BM'nin Taksim Planı'ndan Filistinlilere ne kaldı?

Yahudiler Filistin devletine göç ediyor (AFP)
Yahudiler Filistin devletine göç ediyor (AFP)
TT

BM'nin Taksim Planı'ndan Filistinlilere ne kaldı?

Yahudiler Filistin devletine göç ediyor (AFP)
Yahudiler Filistin devletine göç ediyor (AFP)

Ahmed Abdulhakim
Birleşmiş Milletler'in 1947 Taksim Planı olarak bilinen 29 Kasım 1947 tarihli 181 sayılı kararına istinaden, tarihi Filistin topraklarının bölünmesinden 72 yıl geçtikten sonra Filistinliler, kendilerine kalan devletin izlerini haritalarda arıyor.
1947 Taksim Planı’nın 72. Yıldönümünde Filistinlilerin yakın vadede bir devlet kurulması yönündeki umutları tükenmiş görünüyor.
İsrail; son yıllarda artış gösteren yasadışı yerleşim politikaları sonucu, resmi istatistiklere göre, BM’nin kararında tanımlandığı şekilde tarihi Filistin topraklarının yaklaşık % 85’ini kendi bünyesine katmış durumda.
Taksim Planı ne içeriyordu?
İngiliz Mandası'nın sona ermesinden sonra Arap-İsrail ihtilafının 1940’larda derinleşmesi üzerine Birleşmiş Milletler müdahalede bulunarak tarihi Filistin topraklarını üçe bölen bir karar aldı. BM’nin 181 sayılı kararı uyarınca biri Filistin devleti için, diğeri Yahudi devleti için ve üçüncüsü uluslararası vesayet altında olmak üzere Filistin’in bölünmesi, 29 Kasım 1947 yılında BM Genel Kurulu’nda oylandı. Üç dakika süren oylama sonucu, 33 kabul, 13 ret ve 10 çekimser oyla BM 181 Sayılı Genel Kurul Kararı olarak kabul edildi.
Arap ve Filistinli tarihçiler bu kararı, "BM'nin Filistin topraklarına attığı bir bomba’’ olarak addederek "haksız bir fikir" olarak telakki ettiler.
Taksim Planı'na göre; Filistin topraklarında 11.000 kilometrekarelik bir Arap devletinin kurulması öngörülüyordu. Bu devlet; Batı Celil, Akka, Asdod kentinden Refah kentine uzanan sahil şeridi, Batı Şeria ve Mısır sınırında bulunan sahra bölgesini içeriyordu.
Yahudiler için ise 15 bin kilometrekarelik bir devletin kurulması planlanıyordu. Bu devletin sınırları ise, Hayfa sahilinden Tel Aviv’e, Doğu Celil, Negev, Eilat Taberiye gölünü içine alıyordu.
Kudüs Beytüllahim ve civarındaki beldelerin de uluslararası vesayet altında kalması hedefleniyordu.
Bu bölüştürmeye göre Filistin’in tarihi topraklarının % 56,5’i nüfusun % 33’ünü oluşturan Yahudilere, % 43,5’i ise nüfusun % 67’sini oluşturan Araplara verildi.
Bu karar hem resmi hem de Arap halkları nezdinde kabul görmedi ve ‘Filistini Kurtarma’ hedefiyle hazırlıklar yapılarak, Arapların ‘Filistin’i Kurtarma Savaşı’ olarak adlandırdıkları, hayal kırıklığıyla sonuçlanan meşhur 1948 savaşına yol açtı.
Geride Filistinlilere ne kaldı?
Bölünme kararından yetmiş küsur yıl geçmesinin ardından gözlemciler, İsrailin; özellikle son yıllarda artış gösteren yasadışı yerleşim politikaları sonucu, resmi istatistiklere göre, BM’nin kararında tanımlandığı şekilde tarihi Filistin topraklarının, içinde Doğu Kudüs de olmak üzere Batı Şeria’nın %51’ini işgal ederek, yaklaşık % 85’ini kendi bünyesine kattığını tespit etti. Filistinlilere ise bu kararın aksine sadece %15’lik bir bölüm kalmış durumda.
Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Müzakere İşleri Daire Başkanlığına göre, İsrail'in yasadışı yerleşim yerleri 20019’un sonu itibariyle Batı Şeria'da 278, işgal altındaki Kudüs'te de 15, Batı Şeria’da 25, Kudüs’te de 1 olmak üzere 26 yasadışı sanayi bölgesi kurulmuş durumda.
Tarihsel olarak, İsrail’in Filistin topraklarını kontrolü 1948 savaşından bu yana, askeri olarak yerli Arapları katliamlardan geçirerek, onları göçe zorladı ve Filistin topraklarının 4’te 3’ünü işgal etti.
Ürdün Batı Şeria’ya, Mısır ise Gazze’deki yönetimi yeni bir işgale kadar yönetmek üzere devraldı.
5 Haziran 1967'de çıkan savaş sonrası İsrail, Doğu Kudüs’ü, Batı Şeria’yı, Sina Yarımadası ile Gazze Şeridini ve Suriye’nin Golan Tepelerini işgal etti.
BM 1967'de, 242 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile İsrail'i işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağırdı ancak Tel Aviv ilgili kararı günümüze kadar kabul etmeye yanaşmadı.
Filistin devletinin kurulması için fırsatlar?
Amerika Birleşik Devletlerinin desteği ile İsrail yeni yerleşim yerleri kurarak işgalini genişletiyor.
Buna en son örnek, BM kararlarına muhalif olarak, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun "yerleşim yerlerinin uluslararası hukuka aykırı olmadığı" yönündeki açıklamasıydı. Bu açıklama bir kez daha Filistinlilerin yakın gelecekte bağımsız bir devlete kavuşma umutlarını kırdı. 
Yahudiler, Yahudilik ve Siyonizm kitabının yazarı Mısırlı tarihçi ve düşünür Abdulvehhab Mesiri, İsrail’in bir işgalci devlet olarak bağımsız Filistin devletinin kurulmasına asla razı olmayacağını savunarak, ‘’Araplar BM’nin ilk taksim kararını kabul etselerdi bile İsrail bir bahaneyle savaş açarak Arapların topraklarına Siyonist hedefleri doğrultusunda el koyacaktı. Bu duruma tek alternatif Güney Afrika’da olduğu gibi çok dinli çok kimlikli bir modern devletin kurulmasıdır." diye konuştu.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Filistinli tarihçi Selim el-Mubeyyid de ‘’Taksim Planı, İngiltere ve ABD tarafından Arapların topraklarının çalınmasına yol açan bir bombaydı, pimi BM tarafından çekilerek Filistinlilerin felaketlerinin başlangıcını oluşturdu" dedi.
Filistinlilerin 1967 sınırları dâhilinde bir çözüm istemek zorunda kaldıklarını belirten Mubeyyid,  “Bu talep halkımızın doğal ve meşru bir hakkıdır. ABD ve İsrail arasındaki aşırı yakınlaşma Filistin davasının içinden geçtiği süreci daha da zorlu kılıyor’’ yorumunda bulundu.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, Filistin Halkı ile Uluslararası Dayanışma Gününün çalkantılı, sıkıntılı ve üzücü bir dönemde kutlandığını söyledi.
Guterres, 29 Kasım Filistin Halkı ile Uluslararası Dayanışma Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında “Filistinlilerin, bağımsızlık ve  haysiyetli bir yaşam mücadeleleri, Filistin topraklarının işgalinin devamı; bitmeyen şiddet ve tahrik; yeni yerleşim yeri inşaatlarının devamı ve genişlemesi; barış süreci hakkındaki derin belirsizlik ve başta Gazze’de olmak üzere kötüleşen insani ve ekonomik koşullar nedeniyle birçok sorunla karşı karşıya kalıyor” dedi.



BM uyardı: Gazze Şeridi beka tehdidiyle karşı karşıya

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)
TT

BM uyardı: Gazze Şeridi beka tehdidiyle karşı karşıya

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bugün yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşın bölgenin ekonomisini mahvettiğini ve Filistin topraklarının ‘bekasını’ tehdit ettiğini belirterek, uluslararası ‘acil’ müdahale çağrısında bulundu.

BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından yayınlanan yeni bir raporda, Gazze'nin yeniden inşasının maliyetinin 70 milyar doları aşacağı ve onlarca yıl sürebileceğini belirtildi. Raporda, savaş ve ablukanın ‘Filistin ekonomisinde eşi benzeri görülmemiş bir çöküşe’ neden olduğu uyarısında bulunuldu.

Askeri operasyonların hayatta kalmanın her temel unsurunu önemli ölçüde zayıflattığı ifade edilen raporda, “Gazze Şeridi, gıdadan barınmaya ve sağlık hizmetlerine kadar insan eliyle yaratılmış bir uçuruma itildi” denildi.

Sistematik bir şekilde devam eden yıkımın, Gazze'nin kendini yaşayabilir bir alan ve toplum olarak yeniden inşa etme yeteneğini zedelediği belirtilen raporda, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların İsrail'in güneyine düzenlediği saldırıda çoğu sivil olmak üzere bin 221 kişi ölürken İsrail, Gazze Şeridi’ne  iki yıl süren yıkıcı bir savaş başlattı.

cdvfgthy
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’na geri dönen yerinden edilmiş Filistinlilerin görüldüğü havadan çekilmiş bir fotoğraf (AFP)

BM’nin güvenilir kabul ettiği Gazze Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre İsrail, Hamas'ın saldırısına misilleme olarak Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava ve kara saldırılarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 69 bin 756 Filistinliyi öldürdü.

Savaş, Gazze Şeridi'nde büyük yıkıma ve BM’nin bazı bölgelerde kıtlık ilan etmesine neden olan bir insani krize yol açtı.

UNCTAD raporuna göre Gazze Şeridi'ndeki yıkımın boyutu, ard arda ekonomik, insani, çevresel ve sosyal krizleri tetikleyerek, bölgenin gelişme düzeyindeki düşüşü tam bir yıkıma dönüştürdü.

Raporda, çift haneli büyüme ve önemli dış yardım desteğine rağmen, Gazze'nin 7 Ekim 2023 öncesi refah düzeyine geri dönmesinin onlarca yıl sürebileceği vurgulandı.

UNCTAD, koordineli uluslararası yardım, havale işlemlerinin yeniden başlatılması ve ticaret, hareket ve yatırım kısıtlamalarını hafifletmeye yönelik önlemleri bir araya getiren kapsamlı bir kurtarma planı çağrısında bulundu.

Gazze halkı ‘ciddi ve çok boyutlu bir yoksullukla’ karşı karşıya kalırken, UNCTAD, Gazze'deki her bireye yenilenebilir ve koşulsuz aylık nakit transferi sağlayan kapsamlı bir acil temel gelir programının başlatılmasını istedi.

Raporda, Gazze ekonomisinin 2023-2024 döneminde yüzde 87 oranında küçüldüğü ve kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) 161 dolar gibi cüzi bir rakama gerilediği, bu rakamın da küresel olarak en düşük oranlardan biri olduğu belirtildi.

Öte yandan Batı Şeria'da durum o kadar vahim olmasa da raporda ‘şiddet, Yahudi yerleşim birimlerinin inşasındaki hız ve işçi hareketliliğine getirilen kısıtlamaların’ buranın ekonomisini vurduğu ve UNCTAD'ın verileri kaydetmeye başladığı 1972 yılından bu yana en kötü ekonomik gerilemeye yol açtığı ifade edildi.


Gazze Şeridi'nin güneyinde çadırlar sular altında kaldı: İnsani kriz derinleşiyor

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin güneyinde çadırlar sular altında kaldı: İnsani kriz derinleşiyor

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)

Gazze Şeridi’nin güneyinde yer alan Han Yunus kentinin Mevasi bölgesinde, bugün (Salı) sabah saatlerinde etkili olan yoğun yağışlar sonucu çok sayıda sığınmacı çadırı sular altında kaldı.

d
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş kişiler için kurulan geçici kampta, Filistinli çocuklar yağmurdan korunmaya çalışıyor (AFP)

Filistin Haber Ajansı WAFA bölgede çok sayıda çadırın yağmur suları nedeniyle zarar gördüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini bildirdi. Kurtarma ekipleri su baskınından etkilenen çadır alanlarına müdahalelerini çeşitli noktalarda sürdürüyor.

csdfrg
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta, yağmur sonrası eşyalarını düzenleyen Filistinli bir aile (AFP)

Gazze Şeridi genelinde şiddetli sağanak yağış ve fırtınalarla birlikte sığınmacı kamplarında ek olumsuzluklara yol açmaktadır.

Öte yandan, 15 Kasım’da meydana gelen yağışlar sırasında da binlerce çadırın su baskını nedeniyle zarar görmüştü.

sd
Filistinliler, sular altında kalan sokaklardan, eşek arabalarıyla geçiyor (DPA)

 


Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
TT

Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini güçlendirmenin yollarını görüştü.

Libya İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, başkent Trablus'ta düzenlenen ve çok sayıda güvenlik yetkilisinin katıldığı toplantıda ‘karşılıklı çıkar alanlarında ortak koordinasyonun yönlerinin’ ele alındığını belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantı sırasında ‘hedefli eğitim ve yeterlilik programları ile Libya İçişleri Bakanlığı personelinin yeteneklerinin geliştirilmesinin’ yanı sıra ‘düzensiz göçle mücadele, sınırların güvenliği ve Türkiye'nin uzmanlığından yararlanma ile ilgili konulara’ değinildiği belirtildi.

fvg
Dün başkent Trablus'ta Libya ve Türkiye heyetleri arasında yapılan toplantı (İçişleri Bakanlığı)

İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın Trablus ziyareti, General Halife Hafter'in oğlu ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter’in geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'nin başkenti Ankara'da siyasi ve askeri düzeyde gerçekleştirdiği toplantıların ardından geldi.

Libya İçişleri Bakanı Trablusi, bakanlığının ‘ülkenin son yıllarda karşılaştığı zorluklara ve bunların güvenlik durumuna etkisine rağmen büyük çaba sarf ettiğini’ söyledi.

Gidişatı iyileştirmek için çalışmaların sürdüğünü ve bir dizi olumlu sonucun elde edildiğini vurgulayan Trablusi, bakanlığın, Avrupa Birliği (AB) ve Afrika ülkeleriyle doğrudan iletişim kanalları aracılığıyla yasadışı göç konusuna ‘özel önem’ verdiğini kaydetti.

Trablusi, Libya İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik planının, sınırların güvenliğini sağlamaktan başlayarak, ardından çöl ve şehirlerin, son olarak da kıyıların güvenliğini sağlamayı içeren aşamalı bir yaklaşım benimsediğini, ayrıca göçmenler için gönüllü geri dönüş programını uyguladığını ve insan kaçakçılığına karışan organize suç çetelerini takip ettiğini de sözlerine ekledi.

Libya İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Bakan Yerlikaya’nın Libya İçişleri Bakanlığı’nın çabalarını övdüğünü ve Türkiye’nin düzensiz göçle mücadeledeki deneyimini ve son yıllarda elde ettiği olumlu sonuçları paylaştığını aktardı. İçişleri Bakanlığı, bu toplantının, istikrarı artırmak ve güvenlik alanındaki kurumsal çalışmaların konsolidasyonunu desteklemek amacıyla dost ülkelerle etkili iş birliği olanakları oluşturma yönündeki devam eden çabaları çerçevesinde gerçekleştirildiğini belirtti.

Saddam Hafter, birkaç gün önce Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler ile bir araya geldi.

LUO Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, Ankara’daki görüşmelerde uluslararası sahnedeki son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu belirtilirken, “Savunma Bakanı Güler ile iki ülke arasındaki askeri iş birliğini güçlendirerek bölgedeki güvenlik sorunlarının çözümüne katkıda bulunacak ve güvenlik ve istikrar çabalarını destekleyecek yollar tartışıldı” denildi.

Öte yandan UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile İngiltere'nin Libya’daki yeni Büyükelçisi Martin Reynolds arasında yapılan toplantıda düzensiz göç konusu başlıca gündem maddesi oldu.

İngiltere’nin Libya (Trablus) Büyükelçiliği tarafından sosyal medya platformu X üzerinden görüşmeye ilişkin yapılan kısa açıklamada, Büyükelçi Reynolds'un Libya'daki diplomatik görevinde ilk kez görüşmesini Dibeybe ile gerçekleştirdiği ve ‘yapıcı bir toplantı’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantıda düzensiz göç, güvenlik ve ekonomik büyüme alanlarında ortak önceliklerin ele alındığı belirtildi.