Suudi Arabistan'ın doğduğu tarihi kent Diriye turizm merkezi oluyor

Diriye şehrinde, tarihi beraberinde getiren birçok mekan ve bina bulunuyor (SPA)
Diriye şehrinde, tarihi beraberinde getiren birçok mekan ve bina bulunuyor (SPA)
TT

Suudi Arabistan'ın doğduğu tarihi kent Diriye turizm merkezi oluyor

Diriye şehrinde, tarihi beraberinde getiren birçok mekan ve bina bulunuyor (SPA)
Diriye şehrinde, tarihi beraberinde getiren birçok mekan ve bina bulunuyor (SPA)

Ziad Ahmed El-Fifi
Suudi Arabistan başkenti Riyad'ın tarihi, turistik ilçesi Diriye, artık insanların yalnızca fotoğraf çektirdiği tarihi bir mekan değil, aksine Riyad Turizm Sezonu’nun başlamasıyla birlikte başkentin en gürültülü yerlerinden biri.
Riyad Turizm Sezonu’yla birlikte başlayan Diriye Sezonu, meşhur “kum savaşlarına” ev sahipliği yapıyor. Bu müsabakalar, Ruiz Jr., rakibi Joshua’yı alt ederse boks sporunun şeklini değiştirecek. İlgililerince merakla beklenen müsabakalar, bir ay boyunca devam eden Diriye Sezonu’ndaki ilk ve tek maç değil.
Spor sezonu takvimi, geçtiğimiz Kasım ayında düzenlenen Formula E yarışıyla başlamıştı. Ardından ise dünyanın en ünlü tenisçilerinin katıldığı “Diriye Tenis Kupası” turnuvaları ve 2020 Tokyo Olimpiyatları’na hak kazanmak için yarışan seçkin binicilerin katıldığı engelli atlama binicilik müsabakaları düzenlendi.

Diriye’de geçen ay düzenlenen Formula E yarışları (Diriye Sezonu)
Tüm bunlar hâricinde, bu güzel şehrin tarihi hakkında ne biliyorsunuz?
Diriye ve ed-Duru
Diriye, ismini Hanife Vadisi’ni yurt edinmiş ed-Duru kabilesinden alıyor. Kabilenin yöneticilerinden biri olan İbn Dara, kuzeni Mani Bin Rabia’yı Necid Ovası’ndan Hanife Vadisi’ne davet etti. Gelip burada yaşamaya başlayan kabile, MS 1446’da buraya Diriye ismini verdiler.
1745'te ise İmam Muhammed bin Suud ve Şeyh Muhammed bin Abdülvehhâb'ın çölün ortasında bir devlet kurmanın tohumlarını atmak için bir araya geldikleri bu bölgeden ilk Suudi devleti kurulduğu nokta oldu.
İmam Muhammed bin Suud, Osmanlı-Suudi savaşlarıyla 1818’de yıkılacak olan ilk Suudi devletini Diriye'de kurdu.
Şehrin savaşlar nedeniyle aldığı darbelere rağmen, bu çöl başkentindeki devlet tohumları, ikinci Suudi devletinin kurulması için yeniden yeşerdi. 1819’da Dolu Hükümdarı Muhammed bin Raşid’in eline geçen Diriye’de 1902 yılında ise Kral Abdulaziz bin Abdurrahman burayı geri aldı. Böylece, şuana kadar devam eden üçüncü Suudi devleti doğmuş oldu.
Diriye tarih mirası
Diriye şehrinde, tarihi beraberinde getiren birçok mekan ve bina bulunuyor. Arabistan Yarımadası'nın önde gelen tarihi yerlerinden biri olan et-Turayf mahallesi de bunlardan biri. Zirâ bu mahalle, Suudi devletinin kuruluşunda yaşanan olaylara şahit oldu. Hatta devletle ilgili çok önemli kararlar buradan verildi. Diriye’nin güneybatı tepelerinde yer alan bu mahalle, yüksekliği nedeniyle şehre tepeden bakıyor. Aynı zamanda Arabistan Yarımadası’nın en büyük saraylarından biri olan Salva Sarayı da burada bulunuyor.
Eskiden maliye bakanlığını temsil eden “Beytu’l Mal” gibi devlet binaları, İslami ilimler eğitimiyle meşhur olan Büyük Muhammed bin Suud Camisi, tüccarlar ve hacıların konakladığı Mudi Hanı da Diriye’nin sahip olduğu tarihi mekanlardan bazıları.
Diriye’de aynı zamanda Sosyal Yaşam Müzesi, Salva Sarayı Müzesi, Beytu’l Mal Müzesi, Tarım Müzesi ve Askeri Müze gibi müzeler de bulunuyor.

Diriye’nin doğası, insanlar için gurur ve güç kaynağı oldu
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Suudi Arabistan devletinin tohumlarını atan İmam Muhammed bin Suud’un soyu, İslam’dan önce Hanife Vadisi olarak bilinen Ard Vadisi’nde kendi devletlerini kuran Beni Hanife’ye dayanıyor. Bu devletin başında ise Hanife bin Lüceym bulunuyordu.



Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?
TT

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorların asteroit çarpmasından önce çöküşe geçtiği teorisinin doğru olmadığı öne sürüldü.

Milyonlarca yıl boyunca yeryüzüne hükmeden dinozorların soyu, 66 milyon yıl önce Dünya'ya çarpan bir göktaşının etkisiyle tükenmişti. 

Bugüne kadar bulunan bazı fosiller, dinozorların bu olaydan önce sayı ve çeşitlilik açısından gerilediğine işaret ediyordu. Özellikle göktaşından önceki yıllarda fosil sayısının azalması bu teoriyi destekliyordu. Bazı bilim insanları, asteroit gezegene çarpmasa bile bu sürüngelerin yok olma sürecine girdiğine inanıyordu. 

University College London'dan paleontolog Chris Dean "Dinozorların asteroit çarpmadan önce de yok olmaya mahkum olup olmadığı 30 yılı aşkın süredir tartışılan bir konu" diyor.

Dean ve ekip arkadaşları bu soruya yanıt bulmak için 66 milyon ila 84 milyon yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamış 4 dinozor türüne ait 8 binden fazla fosili inceledi. 

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de dün (8 Nisan) yayımlanan çalışmada dinozor çeşitliliğinin yaklaşık 76 milyon yıl önce zirveye ulaştığı ve ardından kitlesel yok oluşa kadar azaldığı bulundu. Bu eğilim, dinozorların soyu tükenmeden önceki 6 milyon yılda daha belirgindi. 

Ancak araştırmacılar, paleontologların asteroit çarpmasından önceki yıllarda ne kadar araziye erişebildiğini ve bu bölgelerde kaç kazı çalışması yapıldığını hesaplayınca, bilim insanlarının elinde pek örnek olmadığını tespit etti. Ekip, bu döneme ait jeolojik kayıtların açığa çıkmadığını veya üstünün bitki örtüsüyle kaplı olduğunu buldu.

Ayrıca çevresel koşullar veya diğer faktörlerin bu düşüşü açıklayamadığını söylüyorlar. Geliştirdikleri modellere göre dinozorların sayısı, göktaşı çarpmasına kadar stabildi. 

Bilim insanlarına göre dinozorlar kitlesel yok oluştan önce muhtemelen çökmeye başlamamıştı. Bu izlenimin, döneme ait fosillerin iyi korunmamış ya da bulunmasının zor olmasından kaynaklandığını düşünüyorlar. 

Makalenin bir diğer yazarı Alfio Alessandro Chiarenza, "Dinozorlar muhtemelen kaçınılmaz bir yok oluşa mahkum değildi" diyerek ekliyor: 

Eğer o asteroit olmasaydı, hâlâ bu gezegeni memeliler, kertenkeleler ve hayatta kalan torunları olan kuşlarla paylaşıyor olabilirlerdi.

Diğer yandan bazı bilim insanları yeni çalışmanın, dinozorların türlerinin azalmaya başladığı teorisini çürütmediğini savunuyor.

Reading Üniversitesi'nden Manabu Sakamoto'nun araştırmasına göre dinozorların yaşadığı 175 milyon yıl boyunca, yeni dinozor türlerinin ortaya çıkma hızı genel olarak yavaşlamıştı ve yeni türlerinin gelişmesinden çok daha fazla sayıda türün nesli tükeniyordu. 

Sakamoto, yeni araştırma mevcut fosillerde sapma olduğunu öne sürmesine karşın dinozor çeşitliliğindeki bu uzun vadeli düşüşün geçerliliğini koruduğunu söylüyor: 

Bu iki durum aynı anda geçerli olabilir.

Independent Türkçe, Live Science, New Scientist, Current Biology