Avrupa, kadın cinayetleri ile gündemde

Avrupa, kadın cinayetleri ile gündemde
TT

Avrupa, kadın cinayetleri ile gündemde

Avrupa, kadın cinayetleri ile gündemde

Dünya genelinde 2019 yılında kadına yönelik şiddet tırmanış gösterirken, Fransa’da 2019 kadınlar için kara yılı oldu. Polonya’da yılda 65 binden fazla kadın şiddete uğrarken, Romanya, Avrupa’da en fazla kadın cinayetinin işlendiği ülke olarak kayıtlara geçti.
Türkiye’de 2019 yılında yaşanan kadın cinayetleri geniş yankı uyandırırken, Avrupa ülkelerindeki kadın cinayetleri de uluslararası gündemin en önemli konuları arasında yer aldı. Avrupa ülkelerinde kadın cinayetleri önceki yıllara göre büyük oranda artış gösterdi.
Fransa'da kadın cinayetlerinin çoğaldığı 2019 yılında 149 kadın eşi veya sevgilisi tarafından öldürüldü. Kadın hakları derneklerinin verilerine göre, 2018 yılına göre kadın cinayeti sayısının 29 vaka arttığı 2019, kadınların kara yılı oldu. Hükümetin halkın tepkisine cevaben kadın cinayetlerine karşı çare bulmayı amaçlayan birçok toplantı düzenlemesi, kadınlar için özel şiddet hattı açması ve polislerin kadına şiddet konusunda bilinçlendirilmesi gibi uygulamaların yapıldığı 2019 yılında kadın hakları dernekleri ve vatandaşlar daha başarılı çözüm talebinde bulundu.
Her 3 günde 1 kadının öldürüldüğü Fransa'da, mağdurlar farklı sosyal kesimlerden 15 ile 92 yaş aralığında bulunuyor. Cinayetlerden sonra katil olan eşlerin yüzde 32.8'i intihar ederken, kurbanların yüzde 49.1'inin daha önce şiddet görmesine rağmen herhangi bir şikayette bulunmadığı ifade ediliyor. Her 3 günde 1 kadın cinayetinin işlendiği Fransa'da kurbanların yüzde 22.4'ünün 30-39 yaş, yüzde 17.2'sinin 40-49 yaş, yüzde 15.5'inin 20-29 yaş aralığında olduğu belirlendi.
Fransa’da İspanya ve İtalya’dan daha fazla kadın cinayeti işlendiği ve bu konuda Avrupa’da ilk sıralarda yer alan Almanya’ya yaklaştığı öğrenildi.
Almanya'da 114 bin kadın fiziki şiddete maruz kaldı
Almanya Federal Aile Bakanı Franziska Giffey, Almanya'da 2018 yılında 114 bin 393 kadının fiziki şiddete maruz kaldığını ve ülke genelinde işlenen 386 cinayetin 122'sinin kadın cinayeti olduğunu açıkladı. Kadın cinayetlerinde bir önceki yıla oranla küçük bir azalma olmasına rağmen şiddete uğrayan kadınların sayısında artış gözlendiğini bildiren Bakan Giffey, eşleri tarafından fiziki şiddet uygulananların arasında 26 bin erkek olduğunu aktardı. Bakan Giffey, şiddete uğrayanların yalnızca yüzde 20'sinin yardım talebinde bulunduğunu tahmin ettiklerini, bu nedenle şiddet mağdurlarının sayısının istatistiklerde belirtilenden çok daha yüksek olduğunu varsaydıklarını ifade etti.
Almanya’da 2019 yılı kadın cinayeti verileri henüz açıklanmazken 2015 yılında 135, 2016 yılında 155 kadın öldürüldü. 2017 yılında 147, 2018 yılında ise 122 kadın cinayeti işlendi.
Öte yandan Almanya'da geçen yıl 136 çocuk uğradığı şiddet sonucu yaşamını yitirdi. Şiddet kurbanı çocukların neredeyse yüzde 80'inin 6 yaşından küçük olduğu öğrenildi. Cinsel şiddete uğrayan çocukların sayısı ise yaklaşık 14 bin olarak kaydedildi.
Polonya’da yılda 65 binden fazla kadın şiddete uğruyor
Dini, dili, coğrafyası olmayan kadına şiddet olgusu Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde de yakıcı sorun olmaya devam ediyor. Polonya'da yılda 65 bin kadın şiddete uğrarken, 400'den fazla kadın ise eşleri ya da partnerleri tarafından öldürülüyor. Litvanya'da yılda 30 bin kadın şiddete maruz kalırken, Belaruslu kadınlarınsa yüzde 77'si hayatlarında en az bir kere şiddet görüyor. Belaruslu her 6 kadından biri ise cinsel şiddet kurbanı.
Yapılan araştırmalar, kadına şiddet olgusunun Avrupa kıtası için yakıcı sorun olmaya devam ettiğini gösteriyor. Fransa, Almanya, İngiltere gibi Batı Avrupa ülkeleri kadına yönelik şiddette başı çekerken, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde de durum pek iç açıcı görünmüyor. Polonya'daki Kadın Hakları Merkezi'nin (Centrum Praw Kobiet) verilerine göre ülkede her yıl 400 ile 500 arasında kadın ya eşleri tarafından öldürülüyor ya aile içinde gördüğü şiddet neticesinde hayatını kaybediyor ya da intihara sürükleniyor.
Polonyalı kadınların yüzde 20'si tecavüz kurbanı
Polonya Emniyet Müdürlüğü 2019 yılında 65 bin 195 kadının aile içinde şiddete uğradıkları gerekçesiyle kolluk güçlerine başvurduklarını belirtirken, Eşitlik ve Özgürlük Vakfı STER ise Polonyalı kadınların yüzde 20'sinin tecavüz kurbanı olduğunu söylüyor. Şiddete ilişkin gerçek rakamları tam olarak bilmenin çok güç olduğunun altını çizen Polonya'daki sivil toplum örgütleri şiddetin mağduru kadınların bir kısmının utandıkları için yetkili mercilere başvurmaktan kaçındığını, bir kısmının ise partnerlerini sevdiği ve durumun düzeleceğini umdukları için başvuruda bulunmadıklarını aktarıyor.
Kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet rakamları Polonya'ya komşu ülkelerde daha da kötüleşiyor. Yapılan anketlerde Çekya'da kadınların yüzde 34'ünün cinsel, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldıklarını belirtirken, Slovakyalı kadınlar içinse bu oran yüzde 36. Yine Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı tarafından 2014 yılında gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre Macaristan'da kadınların yüzde 27'si, Letonya'da ise yüzde 34'ü cinsel, psikolojik ve fiziksel şiddete uğruyor.
Her 6 Belaruslu kadından biri cinsel şiddete maruz kalıyor
Yapılan araştırmalar Belarus'ta ise kadınların yüzde 77'sinin hayatlarında en az bir kez şiddete uğradıklarını ortaya koyuyor. Her 6 Belaruslu kadından birinin cinsel şiddete maruz kaldığı ülkede, her evli 3 kadından biri eşi tarafından sistematik olarak şiddete maruz bırakılıyor.
Litvanya'da ise yılda 30 bin kadın şiddet mağduru oldukları gerekçesiyle kolluk kuvvetlerine başvuruda bulunuyor. Yaklaşık 2 milyon 800 bin nüfusa sahip ülkede son 5 yılda 42 kadının eşleri ya da partnerleri tarafından öldürüldüğü belirtilirken, İnsan Hakları İzleme Örgütü Litvanya'da ekonomik ve cinsel şiddete nazaran kadınlara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin yaygın olduğunu aktarıyor.
Romanya, Avrupa’da en fazla kadın cinayetinin işlendiği ülke
Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat'ın verilerine göre, 84 kadın cinayetiyle Romanya milyon kişi başına düşen kadın cinayeti sayısında 4.3‘lük oranla Avrupa'nın en fazla kadın cinayeti işlenen ülkesi oldu. Romanya Ulusal Sağlık Değerlendirme ve Tanıtım Merkezi'nin (Centrul Naıonal DE Evaluare Şı Promovare A Strıı De Sntate) polis kaynaklarından derlediği verilere göre, ülkede 2018 yılında 18 bin kadın aile içi şiddete maruz kalırken, 2017 yılında meydana gelen 20 bin 531 aile içi şiddet vakasında da 46 kadın öldürüldü. 2016 yılında şiddet kurbanı kadınların sayısı 57 oldu.
Saldırganlar kadınların mevcut ya da eski eşleri
Söz konusu aile içi şiddet vakalarında saldırganların yüzde 92'sini mevcut ya da eski eş olmak kaydıyla erkekler oluştururken, mağdurların yüzde 76'sı kadınlardan, yüzde 4'ü de çocuklardan oluşuyor. Aile içi şiddete ilişkin kayıtların 2014 yılından itibaren tutulmaya başlandığı Romanya'da aile ve akrabalar dışında üçüncü kişilerce kadına uygulanan şiddete ilişkin net bir veri ise bulunmuyor.
Belçika’da kadın cinayetleri 2019’da azalsa da devam etti
Belçika’da 2019 yılında 20’den fazla kadın sadece kadın olduğu gerekçesiyle cinayete kurban gitti. İşlenen cinayetlerin faillerinin büyük bölümünün, hayatını kaybeden kadınların eşleri ya da birlikte yaşadığı kişiler olduğu kayıtlara geçti. Bu rakam 2017’den beri 100’ü aşmış durumda. Sadece 2018 yılında 37 kadın cinayetinin işlendiği Belçika’da, mağdur kadınlar polise şikâyette bulunmasına rağmen “yeterince kanıt ve tehlike olmadığı” gerekçesiyle umdukları korumayı alamadılar. Son yıllarda “yaklaşmama kararı” artmasına ve elektronik bilezik uygulamasına rağmen kadın cinayetleri önlenemiyor.
Kadın cinayetlerinin başında anlaşmazlıklar geliyor
Kadın cinayetlerinin ana sebeplerinin başında aile içi anlaşmazlıklar geliyor. Ekonomik sıkıntılar ve işsizlik kadar alkol ve uyuşturucu kullanımı da cinayetlerin sebepleri arasında yer alıyor. Kayıtlara göre, bazı cinayetler cinsel isteklerine cevap alamayan erkeklerin şiddete başvurmasına bağlı olarak kazara da olsa ortaya çıkabiliyor. Bunun dışında akıl sağlığı yerinde olmayanların işlediği cinayetler de rakamlar içinde önemli bir yer tutuyor. Bu nedene bağlı cinayetlerin hemen hemen tamamında cinayeti işleyen kişi arkasından intihar etmeyi seçiyor.
Uluslararası Af Örgütü raporlarına göre, Belçika’da her yıl 45 bin kadına yönelik şiddete bağlı şikâyet dosyası açılıyor. Bu şiddet olaylarının 25 bini aile içi şiddet olarak gerçekleşiyor. İstanbul Konvansiyonu’nu 2016 yılında kabul eden Belçika’da aradan geçen 3 yılın ardından konvansiyona uyulmadığı eleştirileri yapılıyor. Bu duruma sebep olarak ise Belçika'da devletin somut bir hareket planı hazırlamamış olması ve yeterli bütçeyi henüz ayırmamış olması şeklinde açıklanıyor. Belçika’da sivil toplum kuruluşlarının mütevazı bütçeleri ile yürüttükleri “kadın cinayetlerinin önlenmesi” çabaları henüz politik karar alıcılar düzeyinde yeterince dikkate alınmıyor. Medya ve halk nezdinde daha fazla dillendirilen kadın cinayetleri, kanun yapıcıların henüz öncelikleri arasında görünmüyor.
İngiltere’de son 5 yılın en yüksek rakamı
İngiltere son yıllardaki en yüksek kadın cinayetleri sayısında rekor bir rakama ulaştı. 111 kadın cinayetinin işlendiği İngiltere’de her geçen gün artan rakamlar ve yaşanan olaylar başta kadınlar olmak üzere birçok kişiyi olumsuz yönde etkiliyor. Merkezi Londra'da olan Kadınların Ve Kız Çocuklarının Sesi Platfromu’nun yaptığı açıklamaya göre, 2019 yılında İngiltere genelinde 111 kadın öldürüldü. Resmi olmayan verilerde, ise ülkede işlenen kadın cinayetinin 150 olduğu ifade ediliyor.
2019 yılında öldürülen kadınların bir çoğu eski sevgilileri veya eşleri tarafından öldürülürken, bir çoğunun ise tecavüz sonrası öldürüldüğü resmi olmayan verilere dayanarak açıklandı. İngiltere’nin bir çok bölgesinde gerçekleştirilen cinayetlerden 111 tanesinin faili yakalandı. Öldürülen kadınlar 75’i boşanma sonrası barışmak istemeyen, 10’u eski sevgilileri tarafından cinayete kurban giderken, bir çoğunun ise eve giren hırsız veya torunları tarafından öldürülen kadınlar oluşturuyor.
En fazla cinayet yılbaşı günü işlendi
İngiltere genelinde kadın cinayetlerinin birçoğu 2019 yılının ilk günü olan 1 Ocak tarihinde işlendi. Kadınların çoğunun eski kocaları veya eski sevgilileri tarafından, barışma isteklerini geri çevirdikleri gerekçesiyle öldürüldüğü belirlendi. 2019'da en fazla kadın cinayetinin işlendiği bir diğer ay ise Eylül olarak kayıtlara geçerken, Aralık ayı en fazla kadın cinayetinin işlendiği aylar arasında üçüncü sırada yer aldı.
Boris Johnson söz vermişti
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, geçtiğimiz senenin Eylül ayında yaptığı açıklamada, “Aile içi geçimsizliklerin önüne geçmek için gerekli önemleri almak istiyoruz. Kraliçe’nin gerçekleştireceği açılış konuşması da bu anlamda atılacak olan adımların kanıtı olacaktır” açıklamasında bulunmuştu. Parlamentonun açılışı esnasında Kraliçe Elizabeth ise hukuksal anlamda gerekli çalışmaların yapılması için izinlerin verileceğini belirtmişti.
Her iki haftada 1 kadın öldürülüyor
Açıklanan raporlara göre yaşları 16-59 arasında değişen kadınların birçoğu aile içi şiddete maruz kalırken, toplamda 1.6 milyon kadının bu şiddeti gördüğü belirtiliyor. Aile içi şiddet gören kadınlar arasından ise her 2 haftada 1 kadın cinayeti işlenirken, cinayeti işleyenlerin eski eşleri veya sevgilileri olduğu açıklanan 2019 raporlarında yer alıyor.



Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
TT

Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)

Tom Cruise'un geliştirme aşamasındaki uzay temalı yeni filminden kötü haber geldi.

Oyuncunun, Yarının Sınırında'nın (Edge of Tomorrow) yönetmeni Doug Liman'la birlikte hayata geçirmeyi planladığı projenin rafa kaldırıldığı öne sürülüyor. Merakla beklenen filmin sinema tarihinde bir ilke imza atması bekleniyordu.

Page Six'in haberine göre filmin çıkmaza girmesinin temel nedeni, Cruise'un NASA'yla çalışabilmek için ABD Başkanı Donald Trump'tan izin istemeye yanaşmaması. 

"Siyasi nedenlerle Trump'tan yardım istemedi"

Yayına konuşan bir kaynak, "Anladığım kadarıyla bu film için NASA'yla koordinasyon şarttı ve Tom Cruise, Donald Trump'tan yardımını rica etmek istemedi" dedi. Kaynak sözlerini, "Federal hükümetten izin alınması gerekiyor. Tom bunu siyasi nedenlerle yapmak istemedi" diye sürdürdü.

2020'de yapılan açıklamalarda Cruise'un, uzayda çekilen ilk kurmaca film üzerinde çalıştığı duyurulmuş, bir NASA yetkilisi de oyuncunun Uluslararası Uzay İstasyonu'nda çekim yapacağını doğrulamıştı.

Ancak 2022'ye kadar projeyle ilgili neredeyse hiç gelişme paylaşılmadı. O yıl Universal Pictures'ın patronu Donna Langley, "Tom Cruise bizi uzaya götürüyor. Dünyayı uzaya taşıyor" diyerek projeyi doğrulamıştı.

Langley, o dönemde yaptığı açıklamada, "Tom'la geliştirme aşamasında harika bir projemiz var" demiş ve şöyle devam etmişti:

Bu proje, gerçekten bunu yapmasını öngörüyor. Bir roketle uzay istasyonuna gitmesi, çekim yapması ve umarız uzay istasyonunun dışında yürüyüş yapan ilk sivil olması hedefleniyor.

İsmi henüz açıklanmayan filmde Cruise'un, "şansı yaver gitmeyen ve bir şekilde Dünya'yı kurtarabilecek tek kişi haline gelen" bir karakteri canlandırması planlanıyordu. 

Oscarlı yönetmenin yeni filminde

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) yıldızının sıradaki projesi ise Diriliş'in (The Revenant) 4 Oscarlı yönetmeni Alejandro G. Iñárritu'nun imzasını taşıyan ve adı henüz açıklanmayan bir film. 

Yapım hakkında fazla detay bilinmese de 63 yaşındaki Cruise'un, Jesse Plemons, Emma D'Arcy, John Goodman, Sandra Hüller, Riz Ahmed ve Sophie Wilde'ın da yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosuna liderlik edeceği belirtiliyor.

Cruise ve Iñárritu'nun yeni filmi, 2 Ekim 2026'da vizyona girecek.

Independent Türkçe, Page Six, GamesRadar


Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
TT

Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)

Jim Carrey, Ron Howard'ın 2000 yapımı filmi Grinç'in (How the Grinch Stole Christmas) 25. yılı vesilesiyle, filmin yönetmeni ve makyajcısıyla Vulture'a verdiği röportajda, rolün perde arkasına dair çarpıcı ayrıntılar paylaştı. 

Dr. Seuss'un 1957 tarihli çocuk kitabından uyarlanan film, dünya genelinde 346 milyon dolar hasılat elde ederek büyük bir gişe başarısına imza atmış ve ABD'de 2000'in en çok kazanan yapımı olmuştu. 

Ancak Carrey için bu başarı, son derece zorlu bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirmişti.

"Sadece yeşile boyayın"

Oyuncu, daha önceki röportajlarında Grinç'i ağır makyaj ve protezlerle canlandırmanın "işkence gibi" olduğunu açıkça dile getirmişti. Vulture'a verdiği yeni röportajda ise bu sürece dair daha önce paylaşmadığı ayrıntıları anlattı.

Carrey'nin yaşadığı zorlu sürece rağmen film, makyaj sanatçısı Rick Baker'a Oscar kazandırmıştı. Baker, stüdyonun başlangıçta Carrey'nin yalnızca yeşile boyanmasını istediğini hatırlattı. Baker, "Stüdyo bize, 'Jim'e 20 milyon dolar ödüyoruz ve onu görmek istiyoruz. Sadece yeşile boyayın' dedi" diye konuştu.

Carrey ise kostümü giymeyi kendisinin istediğini ancak bundan nefret ettiğini anlattı. Oyuncu, Grinç'i canlandırırken ağır makyaj ve maske nedeniyle burnundan nefes alamadığını söyledi. Maske üzerinde nefes almasına izin verecek delikler açmakta zorlandıklarını belirten Carrey, "Sonunda tüm film boyunca ağzımdan nefes almak zorunda kaldım" dedi.

Carrey, kostümün "dayanılmaz derecede kaşındırıcı" olduğunu ve gün boyu onu "çıldırttığını" da sözlerine ekledi. Yüzüne dokunamadığını ya da kaşınamadığını anlatan oyuncu, günde 8 saat makyaj koltuğunda oturduktan sonra projeden ayrılmayı ciddi ciddi düşündüğünü söyledi.

"20 milyon dolarını geri vermeye hazırdı"

Yönetmen Ron Howard da Carrey'nin o dönemde rolü bırakmaya çok yaklaştığını doğruladı. Howard, "20 milyon dolarını geri vermeye bile hazırdı. Bunu ciddi ciddi söylüyordu" dedi.

Ekip, çözümü eski bir özel harekat eğitmeni olan Richard Marcinko'yu projeye dahil etmekte buldu. Carrey, Marcinko'yu "CIA ajanlarına ve özel kuvvetlere işkenceye dayanmayı öğreten biri" diye tanımladı. Oyuncu, Marcinko'nun kendisine stresle başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler öğrettiğini anlattı.

Bee Gees'e minnettar

Carrey, makyaj sürecini asıl katlanılır kılan şeyin ise Bee Gees'in müzikleri olduğunu söyledi. Oyuncu, makyaj süresince Bee Gees albümleri dinlediğini anlattı: 

Müzikleri inanılmaz derecede neşeli. Barry Gibb'le hiç tanışmadım ama ona teşekkür etmek istiyorum.

Independent Türkçe, Variety, Vulture, CBR.com


James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
TT

James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)

James Cameron, Godzilla Minus One'ın devam filmi için heyecanını gizlemekte zorlanıyor. Ünlü yönetmen o kadar hevesli ki gerekirse sette yardımcı olmayı bile teklif etti.

Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) Japonya'daki tanıtımı sırasında, sahneyi Godzilla Minus One'ın yönetmeni Takashi Yamazaki'yle paylaştı ve esprili bir dille, "Minus Zero'yu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. 

"Benim için büyük bir onur"

Cameron sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yamazaki sırf burada olmak için setten erken ayrılıp geldi, bu benim için büyük bir onur. Ben de kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim.

Yamazaki ise bu teklife gülerek, "Bu durumda işimi elimden alırsınız" diye karşılık verdi. Cameron da "Bence her şey kontrolünüz altında" yanıtını verdi.

II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da geçen Godzilla Minus One, Kamiki Ryunosuke'nin canlandırdığı eski kamikaze pilotu Shikishima Koichi'yi merkezine alıyordu. 

Godzilla'yla ölümcül bir karşılaşmadan sağ kurtulan Koichi, yıllar sonra canavarın yeniden ortaya çıkmasıyla Japonya'yı kurtarmaya çalışan bir askeri ekibe katılıyordu.

Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında Oscar kazanan Godzilla Minus One, bu başarıya ulaşan ilk Godzilla filmi olmuştu. Yapım, aynı zamanda bu kategoride ödül alan ilk Japon filmi olarak tarihe geçmişti.

Kasım 2023'te Japonya'da gösterime giren yapım, 7,65 milyar yenin (yaklaşık 50 milyon dolar) üzerindeki hasılatıyla ülkede en çok kazanan Godzilla filmi unvanını elde etmişti. 

Film, Kuzey Amerika'da da 56 milyon dolar hasılat elde ederek, tüm zamanların en yüksek gişe gelirine ulaşan Japonca canlı çekim yapımı olmuştu.

2026 sonunda izleyiciyle buluşacak

Devam projesinin 2026'nın sonlarına doğru vizyona girmesi planlanıyor. Kamiki'nin Kōichi rolüyle geri dönmesi, Minami Hamabe'nin ise karakterin sevgilisi Noriko'yu yeniden canlandırması bekleniyor. Ancak filmin konusuna dair henüz hiçbir detay paylaşılmadı ve proje gizemini koruyor.

71 yaşındaki Cameron cephesinde ise sıradaki proje, Avatar: Ateş ve Kül. Jake ve Neytiri bu kez, yeni bir Na'vi kabilesiyle karşı karşıya gelecek.

Merakla beklenen film, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ScreenRant