Oscar’a aday gösterilmemiş 47 efsane film

Sağdaki film Cinnet-Soldaki film Büyük Hesaplaşma (Warner Bros.)
Sağdaki film Cinnet-Soldaki film Büyük Hesaplaşma (Warner Bros.)
TT

Oscar’a aday gösterilmemiş 47 efsane film

Sağdaki film Cinnet-Soldaki film Büyük Hesaplaşma (Warner Bros.)
Sağdaki film Cinnet-Soldaki film Büyük Hesaplaşma (Warner Bros.)

Çok bariz gelecek belki ama, bir filmin Oscar adayı olması onu otomatik olarak iyi bir film yapmaz.
Aslında, yıllar içinde Akademi’nin gözünden kaçan ödülledirmeye değer çok sayıda film oldu.
Elbette belli filmlerin Oscar seçmenlerinin seçeceği filmler olmadıkları için aday gösterilmediklerini düşünmek kolay, ama tarihte kimi sürprizler de yok değil.
Örneğin, neredeyse her yeni süper kahraman filmi teknik ya da makyaj kategorileri sayesinde adaylık elde ederken, sıradan animasyon filmleri de çoğunlukla belirli bir yıl az sayıda seçenek olmasından dolayı adaylığa layık görülüyor.
Bu şu demek; eleştirmenler DC’nin Suicide Squad: Gerçek Kötüler (Suicide Squad) gibi filmlerini yerden yere vurduğu halde Akademi’nin radarına girebilir (ki kazandı bile). Karanlığın Gölgesinde (Don’t Look Now) ve The King of Comedy gibi klasiklerin değerlendirmeye bile alınmadığını düşündüğünüzde bu tam bir saçmalık.
Üstelik bunlar tek değil, yazının devamında hiçbir dalda Oscar’a aday gösterilmemiş en şaşırtıcı 47 film yer alıyor.
1. Amerikan Sapığı (Amerikan Psycho - 2000)

(Universal Studios)
Mary Harron'ın Bret Easton Ellis'in romanından uyarladığı ve psikopat Patrick Bateman karakterini Vice dizisi yıldızı, daha sonra Oscar ödülü kazanan Christian Bale'in oynadığı film tek bir dalda bile aday göstermedi.
2. Gün Doğmadan (Before Sunrise - 1995)

(Columbia Pictures)
Richard Linklater'ın Before… üçlemesinin son iki filmi senaryo dalında aday gösterilirken, dünyayı müstakbel evli çift Jesse (Ethan Hawke) ve Celine (Julie Delpy) ile tanıştıran film acımasızca gözardı edilmişti.
3. Ölüm Korkusu (The Big Heat - 1953)

(Columbia Pictures)
Fritz Lang, Akademi tarafından gözardı edilmiş bir dizi film çekmişti; Glenn Ford, Lee Marvin ve Gloria Grahame'in başrolünde yer aldığı bu film noir da onlardan biriydi.
4. Büyük Lebowski (The Big Lebowski - 1998)

(PolyGram Filmed Entertainment)
Akademi'nin Coen kardeşlere gösterdiği cömertlik, İhtiyarlara Yer Yok (No Country for Old Man) En İyi Film dalında tarihin gördüğü en çekişmeli yarışta Kan Dökülecek'i (There Will Be Blood) geride bıraktığında doruğa ulaşmıştı. Jeff Bridges'in The Dude karakterini canlandırdığı bu her repliğinden alıntı yapılabilecek kimlik karmaşası komedisinin hiçbir ödüle aday gösterilmemiş olması halen şaşırtıcıdır.
5. Blow Out (1981)

(Filmways Pictures)
Brian De Palma filmlerini pek de ödül kazanma umuduyla yapmıyor ama Michelangelo Antonioni'nin Blow Up'ından yola çıkan bu siyasi gerilim aday olacağı tüm Oscarları sonuna kadar hak ediyordu.
6. Serseri Aşıklar (Breathless - 1960)

(Films Around The World)
Serseri Aşıklar'ın adaylık alamaması Oscarlar'ın güvenilir olamayacağının kanıtıdır. Dünyada en çok incelenen filmlerden biri olmasına rağmen, Jean Luc-Godard'ın bu Fransız başyapıtı tam tamına sıfır adet Akademi Ödülüne sahip.
7. Bringing Up Baby (1938)

(Warner Bros.)
Akademi pek çok dikkate değer absürd komediyi ödüllendirdiyse de, Howard Hawks'ın yönettiği, Cary Grant ve - en çok ödül kazanan rekorunu halen elinde tutan - Katherina Hepburn'un başrolünü paylaştığı bu başyapıt onlardan biri olamadı.
8. Karanlığın Gölgesi (Don't Look Now - 1973)

(IMDb)
Venedik'te çekilen bu gerilimin yönetmeni Nicolas Roeg, Oscar tarihinin en haksız yere gözardı edilmiş yönetmenlerinden biri.
9. Karanlık Yolculuk (Donnie Darko - 2004)

(IMDb)
Jake Gyllenhaal'dan bir yıldız yaratan Richard Kelly'nin bu akıl bükücü bilim kurgusu 2004'te ilk gösterime girdiğinde bir festival favorisi oldu. Pek çok kişi filmin senaryo dalında aday olmasını bekliyordu.
10. İyi, Kötü ve Çirkin (The Good, the Bad and the Ugly - 1966)

(MGM)
Western filmler 1990'lı yıllara kadar Akademi'den bir hayır görmedi. İroniktir ki, Sergio Leone'nin  pek çok kişinin türünün zirvesi olarak gördüğü bu filminde başrol oynadıktan sonra kariyeri parlayan Clint Eastwood'un yönettiği Unforgiven filmi sayesinde bu tabu da yıkılmış oldu.
11. Protesto (La haine - 1995)

(Gramercy Pictures)
Mathieu Kassovitz'in bu siyah-beyaz dram filmi - İngilizce'ye Hate (Nefret) olarak tercüme edildi - üç genç arkadaş ve onların Paris'in banliyölerinde verdikleri yaşam mücadelesini konu alıyor.
12. Halloween - 1978

(Compass International Pictures)
Akademi korku filmlerinin adaylıklarını pek köpürtmüyor olabilir ama John Carpenter'in etkileyici filmi Halloween'in eksikliğinin gözalıcı bir yok sayma olduğunu gösteren geçmiş örnekler de yok değil (bkz: The Exorcist ve Kuzuların Sessizliği).
13. Harold ve Maude (Harold and Maude - 1971)

(Paramount Pictures)
Bu sıradışı romantik drama, muhtemelen Oscar adaylığı bulunmadığı için gösterime girdiği dönemde tam bir eleştiri ve ticari fiyasko örneği oldu. Yine de bugün sıkı izleyici kitlesi sayesinde sinemaseverlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.
14. Büyük Hesaplaşma (Heat - 1995)

(Warner Bros.)
Robert de Niro ve Al Pacino'nın sinema ortaklığı olan, Michael Mann'in bu polisiye draması kağıt üzerinde en güçlü adaydı fakat hiçbir Oscar adaylığı kazanamadı.
15. His Girl Friday (1940)

(Sony Pictures)
Howard Hawks'ın Cary Grant'in başrol oynadığı ve bir tek Oscar ödülüne dahi acımasızca aday gösterilmemiş bir diğer absürd komedisi.
16. Insomnia - 2002

(Warner Bros Pictures)
Christopher Nolan'ın muhteşem ve mütevazı draması - Batman Begins'den yıllar önce yapılan - Insomnia beklentileri karşılayamadıysa da, filmde yeterince güçlü performanslar (Al Pacino, Robin Williams, Hillary Swank) oyunculuk ödüllerine adaylıkları garantilemişti. Ne yazık ki film hiçbir ödülde aday olmadı.
17. Local Hero (1983)

(Warner Bros Pictures)
Bill Forsyth'un sevilen komedi-dram filmi, çalıştığı petrol şirketinin rafineri inşa etmek istediği İskoç köyünü satın almak için gönderilen Amerikalı bir adamın başından geçen talihsizlikleri konu alıyor. Forsyth, Bafta'da En İyi Yönetmen ödülünü kazandı ancak film Akademi'den böyle bir ilgi görmedi.
18. Bir Şehir Katilini Arıyor (M - 1931)

(20th Century Fox)
Filmin ismindeki “M” Fritz Lang'ın seri katil avını anlatan bu Alman dramasında “masterpiece" (şaheser) anlamına geliyor diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, Akademi hiç öyle düşünmüyor.
19. Bir İdam Mahkumu Kaçtı (A Man Escaped - 1956)

(20th Century Fox)
Robert Bresson’un André Devigny’in anılarından uyarladığı, Fransız Direniş üyesinin II. Dünya Savaşı sırasında Almanlara esir düştüğü süreçte yaşadıklarını gösteren film, Bresson’un kendisinin de yıllar önce tutsak edildiğini düşündüğümüzde daha da büyüleyici hale geliyor.
20. Margaret (2011)

(Fox Searchlight Pictures)
Kenneth Lonergan, Manchester by the Sea ile Oscar kazanarak kariyerine devam etmiş olabilir ancak Margaret - Anna Paquin'in yakıcı bir performans sergilediği bu üç saatten uzun süren dram filmi - tek bir Oscar'a bile aday olmayı başaramadı.
21. Aşk Zamanı (In the Mood for Love - 2000)

(IMDb)
Wong Kar-wai, mevcut eşlerinin birbirleriyle ilişki yaşadıklarından şüphelenirken birbirine aşık olan bir kadın ve bir erkeğin (Tony Leung ve Maggie Cheung) hikayesini anlattığı bu övgü toplayan Hong Kong yapımı dram filmiyle romantik sinemanın standartlarını belirlemişti.
22. The King of Comedy - 1982

(20th Century Fox)
Oscar kazanması onlarca yılını almış olabilir ancak Akademi, Martin Scorsese filmlerini aday göstermede nadiren ayak diretmişti - özellikle Robert De Niro'nun başrol oynadıklarını. The King of Comedy bu anlamda bir istisnaydı.
23. Uzun Veda (The Long Goodbye - 1973)

(IMDb)
Robert Altman'ın bu muazzam gerilim filminin yıldızı Elliott Gould, yönetmenin bu en eğlenceli filmlerinden birinde Raymond Chandler'ın özel dedektifi Philip Marlowe'u canlandırıyor. Yönetmen, 2006'ya geldiğimizde Onur Ödülü'nün sahibi olacaktı.
24. The Man With Two Brains (1983)

(Warner Bros.)
Pek çok kez sunuculuğunu üstlenmiş olsa da, Steve Martin hiçbir zaman Oscar'a aday gösterilmedi. Takdiri hak ettiği filmlerden biri Carl Reiner'in 1983 tarihli bilim kurgu komedisi The Man with Two Brains'di.
25. Aşk ve Ölüm (A Matter of Life and Death - 1946)

(Eagle-Lion Films)
Akademi Film Arşivi, 1999'da A Matter of Life and Death'i muhafaza etmiş olabilir ancak seçmenler 1946'da gösterime girdiği sırada Powell & Pressburger'in bu fantezi-romantik filminin hakkını verememişti.
26. Mean Streets (1973)

(Warner Bros.)
Yönetmenin ilk çıkış filmi sayılmasa da Mean Streets, Martin Scorsese'nin tam anlamıyla ilk karakteristik filmidir. Yönetmen 2007'de The Departed ile gecikmiş bir Oscar kazanacaktı ancak ilk adaylığı için 1975'e kadar beklemesi gerekecekti (Alice Doesn’t Live Here Anymore).
27. Melankoli (Melancholia - 2011)

(Zentropa Entertainments)
Karanlıkta Dans (Dancer in the Dark) epey yaklaşmış olsa da (En İyi Orijinal Şarkı adaylığı almıştı), Lars von Trier'in hiçbir filmi En İyi Film'e aday gösterilmedi. Yönetmen, Melankoli'yle ödülün kıyısından döndü.
28. Miller's Crossing (1990)

(20th Century Fox)
Bir Coen kardeşler favorisi olarak saygı görmesine rağmen ki Gabriel Byrne ve Albert Finney'in kayda değer performanslarından bahsetmiyoruz bile, Miller's Crossing, Coen kardeşlerin tek bir Oscar adaylığı alamayan nadir filmlerinden biridir.
29. Bir Zamanlar Amerika'da (Once Upon a Time in America - 1984)

(Warner Bros.)
Her ne kadar bir başyapıt olmasa da, Sergio Leone'nin - Robert De Niro ve Joe Pesci'nin başrollerini paylaştığı - bu destansı gangster filminin hiç Oscar adaylığı almadığını düşünmek şaşırtıcı (filmin Amerika gösterimi için gösterim süresini kısaltmaya çalışırken Warner Bros'un bestecinin adını yanlışlıkla açılış jeneriğinden çıkarması üzerine filmin müziği yarışmadan düşürülmüştü).
30. Paterson (2016)

(Amazon Studios)
Eleştirmenler Jim Jarmusch'un Paterson filmini ödül değerlendirmesinde en güçlü aday olarak görüyordu - epey başarılı performansıyla Adam Driver sayesinde özellikle de En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde - ama işler beklendiği gibi gitmedi.
31. Zafer Yolları (Paths of Glory - 1957)

(United Artists)
4 kez aday gösterilmesine rağmen Stanley Kubrick hiç En İyi Yönetmen ödülünü kazanamadı. Hiçbir kategoride Oscar'a aday olamayan filmlerinden biri de savaş karşıtı siyah beyaz filmi Paths of Glory’ydi.
32. Ölümün Sesi (Play Misty for Me - 1971)

(IMDb)
Clint Eastwood, Unforgiven, Million Dollar Baby ve Mystic River sayesinde Oscar'ın gözdesi gibi bir şey olmuş olabilir ama ilk yönetmenlik çalışması Akademi tarafından göz ardı edilmişti.
33. Rezervuar Köpekleri (Reservoir Dogs - 1992)

(Miramax Films)
Rezervuar Köpekleri, Quentin Tarantino'nun en iyi filmi olmasa da, yine de yönetmenin ilk çıkış yaptığı bu filmin en azından senaryo dalında değerlendirilmemesi şaşırtıcı.
34. The Rider - 2018

(Sony Pictures Classics)
Oscarlar'da görmezden gelinen 2018 filmleri arasında Chloé Zhao'nun - gerçek bir rodeo kovboyu ve ailesinin hikayesini anlattığı - bu dram filmi en büyük haksızlığa uğrayan yapım olarak damga vurdu.
35. Çöl Aslanı (The Searchers - 1956)

(Warner Bros.)
İç Savaş gazisi Ethan Edwards rolü John Wayne'in en iyi rolü olarak görülebilir ancak Akademi aynı fikirde değildi: tek Oscar'ını 1970'de True Grit ile kazanacaktı.
36. Cinnet (The Shining - 1980)

(Warner Bros.)
Akademi tarafından tamamen göz ardı edilen bir diğer Kubrick filmi yönetmenin Stephen King uyarlaması The Shining. Bugün, en iyi eserlerinden biri olduğu kadar, tüm zamanların en beğenilen korku filmlerinden biri kabul ediliyor.
37. The Shop Around the Corner - 1953

(Metro-Goldwyn-Mayer)
Tüm zamanların en sevilen romantik komedilerinden biri olarak kabul edilmiş olabilir ancak hiç Oscar adaylığı alamadı.
38. Bitmeyen Yürüyüş (Still Walking - 2008)

(IFC Films)
Japon yönetmen Hirokazo Kore-eda'nın en büyük oğlunun ölümünü anan bir ailenin yaklaşık 24 saatlik portresi Akademi'nin dikkat çeken bir ihmaliydi.
39. Hızlı Yaşayanlar (Swingers - 1996)

(Miramax)
Disney kendisinin müdavimi olmadan önce Jon Favreau (Iron Man, The Jungle Book ve 19 Temmuz 2019'da gösterime giren canlı aksiyon Lion King) 1990'larda swing müzik furyasının canlandığı dönemde Hollywood, California'da yaşayan bekar, işsiz oyuncuların hayatlarını konu alan bu bağımsız filmi yazmıştı.
40. This Is England - 2006

(IMDb) 
Shane Meadows'ın bu ergenliğe geçiş draması ödül yarışına dahil olsaydı 2007 Oscar töreni çok çok daha iyi geçerdi.
41. Üç Kral (Three Kings - 1999)

(Warner Bros Pictures)
Akademi, Silver Linings Playbook ve Amerikan Hustle'ı aday göstermeye değer buldu ama David O Russel'ın bu güne kadar hala en iyi filmlerinden biri olan Three Kings'i aday göstermedi.
42. Tokyo Hikayesi (Tokyo Story - 1953)

(IMDb)
Japon sinemacı Yasujirō Ozu'nun başyapıtı olarak kabul edilen Tokyo Story, 2012'de Sight & Sound'da tüm zamanların en iyi filmi seçildi.
43. Bitmeyen Balayı (Touch of Evil - 1958)

(Universal Pictures)
Orson Welles'in bu klasik noir filmi, gösterime girdiği günlerde şimdi olduğu kadar sevilmemişti.
44. Tyrannosaur (2011)

(StudioCanal UK)
Olivia Colman 2019'daki Oscar töreninde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü almış olabilir ancak Paddy Considine'nin can alıcı dram filmi Tyrannosaur'daki rolüyle herhangi bir ödüle aday gösterilmemesi (ya da Bafta'ya) ödül tarihinin en büyük ihmallerinden biridir.
45. Sonsuz Çöl (Walkabout - 1971)

(IMDb)
Nicolas Roeg'in bir şekilde hiçbir Oscar adaylığı alamamış muazzam filmlerinden bir diğeri.
46. Hiçbir Zaman Burada Degildin (You Were Never Really Here - 2018)

(Amazon Studio)
Hadi diyelim ki kötü zamanlama ancak Lynne Ramsay'ın - Joaquin Phoenix'in başrol oynadığı - You Were Never Really Here ödüllendirmeye değer, heyecan verici bir çalışma.
47. Zodiac - 2007

(Paramount Pictures)
Üç yıl sonra David Fincher, The Social Network ile The King's Speech'in yönetmeni Tom Hooper'la kıyasıya bir rekabete girecekti. Doğrusu bir seri katil draması olan Zodiac, her anlamda en az Facebook draması kadar iyiydi.

 


Netflix'in zirvesindeki dizinin yıldızı: Bu karakteri oynamak zorundaydım

22 Mayıs'ta seyirciyle buluşan 5 bölümlük Sirens, 91 ülkede en çok izlenen 10 dizi listesine girmeyi başardı (Netflix)
22 Mayıs'ta seyirciyle buluşan 5 bölümlük Sirens, 91 ülkede en çok izlenen 10 dizi listesine girmeyi başardı (Netflix)
TT

Netflix'in zirvesindeki dizinin yıldızı: Bu karakteri oynamak zorundaydım

22 Mayıs'ta seyirciyle buluşan 5 bölümlük Sirens, 91 ülkede en çok izlenen 10 dizi listesine girmeyi başardı (Netflix)
22 Mayıs'ta seyirciyle buluşan 5 bölümlük Sirens, 91 ülkede en çok izlenen 10 dizi listesine girmeyi başardı (Netflix)

Netflix'in Sirens dizisinin fragmanı yayımlandığında bir izleyici, "Bu, Meghann Fahy'in bir plajda aklını kaybedip yine de harika göründüğü üçüncü dizi" yorumunu yapmıştı. Son dönemde rol aldığı The White Lotus, The Perfect Couple ve Sirens dizilerinin ortak noktası olan lüks sahil mekanları ve aşırı zengin karakterler, aktrisin de dikkatinden kaçmamış.

Hollywood Reporter'a konuşan Fahy, "Sanırım izleyiciler zenginlerin güzel yerlerdeki kötü davranışlarını izlemeyi seviyor" diyerek gülüyor ve ekliyor: 

Açıkçası Sirens'tan sonra biri bana bu üç diziyi peş peşe yaptığımı söylediğinde fark ettim. Sonra da 'Vay canına, sanırım biraz başka şeyler denemeliyim' dedim.

Sirens, Netflix'te yayına girdiğinden beri büyük ilgi görüyor. İki haftadır platformun en popüler yapımlar listesinde yer alan dizi, bu hafta 18,2 milyon izlenmeye ulaştı. Molly Smith Metzler tarafından yaratılan Sirens, 71 ülkede en çok izlenen dizi konumunda.

Meghann Fahy, bir sete ilk kez 2009'da Gossip Girl'de dizinin elit dünyasından pek de etkilenmeyen Devyn karakteriyle adım atmıştı. Yıllar sonra, yine göz alıcı bir sahil kasabasında geçen Sirens dizisinde bu kez bambaşka bir Devon karakterine hayat veriyor. 

Bu yeni Devon da pahalı elbiselere ve gösterişli tavırlara kapılan biri değil. Aksine, işçi sınıfı kökenli bu karakter, toplumun ayrıcalıklı kesimiyle arasına koyduğu mesafeyle dikkat çekiyor. 

Sirens'ta kardeşi Simone'u House of the Dragon'ın yıldızı Milly Alcock canlandırıyor. Simone'un hayırsever patronu Michaela Kell'i Oscar ödüllü Julianne Moore oynuyor ve onun milyarder eşi Peter Kell'e Altın Küre ödüllü Kevin Bacon hayat veriyor.

"Biri beni çimdiklesin"

Fahy, Gossip Girl setindeki ilk gününden Sirens'a kadar geçen sürede oyunculuğunu ne kadar geliştirdiğini düşündüğünde duygusallaşıyor:

Kariyerimin en heyecanlı anı Gossip Girl setiydi. Şimdiyse Julianne Moore, Kevin Bacon ve Sirens'ta babamı canlandıran Bill Camp gibi isimlerle çalıştığımı söyleyebiliyorum... Bu, tam anlamıyla 'Beni biri çimdiklesin' anı.

Dizinin merkezinde iki kız kardeşin ilişkisi var. Fahy ve Milly Alcock, bu bağı sette başlamadan önce New York'ta birlikte vakit geçirerek kurmuş. 

Fahy, "Ben de gerçek hayatta onun ablası gibi hissediyorum. Dizide Devon'ın Simone'a duyduğu o korumacı tavrı, Milly'ye karşı da hissediyorum" diyor. Zaten Milly Alcock'u House of the Dragon'dan önce hayranlıkla takip ettiğini söyleyen Fahy, çekimlerden önce birçok kez baş başa vakit geçirdiklerini, aralarındaki bağın çok doğal şekilde oluştuğunu anlatıyor.

"Şimdiye kadar oynadığım her şeyden çok farklı"

Fahy, Devon karakterini canlandırmaktan da büyük keyif aldığını anlatıyor: 

Senaryoyu okuduğum anda, 'Bu karakteri oynamalıyım' dedim. Kariyerimde daha önce bu kadar sevdiğim bir karakter olmamıştı ve şimdiye kadar oynadığım her şeyden çok farklıydı. 'Umarım bana bu alanda da şans verirler' diye düşündüm. Çünkü bu sektörde şöyle bir şey var: Daha önce yapmadığın bir şey teklif edildiğinde herkes biraz tereddüt ediyor. Daha önce seni nerede gördülerse, yine orada görmek istiyorlar.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Tudum