Somali Dışişleri Bakanı Avad: Kızıldeniz oluşumu terör, korsanlık ve silah kaçakçılığı gibi zorluklarla karşı karşıya kalacak

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
TT

Somali Dışişleri Bakanı Avad: Kızıldeniz oluşumu terör, korsanlık ve silah kaçakçılığı gibi zorluklarla karşı karşıya kalacak

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad
Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad

Somali Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Ahmed İsa Avad, Suudi Arabistan'ın Arap ve İslam dünyasında oynadığı hayati role dikkat çektiği açıklamasında Suudi Arabistan Krallığı’nın Somali’nin bağımsızlığından bu yana en büyük destekçisi olduğunu vurguladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Bakan Avad, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin terörizm, korsanlık, yasa dışı göç, silah kaçakçılığı ve deniz kirliliği gibi birçok tehlikeyle yüzleşeceğini belirtti. Suudi Arabistan’ın söz konusu oluşumun temel ülkelerinden biri olduğu için başkent Riyad’ın Konsey’in merkezi olarak seçildiğini aktardı.
Bakan Avad, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nden Afrika Boynuzu'ndaki gelişmelere, değişimlere ve yeni yılda gerçekleşmesi beklenen olaylar ile Somali’nin komşu ülkelerle ilişkileri ve dış politikasına kadar birçok başlıkta Şarku’l Avsat’ın sorularını cevapladı.
- Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin resmi kuruluş tüzüğü imzalandı. Siz de Somali’nin temsilcisi olarak açılıştaydınız. Bu yeni blok hakkındaki fikir ve hedefler nelerdir?
Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni çevreleyen 8 ülkeyi (Suudi Arabistan, Sudan, Cibuti, Somali, Mısır, Eritre, Yemen ve Ürdün) bir araya getiren bu Konsey’i hayata geçirme çabalarının geçmişi en az bir yıl öncesine kadar gidiyor. Suudi Arabistan’ın bu bloktaki lider ve odak ülke olması sebebiyle Konsey’in genel sekreterliğinin Riyad’da oluşturulmasına karar verildi. Konseyin amaçlarından biri, küresel düzeyde ekonomik, yatırım ve ticari alanlar için oldukça önemli olan su koridorunu koordine etmek ve bu konuda fikir birliğinde bulunmaktır. Bu Konsey’e üye devletlerin korsanlık, terörizm, yasa dışı göç, silah kaçakçılığı, deniz kirliliği gibi karşılaştığı tehlike ve zorlukların birbiriyle ilişkili ve birbirine benzer olduğuna da dikkat çekmeliyim. Bunlar, söz konusu ülkelerin su yolunu güvenli hale getirmek için iş birliği yapmalarını gerektiren ciddi tehlikelerdir. Diğer yandan tüm bu sorunlar yalnızca bizi değil, dünyanın diğer bölgelerini de etkiliyor. Evet, resmi kuruluş tüzüğü imzalandı. Şimdi ise bu Konsey’i Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nin siyasi, güvenlik ve ekonomik bloğu haline getirmek için pratik adımlar atılacak. Somali gerek insani gerek de coğrafi açıdan oldukça önemli olan bu Konsey’de gereken rolü en iyi şekilde oynamaya hazırdır.
- Afrika Boynuzu’ndaki bir diğer blok olan Etiyopya, Somali ve Eritre üçlüsü, Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) küçük bir alternatif mi?
Yalnızca belirli alanlarda çalışmalar yürüten bu üçlü iş birliği, 8 ülkeden oluşan ve aktif bir kuruluş olan IGAD’ın yerine geçmez. Şu an IGAD, Afrika Kıtası’ndaki bölgesel ekonomik bloklara benzer bir ekonomik oluşuma dönüşüyor. Bu üç ülkenin ise özel bir durumu var. Öyle ki, Somali ve Etiyopya birbirine düşmanlık besliyordu. Aynı şekilde Eritre ve Etiyopya da öyle. Bu iki farklı çatışmanın tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Bu yüzden dünya bile artık bu çatışmaların telafi edilemeyeceğini düşünür hale gelmişti. Böylece biz de halklarımızın geleceğine etki edecek olan bu durumun ciddiyetinin farkına vardık. Bu yüzden bu çatışmaların üstesinden gelerek yepyeni bir sayfa açmak istedik.
- Bu üç ülkenin liderlikleri, özellikle de Etiyopya’nınki sizce de dış baskı sebebiyle bunca yıllık düşmanlığın üstünü kapatmaya çalışıyor gibi gözükmüyor mu? Yani gerçek anlamda bir uzlaşma için hazırlık yapmadan...
Tarihin ya da olayların üstünden geçip gitmek gibi bir durum ya da herhangi bir dış baskı söz konusu değil. Yalnızca, geri kalmışlığa ve halklarımızın yoksullaşmasına yol açmakta olan bu çıkmazda daha fazla bekleyemeyeceğimizi fark ettik. Dünya değişiyor. Bu yüzden artık bir açılım yapmak gerekiyordu. Aksi takdirde zaman bizi geçip gidebilirdi. Bu konuda açık açık konuştuk ve bu kutuplaşmayı sonsuza kadar sonlandırmaya karar verdik. Evet, ulusal, siyasi ve dini düşmanlıklarımız oldu ve bu yüz yıl boyunca sürdü. Ancak bu durum bu modern dünyada bizi daha ne kadar tuzağa düşürebilirdi? Coğrafyayı da değiştirecek değildik. Bu mümkün değil. Dürüst olmak gerekirse bölgedeki böyle bir açılımdan en çok nasiplenen de Somaliler olarak biziz. Somalililer; Etiyopya, Kenya, Cibuti ve Somali’de yaşayan Oromoların ardından Doğu Afrika’da en milliyetçi halktır. Bölgedeki ticari faaliyetlere liderlik ettikleri için de ekonominin önemli bir bileşenini oluştururlar. Siyasi bağlamda ise Somalilerin bu ülkelerdeki siyasi faaliyetlerde oldukça önemli bir rolü vardır. Ancak diğer yandan Somalililer, geçmişte çeşitli nedenlerle Afrika Boynuzu'nda meydana çıkan çatışmaların en çok darbe alan halk olmuştur. Bu yüzden bu olumlu gelişmeden en çok faydalananların da yine onlar olması gayet doğal. Örneğin, bu üç ülkenin başkentleri Mogadişu, Addis Ababa ve Asmara arasında yolculuk etmek önceden neredeyse imkansızdı. Çok şaşırtıcı olabilir ancak bu yolculuk bizim sıkı çabalarımız sayesinde şu an yalnızca birkaç saat sürüyor.
- Afrika Boynuzu'nun 2020'de önemli olaylara sahne olması bekleniyor. Somali, Etiyopya ve Cibuti'de seçimler gerçekleşecek. Aynı zamanda Kenya ile Somali arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığı hakkında Uluslararası Adalet Divanı'ndan da karar çıkacak. Tüm bu beklenen gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet bu yıl Afrika Boynuzu için önemli bir yıl. Bahsettiğiniz olaylar bölgeyi önemli ölçüde etkileyecek. Özellikle de seçimler. Zirâ bölge ülkelerinin demokratik deneyimlerine ve özelliklerine değer veriyoruz. Ancak bizim için asıl önemli olan bu ülkelerdeki iktidarların sorunsuz ve barışçıl bir şekilde geçişi ve ülkedeki tüm bileşenlerin bu konudaki siyasi katılımıdır. Bu, bölgenin istikrarına katkıda bulunacaktır. Uluslararası Adalet Divanı'nın kararına gelirsek; biz söz konusu bölgenin mülkiyet hakkımıza inanıyor ve destekliyoruz. Mahkemenin de bunu göz önüne alacağı görüşündeyiz. Alınan kararın Somali lehine olacağına güvenimiz tam.
Diğer yandan, bu yılın Somali bağımsızlığının 60’ıncı yıl dönümü olması, bu sürenin gözden geçirilmesi, gerekli derslerin çıkarılması ve yapılan hataların düzeltilmesi için iyi bir fırsattır. Somali Cumhuriyeti'nin 20’inci yıl dönümünün bu yıla denk gelmesi de aynı şekilde bir şeyleri gözden geçirip değerlendirmek için iyi bir fırsattır. Bu arada bu vesileyle Somalililerin iç savaştan çıkışına ve Somali’de istikrarlı bir hükümet sisteminin kurulmasına yardımcı olmak için devletindeki kaynakları seferber eden Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh’e ve Cibuti halkına teşekkürü borç bilirim.
- Somali'nin dış politikasının en önemli parametreleri nelerdir?
Somali tarihte, dış politikadaki olumlu tarafsızlığıyla biliniyor. Biz de bu yaklaşımı elimizden geldiğince korumaya çalışıyoruz. Sorunlu bir coğrafi bölgede birlikte yaşadığımız komşu ülkelerimizle dış ilişkilerimiz ekonomi açısından umut vaat ediyor. Anlaşmazlıkları asgari düzeye çekip iş birliklerini genişletmeye çalışıyoruz. Komşu ülkelerle olan ilişkimiz sadece coğrafyayla sınırlı değil. Aynı zamanda insani, kültürel, dilsel ve dini bağlar da bu ilişkilerde iç içe geçiyor.
-  Somali ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiye dair düşünceleriniz nelerdir?
Suudi Arabistan Krallığı ile Somali arasındaki ilişki her açıdan fevkalâde ve tarihidir. Bulunduğum mevki sebebiyle uzun yıllardır gelişmekte olan bu ilişki hakkında birçok şey biliyorum. O yüzden belki de çoğu kimsenin haberinin olmadığı konulara değinmek istiyorum. Suudi Arabistan Krallığı, Somali'nin 60 yıllık bağımsızlığında, yani modern tarihindeki en büyük destekçisidir.
Bu desteğin yalnızca maddi değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel yönleri de var. Öyle ki Krallık bize en yakın ülkedir. İktidarda kim olursa olsun Somali’nin Krallık ile ilişkileri sabitliğini korur. Arap ve İslam dünyasındaki sembolik konumu dolayısıyla ve Somali'nin en büyük destekçisi olması sebebiyle Suudi Arabistan’ı hedef alan her türlü olumsuz girişime karşıyız. Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSRelief) şu anda Somali halkına yardım etme konusunda önemli bir rol oynuyor. KSRelief, kurulmasından bu yana toplam 184 milyon dolar değerinde 40 farklı proje yürüttü.
- Somali’nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkisi?
Somali ile BAE’nin uzun süreli müreffeh bir ilişkisi vardı. Hatta yanımızda durup Somali'yi birçok alanda desteklediği için BAE’ye minnettarız. Ancak geçtiğimiz aylarda bazı yanlış anlaşılmaların meydana geldiği doğrudur. Her iki tarafın da dostça davranan kesimleri yardımıyla bu yanlış anlaşılmaları önleme girişimleri oldu. Biz BAE ile ilişkilerimizin eski haline dönmesi konusunda istekliyiz. Şahsen bu sürecin Allah’ın izniyle yakında atlatılacağını düşünüyorum. Mogadişu'daki büyükelçilerle rutin toplantılarım sırasında BAE Büyükelçisi ile de görüşüyorum. Zaten BAE'nin liderliğini takdir ediyor ve büyük bir saygı duyuyoruz.
- Bölgesel ve uluslararası platformlardaki uzun süreli yokluğunun ardından şu an Somali’nin dış politika performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Somali’nin komşularıyla arasında iyi ilişkiler geliştirildi ve birçok engel kaldırıldı. Somali devletine set koyan dış borçlardan sıyrılma çabalarında da oldukça yol kat ettik. Diğer yandan Somali pasaportu da birçok Avrupa, Afrika ve Asya ülkesi nezdinde eski statüsünü yeniden kazandı. ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bazı ülkelerin diplomatik heyetlerini Somali’ye yeniden yollamasını sağladık. Bu ülkeler Mogadişu'daki büyükelçiliklerini yeniden açtı.
Somali’de aynı zamanda 7 Arap ülkesinin diplomatik heyetleri ve Arap Birliği’nin ofisi de bulunuyor. Bu noktada diğer kardeş Arap ülkelerine de Somali’deki varlıklarını güçlendirmeleri mesajını göndermek isterim. Somali'nin ayakları üstünde tekrar durması ve uluslararası konumunu yeniden kazanmasına yardımcı olmak için bu ülkelerden elçiliklerini yeniden açmalarını rica ediyorum.



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.