Arap Birliği: Libya’ya dış müdahaleyi kabul etmiyoruz

​Arap Birliği Konseyi, 31 Aralık’ta Kahire’de oturum düzenledi (Şarku’l Avsat)
​Arap Birliği Konseyi, 31 Aralık’ta Kahire’de oturum düzenledi (Şarku’l Avsat)
TT

Arap Birliği: Libya’ya dış müdahaleyi kabul etmiyoruz

​Arap Birliği Konseyi, 31 Aralık’ta Kahire’de oturum düzenledi (Şarku’l Avsat)
​Arap Birliği Konseyi, 31 Aralık’ta Kahire’de oturum düzenledi (Şarku’l Avsat)

Arap Birliği Konseyi, 31 Aralık’ta Kahire’de, daimi temsilciler düzeyinde düzenlediği bir toplantı sırasında, ‘yabancı radikal savaşçıların Libya’ya transferini kolaylaştırmaya katkı sağlayan’ dış müdahalelerin ve Libya’ya silah tedarikini yasaklayan uluslararası kararların ihlalinin reddedildiğini açıkladı.
Konsey, Irak başkanlığındaki olağanüstü oturumun sonunda Libya’daki gelişmelere ilişkin yayınlanan bir kararda, ‘Libya siyasi anlaşmasının, ruhunun ve ilgili uluslararası kararların, yabancı askeri müdahaleye izin verilecek şekilde ihlal edilme tehlikesine’ dikkati çekti.
Arap Birliği Konseyi, Libya’nın birliğine, egemenliğine ve Libya’nın toprak bütünlüğüne olan bağlılığını yinelerken, her türlü dış müdahaleyi de reddettiklerini vurguladı.
Libya’daki tek çözüm süreci olarak 2015 yılında Fas’ta imzalanan Suheyrat Anlaşması’nın tam olarak uygulanması yoluyla siyasi süreci desteklediklerini söyleyen Arap Birliği, halkın, Libya krizinin çözümüne yardımcı olmayı amaçlayan uluslararası çabalara dahil edilmesinin önemli olduğuna dikkati çekti. Konsey ayrıca, Libya’daki krizi şiddetlendiren, komşu Libya ülkelerinin ve Akdeniz de dahil tüm bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden askeri tırmanışa karşı ciddi endişelerini dile getirdi.
Öte yandan Konsey, askeri çatışmaların durması gerektiğini vurgularken, siyasi çözümün, ‘Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanması ve teröristlerin ortadan kaldırılması için tek çözüm’ olduğunu ifade etti. Konsey, Arap Birliği Genel Sekreteri’ne de ‘Libya krizini çözmeyi amaçlayan olumlu ve koordineli pozisyonlar sağlamak, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden herhangi bir yabancı askeri müdahaleyi önlemek, BM’nin Gassan Selame önderliğinde siyasi, güvenlik ve ekonomik açıdan çabalarını desteklemek’ amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri de dahil, Libya kriziyle ilgili tüm uluslararası taraflarla en üst düzeyde temas kurma çağrısında bulundu.
Öte yandan Konsey, gelişmeleri ele alma hızı göz önüne alındığında Libya’daki olası bir dış askeri müdahalenin uluslararası barış ve güvenliğe yönelik gerçek bir tehdit oluşturması nedeniyle BM Genel Sekreteri’nden Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) konuyla ilgili bir rapor sunmasını istedi.
Konsey Başkanı olarak Irak, Libya’daki ilgili tüm taraflara, Libya halkının talepleri uyarınca Arap Birliği’nin bu alandaki çabalarının desteklenmesinin yanı sıra, Libyalı tarafların barış ve istikrarı inşa etme çabalarına ‘yapıcı bir ulusal diyalog ve Arap desteği’ sağlama çağrısında bulundu. Aynı şekilde Irak’ın Arap Birliği temsilcisi Dr. Ahmed Nayif Reşid ed-Duleymi, ülkesinin, herhangi bir Arap ülkesinin iç işlerine yönelik dış müdahaleyi reddettiğini, silah ve kınama dili yerine diyalog ve barış dilini desteklediğini vurguladı. Duleymi, bu olağanüstü toplantının, yalnızca iki hafta içerisindeki ikinci toplantı olduğunu, ‘her ülkenin ulusal düzeyinde veya bir bütün olarak bölge düzeyinde Arap ulusunun ve halklarının karşılaştığı zorlukların derinliğini’ ele aldığını belirtti.
Söz konusu toplantı, Türkiye’nin Trablus hükümetinin yanında savaşması için Libya’ya asker göndereceğini ilan etmesi sonrasında Mısır’ın Libya’daki durumla ilgili gelişmeleri tartışma isteği üzerine gelişti.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu el-Gayt ise Konsey tarafından 31 Aralık’ta yayınlanan ve askeri tırmanış dolayısıyla endişeleri de içeren, Libya’daki gelişmeler hususundaki karar dolayısıyla memnuniyetini dile getirdi.
Genel Sekreterliğe yakın bir kaynağın aktardığına göre Ebu el-Gayt, Arap topraklarındaki yabancı dış müdahalelerin, genel olarak  Arap ülkeleri tarafından kabul edilemez olduğuna dikkati çekti. Genel Sekreter, Konsey tarafından bu hususta yayınlanan kararın, ‘krizi kötüleştiren, karışıklıklara neden olan ve bu kargaşanın süresini uzatan müdahaleleri reddeden bir Arap yaklaşımını yansıttığına’ dikkati çekti.



ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
TT

ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)

Hizbullah, Lübnan’da silahların yalnızca resmi güvenlik kurumlarının elinde bulunmasına yönelik yerel ve uluslararası taleplere karşı ‘varoluşsal tehdit’ kartını öne sürdü. Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, ‘ulusal güvenlik stratejisinin’ tartışılmasına başlanmadan önce bu tehdidin ortadan kaldırılması şartını koştu. Bu durum, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında bir ‘farklılaşmaya’ işaret ediyor. Zira devlet, ABD’li arabulucu Tom Barrack’ın önerisini ‘olumlu şekilde ele alacakken’ Hizbullah farklı bir tutum sergiliyor.

Kasım’ın son açıklaması, silahlarını teslim etme mekanizmalarının tartışılmasına karşılık daha önce öne sürdüğü şartlara eklenen yeni bir koşul olarak görülüyor. Bu şartların başında ise, İsrail’in ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi koşuluyla Hizbullah’ın silah konusunu görüşmeye hazır olacağı yönündeki talep geliyor. Her ne kadar Lübnan’daki resmi çevreler, Hizbullah’ın bu dosyada ‘esnek davrandığını’ ve ‘ağır silahlarını (nokta atışlı füzeler ve insansız hava araçları) teslim etmeye hazır olduğunu’ ifade etse de, konuya yakın kaynaklara göre Hizbullah, İsrail’in önceden bazı adımlar atmasını şart koşuyor.

Hizbullah, ABD'nin İsrail'e son savaştan bu yana Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, elindeki 16 kişiyi serbest bırakması, Lübnan topraklarına yönelik ihlal ve saldırıları durdurması ve son savaşta yıkılan yerleri yeniden inşa etme görevine başlaması için baskı yapmasını talep ediyor.

ABD elçisi yeniden geliyor

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Lübnanlı yetkililer tarafından geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden teslim alınan ve Lübnan'dan önümüzdeki aralık ayında sona erecek bir süre içerisinde silahların geri çekilmesi için ‘net’ bir takvim taahhüt etmesini talep eden ABD belgesine resmi bir yanıt almak üzere üçüncü bir ziyaret için yakında Beyrut'a gelmesi bekleniyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam'ın temsilcilerinden oluşan komite, Lübnan'ın iki hafta önce Beyrut'ta ABD elçisine verdiği bir belgeye ilişkin gözlemleri içeren belgeyi inceliyor. Başbakan Selam'ın bu hafta Meclis Başkanı Berri ile bir araya gelerek Lübnan'ın vereceği yanıtın ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

Hükümetin esnekliği

Lübnan makamları, Amerikan taleplerini içeren belgeye karşı esnek bir tutum sergiliyor. Bununla beraber Amerikan heyetiyle yürütülen temaslara aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Lübnan makamları, Washington’un talep ettiği şekilde Karz-ı Hasen Vakfı ile ilgili tedbirleri artırmak, mali ve idari reformları uygulamak gibi kendisine düşen görevleri de yerine getiriyor. Hizbullah ise silah meselesinde daha katı bir tutum sergiliyor.

Kaynaklar, ABD'nin yanıtını incelemekle görevlendirilen komitenin görevinde önemli ilerleme kaydettiğini belirterek, Lübnan devletinin Amerikan anlaşmasına olumlu yaklaşacağını ve hükümetin silahlanmada tekelleşmeyi aşamalı olarak uygulama sözü vereceğini ifade etti. Kaynaklara göre Lübnan'ın resmi yanıtı Hizbullah'ın taleplerindeki sert tutumundan farklı olacak. Kaynaklar, Hizbullah'ın garantiler talep ettiğini ve Kasım'ın açıklamalarının da gösterdiği gibi son zamanlarda tutumunu sertleştirdiğini belirtti.

Varoluşsal tehdit

Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, “Hizbullah, Emel Hareketi, direniş ve Lübnan'ın bağımsızlığını isteyen ve Lübnan'ın Lübnanlılar için nihai bir vatan olduğuna inanan egemen bir hat olarak bizler, direnişe, çevresine ve bir bütün olarak Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz” ifadesini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada (Hizbullah medyası)

Kasım, “Lübnan'ın karşı karşıya olduğu üç gerçek tehlike var: güney sınırında İsrail, doğu sınırında DEAŞ ve Lübnan'ı kontrol etmeye, üzerinde vesayet kurmaya çalışan ve Lübnan'ın hareket ve yaşama kabiliyetini yok etmek isteyen Amerikan zorbalığı” dedi.

Kasım, Lübnanlılara hitaben şunları söyledi: “Sözümüz bir olsun ve öncelik için çalışalım. Tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız. Sizi İsrail'e iyilik yapmamaya çağırıyorum. Çatışma halinde ABD hedeflerine ulaşamaz.”

Hizbullah silahlarına sarılıyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynaklarının Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın son tutumu ‘silahlarına sarılma meydanından henüz ayrılmadığı, yani halen aynı noktada olduğu’ şeklinde değerlendiriliyor. “Bu tutum görünüşte çevresine yönelik ve üstü kapalı tavizler mi içeriyor?” diye soran kaynak, başkanlar (Avn, Berri ve Selam) tarafından dile getirilen bazı hususların işlerin kolay olduğuna işaret ettiğini hatırlattı.

Görsel kaldırıldı.Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşme sırasında (Reuters)

Kaynaklar, “Şu ana kadar görünen o ki, Hizbullah silah bırakmamakta ısrar ediyor. Hizbullah'ın maksimum yapabileceği şey Litani Nehri’nin güneyinden çekilmek. Savunma stratejisi diye bir şey yok. Ondan istenen, silahlarını teslim etmesi” ifadelerini kullandı. Kaynaklar, ‘Hizbullah'ın şimdiye kadar, varoluşsal tehditler konusunda aynı söylemleri sürdürdüğünü, hâlbuki bu silahlar ve destek savaşı aracılığıyla Lübnan’a varoluşsal bir tehdit teşkil edenin bizzat kendisi olduğunu ve silahları yüzünden savaşları ülkeye çektiğini’ ifade etti.

Kaynaklar, Hizbullah’ın yetkilileri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda ‘ABD’ye İsrail sınırını korumaya hazır olduklarını, bunu da Litani’nin güneyinden tamamen çekilerek ve silah meselesini Litani’nin kuzeyinde hükümetle müzakere ederek yapabileceklerini anlatmak istediklerine’ dikkat çekti. Kaynaklar, ‘bu durumun ABD tarafından reddedildiğini, Washington’ın hamle karşılığında hamle ilkesine bağlı kaldığını, yani İsrail’in aşamalı olarak çekilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve hedef almayı durdurması karşılığında devletin de Hizbullah’ın askerî yapısını dağıtarak egemenliğini tesis etmesini istediğini’ vurguladı.

Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne yakın kaynaklar, ‘Hizbullah’ın artık bu yönde bir adım atmazsa hem kendisini hem de tüm Lübnan halkını yeni bir savaşa sürükleyeceğinin farkında olduğunu, eylül ayında önceki ABD temsilcisi Amos Hochstein’ın sunduğu fırsatı değerlendirmediğinde savaşla karşılaştığını ve şimdi Tom Barrack’ın sunduğu fırsatı değerlendirmemesi halinde Lübnan’ı tehlikeye atacağını bildiğini’ ifade etti. Kaynaklar, Lübnan’ın yeni şiddet sahnelerine sürüklenmemesi konusunda uyardı.