Tunus İslamcılarıyla Cezayir İslamcıları arasındaki fark nedir?

Tunus İslamcılarıyla Cezayir İslamcıları arasındaki fark nedir?
TT

Tunus İslamcılarıyla Cezayir İslamcıları arasındaki fark nedir?

Tunus İslamcılarıyla Cezayir İslamcıları arasındaki fark nedir?

Emin Zavi
Cezayir’de siyasal reform talebiyle devam eden halk hareketi onuncu ayına girmiş bulunuyor. Son haftalarda protesto gösterileri radikal İslamcı söylemelere de şahit oluyor. Bazı posterler bize İslami Kurtuluş Cephesi FİS’in kanlı günlerini hatırlattı. Bu durum şu temel soruyu sormamızı gerekli kıldı; Cezayirli İslamcılar Tunusvari bir hayal mi kuruyorlar? Tunus İslamcılarının Kartaca Sarayı’na (Cumhurbaşkanlığı sarayı) çıkmak için kullandıkları yöntemi Cezayirli İslamcılar da kullanacak mı?
Bu soru beraberinde bir başka soruyu sorma gereği hissettiriyor, Tunus İslamcıları ile Cezayir İslamcıları arasında politik, söylem ve psikolojik hazırlık düzeyinde ne gibi farklar bulunuyor? 
Tunus ve Cezayir arasındaki farklar
2011'den bu yana Tunus'ta olanlar, önemli ve tehlikeli bir siyasal İslamcı ders olarak görülebilir.
İslamcıların serüvenleri açısından önemlidir zira onlara Tunus’ta iktidarın yolunu açmıştır. Demokrat aydınlanmacılar için ise tehlikelidir çünkü İslamcılar, fikir babaları olan Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in yöntemlerini benimsemektedir.
Nahda partisinde temsil bulan Tunuslu İslamcılar, temelde ulusal popülizme yatırım yapan diktatör rejimlerinin oyununu iyi okudular ve yerine ‘dini popülizmi’ ikame ettiler. Aynı zamanda iktidarın nasıl elde edileceğini de büyük ölçüde kavrayan İslamcılar, sessizce Kartaca Sarayı’na yürüdüler, Halk Meclisi’ni ve yönetimi ele geçirdiler.
Nahda Hareketi, Arap dünyasında, bir şekilde Müslüman Kardeşler'den neşet eden bir hareket olarak, yönetime ortak olabilmiş tek partidir. Nahda da diğer siyasal İslamcı hareketler gibi, takdir edilecek bir ‘politik sabır’ göstererek doğru zamanı beklemesini bilmiştir.  Zeynel Abidin Bin Ali’nin yönetimden çekilmek zorunda kalmasının ardından yaşanan ‘hamaset döneminde’ Nahda politik rakipleri gibi aceleci davranmamış, yönetime gelmek için muhkem planlar yapmıştır. Fakir, dışlanmış ezilen kitleler arasında son derece popüler olan bu hareket, nihai hedefleri doğrultusunda küçük kazanımlara yüz vermeyerek hedef odaklı çalışmıştır.
Genel olarak, Tunuslu İslamcılar, sakinlikleri, kişisel kontrolleri ve bakış açıları ile Arap dünyasındaki diğer siyasal İslamcı hareketlerden ayrılırlar. Liderleri Raşid Gannuşi de sabırlı, zeki bir şahsiyet olarak yönetim yolunda kendisine engel çıkartabilecek gereksiz tartışmalardan kaçınmayı bilen biridir.
Öte yandan, Cezayir'deki mevcut tüm İslami örgütlerin içinden çıktığı İslami Kurtuluş Cephesi FİS’in söylemleri, hala 90’lardaki gibi içerideki ve dışarıdaki ötekilere karşı öfke ve düşmanlık içermektedir. Üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen Cezayirli İslamcılar hala doksanlı yıllardaki seçimleri hatırlatıp ağlayarak şikâyet etmekten çekinmiyorlar. Bir türlü ‘kurban’ rolünden sıyrılamıyor, ‘politik nostaljiden’ kurtulamıyorlar.
Cezayir deneyimi 
Sürmekte olan ‘halk hareketinde’ Cezayirli İslamcıların da öfkeli, intikam duygusunu yansıtan, dışlayıcı söylemleri ve olumsuz özelliklerini koruyarak yer alması rejimin gücünü toparlamasına imkân sağlıyor. İslamcıların iktidar hevesiyle, ayrıştırıcı sloganlar atması, öncelikleri karıştırması ve birlikte eylem yaptıkları göstericileri dahi dışlayan nefret söylemlerine başvurması, rejim için birer kullanışlı nesneye dönüşüyor. Cezayirli siyasal İslamcılar kendileri bunun farkına varmasa da rejimi devirmek için bir araç değil, rejimin elinde oynattığı araçlara dönüşmüş durumdalar.  Hücum ettiklerini düşündükleri sisteme karşı hiçbir tehlike arz etmeyen bu gruplar, Cezayir için sakıncalı olduklarını göstermiştir.
Cezayir'deki İslamcılar iktidarı başkalarıyla paylaşmak istemiyorlar, Tunus'ta olduğu gibi geçici ve taktiksel olsa da buna razı değiller. Ya biz ya tufan mantığıyla hareket eden bu gruplar, vatandaşlardan ziyade reaya özlemi duyuyorlar, muhalefetsiz bir toplum düşlüyorlar. Onlar için iktidar siyasi bir mesele değildir, aynı zamanda şeyh olan lidere itaate dayanan dini bir meseldir. 
Buna karşılık Buteflika rejiminin kalıntıları, İslamcı bireylerin ya da grupların problemli aşırı söylemlerini sosyal medyada ve basında yayarak halk hareketinin gücünü kırmayı ve halkın arasına tefrika tohumları ekmeyi hedefliyor.
Protesto gösterilerinde bile ötekileri hain görerek, tekfir etmeyi elden bırakmayan bu grupların farkında olsun ya da olmasınlar ‘bölücülük’ yaparak kime hizmet ettikleri açıktır. Aydınlanmacı entelektüellere ya da seküler görüşte olan parti liderlerine yönelik sözlü saldırıları ‘fitne ateşini körüklemekten başka bir işe yaramaz.
Tunuslu İslamcıların aksine Cezayirli İslamcılar, ülke tarihini, direniş tarihini incelemeyi ihmal ettiler. FİS tarihini okudukları dahi tartışmalı olan bu kişiler, tarihten ders almayı umursamadılar, politikayı yetmişli yılların sloganlarıyla icra edebileceklerini düşündüler.  
Tunus'ta laiklik 
Tunuslu İslamcılar, sakinliklerini koruyarak, ‘sabır mantığına’ sadık kalan bir politik yöntem benimsediler. Taktiksel olduğundan şüphelenilse de, kendi dışındaki liberal, yurtsever, sosyalist partilere karşı düşmanca tavır sergilemediler. Ötekileri yeni Tunus’un inşasında ortak olarak benimsediler ve bunda büyük ölçüde başarılı olarak yönetime gelebildiler. İslamcıların bu vasıflarında yüksek ihtimalle Tunus’un modern tarihindeki seküler yapının etkileri olmuştur. Liberal, cesur bir aydın olan Habip Burgiba’nın inşa ettiği rejim, Tunusluların öteki mağrip ülkelerinden farklı vatandaşlar olmasını sağladı. Tunus toplumu az ya da çok tolerans kültüründen nasiplenmiş olup, farklılıkları bir arada yaşamayı öğrenmişlerdir. Tunus’lu kadınlar da birçok Arap ülkesinin aksine ‘hizmetçi’ rolünden vatandaşlığa yükselebilmiştir.
Cezayir’de ise İslamcıların tepkisi, kendisine benzemeyenlere karşı nefret söylemleri ve baskıları nedeniyle protesto gösterilerinde kadın katılım sayısı oldukça sınırlı olmuştur. Oysa 60’lı ve 70’li yıllardaki halk hareketlerinde kadınların daha aktif yer aldıkları biliniyor. Nicelik olarak eğitim seviyesi artmış olmasına rağmen, kadınların sosyal katılımlarında ciddi oranlarda azalma söz konusu. İslamcıların bu söylemleri üzerinde Şazili bin Cedid döneminde 80’li yıllarda bu ülkede bulunan Yusuf Karadavi, Muhammed Gazali gibi şahsiyetlerin etkisi de yadsınamaz.
Sonuç olarak Cezayirli İslamcılar nefret söylemleri nedeniyle tarihi birliktelikleri baltaladılar. Hem liberallere, hem yurtsever, hem de sosyalistlere karşı aynı anda birçok cephe açtıkları için, kendilerine hiç dost bırakmadılar. Kendileri haricinde herkesin yanlış düşündüğünden emin olan İslamcılar, sert batı karşıtı tutumlarıyla da öne çıktılar. Onlara göre batı Fransa’dan ibaretti ve Fransa’nın da sadece emperyalist bir yüzü bulunuyordu.
Taktiksel farklar
Cezayir’deki siyasal İslamcı hareketler, batıdaki Hristiyan Demokrat, Hristiyan Liberal partilerin politik tarihini inceleme gereği duymadı. Bu partilerin bireysel, inançsal farklara karşı tavırlarını ve politik serüvenlerini incelemiş olsalardı, bugün farklı şeyleri konuşuyor olabilirdik.
Siyasal İslamcıların ülkedeki mevcut duruma olumlu bir katkılarının olmayacağı açıktır. Ancak ithal fikirlerle değil de hoşgörülü bir ‘İslam kültürüyle’ yetişmiş olan yurtsever demokratların, liberallerin ve sosyalistlerin değişim taleplerinin önünde engel teşkil edeceklerdir.
Tunuslu İslamcılar, Cezayir'deki İslamcılardan taktiksel olarak farklı olsalar da, uzun vadede aynı hedefleri paylaştıklarını göz önünde bulundurmak gerekir. İki ülkenin İslamcıları da Müslüman Kardeşler felsefesini benimsemiş aynı kaderi yaşayan ikizlerdir.
İslamcıların iç dünyalarındaki dışlayıcı algıları, hangi ülkede yönetime gelirlerse gelsinler, gelecek vizyonundan mahrum olmalarını engellemez. Geçmişte yaşayan bu insanlar için en ideal devlet, Raşid Halifeler dönemi olup, bütün bu ‘tarihsel ve sosyal yabancılaşma’ ulaştıkları konumlarda uzun süre tutunamayacaklarını göstermektedir. Burada Tunus’u da istisna olarak görmediğimi belirtmeliyim, şu anda yönetimde yer almış ve Kartaca’yı ‘işgal etmiş’ olsalar da ileride imkân bulduklarında Bin Ali’yi düşüren devrimcileri de tekfir edip, Habip Burgiba’nın kurduğu seküler devleti yıkmaya girişeceklerdir.
Bir sonraki aşamada ise, görüş farklılıkların derinleşmesi üzerine birbirlerine düşerek kendilerini bitireceklerdir. Böylelikle Siyasal İslam’a dayalı yeni Tunus yönetimi iki yıl içinde çözülecektir.
İster doğuda olsun ister kuzey Afrika’da Siyasal İslam’ın kaçınılmaz sonu böyle olacaktır.
*Independent Arabia'dan ​Emin Zavi'nin makalesi

 


Witkoff Hamas'ın silahsızlanmaya hazır olduğunu belirtirken Hamas yalanladı

ABD elçisi Steve Witkoff Hamas tarafından alıkonulan İsraillilerin aileleriyle görüşmek üzere Tel Aviv'de (AFP)
ABD elçisi Steve Witkoff Hamas tarafından alıkonulan İsraillilerin aileleriyle görüşmek üzere Tel Aviv'de (AFP)
TT

Witkoff Hamas'ın silahsızlanmaya hazır olduğunu belirtirken Hamas yalanladı

ABD elçisi Steve Witkoff Hamas tarafından alıkonulan İsraillilerin aileleriyle görüşmek üzere Tel Aviv'de (AFP)
ABD elçisi Steve Witkoff Hamas tarafından alıkonulan İsraillilerin aileleriyle görüşmek üzere Tel Aviv'de (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu temsilcisi Steve Witkoff, Cumartesi günü Tel Aviv'de esir aileleriyle yaptığı görüşmede, yönetiminin savaşı genişletmeyi değil, kesin olarak sona erdirmeyi planladığını vurgulayarak "Yönümüzü değiştiriyoruz. Ya hep ya hiç" dedi.

Perşembe gününden bu yana İsrail'de bulunan, Başbakan Binyamin Netanyahu ve diğer yetkililerle görüşen, Cuma günü Gazze Şeridi'ni ziyaret eden ve Cumartesi günü de kaçırılanların aileleriyle bir araya gelen Witkoff şunları söyledi: “İsrail halkının çoğunluğu kaçırılanların evlerine dönmesini istiyor ve Gazze'deki halkın çoğunluğu da bunu istiyor çünkü Gazze Şeridi'ni restore etmek ve yeniden inşa etmek istiyorlar.”

Witkoff esir aileleriyle yaklaşık üç saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Hamas'ın esir Ivitar David'i fiziksel olarak kötü durumda ve bir deri bir kemik kalmış bir halde gösteren videoların yayınlanmasından bir gün sonra Rom Breslawski'yi de benzer bir durumda gösteren videolar yayınlanmış, bu videolar İsrail'de fırtınalar koparmış, geniş tepkilere yol açmış, büyük tartışmalara neden olmuş ve esir aileleri sert bir açıklamayla İsrail hükümetinden Gazze Şeridi'ndeki çılgınlığa son vermesini talep etmişti.

sfgthy
Hamas tarafından alıkonulan İsrailli bir esirin eşi Cumartesi günü Tel Aviv'de düzenlenen bir oturma eylemi sırasında dikenli tellerin arkasında oturuyor. (Reuters)

Witkoff Tel Aviv'deki Esir Meydanı'nda öfkeli ailelere seslendi: "Onların (Hamas'ın) müzakerelere oturmamak için hiçbir nedeni olmayacak. Kıtlıktan bahsediyorlar ama ortada kıtlık falan yok. Plan savaşı genişletmek değil, sona erdirmek. Müzakerelerin gidişatının şu şekilde değiştirilmesi gerektiğine inanıyoruz: (ya hep ya hiç) olarak değiştirilmesi gerektiğine inanıyoruz."

Witkoff Hamas'ın silahsızlanmayı kabul ettiğini ve buna açık olduğunu iddia ederek bunun savaşı sona erdirmeye yardımcı olacağını öne sürdü.

Witkoff “Plan hepsini tek bir anlaşmayla geri getirmek, kısmi anlaşma yok" şeklinde konuştu.

Hamas ise Witkoff'a silahsızlanmaya hazır olduğunu reddeden bir açıklamayla karşılık verdi: “Bazı medya kuruluşlarının ABD elçisi Steve Witkoff'tan alıntı yaparak hareketin silahsızlanmaya hazır olduğunu ifade ettiğine dair yayınlarına cevaben, direnişin ve silahlarının işgal var olduğu sürece ulusal ve yasal bir hak olduğunu ve uluslararası sözleşmeler ve normlar tarafından tanındığını bir kez daha teyit ediyoruz. Hamas, başta başkenti Kudüs olan bağımsız, tam egemen bir Filistin devleti kurulması olmak üzere ulusal haklarımız tam olarak iade edilene kadar direnişten ve silahlardan vazgeçmeyeceğiz."

dfgthy
Hamas tarafından alıkonulan İsrailli esir aileleri Tel Aviv'de protesto gösterisi düzenledi. (Reuters)

 Witkoff'un Gazze Şeridi'ne yaptığı ziyareti kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir oyun olarak nitelendiren Hamas, ABD yönetiminin Gazze Şeridi'ndeki açlık ve soykırım “suçunun”  ortağı olduğunu vurgulamıştı.

Witkoff'un açıklamaları ve Hamas'ın inkârı, kapsamlı bir anlaşmaya varılması olasılığı konusunda pek çok şüpheye yol açsa da “(Hamas) buna aldırmıyor, ancak Netanyahu'nun hareketin silahsızlandırılmasını şart koştuğu savaşı sona erdirmesi koşuluyla.”

Durumun karmaşıklığına rağmen ailelere Başkan Trump'ın esrleri geri getirmeye her şeyden çok kararlı olduğu konusunda güvence veren Witkoff, “Onun görevi hepsini geri getirmek. Hamas verdiği sözleri tutacak gibi görünmüyor. Onlarla yapılan müzakereler hayal kırıklığı yarattı ve şimdi ya her şeyi yapmamız ya da hiçbir şey yapmamamız gerektiğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu.

dfgthy
ABD elçisi Steve Witkoff Hamas tarafından alıkonulan İsrailli esir aileleriyle görüşmek üzere Tel Aviv'de (AP)

Hamas'ın yayınladığı videoların ardından esir aileleri Cumartesi günü Tel Aviv'de gösteri düzenledi. İlk videoda yer alan esir Rom Breslavsky'nin kuzeni, "Ölüm yaşamdan daha kolay hale geldi. Ailem tamamen çöktü" dedi. İkinci videoda yer alan Ivitar'ın kız kardeşi “Kalbime milyonlarca yumruk yedim” dedi.

Esir Metan Tsengaukar'ın annesi şunları söyledi: "Eğer hepsini şimdi çıkarmazsak, uzun süre hayatta kalamazlar. Eğer önceki anlaşma siyaset yüzünden başarısız olmasaydı, kaçırılanların hepsi evlerinde olacaktı." Tutuklu Matan Angrist'in annesi oğlunun bir deri bir kemik kaldığını söyledi. Angrist, “Bize sürekli bunun Hamas propagandası olduğunu söylüyorlar” dedi. Kaçırılan Nimrod Cohen'in annesi ise şunları söyledi: “Bu Holokost 2025.”

Ailelerin akrabalarından biri Witkoff'a şunları söyledi: "En son üç ay önce görüştük ve işler düzelmedi, daha da kötüleşti. Çocuklarımız açlıktan ölüyor. Basit bir sorumuz var: Bunun ne zaman sona ermesi bekleniyor?" Witkoff cevap verdi: "Hayal kırıklığınızı anlıyorum. Keşke size bir haberim olsaydı. Ancak durum karmaşık. Ayrıntılarını açıklayamayacağım pek çok neden var."

fgthyu
Hamas tarafından alıkonulan İsrailli esirlerin aileleri Cumartesi günü Tel Aviv'de (AFP)

Yedioth Ahronoth'un bir katılımcıdan aktardığına göre Witkoff ile başka görüşmeler de yapıldı ancak bazı aileler Witkoff'un sözleri karşısında hayal kırıklığına uğradı. Witkoff'la yapılan toplantıda yeralan katılımcılardan bir şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu toplantıdan hiçbir şey beklemiyordum. Hamas'ın bir anlaşma istemeyen terörist bir örgüt olduğunu ilan eden sloganları tekrarlıyor. Aileler öfkelerini dile getirdi ve Witkoff çabalardan bahsetti. Ancak gerçekte yeni bir şey yok" dedi.

Witkoff'un açıklamaları ABD yönetiminin aşamalı değil kapsamlı bir anlaşmaya yöneldiği yönündeki haberleri doğrularken, İsrail hükümetinin bakanlarının Gazze Şeridi'ni tamamen işgal etme çağrılarıyla da çelişiyor.

Cuma günü, Hamas'ın askeri kanadı El Kassam Tugayları, Rom Breslawski'nin başka bir videosunu yayınladıktan bir gün sonra, Ivitar David'in bir deri bir kemik kaldığı bir klip yayınladı. Videoda David dar bir odada bir yatakta otururken görülüyordu ve kemikleri büyük ölçüde dışarı çıkmıştı.

El Kassam videoda elindeki mahkumların bizim yediğimizden yiyip içtiğimizden içtiklerini söyleyerek, devam eden videoda İsrail ablukası ışığında Gazze'den yetersiz beslenme belirtileri gösteren çocukların görüntüleriyle eşlik etti.

İsrailli muhalefet lideri Yair Lapid videoya tepki göstererek şunları söyledi: “Hükümetin her üyesi bugün yatmadan önce Evitar'ın videosunu izlemeli ve Evitar'ın tünelde hayatta kalmaya çalıştığını düşünerek uyumaya çalışmalıdır.”

Videolar, müzakerelerin tıkanmasının ardından Hamas'ın durgun suları hareketlendirme girişimi olarak nitelendirdi.

Amerikan ve İsrail basınına göre Tel Aviv ve Washington bir sonraki adıma karar vermeden önce biraz daha bekleyecek ve büyük olasılıkla arabuluculardan bir tür ilerleme duymayı bekleyecekler.

CNN'e konuşan bir kaynak, Netanyahu'nun Hamas'ın ateşkes anlaşmasını kabul etmemesi halinde ordunun Gazze Şeridi'nde ne gibi adımlar atacağına ilişkin kararı ertelediğini ve bu hafta herhangi bir karar alınmayacağını söyledi.

Bu gelişme, Gazze Şeridi'ndeki operasyonun gidişatı konusunda İsrail hükümeti içinde yaşanan anlaşmazlıkların ortasında gerçekleşti.

Hamas'ın anlaşmayı kabul etmemesi halinde masadaki fikirlerden birinin Gazze Şehri ve diğer nüfus merkezlerini kuşatmak, bir diğerinin ise şehri “işgal etmek” olduğunu belirten kaynak, farklı planları destekleyen bakanlar olduğunu da sözlerine ekledi.

dfvfd

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze'yi kuşatma planını destekliyor ve işgal etmeyi reddediyor; bu tutum siyasi düzeyde anlaşmazlıklara ve çatışmalara yol açıyor.

i24NEWS'e göre Zamir siyasi düzeye şunları söyledi “Gazze'yi kuşatmaya hazırlanıyorum ama işgal etmeye değil.” Bu açıklama işgal ve ilhak çağrısı yapan siyasi düzeyle arasında anlaşmazlıklara yol açtı.

 Gazze'de açıklamalarda bulunan Zamir şu ifadeleri kullandı: "Önümüzdeki günlerde kaçırılanların serbest bırakılması için bir anlaşmaya varıp varamayacağımızı öğreneceğimizi tahmin ediyorum. Aksi takdirde çatışmalar aralıksız devam edecek."

Güçlerin elde ettiği başarıların bize operasyonel esneklik sağladığını ifade eden Zamir grubun “yıpratma tuzaklarına” düşmeden Hamas'ı “giderek artan bir sıkıntıya” sokmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

İsrail Yayın Kurumu (IBC) Zamir ile siyasi liderlik arasındaki görüş ayrılıklarını doğruladı.

Nahum Berenai Yediot Aharonot'ta şunları yazdı: "Herkes süreçin nereye gideceğine dair bir karar bekliyor, bir anlaşma, kuşatma ya da işgal. Bu bir karar verileceği anlamına gelmiyor. Netanyahu genellikle diğer seçeneği, yani karar vermemeyi tercih ediyor. Bu durumda Zamir'in karar vermesi gerekecek. Bence o ne istediğini biliyor."