Ortadoğu’daki krizlerde Rusya'nın nüfuzu ve müdahalesi

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke bölgesi yakınlarındaki bir Rus devriyesi (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke bölgesi yakınlarındaki bir Rus devriyesi (AFP)
TT

Ortadoğu’daki krizlerde Rusya'nın nüfuzu ve müdahalesi

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke bölgesi yakınlarındaki bir Rus devriyesi (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke bölgesi yakınlarındaki bir Rus devriyesi (AFP)

Artık Ortadoğu’daki tüm krizlerde Rusya’nın rolü oldukça belirgin bir hale geldi. Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu krizlerle ilgili düzenlenen konferans ve zirvelere katılmaması neredeyse söz konusu değil. Suriye’deki Rus askeri üsleri, gittiği ve gezdiği ziyaret yerleri olmuş durumda. Ardından söz konusu toprakların yöneticisi varsayılan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, sanki Rusya’nın özel garnizonlarıymış gibi bu üslere çağırılıp, ağırlanmaya başladı. Putin, Libya krizinde de ülkedeki kanlı çatışmanın tarafları arasında bir uzlaşı sağlanması için yapılan müzakerelere konuk oldu.
Berlin’de Merkel ve Erdoğan’ın yanında Halife Hafter ve Fayiz es-Serrac ile tıpkı Suriye’de rejim ve muhaliflerle ya da Filistin-İsrail çatışmasında Mahmud Abbas ve Binyamin Netanyahu ile anlaştığı gibi rahat bir şekilde anlaştı. Bu aktif hali, Çarlık döneminden bu yana coğrafi yakınlığı nedeniyle Rus liderler için endişe kaynağı olan bir bölge durumundaki Arap bölgesiyle sınırlı kalmayan Putin, Batı ülkelerindeki seçimlerde rekabette yer almak veya seçimlere müdahale etmekle de suçlandı. Örneğin Washington'da Donald Trump'ın Beyaz Saray'a girmesinde rolü olduğu ya da Londra'daki, Brexit (İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkışı) mücadelesinde Boris Johnson’ın kazanması için bir rol üstlendiği düşünülüyor. AB ülkeleri, birliğin gücüyle ilgili şüphelerin yanı sıra Putin’in ilk fırsatta birliğin gücünü zayıflatmaya çalışacağına dair artık kronikleşmiş bir endişeyle yaşıyorlar.
Joseph Stalin’den bu yana Kremlin’de en uzun süre kalan ve eski bir ‘KGB’ (Devlet Güvenlik Komitesi) ajanı olan Putin, şimdi sessizce mevcut durumda iktidarda kalamayacağı 2024 sonrası ‘Post Putin’ döneminin zeminin hazırlıyor.Moskova'da hükümete ve muhaliflere yakın olanlar, Putin'in müttefiki ve rakibi Medvedev hükümetini görevden aldığı son değişiklikleri, onun 4 yıl sonraki rolünün hazırlık aşamalarından biri olarak görüyorlar.
Burada Rusya'nın Arap bölgesindeki rolüyle ilgili bir dosyayı, eski Sovyetler Birliği dönemiyle yapılan bir karşılaştırmayı, Rusya’daki son kararları ve bu kararların Kremlin yönetimin geleceği üzerindeki etkilerini ele aldık.
Rusya’nın 30 Eylül 2015’teki Suriye müdahalesi, Ortadoğu bölgesindeki Rus rolünde niteliksel bir değişiklik olduğuna işaret ederken başta Suriye dosyasında inisiyatif kazanma ve liderlik etme konusu olmak üzere diğer uluslararası güçlerin önderliğindeki gelişmeleri ve olayları da büyük oranda etkiledi. Moskova, Suriye denklemine, Suriye ve bölge üzerinde geniş bir etkiye neden olan temel bir değişiklik getirebildi. Libya dosyasındaki son gelişmeler de bu eğilimi doğruladı. Çünkü Rusya, Türkiye ile yapılan bir uzlaşı çerçevesinde 12 Ocak'ta Libya'da ateşkes girişiminde bulundu. Ardından Libya'daki çatışmanın tarafları Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Lideri Mareşal Halife Hafter arasında Moskova’da Rusya'nın sadece etkili bir uluslararası taraf olarak değil, aynı zamanda bir öncü ve başlatıcı olarak Libya denklemine güçlü bir şekilde müdahale etmesini sağlayan müzakereler düzenlendi. Bu da Putin’in katıldığı Berlin Konferansı hazırlıklarında Libya ile ilgili önceki konferanslarda görülmemiş bir kilit rol üstlendiğini gösterdi.
Bu bağlamda, Rusların Ortadoğu'daki rolünün boyutları, nedenleri ve sınırlarına dair bir takım gözlemleri aşağıda bulabilirsiniz.
Bu gözlemlerden ilki, Rusya'nın bölgeye olan ilgisinin doğal ve köklü bir güç olmasına işaret ediyor. Rusya, hiçbir zaman güneybatı kuşağını temsil eden Ortadoğu'dan uzak kalmadı. Çarlık döneminden bu yana yüzyıllar boyunca devam eden bölgeye yönelik ilgisi, diğer büyük güçler gibi sömürgeci bir baskıyla değil, işbirlikçi bir bakış açısıyla başladı. Rusya, bölgedeki tüm ülkelere karşı açık oldu. Moskova her zaman koz olarak kullanacağı kartlar biriktirmekten, eksenler ve kutuplar oluşturmaktan uzak bir şekilde stratejik ortaklıklar geliştirmeyi hedefledi. Rusya’nın İran, Suudi Arabistan, Mısır, Türkiye, Cezayir ve Fas ile stratejik ortaklıkları bulunuyor. İsrail ile iyi ilişkiler sürdürürken, Filistin halkının meşru haklarına ve iki devletli bir çözüme saygı duyduğunu vurguluyor. Moskova bunu, çeşitli taraflarla ilişkilerindeki dengeden ve bölgesel farklılıkları çözmenin yanı sıra bölgesel uzlaşı ve istikrarı destekleme ihtiyacından kaynaklanması nedeniyle bir çelişki olarak görmüyor.
İkinci gözlem, Rusya’nın bölgedeki kapsamlı ulusal güvenlik anlayışının, bölgedeki ekonomik ve güvenlik yönleriyle ilgili bağlantıya dikkat çekiyor. Bu bağlantı, Rusya’nın kendi öncelikleriyle ilgili giderek artan stratejik bir ağırlık kazandırdı. Moskova, ulusal güvenliğinin bölgenin güvenliği ve istikrarı ile doğal bir bağı olduğuna inanıyor. Bu inanç onu, Suriye, Libya ve tüm bölgedeki terörü ortadan kaldırmak amacıyla harekete geçirdi. Söz konusu iki ülkenin dünyanın önde gelen petrol üreticileri arasında olmaları göz önüne alındığında Moskova’nın ülke ekonomisinin bel kemiği olan petrol gelirlerindeki dengeyi garantilemeyi hedeflemesi anlaşılabilir bir durum. Rusya ayrıca dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan’la da ilişkilerini dengeli tutmaya devam ediyor.
Üçüncüsü, Donald Trump'ın yönetime gelmesinden bu yana ABD’nin bölgeye yönelik politikasındaki karışıklığı vurguluyor. Bu karışıklık, Putin ile Trump arasındaki uzlaşıları ortaya çıkarsa da bu uyum ABD’nin diğer kurumları tarafından reddedildi. Ancak söz konusu uzlaşılar, Rusya’nın bölgedeki güçlü manevra kabiliyetine zemin hazırladı. Öte yandan bu durum, AB ülkeleri arasında Brexit, göç ve mülteci politikalarındaki farklılıklar ve diğer sorunlar gibi çelişkilerin yaşandığı bir döneme denk geldi. Bununla birlikte bölgedeki geleneksel güçlerin farklı sorunlarla meşgul olmasının göreceli bir boşluk yaratması, Moskova'nın bir dizi dosyada öncülük etmesine olanak sağladı. Fakat bu, Rusya'nın ABD veya başka bir güçle rekabet etmeye çalıştığı anlamına gelmiyor. Aksine yalnızca bir vizyon ve Rus ulusal gündemi çerçevesinde bölge ülkelerinin çıkarlarını dikkate alarak kendi çıkarlarını koruması ve fırsatları değerlendirmesi anlamına geliyor.
Dördüncü gözlem ise, Suriye dosyası, Rusya'nın bölgedeki stratejik odak noktası olmaya devam edeceğinin altını çiziyor. Sovyetler Birliği bölgesinin dışındaki Rus askeri üslerinin bulunduğu tek yer olan Suriye’de Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü Rusya’ya bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Moskova, böylece Çarlık döneminden bu yana Rusya için stratejik öneme sahip olan Akdeniz'de kalıcı ve güçlü bir varlık elde etti. Rusya’nın Suriye topraklarında düzenlediği askeri operasyonların güç dengesini değiştirmeyi başarmasının ve Ankara ile yapılan anlaşma ile Suriye dosyasındaki güç denkleminde önemli bir yer kazanmasının ardından Moskova, Suriye'de barışçıl bir çözüm için öncü rol oynayacak en önemli taraf olarak kabul edildi.
Sovyetler Birliği döneminden bu yana Rus silahları için büyük bir pazar olan Libya'daki çıkarlarına rağmen Rusya, Libya meselesindeki tutumunda temkinli davranıyor. Libya Silahlı Kuvvetleri’nin toplam ekipmanının yüzde 90'ını Rus yapımı silahlar oluşturuyordu. Bununla birlikte Kaddafi döneminde enerji alanında iki ülke arasında umut verici birçok projeye imza atılmıştı. Bunlardan en önemlisi Rus şirketlerinin katılımıyla Libya ile İtalya arasında bir doğalgaz boru hattı kurulmasıydı. Ayrıca çok çeşitli alt yapı projeleri de iki ülke arasında yapılan anlaşmalar arasında yer aldı.
Ancak Libya, Suriye gibi değildir. Bu yüzden Moskova, Suriye gibi Libya'da da doğrudan askeri müdahalede bulunamaz. Böyle bir müdahale, halen savaşın sona ermediği Suriye’deki merkezi gücüne zarar verir. Bununla birlikte Rusya, Ortadoğu bölgesindeki manevra kabiliyetinin önceliği olmaya devam eden terör örgütlerini ve unsurlarını da henüz tamamen ortadan kaldırabilmiş değil. Diğer yandan bu durum, petrol fiyatlarındaki sert düşüş yüzünden açıkça zorluklar yaşayan Rusya ekonomisi üzerindeki baskıyı ve yükü de temsil ediyor.
Ayrıca Libya'daki aktörlerin yol haritasının karmaşık olması ve Libya’nın bir aşiret toplumu olması nedeniyle her türlü dış müdahaleyi reddetmesi, Afganistan trajedisinin Libya’da yinelenmesine neden olabilir. Öte yandan Batı ülkeleri de Rusya’nın askeri ve ekonomik olarak tükenmesini dört gözle bekliyorlar. Libya müdahalesine bir de yasal boyut ekleniyor. Yani eğer Libya hükümeti Rusya'nın müdahale etmesini isterse elde edilen meşru bir çatı dışında Rusya askeri müdahalede bulunamaz. Ancak Rusya’ya bu uluslararası meşruiyeti verecek olan BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Batılı üyelerinin ona bu hakkı vermesi pek olası görünmemesinin yanı sıra mümkün de değildir. Ayrıca Rusya’nın Libya’daki rolü, birçok kez Moskova’da ağırlanan LUO lideri Hafter’in desteğine de bağlı.
Sonuç olarak Ortadoğu’daki bir dizi meseleye öncülük eden Rusya, çıkarları ve önceliklerinin yanı sıra kabiliyetlerinin sınırları ve bölgedeki farklı dengeler çerçevesinde oldukça doğru hesaplamalarla hareket ediyor.



Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

TT

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

İsrail ordusu bugün, aynı bölgede Hamas'a ait üç kilometreden uzun büyük bir tünelin imha edildiğini duyurduktan bir gün sonra, kuvvetlerinin “Majin Oz” adı verilen yeni bir eksenin açılışını tamamladığını açıklayarak Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri, özellikle de Han Yunus sakinlerini şaşırttı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, “188. Tugay ve Golani Tugayı güçleri Han Yunus'un doğusu ve batısını ayıran Majin Oz ekseninin açılışını tamamladı. Eksen yaklaşık 15 kilometrelik bir mesafe boyunca uzanıyor.”

Yeni “Majin Oz” ekseni Han Yunus'un doğusunu batıdan ayıracak ve Han Yunus'un Refah'tan ayrılmasını “Morag” ekseniyle de devam ettirecek.

Resim  İsrail ordusu tarafından yayınlanan, soldan sağa çapraz olarak uzanan ve Morag ekseni ile bir noktada kesişen Magen Oz ekseninin görüntüsü

Han Yunus bölgesindeki son hamleler, İsrail'in “insani şehir” olduğunu iddia ettiği ve Refah'taki (Gazze Şeridi'nin güneyi ve Han Yunus) yüz binlerce Gazzeli’nin bir çadır alanına tıkıştırılmasına yol açacak planla aynı zamana denk geliyor.

İsrail ordusuna göre bu yeni eksen, Hamas üzerindeki “baskının” ve Han Yunus Tugayı'na karşı yürütülen savaşın çözümünün merkezi bir parçası.

Bir parçalama politikası

Ancak İsrail, Gazze'yi parçalamak ve Doha'da devam eden dolaylı müzakerelerde İsrail'in Şerit'ten tamamen çekilmesinde ısrar eden Hamas üzerinde baskı kurmak için tesadüfi coğrafi eksenler dayatma politikası izliyor.

Gazze'deki saha kaynakları Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, "Yeni eksen İsrail'in kontrolü altındaki birçok bölgeyi kapsıyor: Kizan en-Neccar, Curti el-Lut, Şeyh Nasır, Mean, Menara, Huza'a, Absan, al-Kara'a ve Beni Suheyla." Kaynaklar, “bu bölgenin, herhangi bir Filistinlinin sınıra yaklaşmasını önlemek için sınırdan 2 kilometreden daha uzağa ulaşan geniş tampon bölgeler oluşturmayı amaçladığını,

bunun da Han Yunus'un doğu bölgesinde yaşayan yüz binlerce kişinin İsrail güçlerinin orada kalması halinde, evlerine dönmesini engellemek anlamına geldiğini” belirtti.

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre yeni “Magen Oz” ekseninin ilan edilmesiyle Hamas üzerinde daha fazla baskı kurulması amaçlanıyor.

İsrail, Refah'ı Han Yunus'tan ayıran Morag ekseninden çekilmemekte ısrar ederken, İbrani medyasının Refah'ın yaklaşık 2 kilometreye kadar olan bazı bölümlerinde askeri kontrolü sürdürmesi koşuluyla “eksenden çekilmek için müzakerelerde esneklik önerdiği” yönündeki haberleri Hamas reddediyor. Hamas, tamamen çekilene kadar kademeli bir çekilme için harita ve belirli tarihler konusunda ısrar ediyor.

Hamas, özellikle geçtiğimiz ocak ayında gerçekleşen ateşkes sırasında İsrail ordusu tarafından kurulan Netzarim ekseninin (Gazze Şehri'nin güneyinde, Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezinden ve güneyinden ayıran) büyük bir kısmı ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde geçici olarak kurulan eksenlerin bir kısmını ortadan kaldırmayı başardıktan sonra, kademeli geri çekilme ve bu yeni eksenlerin ortadan kaldırılması taleplerinde ısrarcı görünüyor.

Büyük Tünel Yıkıldı

Bu arada İsrail ordusu dün, iki aydan uzun bir süre önce Han Yunus'ta yapılan operasyonlar sırasında keşfedilen büyük bir Hamas tünelini yıktığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, güçlerinin "merkezi bir yeraltı yolunda bulunan tüneli keşfettiğini ve tamamen yok ettiğini" belirterek, tünelin "yaklaşık 3,5 kilometre uzunluğunda olduğunu ve içinde birkaç sığınak bulunduğu" kaydedildi.

Şarku'l Avsat'a konuşan Filistinli saha kaynaklarına göre “bu tünel Hamas'ın askeri kolu olan El Kassam Tugaylarına ait en uzun tünellerden biri ve tünelden birçok tünel ve açılım bulunuyor, savunma tünelleri, komuta ve kontrol için kullanılan tüneller var.”

“Tünelin Mean, Al-Menara ve Han Yunus'un güneydoğusundaki diğer bölgelerde yer aldığını” belirten kaynaklar, “tünelin Kassam Tugayları savaşçıları için savaş düğümleri içerdiğine ve bu tüneli gerek bu bölgelerde gerekse büyük tünelin açıldığı yakın bölgelerde İsrail güçleriyle savaşmak için kullandıklarına” işaret etti.

Kaynaklar, son birkaç haftalarda bu bölgelerde çok sayıda operasyon gerçekleştirildiğini ve İsrail araçlarının patlayıcı düzenekler ve tanksavar füzeleriyle hedef alındığını belirtti.

Kaynaklar, savaşın belirli bir döneminde, büyük tünelin içinde, saha komutanlarının İsrail güçlerine karşı muharebeleri yönettiği, bu güçlerin hareketlerinin izlendiği ve onlara karşı saldırı planlamak için hareketlerinin belgelendiği komuta ve kontrol için özel tüneller bulunduğuna dikkat çekti.

rtgy6u
Gazze tünelinin içindeki bir İsrail askeri, Kasım 2023 (Reuters)

İsrail güçleri, savaşın başlangıcında ve Netzarim ekseninin kontrolünde duyurulduğu gibi, bazıları 2 ve 3 kilometre uzunluğa ulaşan, bazıları Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile merkezini birbirine bağlayan ve araçların geçtiği çeşitli büyüklükteki tünellerin imha edildiğini sık sık duyurdu.

İsrail güçleri Gazze Şeridi'nde 20 aydan fazla bir süredir faaliyet göstermelerine, Hamas'ın kabiliyetlerini önemli ölçüde yok etmeyi başardıklarını iddia etmelerine rağmen, Han Yunus örneğinde olduğu gibi girdikleri bölgelere her yeniden girişlerinde daha fazla tünel ortaya çıkarmakta ve bunları yok etmek için çalışmaktadırlar. Saha kaynakları İsrail ordusunun daha önce bu bölgede en az bir kez, bazı bölgelerde ise iki kez operasyon düzenlediğini vurguluyor.