Yeraltı dünyasının ünlü ismine 11 yıl 3 ay hapis

Yeraltı dünyasının ünlü ismine 11 yıl 3 ay hapis
TT

Yeraltı dünyasının ünlü ismine 11 yıl 3 ay hapis

Yeraltı dünyasının ünlü ismine 11 yıl 3 ay hapis

Yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Kürşat Yılmaz, Yargıtay’ın bozma ilamından sonra yeninden yapılan yargılamada "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve nitelikli yağmaya teşebbüs" suçlarından 11 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. Mahkeme, ünlü sanatçılar İbrahim Tatlıses ve Alişan (Serkan Tektaş) hakkındaki "Örgüte dahil olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım" suçundan ise zaman aşımı süresi dolduğundan gerekçesiyle düşme kararı verdi.
Suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle çarptırıldığı 66 yıl hapis cezası kısmen Yargıtay tarafından bozulan Kürşat Yılmaz'ın sanıkları arasında yer aldığı 28 sanıklı dava dosyasının görülmesine devam edildi. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada Kürşat Yılmaz katılmazken başka suçtan tutuklu sanık Erdal Çetin hazır bulundu. Başka suçlardan tutuklu bulunan sanıklardan Ehat Akyol, Zekeriya Arslan, Hasan Yavuz ve Nadir Göldağı ise tutuklu bulundukları cezaevinden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Duruşmada mütalaaya karşın savunmalarını yapan sanıklar beraatlerine karar verilmesini talep etti.
İbrahim Tatlıses ve Alişan hakkında zaman aşımı
Son savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme "Suç örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan yargılanan İbrahim Tatlıses’in Asena olarak tanınan ünlü dansöz Onur Çakmak’ın sahne almaması için örgüte para verdiği iddiaları yönünden zaman aşımı süresinin dikkate alınarak davanın düşürülmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca davanın sanıkları arasında yer alan ünlü şarkıcı Alişan’ın da örgüte para yardımında bulunduğu iddiaları yönünden aynı suçtan zaman aşımı kararı vererek dosyanın düşürülmesine karar verdi. Mahkeme Tatlıses ve Alişan’ın yanı sıra benzer suçlardan yargılanan 6 sanık hakkındaki davaların zaman aşımından düşürülmesine karar verdi.
Kürşat Yılmaz’a 11 yıl 3 ay
Mahkeme sanık Kürşat Yılmazı suç işlemek amacıyla örgüt kurup yönetmek ve yağmaya teşebbüs suçlarından toplamda 11 yıl 3 ay hapse mahkum etti.
Mahkeme, Mustafa Öner, Erdal Çetin, Murat Savaş, Abdurrahman Naci Sevinç, Yüksel Gülbahçe, Mehmet Akyıldız ve Zekeriya Bacacıyı ise nitelikli yağma ve yağmaya teşebbüs suçlarından 4 yıl 7 aydan 12 yıl 6 aya kadar çeşitli oranlarda hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme heyeti davanın sanıkları arasında yer alan MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt hakkındaki yargılamanın durdurulmasına karar verdi. Mahkeme Milletvekili olan Enginyurt hakkındaki yargılamanın TBMM’nin vereceği karardan sonra ele alınmasına hükmetti. Firari 3 sanığın da dosyasının ayrılmasına karar veren mahkeme 8 sanığın ise beraatine karar verdi.
Davanın geçmişi
Kürşat Yılmaz, iş adamı Korkmaz Yiğit, şarkıcılar İbrahim Tatlıses ve Alişan ile manken Tuğba Özay gibi ünlü isimlerin yargılandığı çete davası 19 Ocak 2010 tarihinde karara bağlanmıştı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Kürşat Yılmaz'ı "Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek", "Nitelikli yağma", "Tehdit", "Kasten adam yaralama" , "Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak" suçlarından toplam 66 yıl 3 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmıştı. İş adamı Korkmaz Yiğit, "Yağmaya teşebbüs ve örgüte yardım etmek" suçlarından, manken Tuğba Özay ise "Örgüte üye olmak ve emniyet teşkilatını alenen aşağılamak" suçlarından beraat etmişti. Şarkıcı İbrahim Tatlıses ve Alişan ise "Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmış, ancak cezaları ertelenmişti. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2011 yılında yerel mahkemenin verdiği kararı kısmen onamış, kısmen de bozmuştu. Bozulan sanıklar yönünden dava yeniden görülmeye başlanmıştı.

 


Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
TT

Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)

Nebil Fehmi

Çağdaş uluslararası sistemin biçimi ve kutuplar hakkında çeşitli soru işaretleri bulunuyor; Amerikan ve Rus iki kutupluluğu geri mi dönecek, Rusya'nın yerini Çin mi alacak, ya da dünyada üç kutup var olmaya devam mı edecek? Yahut sadece ABD veya Çin’in tek kutup olduğu bir sistem tarafından mı yönetileceğiz? Hiçbir tarafın tek taraflı karar alma yetkisine sahip olmadığı dengeli, çok taraflı bir sistemin kurulma olasılığı nedir? Yoksa güçlü, çatışan tarafların çoğaldığı çok kutuplu bir sistemin eşiğinde miyiz? Bunlar çalkantılı, hassas ve tehlikeli bir geçiş döneminde sorulan çeşitli ve farklı sorular.

Dikkatler her zaman en zengin ve en güçlü tarafların üzerindedir ve onlar, savaş ve barış, inşa etme ve yıkma, ekonomi ve finans, sanayi ve ticaret gibi alanların birbirinden farklı olmasına ve hatta bazen birbiriyle çelişmesine rağmen, belli alanlarda en başarılı ve seçkin olanlar olarak kabul edilirler.

Zenginlik ve güce dair değerlendirme, buna dahil edilen çeşitli yaklaşımlar ve kriterlerle birlikte şartlara ve durumlara göre değişir. Bir ülkede zenginliği belirlemede kişi başına düşen milli gelir doğru ölçüt olursa, dünyanın en zengin ülkesinin Lüksemburg olduğunu, onu Singapur ve Çin'in Makao bölgesinin izlediğini görürüz. Bu sıralamada dünyanın en büyük ekonomisi ABD 10. sırada yer alırken, dünyanın beşinci büyük ekonomisi Hindistan ise 124. sırada yer alacaktır. Zenginlik için doğru ölçüt, kişi başına düşen milli gelire paralel olarak satın alma gücü olursa, ülkelerin şu şekilde sıralandığını göreceğiz: Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, Endonezya, Brezilya, Fransa ve İngiltere.

Askeri harcamaların 2,46 trilyon dolara ulaştığı ve en fazla harcama yapan ülke olan ABD'nin bunun 824 milyar dolardan fazlasını üstlendiği bir dünyada gücün değerlendirilmesi için ölçütler belirlemeye çalışırsak, bunlara askeri ve siyasi kabiliyetleri eklemeli, dahası buna öncelik vermeliyiz. Buna ilave olarak, bildiğimiz gibi güç mutlak değildir. Her durum ve her arenanın coğrafi yapısına bağlı olarak karada, denizde ve havada uzun ve kısa vadeli askeri yaklaşımlar, genel bir bakış açısıyla, bölgesel veya uluslararası düzeydeki siyasi hedefler ve iddialar vardır.

Batı-ABD-Avrupa'nın hırs ve emellerinin rekabet ettiği, ancak Rusya ve hatta Çin'in Avrasya perspektifinden farklılaştığı herkesçe biliniyor. Bunların hepsi ise Latin Amerika, Afrika ve Asya'nın büyük bölümündeki ülkelerin siyasi perspektifleri ve hedefleri ile ayrışıyorlar. Birinin uluslararası iddia ve emelleri, diğerinin ise sadece ulusal veya bölgesel iddia ve emelleri olduğu için doğrudan askeri çatışmaya girmeleri imkânsız olan ülkelerin askeri kabiliyetlerini karşılaştırmanın anlamı nedir? Okyanuslara ve denizlere hâkim geniş ülkeler ile denize kıyısı olmayan küçük ülkeler arasında, denizde ve karada kimin daha üstün kabiliyetlere sahip olduğunun önemi nedir?

Halkların ihtiyaçlarını karşılamak ve ülkelerin çıkarlarını korumak için maddi ve askeri imkânlara ihtiyaç duyulur, ancak zenginlik ve güce aşırı vurgu yapılıyor. Zenginliğin veya gücün kalıcı olduğunu, baskın zenginliğin zararlı, kaba kuvvetin ise adaletsiz olduğunu varsaymanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Zaman içinde yaşanan siyasal ve küresel gelişmeler devletler düzeyinde geniş çaplı değişimlere yol açtı. Bunlar arasında şunlar sayılabilir; eski Avrupa sömürgeciliğinin aşınmasına ve çöküşüne eşlik eden gelişmeler, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın dönemsel olarak sona ermesi. Enerji şirketlerinin, dünyanın en büyük ve en zengin şirketleri listesindeki kontrolünün telekomünikasyon, programlama, dijitalleşme, teknoloji şirketleri lehine kaybolması, bunların daha önce hayal bile edilemeyen seviyelerdeki zenginlik merdivenlerini hızla tırmanması. Bu gelişmeler uluslararası sistemin biçimini ve niteliğini, güç tanımını, savaşların niteliğini değiştirdi, savaşlar daha ölümcül hale geldi ve artık daha uzak mesafelerden yönetilmeye başlandı.

Güç ve servet açısından baskın oyuncular genellikle orta veya uzun vadede pozisyonlarını korurlar ve liderlik kademeli olarak aktarılır. Bunlar, denklemleri ve rekabeti değiştiren önemli anların ortaya çıkmasıyla hızlanabilir. Bu anlar şunlarla bağlantılıdır; dünya savaşları gibi siyasi olaylar, kurtuluş hareketleri gibi yeni politik eğilimler veya geçen yüzyılın sanayi devrimi veya son 50 yıldaki teknolojik ve iletişim devrimi gibi teknolojik atılımlardan kaynaklanan ekonomik ve sosyal gelişmeler. Bunun nedeni dünyanın zenginlik oranlarının ve güç dengelerinin değiştiği sürekli bir değişim halinde olmasıdır.

Ancak liderlik tamamen farklı bir konudur. Zenginlik ve gücü aşar ve başkalarını etkileme, başkalarının uzun süreler boyunca örnek almak istediği pozisyonları, politikaları ve deneyimleri benimseme yeteneği gibi birkaç başka hususu da kapsar. Bunların sahiplerinden haklara saygı duymaları, yanlış ve hataları reddetmeleri, genel yararı göz önünde bulundurmaları, başkalarının umduğu ve arzuladığı bir örnek ve deneyim olmaları beklenir. Sovyetlerin geçen yüzyılda öncülük ettiği sosyalist felsefe ve yakın on yıllara kadar ABD'nin öncülük ettiği Batılı liberal sistem bunlara örnektir. Bunlardan biri başarısız olup dağıldı, diğerinin içeride ve dışarıda çifte standart uyguladığı ifşa oldu ve bu da ona parlaklığını ve güvenilirliğini kaybettirdi. Bağlantısızlar Hareketi, dünyanın vicdanı ve dengesi için başka bir alternatif sunmak amacıyla hızla yükseldi. Ancak, üyeleri istikrarlı bir uluslararası düzene en çok ihtiyaç duyan orta gelirli ülkeler olmasına rağmen, üyeleri günlük sorunlara ve kısa vadeli hırslara daldıkça parlaklığını ve itibarını kaybetti.

Bugün dünya zenginlik ve güçle dolup taşıyor, ancak sağlam, bilge ve dengeli bir liderlikten yoksun. Sistemlerimiz ve kurumlarımız şu anda çalkantılı bir aşamadan geçiyor ve hangi ülkelerin veya kuruluşların uluslararası düzeyde gelecekte liderlik rolünü hak ettiği ve üstleneceği henüz belli değil. Bu, meseleleri kontrol altına almak ve büyümelerini önlemek için acilen bazı proaktif, geçici adımlar atmamızı gerektiriyor. Kriz yönetimi kavramına benzer şekilde, uluslararası sistemin tamamen çökmesini ve dağılmasını önleyecek, aynı zamanda mevcut uluslararası sistemi küresel siyasal gerçeklikle daha uyumlu, işler tekrar kontrolden çıkmadan önce gelecekteki zorluklarla başa çıkabilecek hale getirecek reform yollarını bulmaya yönelik araştırmaları ve ciddi çabaları yoğunlaştırmayı amaçlamalıyız.