Kış depresyonunun 3 belirtisi

Kış depresyonunun 3 belirtisi
TT

Kış depresyonunun 3 belirtisi

Kış depresyonunun 3 belirtisi

Kış aylarında ortaya çıkan mevsimsel duygu durum bozukluğu olarak bilinen kış depresyonu, halsizlik ve yorgunluğa neden oluyor, isteksizlik ve yaşamdan zevk almama gibi sorunlar nedeniyle yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Uzman yardımı almak, sosyal yaşamdan kopmamak, egzersiz yapmak ve keyif alınan insanlarla vakit geçirmek çoğu zaman kış depresyonuna çare olabiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Şaban Karayağız, kış aylarında ortaya çıkan mevsimsel duygu durum bozukluğu hakkında bilgi vererek önerilerde bulundu.
Çaresizlik ve hüzün kış aylarında ortaya çıkıyor
Çevresel etkilere açık olan insan psikolojisi, sürekli olarak dıştan ve içten gelen uyarılarla değişkenlik gösterir. Yapay ve doğal ışık (güneş) kaynakları ile mevsimlerin insan psikolojisi üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Kış mevsiminde havaların soğumasıyla kapalı alanlarda uzun süre zaman geçirmek ve günlerin kısalması ruh sağlığını olumsuz etkiler.
Güneşin etkisinin azaldığı kış aylarında çaresizlik ve hüzün duyguları ile negatif düşünceler bazı insanlarda bir anda belirir. Kışın üşümemek için giyilen koyu renkli ve kalın kıyafetler de insan psikolojisini olumsuz etkilemektedir.
Kış depresyonuna işaret eden şikayetlere dikkat!
1. Kış depresyonundan etkilenen kişilerde keyifsizlik, mutsuzluk, ilgi ve zevk kaybı gibi ana belirtiler ortaya çıkar.
2. Hastalığın teşhisi için kullanılan belirtiler ise çökkünlük, halsizlik, yorgunluk, uyku düzensizliği, iştah düzensizliği, dikkat dağınıklığı ve unutkanlıktır.
3. Bireylerin toplumla bütünleşmesi sonucu oluşan toplumsal uyum ortadan kalkar ve asosyalizasyon süreci başlar. Sonuç olarak kişide kararsızlık, ‘hayat boş’ hissi, yaşama sevincinin kaybı ve olumsuz düşüncelerin tekrar tekrar zihinde oluşmasıyla depresyon ortaya çıkar.
Bu belirtiler, günün nerdeyse tamamında olmalı ve en az iki hafta sürmelidir.
Depresyonun oluşumunda hormonlar da etkili
Özellikle kış aylarında ortaya çıkan depresyonun biyolojik bir tarafının olduğu da unutulmamalıdır. Nasıl ki insülin hormonu kan şekerini düzenliyor ve diyabet hastalığı için insülin eksikliği veya direnci rol oynuyorsa, duygularımızı dengeleyen beyindeki bir takım hormonlar da depresyonun oluşumunda etkilidir. Bu hormonların başında seratonin ve melatonin gelmektedir. Özellikle kış aylarında beyindeki melatonin oranı artar ve seratonin hormonu seviyesi düşer. Böylece depresyona yatkınlığı olan kişilerde mevsimsel özellikli depresyonun görülme ihtimali ortaya çıkar. Özellikle güneşli gün sayısının az oyduğu Baltık ülkelerinde kış depresyonu insanların yaşamını değiştirmektedir.
Depresyona girmemek için yapılması gerekenler
Havanın iyi olduğu günlerde mutlaka 30-60 dakika arasında dışarı çıkın ve mümkünse kısa yürüyüşler yapın. Sabah erken kalkın, gece erken yatın ve gün boyu gün ışığından maksimum seviyede yararlanın.
Düzenli uyku önemlidir. Alışılmış uyku düzeninin dışına kesinlikle çıkmayın, fazladan uyumayın. Gün içinde yorgunluk hissi oluşuyorsa 10-15 dakika gözler kapatılarak dinlendirin.
Sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda kurallar koyun, mümkünse günlük 3 öğün yemek yiyin ve öğün saatlerini atlamayın.
Avokado, kivi, mango ve papaya gibi tropik meyveler seratonin öncülü olan triptofandan zengindir. İki günde bir de olsa tüketin.
Sosyal olmaya çalışın ve dostlarınızla vakit geçirin.
Tedavide ilk adım yaşam tarzı değişikliği
Hayat tarzı değişikliğinin yanı sıra ilaçlarla tedavi ve psikoterapiler hastalığın tedavisinde kullanılmalıdır. Özellikle TMS tedavisi ve mevsimsel özellikli depresyonda kullanılan yüksek ışık terapisi kullanılan tedaviler arasındadır. Bu tedaviler, hastaya özel olarak uygulanmalıdır.



Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe