğuna ilişkin, şu ana kadar herhangi bir şey duymadığına dikkati çeken yetkili, “Kadınların, erkek akrabalarıyla birlikte aynı alanda bulunması normal bir hale geldi” şeklinde konuştu.
Hükümet, söz konusu programı ‘gönüllü’ olarak nitelendiriyor. Çinli Müslümanlar da herhangi bir hükümet girişimini reddetmelerinin, kendilerini potansiyel radikalizm yanlıları olarak damgalayabileceğini oldukça iyi biliyor. Sosyal medya aracılığıyla da düğünlere, cenazelere veya diğer etkinliklere katılan yeni ‘akrabaların’ görüntüleri paylaşılıyor.
Yingisar bölgesindeki Mahalle Komitesi Başkanı, RFA’ya yaptığı açıklamada, personellerin evlerde kaldıkları süre boyunca düzenli olarak Uygur kadınlarla yan yana uyuduklarını belirtti. Yetkili, personellerin geceleri ev sahiplerinden 1 metre uzakta durmasının kabul edilebilir olduğunu ve bu uygulamadan kimsenin şüphe duymadığını vurguladı.
Öte yandan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uygur ailelerinin ziyaretleri reddetme seçeneğinin bulunmadığını açıklarken, yalnızca birincil hakları ihlal etmekle kalmayıp, bölgede nefreti de körükleyen bu uygulamanın, son derece ‘insafsız’ bir uygulama olduğuna da dikkati çekti. Çin’in bölgedeki faaliyetleri hususunda örgütte çalışan bir uzman olan Maya Wang, “Sincan’daki Müslüman aileler, kelimenin tam anlamıyla, evlerinde kendilerini takip eden devlet casuslarının gözetiminde yemek yiyorlar ve uyuyorlar” dedi.
Dünya Uygur Kongresi sözcüsü Peter Irwin de Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, programın Çin’in Müslümanlara yönelik uyguladığı baskı çerçevesinde son derece sapkın bir adım olduğunu belirtti. Irwin, “Temsil ettikleri şey, özel hayat ile kamusal hayat arasındaki çizginin tamamen yok edilmesi. Çinli erkek veya polislerin, Uygurların evlerinde bulunması yeni bir eylem değil. Bu durum, insanları en yakın şekilde kontrol altında tutma amacıyla ilgilidir” ifadelerini kullandı.
Peter Irwin, “Program, insanların kendilerini özgürce ifade edememesini sağlayarak Uygurların kimliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyor” dedi. Yetkili kişilerin, resmi olarak belirli takip ziyaretleri sırasında Uygurlu ailelerin yataklarında uyuduklarının bilindiğine dikkati çeken Irwin, “Bu, geçmişte de oldu. Bu tür olayların raporları var” dedi.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Dünya Uygur Kongresi sözcüsü, “Başka bir ülkede veya dünyanın başka bir yerinde bu durum yaşansaydı, bunu delilik olarak düşünürdük. Fakat Çin’de, son iki veya üç yılda neler yaptıklarını düşündüğümüzde, durum tanıdık geliyor. Elbette insanlar takip ediliyor. İnsanların başkalarıyla birlikte bir yatakta uyudukları bir politikaya sahipler. Bu, daha önce hiç tanık olmadığımız çok sapkın bir adım” dedi.
Öte yandan Çin, ev ziyaretlerinin “etnik uyumu” hedeflediğini savunarak, personellerin ailelere Çince ve Komünist Parti’nin marşlarını öğretmekle, grup etkinliklerine katılmakla ve ev işlerine yardım etmekle sorumlu olduğunu iddia etti.
Çin hükümeti, Sincan’daki bu sert uygulamalarını, 2014 yılında radikal saldırıları sonrasında başlattığı “teröre karlı savaş” olarak nitelendiriyor. Başlangıçta tutuklama kamplarının varlığını kabul etmeyen hükümet, daha sonra bu kampları gönüllü “mesleki eğitim merkezleri" olarak nitelendirdi.
Bunun yanı sıra eski tutuklular, bu kamplardaki arkadaşlarının işkencelere, deneylere ve tecavüzlere maruz kaldığını iddia etti. Geçen hafta İngiltere, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 22 ülkeyle birlikte Pekin’in Müslümanlara karşı zulmünü kınayarak, Çin’e ‘insan haklarına ve vatandaşlarının inanç özgürlüğüne saygı duyma’ çağrısında bulundu.



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times