Türkiye, DEAŞ mensubu 59 yabancıyı sınır dışı etti

İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı (Arşiv)
İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı (Arşiv)
TT

Türkiye, DEAŞ mensubu 59 yabancıyı sınır dışı etti

İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı (Arşiv)
İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı (Arşiv)

İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, 11 Kasım’dan bu yana DEAŞ’a mensup 59 yabancı uyruklu militanın sınır dışı edildiği belirtildi.
İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı dün, Ankara’da düzenlenen basın toplantısı sırasında yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bütün yabancı uyruklu militanları vatandaşı oldukları ülkelere göndereceğini belirterek, bu konu ile ilgili bir sorunun olmadığını söyledi.
Çataklı açıklamasında, “11 Kasım'dan bugüne kadar 59 yabancı terörist savaşçı sınır dışı edildi. Bunlardan 26'sı ABD ve Avrupa Birliği ülkelerine, 33'ü de diğer ülkelere şeklinde. Kısa süre içerisinde işlemleri tamamlanmış ve gönderilecek olan 12 yabancı terörist savaşçı var” dedi.
Sözcü ayrıca, aralarında terörden arananlar listesinde üst sıralarda yer alanlarda dâhil olmak üzere 131 militanın etkisiz hale getirildiğini ifade etti.
İçişleri Bakanlığı tarafından önceki gece yapılan açıklamada, Alman vatandaşı 5 yabancı teröristin sınır dışı edildiği aktarıldı. Geçtiğimiz Pazar günü yetkililer tarafından yapılan açıklamada, DEAŞ terör örgütü mensubu bir İrlandalının sınır dışı edildiği belirtildi.
Türk makamları, 11 Kasım’da DEAŞ’a mensup yabancı uyruklu militanları kendi ülkelerine iade etmeye başladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, daha önce yaptığı açıklamada, Suriye ve Irak’ta savaşan DEAŞ mensuplarını ülkelerine iade edeceklerini belirtmişti. Bakan Soylu, yabancı uyruklu DEAŞ üyelerinin yılsonuna kadar ülkelerine iade işlemlerinin tamamlanacağını belirtti.
İçişleri Bakanlığı tarafından daha önce yapılan açıklamada, yabancı uyruklu DEAŞ’lıların sınır dışı edilme işlemlerinin devam edeceği aktarılırken, sınır dışı etme (geri gönderme) merkezlerindeki yabancı terörist sayısının 938’e düştüğü vurgulandı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cezaevlerinde bin 150’den fazla DEAŞ mensubunun bulunduğunu açıkladı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Suriyeli muhalifler, Barış Pınarı Harekâtı sırasında kaçan 287 DEAŞ unsurunu yakaladı.



İran-İsrail çatışması ne gösterdi?

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)
TT

İran-İsrail çatışması ne gösterdi?

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)

Siyaset ve güvenlik uzmanları, Tahran'ın açıklamalarına bağlı kalması ve bölgedeki silahlı örgütlere müdahale ve destekten uzak durması halinde Körfez-İran ilişkilerinin daha güçlü hale gelebileceğini, büyüyebileceğini ve gelişebileceğini belirtti.

Uzmanlar, İran-İsrail çatışmasının, Körfez ülkelerinin bölgesel güvenlik üzerine düşünmeleri, bölgesel güvenlik vizyonlarını istikrar ve güvenliği koruyacak net mekanizmalara dönüştürmeleri ve İran ile Irak başta olmak üzere komşu ülkelerle ortak bir çerçeveye ulaşmaları gerektiğini gösterdiğini söyledi.

Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Sakr, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Tahran'ın komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak istediğine dair son açıklamalarına işaret ederek şöyle dedi: “Bugün İran'dan tek istediğimiz, Körfez'de müdahale ve saldırganlık istemediğine dair söylediklerine uymasıdır. Eğer davranışlarını değiştirir ve müdahaleci olmazlarsa, bu, bölgede daha fazla güvenlik ve istikrara, İran ve komşu ülkelerde büyüme ve refaha yol açacaktır.”

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Tahran'ın Körfez bölgesindeki komşu ülkelerle ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya hazır olduğunu ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İran Cumhurbaşkanlığı internet sitesinden aktardığına göre Pezeşkiyan kabine üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, “İslam ülkeleri arasındaki dayanışma ihtiyacı ve kapsamlı iş birliğinin genişletilmesi hedefi göz önüne alındığında, komşuluk politikası ve bölge ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi, hükümetin temel stratejileri arasındadır” dedi.

Dr. Abdulaziz bin Sakr, Körfez Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen ‘Gerilim ve Diplomasi: İsrail-İran Savaşı Üzerine Körfez Perspektifleri’ başlıklı seminerde şu ifadeleri kullandı: “İran'ı son yıllarda desteklediği Hizbullah gibi gruplardan uzak görmek ve bölgede saldırganlık içermeyen bir güvenlik standardı oluşturmak istiyoruz. İran'dan iyi sinyaller geldiği sürece Körfez'den de iyi sinyaller gelecek. İran'daki rejimi değiştirmeye yönelik her türlü saldırıya karşıyız, bu tamamen İran'ın meselesi.”

3 yol

Körfez Araştırmaları Merkezi Kıdemli Danışmanı Dr. Salih el-Haslan ise İran ile İsrail arasındaki son savaştan sonra Körfez ülkelerinin izlemesi gereken 3 yol belirledi:

Birincisi: İran ile daha fazla temas kurmak ve sivil amaçlı barışçıl bir programa sahip olma hakkına sahip olmakla birlikte herhangi bir askeri nükleer programı kabul etmediklerini açıkça belirtmek.

İkincisi: Körfez ülkeleri İran'a, davranışlarını değiştirmesi koşuluyla bölgesel ve uluslararası izolasyondan kurtulmasına yardımcı olacaklarına dair olumlu bir mesaj göndermeli.

Üçüncüsü: İran'daki ılımlı seslerin güçlendirilmesi.

El-Haslan, “Son savaş Körfez ülkelerinin bölgesel güvenlik üzerine düşünmeleri gerektiğini gösterdi. Bir yıl önce Körfez ülkeleri bölgesel güvenlik vizyonlarını ortaya koydular. Artık Körfez ülkelerinde istikrar ve güvenliği korumak ve komşuları İran ve Irak ile sürdürülebilir barış dediğimiz bir güvenlik çerçevesine ulaşmak için bu vizyonu gerçekleştirecek bir mekanizma hakkında konuşmanın zamanı geldi” ifadelerini kullandı.

dfvgyju

Körfez Araştırmaları Merkezi Güvenlik ve Savunma Programı Direktörü Mustafa el-Ani'ye göre ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları programın yaklaşık yüzde 90'ını yok etmiş olabilir.

ABD bu ayın başlarında sığınak delici bombalarla donatılmış bombardıman uçaklarıyla İran'ın kilit nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmiş, İran da ertesi gün Katar'da ABD güçleri tarafından kullanılan el-Udeyd Üssü’ne füze saldırısıyla karşılık vererek Körfez ülkelerinin kınamalarına yol açmıştı.

El-Ani, İsrail ve ABD'nin harekâtının anlık bir olay olmadığını, en az 10 yıllık bir istihbarat toplama çalışmasının sonucu olduğunu belirtti. El-Ani, “İyi planlanmış bir operasyondan bahsediyoruz… Bu basit bir planlama değildi ve nükleer programın şu ana kadar yaklaşık yüzde 90 oranında yok edildiğinden hiç şüphem yok” şeklinde konuştu.

İran'ın maruz kaldığı saldırıdan sonra toparlanmasının pek mümkün olmadığını ifade eden el-Ani, İranlıların nükleer programa devam etmek istemeleri halinde, bugün konuşulanların ‘çatışmanın sonunun başlangıcı’ olduğunu belirtti. El-Ani, “Şimdi soru şu: İran toparlanabilir mi? Amerikalılar ve İsrailliler her an saldırabilecekleri bir bombanın yapımını engellemek için tekrar geri geleceklerinden ötürü toparlanamayacağından hiç şüphem yok” dedi.