Libya kamuoyu 5+5 komitesinin üyelerine ve siyasi sürece odaklandı

Libya kamuoyu 5+5 komitesinin üyelerine ve siyasi sürece odaklandı
TT

Libya kamuoyu 5+5 komitesinin üyelerine ve siyasi sürece odaklandı

Libya kamuoyu 5+5 komitesinin üyelerine ve siyasi sürece odaklandı

Başkent Trablus’ta devam eden çatışmalardan etkilenen Libyalılar, geçen hafta Berlin Konferansı’nın bitimiyle doğan askeri, güvenlik ve siyasi komitelerin etkinliğine, iç savaşı kalıcı şekilde durduracağı umuduyla büyük bir önem gösteriyor.
Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) ve Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) bağlı Batı Libya kuvvetleri, her ülkeden 5 subayı içeren (5+5) listesi hazırlayarak, listeyi Birleşmiş Milletler’in (BM) Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’ye teslim etti.
Libya’nın doğusundaki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi, BM misyonu himayesinde Trablus’taki Devlet Yüksek Konseyi temsilcileriyle görüşmelere katılmak üzere 13 üye belirlemek için istişarelere başladı.
Şarku’l Avsat’ın UMH’ye bağlı askeri kaynaklardan edindiği bilgilere göre UMH Güçleri, savaş cephelerinden 5 üst düzey lider belirledi. Söz konusu 5 lider, diyalog için LUO’ya bağlı subaylarla müzakere masasında yer alacak.
UMH’ye bağlı Bunyan el-Mersus Operasyonu Sözcüsü Tuğgeneral Muhammed el-Gasari, komiteyi kurmayı kabul ettiklerini belirtirken, daha fazla kan dökülmesini engelleyerek doğru şeylerin yapılması için bu komiteye güven duyduklarını söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Gasari, “Libyalıların hayatlarını koruyacak olumlu hareketten yanayız. Diyaloğa kapı açan siyasi eyleme dayalı çözümleri destekliyoruz” ifadelerini kullandı.
BM’ye göre komitenin görevi, çatışma tarafları arasındaki düşmanlıkları sonlandırmayı amaçlayan, taraflar arasında ateşkese uzanan araç ve mekanizmaların belirlenmesiyle sınırlı.
Siyasi açıdan Temsilciler Meclisi, İsviçre’nin Cenevre şehrinde ay sonunda yapılması planlanan toplantı kapsamında, siyasi sürece katılacak olan 13 temsilciyi nasıl belirleyeceklerini tartışıyor. Aynı şekilde Devlet Yüksek Konseyi de söz konusu toplantıya katılacak temsilcilerini belirleme işlemlerinin tamamlandığını açıkladı.
BM tarafından önerilen komite, Libyalı 40 ismi, parlamentodan 13 temsilciyi, Devlet Yüksek Konseyi temsilcilerini, çatışma tarafları arasında etkin siyasi bir diyalog için çalışacak misyon tarafından belirlenen ve tüm Libya şehirlerini temsil eden 14 ismi kapsıyor. Temsilciler Meclisi üyesi Muhammed Beşir, konuya ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Cenevre’deki toplantıya katılacak isimleri seçme hususunda Temsilciler Meclisi’ndeki görüşmeler hala devam ediyor” dedi. Beşir, muhtemel olarak 13 seçim bölgesinden her biri için bir üye seçileceğini belirtti.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre çoğunluğu İslamcılar tarafından kabul edilen Devlet Konseyi’nden diyaloğa katılacak komite karşılığında parlamento, adaylarını seçme mekanizması hakkında soru sormak ve komitenin çalışma niteliğini öğrenmek üzere temsilcilerini Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’na (UNSMIL) gönderecek.
Bu çerçevede Muhammed Beşir, “Neler olup bittiğine dair ikna olmadığım için toplantılara katılmayacağım. Çünkü olanlar, krize dışarıdan el uzatmaktan başka bir şey değil” ifadelerini kullandı. Beşir ayrıca, Müslüman Kardeşler (İhvan) Teşkilatı tarafından kontrol edilen Devlet Konseyi ile uzlaşının mümkün olmadığını da vurguladı.
Temsilciler Meclisi üyesi Said Emgayb da milletvekilleriyle nasıl temasa geçildiği hakkında açıklama yaparken, heyetin, bu ayın sonunda Cenevre toplantılarına katılacak parlamento temsilcilerini seçmek için Temsililer Meclisi üyeleriyle ayrı ayrı görüşmelerde bulunduğunu ifade etti.
Kufra şehri milletvekili olan Emgayb, “Gassan Selame’nin Cenevre toplantısını istediğine inanıyorum. Parlamento için alternatif bir yasama organı oluşturdu. Bu, ölü bir organ olarak Temsilciler Meclisi’nin varlığıyla da olabilir” ifadelerini kullandı.



Tom Barrack ve Arabistanlı Lawrence

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Tom Barrack ve Arabistanlı Lawrence

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

İbrahim Hamidi

ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye Büyükelçisi ve Suriye- Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, her açıklaması veya tweeti ile tartışma yaratıyor. Sözleri, Ortadoğu'ya yabancı bir Amerikan sözlüğünden geliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Sykes-Picot Anlaşması ile çizilen sınırları ve Batı'nın “(Ortadoğu'da) haritalar dayatmasını ve sınırları kurşun kalemle çizmesini” sert bir şekilde eleştirdi.

Tom Barrack, “Batı’nın müdahale dönemi sonsuza dek sona erdi. Gelecek, bölgenin kendi üreteceği çözümlerindir” dedi. Ayrıca, “giriştiğimiz beş savaşın” başarısızlıklarının ardından gelen “rejim değişikliği” ve “ulus inşası” politikalarını da tenkit etti.

Barrack, Suriye Emeviliğine ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya olan hayranlığını dile getirerek, onu bağımsızlık için 12 yıl mücadele eden ABD'nin kurucu başkanı George Washington'a benzetti. Ayrıca, ABD'nin terörle mücadeledeki müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) hedef aldı. Lübnanlıları, hemen harekete geçmezlerse “varoluşsal bir tehdit” ile karşı karşıya kalacakları, Bilad-ı Şam haritasına geri dönme kaderini yaşayacakları konusunda uyardı. Ayrıca, Lübnan’ın “Büyük Suriye” haritasına dahil olduğuna dolaylı olarak işaret etti.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Barrack, her açıklamanın ardından ilk açıklamasını düzelten bir açıklama yayınlıyor. Ancak, Trump'ın Temsilcisi’nin Ortadoğu'daki kilit ülkeler hakkındaki bu açıklamalarının önemini küçümsemek hata olur. Bunu vurgulamak için de açıklamalarına eşlik eden gelişmelere ve açıklamalara dikkat çekmek gerekiyor.

Öncelikle, Başkan Trump, 13 Mayıs'ta Riyad'da yaptığı “Başkan Trump'ın Ortadoğu'da Müreffeh Bir Gelecek Vizyonu” başlıklı açılış konuşmasında Ortadoğu vizyonunu bizzat ortaya koydu. “Devlet inşacıları diye adlandırılanlar, inşa ettiklerinden çok daha fazla devleti yok ettiler” dedi. Ardından “Amerikalılar Irak ve Afganistan'da trilyonlarca dolar harcadılar, ancak hiçbir işe yaramadı. ABD, bu iki ülkeden geri çekildi ve başarısız oldu çünkü Amerikalı ‘müdahaleciler’ anlamadıkları toplumlara müdahale ettiler ve nasıl yaşanacağına dair dersler verdiler” diye ekledi.

Öte yandan, bölgenin ve liderlerinin ürettiği çözümleri övdü ve “modern Ortadoğu'nun doğuşunun bölge halklarının kendi elleriyle gerçekleştiğini” ve bunun “büyük bir dönüşüme” yol açtığını söyledi. Trump, “geçmişi” olan Suriye Cumhurbaşkanı Şara'ya da övgüler yağdırdı ve ardından “Suriye'ye bir şans” vermek için ona ve Heyet Tahrir eş-Şam'a yönelik yaptırımları kaldırdı.

Trump'ın Türkiye Büyükelçisi Barrack'ı Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi olarak ataması, Ankara'nın bir zamanlar Amerika'nın "Arabistanlı Lawrence'ı" olarak adlandırdığı Brett McGurk'ün politikalarına karşı büyük bir darbe

İkincisi, Trump'ın İran, Gazze ve Ukrayna Özel Temsilcisi Steve Witkoff gibi Barrack da Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinden ve Amerikan kurumlarından çok uzak ve Başkan Trump ile doğrudan dostluğu olan bir iş adamı. Ortadoğu'daki önemli meselelerdeki rolü artarken, Dışişleri Bakanlığı'nda müzakere ve diplomasi deneyimine sahip üst düzey yetkililerin atamaları ya ertelendi (örneğin, Dışişleri Bakan Yardımcısının yardımcısı olarak göreve başlaması planlanan Joel Rayburn) ya da Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından uygulanan “kapsamlı reform planı” kapsamında Dışişleri Bakanlığı'ndan uzaklaştırıldılar.

Üçüncüsü, Barrack'ın nerede ikamet ettiğinin büyük bir önemi var, çünkü kendisi Trump'ın Türkiye Büyükelçisi. Ankara, eski Beyaz Saray Ortadoğu yetkilisi Brett McGurk ile ciddi bir sorun yaşıyordu. McGurk'ü Amerika’nın “Arabistanlı Lawrence’ı” olarak adlandırıyordu. Bununla, McGurk'ün, geçen yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Arap isyanını destekleyen İngiliz Arabistanlı Lawrence’a benzer şekilde, Doğu Suriye'de kendisine karşı bir Kürt oluşumu kurarak Ortadoğu haritasını yeniden çizmek istediğini kastediyordu.

Dolayısıyla, Trump'ın Türkiye'ye elçi olarak Barrack'ı ataması, McGurk'ün politikalarına karşı büyük bir darbe anlamına geliyor. Barrack'ın Suriye, Kürtler, Lübnan, haritalar ve Sykes-Picot Anlaşması hakkındaki açıklamalarında da bu açıkça görülüyor. Barrack'ın sözlerinin önemini pekiştiren, Trump'ın bizzat kendisinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “dostu” olduğunu defalarca açıkça söylemiş olması. Hatta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu, Erdoğan ile askeri çatışma yerine Suriye konusunda bir anlaşmaya varmaya da teşvik etmişti.

Dördüncüsü, ABD'nin son on yıllarda Ortadoğu'daki politikaları, işlevsel olarak muhatap olduğu her rejimin hassasiyetlerini ve değerlendirmelerini dikkate alan birçok örtük, dile getirilmemiş mutabakat içeriyordu. Örneğin, Suriye güçlerinin 1976'da Amerikan onayıyla Lübnan'a girdiği tartışmasızdır. Hafız Esed, Çöl Fırtınası Harekâtı'na katılımı ve İsrail ile müzakereler karşılığında ABD’den yeşil ışık aldıktan sonra, 1990'da Mişel Avn isyanını bastırdı. Aynı durum, Filistin Kurtuluş Örgütü ve lideri Yaser Arafat'ın 1982'de Lübnan'dan sınır dışı edilmesi için de geçerliydi.

Bu mutabakatların sırları çekmecelerde ve söylemsel değerlendirmelerde saklı kaldı. Daha sonra al-Majalla’da, Suriye'nin 2005'te ordusunun çekilmesiyle vesayet döneminin sona ermesinden önce Lübnan'daki birçok eyleminin Amerikan onayıyla desteklendiğine dair bir dizi gizli Suriye belgesi yayınlayacağız.

Barrack'ın sözleri, Lübnan, Suriye ve Sykes-Picot Anlaşması doğmadan önce Osmanlı, Bilad-ı Şam ve Büyük Suriye’nin eyaletlerinden biri olan Zahle’den göç etmeden önce atalarının anlattığı hikâyelere duyulan bir özlem değil. Trump'ın ikinci döneminde söylenmiş olmaları, onlara daha fazla ağırlık kazandırıyor. Bunlar en azından boş veya tesadüfü sözler değil, aksine Beyaz Saray koridorlarındaki ciddi düşünceleri yansıtıyor. Çoğu, üst düzey liderler arasında kapalı kapılar ardında da söylenmiş olabilir. Ancak, gerçekleşmesi dengelere bağlı ve başarılı olması başka bir konu, çünkü birçok Amerikan macerası amaçlanandan farklı bir şekilde sona erdi. Trump yönetiminin hızlı sonuç almak istemesi ve görüşlerini desteklemek için uzun süreli bir askeri müdahaleye yanaşmaması, Barrack'ın tweetlerini tehlikeli ve rahatsız edici kılıyor ve etkileri sosyal medya platformlarının ötesine uzanıyor.