Trablus ve İdlib çatışması bir Rusya-Türkiye savaşı mı?

(AFP)
(AFP)
TT

Trablus ve İdlib çatışması bir Rusya-Türkiye savaşı mı?

(AFP)
(AFP)

Rusya’nın desteği altındaki Suriye rejim güçleri, İdlib’in doğusundaki köylerde Türkiye destekli grupların karşısında yer alıyor. Moskova’nın destek verdiği Mareşal Halife Hafter önderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) da Ankara destekli Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) kalesi olan Trablus’a doğru ilerleyişini arttırdı. Peki, İdlib ve Trablus savaşı arasında bir bağlantı var mı?
İdlib’de yaşananların, Suriye’nin kuzeydoğusundaki durumla bağlantısı bulunuyor. Bu noktada bölgede yaşananlar, Ankara, Washington ve NATO ilişkilerinde de etkin bir rol oynuyor. Suriye’deki bu durum, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki olası bir zirve öncesinde Ankara- Moskova arasındaki askeri, siyasi ve ekonomik işbirliğinde de çeşitli yansımalar ortaya koydu.
Ancak son günlerde yaşananlar, Libya’daki iki farklı çatışma tarafını destekleyen Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiye yeni bir yön kazandırdı. Erdoğan, Serrac hükümetine destek verirken, Moskova ise Hafter’e desteğini açıkladı ve Rusya’ya bağlı Wagner unsurları da LUO’ya destek sağlamaya yöneldi.
Trablus
Putin ve Erdoğan arasındaki zirvenin düzenleneceği tarih olan 8 Ocak yaklaşırken, iki taraf, Trablus ve İdlib’deki askeri tırmanış karşısında doğrudan ve dolaylı olmak üzere birbirlerine suçlamalarda bulundu. Erdoğan, Türkiye’nin Wagner unsurları gibi paralı askerler hususunda sessiz kalamayacağını belirterek, “Wagner adlı grup aracılığıyla Libya’da Hafter lehinde paralı asker olarak çalışıldığını” vurguladı. Cumhurbaşkanı ayrıca “Onlara kimin para verdiğini biliyorsunuz” diyerek, “Bu, bir gerçek. Tüm bunlar hakkında sessiz kalmamız, bizim açımızdan doğru olmaz. Şimdiye kadar yapabileceğimiz her şeyi yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın haberine göre, Erdoğan’ın ifadeleri öncesinde de Libya hükümeti, Ankara ve Trablus arasında güvenlik ve askeri alanda anlaşma imzalandığını ilan etti. Bu anlaşma ile Türkiye’nin Libya’ya askeri yardımda bulunmasının önü açılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ise Türkiye’nin Libya’da bir eğitim üssü inşa etme, Akdeniz sularında petrol ve doğalgaz aramalarına izin verme hususundaki haberler ortasında anlaşma imzalandığını onayladı. Erdoğan, bu ayın 10’unda talep edilmesi halinde Serrac hükümetine destek vermek üzere Libya’ya asker göndermeye hazır olduğunu belirtti.
Moskova ise kartlarının Libya’daki tüm taraflara açık olduğunu belirtirken, Erdoğan’a da yanıt verdi. Rusya’da yayın yapan RIA Novosti haber ajansına göre Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak, “Türkiye’nin Serrac hükümetiyle imzaladığı anlaşmanın ve Türk askerlerinin Libya’ya gönderilme olasılığının Moskova için büyük endişelere yol açtığını” açıkladı. Kaynak, Türkiye ve Libya hükümeti arasındaki güvenlik anlaşmasının ‘birçok soru işaretine’ yol açtığına dikkati çekti. Kaynak ayrıca, Libya’ya yönelik yabancı bir askeri müdahalenin “ülkedeki durumu zorlaştırmaktan başka bir işe yaramayacağını” vurguladı.
Öte yandan Moskova ve Ankara’nın, daha önce Türkiye’den bir heyetin Libya meselesini görüşmek üzere Moskova’ya ziyaret edeceğini açıkladığı unutulmamalı. Aynı şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz Perşembe günü düzenlediği yıllık basın toplantısında da Libya’ya ilgili sorulan bir soruya, “konuya dair anlaşmazlıklara değinmeden, Türk mevkidaşı ile mevzuyu görüşmek istediği” yanıtını verdi. Putin ayrıca, bir muhabirin Wagner grubunun Libya’da güç barındırdığı hakkındaki sorusunu da cevaplamaktan kaçındı.
Düzensiz askeri bir birim olan Wagner, daha önce Suriye, Ukrayna ve Afrika kıtasındaki bazı ülkelerde faaliyet göstermişti.
'Wagner' meselesi, Rusya ve Türkiye’nin Libya’ya yönelik tutumlarını farklılaştırabilecek önemli bir anlaşmazlık noktası teşkil ediyor. Zira Moskova, Wagner grubunun Libya’daki varlığını tanımıyor. Savunma Bakanlığı da daha önce “bu konu hakkında medya organları tarafından söylentilerin yayıldığını ve bu söylentilerin asılsız olduğunu” açıklamıştı.
Moskova, Erdoğan’ın ifadeleri hakkında yorum yapmakta aceleci davranmasa da Rus yorumcular, söz konusu “çekişmeyi”, Moskova ve Ankara arasındaki en kötü durum olarak nitelendirdi. Hatta bu durumun, Türk heyetinin beklenen Moskova ziyaretinin iptal edilmesine yol açabileceğini belirttiler.
İdlib
Rusya ve Suriye uçakları, geçtiğimiz saatlerde büyük bir savaşa hazırlanmak üzere İdlib kırsalına yüzlerce baskın düzenledi. Hükümet güçleri, 20 Aralık’ta iki lider Putin ve Erdoğan’ın aracılık ettiği çatışmasızlık anlaşmasına tabi olan bölgede, İdlib’in doğusundaki birçok köyü ele geçirdi. Saldırı alanlarıyla, Şam kuvvetlerinin Lazkiye- Halep arasındaki ve Hama- Halep arasındaki karayollarının kontrollerini yeniden sağlamasına izin verilmesinin amaçlandığı açık. Bu durum aynı zamanda, Maaret el Numan, Saragib ve Eriha gibi yoğun nüfuslu bölgelere de yaklaşmak anlamına geliyor. Bugün, yüzlerce roketin de Maaret el Numan’ı hedef aldığı belirtildi. Bombardıman, İdlib’den Türkiye sınırlarına doğru, 3 milyon kişiyi içeren bir göç başlattı.
Öte yandan Moskova tarafından işletilen Hmeymim Hava Üssü’ndeki Rus komutanlığı, 20 Aralık’ta radikalizm yanlısı gruplara karşı, Türkiye ile anlaşma sağlanan alanlardan geri çekilmeyi kabul etmemesi sonrasında askeri kararlılık tavrı alındığını açıkladı. Aynı zamanda Rus kaynakları, Ankara’yı, Türk tarafının desteklediği gruplar karşısında “yükümlülüklerini yerine getirmemekle” suçladı. İdlib’de Putin- Erdoğan anlaşması uyarınca 12 gözlem noktasının kurulduğu bilinirken, İdlib çevresinde Türkiye’ye ait birçok nokta da hedef alındı.
Açık iplik
Trablus ve İdlib’deki askeri tırmanışa ve Moskova ile Ankara arasındaki karşılıklı suçlamalara rağmen kanallar, bölgesel ve uluslararası meselelerin, doğalgaz alanında stratejik işbirliğinin ele alınacağı Putin- Erdoğan zirvesi hususunda iki taraf arasında hala açık. Benzer şekilde Putin, NATO’yu zayıflatmak amacıyla Erdoğan ile Suriye’de işbirliği yapmak için hala bahis oynuyor. Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye ve Avrupa ülkeleri arasındaki gerginlikten de herhangi bir rahatsızlık duymuyor.
Tırmanışa rağmen Suriye’de olduğu gibi, Batı ülkeleri karşısında Libya’da da iki ülke arasında pazarlık ve anlaşma kapıları hala açık. Tüm bu gelişmelere paralel olarak UMH Başkanı Fayiz es-Serrac’ın Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov ile “çatışmaları sonlandırmada ve terörizmle mücadelede Çeçen tecrübeleri” hususunda temas kurması ise bir tesadüf değil. Kadirov’un, Türkiye ile Suriye’de çatışan Kremlin ve Rusya askeri polisi tarafından desteklendiği biliniyor.
Türk yetkililer
Öte yandan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Milletvekili ve Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler, ülkesinin uluslararası açıdan tanınan Serrac hükümetinin yanında durduğunu açıkladı. İşler, 20 Aralık’ta yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, Libya’da “demokrasinin sürekliliğini sağlamak ve askeri krizin geri dönüşünü engellemek” amacıyla UMH’ye destek sağlayacağını belirtti. Hafter’in Türkiye açısından “yasadışı” olduğunu söyleyen Emrullah İşler, Hafter’i destekleyen tarafların da Libya’da demokratik bir siyasi sistem ve güven ortamı kurulmasını istemediklerini savundu.
Dışişleri Komitesi’nin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesi Utku Çakırözer ise Türkiye’nin, Libya ile askeri işbirliği anlaşması imzalaması dolayısıyla karşılaşacağı tehlikelere karşı uyardı. Serrac ile imzalanan mutabakat zaptı hakkında endişelerini dile getiren Çakırözer, hükümetin Libya’ya silah ve askeri personel sağlayabileceğini belirtti.
Utku Çakırözer, söz konusu anlaşmanın Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Libya’ya uygulanan silah ambargosunu resmen ihlal ettiğini söyleyerek, partisinin, Türkiye ve Libya arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini desteklediğine dikkat çekti. CHP’li yetkili ayrıca, “Ancak şu an, Libya’da bir iç savaş yaşanıyor ve eğer Libya ile halkının çıkarını düşünüyorsak, silah göndermek yerine, orada barışı sağlamak için çaba göstermeliyiz. Türkiye, BM’yi bu yönde desteklemelidir” değerlendirmesinde bulundu.



Trump'ın ekibi bundan sonra Rusya ile Ukrayna arasında bir "anlaşma"ya varmak istiyor

Ukrayna Acil Servis personeli, Rusya'nın Dnipro'yu bombalaması sonucu bir binada çıkan yangını söndürüyor (Ukrayna Acil Servisi- AP)
Ukrayna Acil Servis personeli, Rusya'nın Dnipro'yu bombalaması sonucu bir binada çıkan yangını söndürüyor (Ukrayna Acil Servisi- AP)
TT

Trump'ın ekibi bundan sonra Rusya ile Ukrayna arasında bir "anlaşma"ya varmak istiyor

Ukrayna Acil Servis personeli, Rusya'nın Dnipro'yu bombalaması sonucu bir binada çıkan yangını söndürüyor (Ukrayna Acil Servisi- AP)
Ukrayna Acil Servis personeli, Rusya'nın Dnipro'yu bombalaması sonucu bir binada çıkan yangını söndürüyor (Ukrayna Acil Servisi- AP)

ABD'nin bir sonraki Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, dün bir televizyona verdiği röportajda, Başkan seçilen Donald Trump'ın ekibinin Ukrayna ile Rusya arasında bir "anlaşma"ya varmak için görevden ayrılan Başkan Joe Biden'ın yönetimiyle birlikte çalışmak istediğini açıklayarak, savaşın “tırmanması” hakkındaki endişelerini dile getirdi.

Cumhuriyetçi milyarderin 5 Kasım'daki zaferinden bu yana Avrupalılar, ABD'nin bu çatışmada Ukrayna'ya verdiği desteği azaltacağından, hatta Rusya ile kendi zararına olacak bir anlaşmayı kabul etmesi için baskı yapacağından korkuyor.

20 Ocak'ta göreve başlayacak olan Trump, yeni hükümetinin hâlâ Senatonun onayını alması gereken tüm üyelerini seçti.

Waltz, dün Fox News'e verdiği röportajda, "Başkan Trump, bu çatışmayı sona erdirme ihtiyacı konusunda çok açıktı. Bizim masaya kimin oturacağını, anlaşma mı yoksa ateşkes mi sağlanacağını, iki tarafın nasıl masaya getirileceğini, anlaşmaya varmanın çerçevesinin ne olacağını tartışmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Waltz, “Ocak ayına kadar bu yönetimle birlikte üzerinde çalışacağımız ve ondan sonra da üzerinde çalışmaya devam edeceğimiz konu budur” dedi.

“Bunun bir yönetimi diğeriyle karşı karşıya getirmek için fırsat olduğunu düşünen muhaliflerimiz yanılıyorlar” diyen Waltz, yeni yönetimin ekibinin Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın ‘tırmanmasından’ ‘endişe duyduğunu’ vurguladı.

Son günlerde seçilmiş başkana yakın çevreler, Biden'ın, Ukrayna'nın Amerikan yapımı uzun menzilli füzelerle Rus topraklarının derinliklerine saldırmasına izin verme kararını şiddetle kınadılar.

Seçim kampanyası sırasında Trump, 2022'de Rusya'nın bu ülkeyi işgalinin başlangıcından beri Biden yönetimi tarafından Ukrayna'yı desteklemek için harcanan büyük miktarlardaki paranın faydası hakkında birçok soru ortaya attı.

Cumhuriyetçi milyarder defalarca bu savaşı hızlı bir şekilde sona erdirme sözü verdi, ancak bunu nasıl yapacağını açıklamadı.

Yeni ulusal güvenlik danışmanı Ortadoğu konusunda da “istikrar sağlayıcı bir düzenleme” çağrısında bulundu.

Gözlemciler, Waltz ve Trump'ın dışişleri bakanı olarak atadığı Marco Rubio'nun bir sonraki yönetimde şahin bir ikili oluşturacağını belirtiyor.

Trump, Florida milletvekili ve eski bir elit asker olan Waltz'ı “Çin, Rusya, İran ve küresel terörizmin yarattığı tehditler konusunda uzman” olarak nitelendirdi.