İtalya'yı cehenneme çeviren hastalık: Bubonik veba salgını

artchive
artchive
TT

İtalya'yı cehenneme çeviren hastalık: Bubonik veba salgını

artchive
artchive

Tarih boyunca ölümcül hastalıklar ve salgınlar toplum için büyük kabus olmuştur. Bazı salgınlar, savaşlardan daha fazla can kaybına neden oldu.
Bunlardan birisi de İtalya’da yayılan bubonik (hıyarcıklı veba) veba salgınıydı.
Vebanın ilk çıkışı
Kara ölüm olarak adlandırılan, Orta Çağ’da Asya’nın güney batısında başlayarak Avrupa’ya kadar yayılan veba, dünya nüfusunun dörtte birinin yok olmasına sebep oldu.

Vebadan ölen hastaların cesetleri sarılmış vaziyette taşınıyor / Fotoğraf: Photoblog
Birleşik Krallığın başkenti Londra’da veba nedeniyle 75 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Daha sonra, 1720’de Fransa’nın Marsilya kentinde de ortaya çıkan veba, 100 bin kişinin canını aldı.
Vebanın en çok etkilediği ülke ise İtalya olmuştu. 1629 ortaya çıkan hastalık, ülke nüfusunu ciddi oranda azaltmış, ekonomi durma noktasına gelmişti.
İtalya’da veba salgınının başlangıcı 
1618 ile 1648 yılları arasında süren Avrupa devletlerinin çoğunluğunun katıldığı Otuz Yıl Savaşı’nın ortasında, veba hastalığını taşıyan Alman ve Fransız kuvvetleri, kuzey sınırından İtalya’ya giriş yaptı.
Birçok tarihçiye göre bubonik veba, 1629 yılında İtalya’nın Mantua ve Lombardy kentlerinde kendini gösterdi.

Veba hastalarının temsili resmi / Fotoğraf: vox.com
Venedik Cumhuriyeti askerleri, İtalya’nın kuzeyinden geri çekilse de, hastalığı bıraktı.
İlk veba dalgası 
Bubonik veba, tüm önlemlere ve sağlık tedbirlerine rağmen 1629 yılında Milano kentine kadar ulaştı.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, hastalık şüphesini ortadan kaldırmak isteyen yetkililer, vebaya yakalananları kentten uzak yerlerde kurulan özel bölgelerde tuttu. Bu arada liman ticareti durduruldu, Alman askerlerinin çoğunun kente girmesi yasaklandı.
Fakat alınan tüm tedbirler yeterli değildi. 1630 Mart ayında Milano kentinde ilk veba etkisini gösterdi.  
1631’de ilkbahar ve yaz aylarında, Milano’da ikinci veba dalgası tekrar nüksetti.
Birçok kaynağa göre, 1629-1631 yılları arasında 130 bin nüfusa sahip olan Milano’da yıkıcı bir etki yaratan veba, 60 bin kişinin canını aldı. Bu, bölge halkının yüzde 46’sına denk geliyordu.
Vebanın bu denli hızlı yayılmasının nedeni ise binlerce kişinin katıldığı karnaval etkinliği oldu.
Felaket durdurulamadı
Hızla yayılan ve önlenemeyen veba, kısa süre içinde Venedik’e de ulaştı. Şehrin ekonomisi çöktü. Nüfusun üçte biri, yani 46 bin kişi hayatını kaybetti.

17. yüzyıl İtalya haritası / Fotoğraf: Wikimedia
Vebanın sebep olduğu en büyük kayıp oranı Verona’da oldu. Salgın, kentinde yüzde 60’ına denk gelen 33 bin kişinin ölümüne sebep oldu.
Önüne geçilemeyen salgın, İtalya’nın tüm kentlerini tek tek dolaşıyordu.
Floransa’da 9 bin kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan bubonik veba, Bologna’da 15 bin can aldı.
Döneme şahit olan kişilerin anlattıklarına göre, ülkede birçok kişide bu hastalık vardı. Salgından ölenlerin cesetleri sokakları doldurmuştu. Salgının daha fazla yayılmaması için ölenlerin cesetleri, kıyafetleri ve eşyaları yakılıyordu.
Milano ve Verona dahil bazı şehirdeki yetkililer, hastalığın bulaştığı kişileri ülke açıklarındaki adalara gönderiyordu.
İki yıl içerisinde en az 230 bin kişiyi öldüren bubonik vebası, İtalya tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçti.



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe