Şii Hilali'ndeki 'kesin inançlılar' İran'ı kendi kazdığı kuyuya düşürdü

İran’ın nüfuzundaki bölgelerdeki protestolar, daha önce elde ettiği başarıları boşa çıkardı (AP)
İran’ın nüfuzundaki bölgelerdeki protestolar, daha önce elde ettiği başarıları boşa çıkardı (AP)
TT

Şii Hilali'ndeki 'kesin inançlılar' İran'ı kendi kazdığı kuyuya düşürdü

İran’ın nüfuzundaki bölgelerdeki protestolar, daha önce elde ettiği başarıları boşa çıkardı (AP)
İran’ın nüfuzundaki bölgelerdeki protestolar, daha önce elde ettiği başarıları boşa çıkardı (AP)

Mustafa el-Ensari
‘Şii Hilali’ olarak adlandırılan İran’ın nüfuzu altındaki Lübnan ve Irak ile hala savaşın devam ettiği Suriye ve Yemen’in yanı sıra Tahran’daki ateş tam söndürülecekken daha da alevlendi.
Irak'ta Şiilerin dini merci Ali es-Sistani de Iraklıları, İranlıları ve Lübnanlıları içinde bulundukları zor hayat şartlarına yönelik öfke patlamasına iten nedenin Şii Hilali olduğu görüşünü açıkladı. Tıpkı Fransız psikolog Eric Hoffer'ın kaleme aldığı ‘Faithful Believers’ (Kesin İnançlılar) adlı kitabında ele alındığı gibi bu durum söz konusu ülkelerde ayaklanmalara yol açmıştı. Kitabı hayatının son günlerinde Arapçaya tercüme eden Suudi düşünür Gazi Kuseybi, Arapların, Hoffer’ın kitabındaki görüşlerini değerlendirmelerini ve bölgedeki terör ve şiddet olaylarını bu teorilere göre açıklamalarını temenni etmişti.
Aynı görüşteler
Sistani yaptığı açıklamada, “Açıkçası, insanlar sadece yolsuzluklardan kurtulacak başka bir yol bulamadıkları için sokağa dökülmediler” ifadelerini kullandı. Bu açıklamanın ardından Lübnanlı yazar Gassan Şerbil, “Irak’ta olduğu gibi Lübnan’da da hükümet, ekonomiyi kurtaramadığı ve egemenliği ele alamadığı için başarısızlığının üstünü göstericileri öldürerek örttü” ifadelerinin yer aldığı bir yazı kaleme aldı.
İran yönetimi, yangın yerine çevirmek, kana boğmakla övündüğü Arap bölgelerine ve kendi halkına yönelik politikasını gözden geçirmezken üstüne bir de İran Parlamentosu, Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından yaptığı oturumlardan birinde mezhepçi generalin gittiği yolun izleneceğini duyurdu.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre İran Parlamento Başkanı Ali Laricani, İran'ın resmi haber ajansı IRNA’ya yaptığı açıklamasında genel kurulun ABD’nin eylemleriyle mücadele için çıkarılan önceki kanunda değişiklik yapıldığını ve Kudüs Gücü’nü desteklemek için 200 milyon euroluk fon tahsisinin onaylandığını söyledi.
Laricani sözlerine şöyle devam etti:
“23 Nisan 2019’da ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nı (CENTCOM) ve ona bağlı kurumları terör örgütü olarak ilan ettik. Ancak Trump’ın Süleymani’ye suikast emri vermesi ve Pentagon’un (ABD Savunma Bakanlığı) bu emirleri uygulamasıyla ABD’nin eylemleri üzerine bugün (pazar günü) Meclis’te bu kanunda yapılması planlanan iki acil değişikliği görüştük.”
Değişikliklerle ilgili yapılan ve Uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü (Rasanah) tarafından tercüme edilen açıklamada, “Bu değişiklikler uyarınca bundan böyle Pentagon ve ona bağlı kuruluşların personeli ve yöneticileri, Süleymani suikastının failleri olan ‘terörist güçlerin’ bir parçası olarak kabul edilecekler. ABD’liler Süleymani’nin bölgedeki direnişin ana unsuru olduğunu düşünüyorlardı. Trump daha önce de Süleymani’nin ortadan kaldırılması gerektiğini söylemişti. Ancak İran ulusunun tüm unsurlarıyla direnişi desteklediğini bilmiyorlar” ifadeleri yer aldı.
Bununla birlikte Parlamento Başkanı Laricani, değişikliklerle ilgili parlamento oturumu sırasında Kudüs Gücü’nü desteklemek için 200 milyon euroluk fon tahsis edildiğini açıkladı.
Bölünme artıyor
Ancak bu milyonlarca euroluk desteğin, ABD'nin uyguladığı yaptırımlar nedeniyle İranlıların içinde bulunduğu zorlu hayat şartlarında herhangi bir değişiklik yaratması mümkün değil. Gözlemciler Tahran'ın kendi kazdığı kuyuya düşmesiyle tıpkı ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde olduğu gibi inisiyatifi yeniden kazanabileceğini düşünmüyorlar. Başkan Trump’ın seçilmeden önce dahi dillendirdiği ekonomik ve askeri baskı politikası nedeniyle Tahran artık direnemiyor.
İranlı gazeteci Cevad Kuruşi’nin görüşüne göre Tahran’ın bu politikası daha fazla işe yaramayacak. Tahran’daki protestolar bitmiş görünse bile yeniden başlayacak ya da etkisi uzun bir süre daha devam edecek ve belki de İran’ın geleceğiyle ilgili önemli işaretler taşıyacak.
‘İranintl’ isimli muhalif internet sitesinde yer alan makalesinde, bu durumu rejim ve yönetim arasındaki ilişkinin tarihinde bir dönüm noktası olarak gören Kuruşi, protestoları ve hükümetin buna verdiği tepkiyi şöyle değerlendirdi;
“Hükümet ve vatandaşlar arasında en az yirmi yıl önce başlayan bölünme yavaş yavaş sona gelirken protestolar devenin belini kıran son saman çöpü olmaya başladı.”


Kesin İnançlılar kitabının kapağı

‘Kesin inançlılar’ kendi yollarına bakıyorlar
Öte yandan Irak’taki Şii otorite Sistani’nin açıklaması ile Fransız psikolog Hoffer'ın kitabındaki teorileri ortak bir zeminde buluşurken, Hoffer, Kesin İnançlılar kitabında şu ifadelere yer veriyor:

“Bundan sonra ne olacağını tahmin edebilmek için buraya geldin. Halinden memnun olanlar geleceği tahmin etme konusunda becerikli değillerdir. Öte yandan değişim tohumlarını ve yeni başlangıçların olanaklarını ekenler şu an savaşanlardır.”
Psikolojik açıdan değerlendirmelerine devam eden Hoffer sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Güvenli ve mutlu bir hayat yaşadığımız duygusu, diğer tüm gerçekleri mümkün, kurgusal ve gizemli kılar. Buradan baktığımızda yaşadığımız zamanı reddedenlerin, kalplerini ve gözlerini yaşanacaklara çevirenlerin kötü ya da iyi bir değişimi beklemeye devam edeceklerini görüyoruz. Tam tersi durumda ise kesin inançlıların geleceği, sadece mevcut durumu korumak isteyenlerden daha iyi tahmin edebildiğini görüyoruz.”

Peki bu durum, ülkelerindeki İran nüfuzuna karşı isyan edenler için geçerli olacak mı?

İran’ın elinde kalan son çözüm: Nükleer bomba
İran konusunda uzman Arap yazar Abdulvehhab Bedirhan’a göre ‘Şii Hilali’ bölgelerinde yaşanan gerilimler ve yangınlar, İran Hilali’ni ‘sefalet ve fakirlik hilali’ne dönüştürdü. Nükleer anlaşmanın çöküşüyle savaş riski de geri döndü. İran’ın nükleer bombayı yapması kendisine uygulanan yaptırımların baskısından kurtulmak ve bölgedeki hilal projesinin çöpe gitme riskini ortadan kaldırmak için elindeki tek çözüm.
Bedirhan ayrıca İran Hilali’nin ihtişamlı dönemini tüketmesinin ve adeta bir sefalet hilaline dönüşmesinin beklenmeyen bir durum olmadığına inanıyor.
Bazılarının dolunay olmak üzere olduğuna inandığı İran Hilali’nin tükenmeye başladığını düşündüren şey ise sadece ABD'nin uyguladığı yaptırımlar değil, aynı zamanda Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan'daki İran nüfuzuna karşı başlayan ayaklanmalar oldu. Bununla birlikte İran kendini ‘üst düzey yöneticilerin istifasını talep eden protesto gösterileriyle ortaya çıkan iç huzursuzluk, bölgesel faaliyetleri için gerekli silahları finanse edebilmek için ihtiyaç duyduğu kaynakların olmayışı ve ABD ile daha önce eşi benzeri görülmemiş bir gerginlik yaşaması’ gibi çok sayıda zor durumun içerisinde buldu.
Hilalin çöküşü ve zorlu yıl
Tahran için en tehlikeli olan, Irak ve Lübnan'da İran’ın nüfuzunun halk tarafından reddedilmesiydi. Bedirhan’a göre İran, Tahran’daki vekillerini nüfuzunu savunmaları için bir seçenek olarak Şii-Şii iç savaşına girmeye zorlarken, bölgedeki en önemli vekili Hizbullah zor bir dönemden geçiyordu. Ancak Bedirhan, 2020’nin, Süleymani suikastı ve ardından protestocuları yeniden İran sokaklarına döken olaylar zinciri nedeniyle Lübnan ve bölge için zorlu bir yıl olacağı konusunda uyardı.
Bedirhan’a göre İran’ın nüfuzunun azalması, onun yol haritasını ve Tahran ile birlikte dört ülkenin başkentlerinin de molla rejiminin sanrılarına boğulmuş bir tabloyu ortaya çıkardı. ‘Şii Hilali’ ifadesini kullananlar şimdi ‘İran Hilali’ veya ‘Pers Hilali’ demeyi tercih ediyorlar. Belki de yaşanan gelişmeler, bunun esasen eski bir imparatorluğun küllerinden yeniden doğması hayalleriyle ilgili siyasi bir genişleme projesi olduğunu ve Şiilerin bu yolda bir araç olarak kullanıldığını gösteriyordur.



Vatikan diplomasisi Moskova ve Kiev arasında tıkanan müzakereleri çözmeyi başarabilecek mi?

Papa 14. Leo, Vance ve eşi Usha ile 19 Mayıs'ta Vatikan'da bir araya geldi (AP)
Papa 14. Leo, Vance ve eşi Usha ile 19 Mayıs'ta Vatikan'da bir araya geldi (AP)
TT

Vatikan diplomasisi Moskova ve Kiev arasında tıkanan müzakereleri çözmeyi başarabilecek mi?

Papa 14. Leo, Vance ve eşi Usha ile 19 Mayıs'ta Vatikan'da bir araya geldi (AP)
Papa 14. Leo, Vance ve eşi Usha ile 19 Mayıs'ta Vatikan'da bir araya geldi (AP)

Papa 14. Leo ile ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance arasında pazar günü Papa'nın göreve başlaması münasebetiyle düzenlenen ayinin ardından gerçekleşen tokalaşma sonrası dün sabah Vatikan'a dönen Vance, yeni Papa ile kapalı kapılar ardında 40 dakikalık bir görüşme gerçekleştirdi. ABD Başkan Yardımcısı, bu görüşmenin hemen ardından doğrudan Vatikan Dışişleri Bakanı Monsenyör Paul Richard Gallagher'in yanına giderek ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun da katılımıyla uzun bir görüşme yaptı.

“ABD’ye davet”

ABD yönetiminin göçmen politikaları nedeniyle merhum Papa Francis tarafından eleştirilen Vance, Papa 14. Leo'ya Başkan Donald Trump ve First Lady Melania'nın kendisini ABD'ye davet ettiğini bildiren bir mektubu iletti. Vatikan tarafından yayınlanan bir video kaydına göre ilk Amerikalı papa olan 14. Leo mektubu aldı ve ‘bir ara’ dediği duyuldu.

u78ı
Papa 14. Leo, Rubio ve Vance ve eşleriyle birlikte 19 Mayıs'ta Vatikan'da çekilen bir fotoğraf (AP)

Vatikan kaynakları görüşmenin iki taraf arasındaki dostane ilişkiler çerçevesinde gerçekleştiğini ve tarafların bu ilişkilerin iyi seyrinden ve Kilise ile Devlet arasındaki iyi iş birliğinden duydukları memnuniyeti dile getirdiklerini söyledi. Görüşmelerde kilise faaliyetleri ve din özgürlüğü açısından özel önem taşıyan bir dizi konunun ele alındığını belirten kaynaklar, iki tarafın ayrıca bazı acil uluslararası meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunarak çatışma bölgelerinde uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk hükümlerine saygı gösterileceği ve ilgili tarafların çatışmaları sona erdirmek için barışçıl çözümler bulacağı yönündeki umutlarını ifade ettiklerini aktardı. Kaynaklara göre, Papa ve Vance arasındaki görüşme önce baş başa gerçekleşti, ardından görüşmeye ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve sonrasında da Vance ve Rubio’nın eşleri katıldı.

Vatikan’ın arabuluculuğu

Vatikan'daki diplomatik gözlemcilere göre Washington'ın pazar günü Papa'nın girişimiyle Vatikan tarafından açıklanan Rusya ve Ukrayna arasında barışçıl müzakerelere ev sahipliği yapma teklifinin ayrıntılarını bilmek istemesinden dolayı ABD’nin bu görüşmeyi dün sabah yapmayı istedi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Papa 14. Leo ve ardından İtalya'nın başkenti Roma’da ABD Başkan Yardımcısı Vance ile yaptığı uzun görüşmenin ardından bu girişime yanıt vermekte gecikmezken, ABD heyetinin çevrelerinden Washington'ın bu girişimi memnuniyetle karşıladığı sızıyordu. Zelenskiy, Vance ile görüşmesinin ardından X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, ‘Ukrayna'nın Rusya ile gerçek müzakerelere hazır olduğunu, ancak öncelikle koşulsuz bir ateşkese varılması gerektiğini’ ifade etti.

cdfvgthy
Zelensky ile Papa arasında 18 Mayıs'ta gerçekleşen görüşmeden bir kare (AFP)

Vatikan’ın eski Dışişleri Bakanı Pietro Parolin, cuma günü İstanbul'da Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında yapılan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasını bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi. Parolin, Papa 14. Leo'nun Moskova ve Kiev arasında doğrudan müzakerelere ev sahipliği yapmayı ve gerekli tüm garantileri sağlamayı teklif ettiğini açıkladı.

Parolin, özellikle İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Papa 14. Leo'nun göreve başlama törenine katılması ve ardından İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile görüşmesi nedeniyle Vatikan'ın İsrail ve Filistinliler arasında benzer görüşmelere ev sahipliği yapma olasılığı sorulduğunda, “Böyle bir girişim için koşullar henüz mevcut değil” yanıtını verdi.

Avrupa’nın ‘dışarıda bırakılma’ korkusu

Öte yandan Avrupalı diplomatik kaynaklar, Avrupa’nın en etkili ülkeleri olan Fransa, Almanya, Polonya, İngiltere ve daha sonraki aşamada İtalya'nın liderleri tarafından geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen yoğun çabaların ve temasların, Avrupa'nın Ukrayna'daki savaşı sona erdirmeye yönelik herhangi bir müzakerede ötekileştirilmemesini sağlamayı amaçladığını söyledi.

dfgthyju
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron, cuma günü Tiran'da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi’ne katıldı (EPA)

Washington'ın Avrupa’yı, çerçevesi, koşulları ve yeri belirlenme aşamasına gelen Rusya-Ukrayna müzakerelerinin dışında tutma eğiliminin Avrupa ülkeleri arasında giderek artan endişelere yol açtığını belirten kaynaklar başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin Trump tarafından geçtiğimiz hafta başlarında Avrupa tarafını bilgilendirmeden Moskova ve Kiev arasında İstanbul'da doğrudan müzakereler yapılacağını duyurmasından ve bağışçı ülkelerin Ukrayna'ya yardım için sarf ettiği çabaları görmezden gelmesinden duyduğu rahatsızlığa işaret etti.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz Roma'da yaptığı açıklamada, ABD ve Avrupa ülkelerinin Ukrayna’daki savaşı mümkün olan en kısa sürede sona erdirmek için birlikte çalışmaya kararlı olduklarına inandığını, ancak daha fazla koordinasyona ihtiyaç olduğunu söyledi.

efrgty
Macron, Starmer, Tusk ve Merz Ukrayna'nın başkenti Kiev’i ziyaret etti, 10 Mayıs 2025 (EPA)

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e eşlik eden diplomatik bir kaynak, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in perşembe günü Arnavutluk'un başkenti Tiran'dan ABD Başkanı Trump ile telekonferans aracılığıyla yaptıkları görüşmenin ardından bu üç Avrupalı liderin, Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yapacağı telefon görüşmesinden önce üç temel konuyu açıklığa kavuşturmak üzere Trump'la konuşmaları gerektiğini vurguladıklarını söyledi.

Diplomatik kaynağın aktardığına göre bu üç temel konu şunlar:

1- Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2022 yılında yaptıklarını gerçekleştirecek güce ve araçlara sahip olduğu yönündeki açıklamalarından sonra Beyaz Saray'ın başındaki ismin Putin'le yapacağı görüşmelere ilişkin niyetini öğrenmek.

2- Moskova'nın ateşkes ve barışçıl müzakerelerin başlatılması çağrısına yanıt vermemesi durumunda Rusya ve bazı müttefiklerine yönelik yeni ve sert bir yaptırım paketi hazırlamak.

3- Avrupa'nın müzakerelerden dışlanmayacağına dair garanti almak.