Nasrallah, Süleymani'nin Irak ve Lübnan'daki rolünü anlattı

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile Kudüs Gücü eski Komutanı Kasım Süleymani (Arşiv)
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile Kudüs Gücü eski Komutanı Kasım Süleymani (Arşiv)
TT

Nasrallah, Süleymani'nin Irak ve Lübnan'daki rolünü anlattı

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile Kudüs Gücü eski Komutanı Kasım Süleymani (Arşiv)
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile Kudüs Gücü eski Komutanı Kasım Süleymani (Arşiv)

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İsrail’in Lübnan’ı işgali sonrasında İran’ın Kudüs Gücü ile Hizbullah’ı birbirine yakınlaştıran ilişkilere ışık tutarken, 1998’de Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile tanışmasını anlattı.
İran Lübnan topraklarına ne zaman girdi?
Nasrallah, İran devlet televizyonuna verdiği özel röportajda, 1982 İsrail-Lübnan savaşı sonrası Hizbullah ve Kudüs Gücü arasında ilişkilerin nasıl başladığını anlatırken, İran’ın ilk dini lideri Ayetullah Humeyni’nin talimatı üzerine İran ordusu ve Devrim Muhafızları askerlerinden oluşan güçlerin Lübnan topraklarına girdiğini söyledi.
Nasrallah, İsrail ilerleyişinin durdurulmasının ardından artık İranlı güçlerin görevinin savunma yerine ‘İsrail ile mücadele ve savaş için direniş güçlerinin kuruluşuna destek verme’ şeklinde değiştiğini ifade etti. İran ordu mensuplarının o dönem 1. Körfez Savaşı nedeniyle ülkeye geri dönmesine rağmen Devrim Muhafızı güçlerinin Lübnan’da kaldığını kaydetti.
Beyrut’ta ilk görüşme
Nasrallah, Kasım Süleymani ile ilk görüşmesinin 1998’de Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta gerçekleştiğini, o dönem İran dini lideri Ali Hamaney’in Süleymani’yi Kudüs Gücü Komutanlığı’na getirdiğini söyledi.
Lübnan’daki görüşmesinden önce Süleymani’yi tanımadığını ve bir araya gelmediğini anlatan Nasrallah, “Süleymani’nin savaş cephelerinde veya Kirman ve Belucistan’da olduğunu bilmiyordum. Tahran’da İranlı yetkililerle görüşmemizde de onunla bir araya gelmedik. İlk görüşmemizin Beyrut’ta olduğu konusunda ön bilgim yoktu” dedi.
Nasrallah, ilk görüşmede Süleymani’nin Kudüs Gücü Komutanlığı’na atandığını öğrendiğini belirterek, Mustafa Bedreddin ve İmad Mugniye gibi hayatta olanlar dışında görüşmeye katılanların isimlerini sıraladı ve şöyle ekledi:
“İlk toplantı, işbirliği konusunda çok iyi ve olumlu bir intiba bıraktı.”
Nasrallah, Süleymani’nin Beyrut’a gelişi ile İmad Mugniye’nin Hizbullah’ın askeri kanadının başına getirilmesi arasında bir bağlantı olduğu iddialarını reddederek, bu atamanın ‘örgüt içi bir tedbir’ ve ‘Hizbullah kollarının genişletilmesiyle’ ilgili olduğunu ifade etti.
Nasrallah, Süleymani gibi askeri deneyime sahip biri ile görevi güvenlikle sınırlı olan İmad Mugniye arasında gerçekleşen toplantıdan endişe duyup duymadıkları sorusuna, “Güçlerimiz 2000 yılına kadar bir yıpratma savaşına girdi ve bu da güvenlik denetimini gerektiriyordu. Öte yandan Süleymani sadece bir askeri lider değildi aynı zamanda güvenlik meselelerini derinlemesine ve ciddi bir şekilde bilirdi. Kelimenin tam anlamıyla bir güvenlik adamıydı” diye cevapladı.
2006 Savaşı
“Süleymani, yöneticilerin yazılı raporlarına güvenmiyordu” diyen Nasrallah, konuşmasının bir başka bölümünde, Süleymani’nin İsrail’in çekildiği 2000 ile Hizbullah ve İsrail arasında ilk çarpışmanın gerçekleştiği 2006 arasındaki 6 yıllık süreçte Hizbullah üzerinde büyük etkiler bıraktığını kaydetti. Nasrallah, Süleymani ile bu yıllarda İsrail ile bir savaş beklediklerini dile getirdi.
Nasrallah, Hizbullah’ın söz konusu yıllarda -Süleymani’nin Hizbullah’ı silahlandırmaya odaklandığı dönemde- füze edinmeye başlamasıyla ilgili olarak, örgütün füze yeteneklerine kavuşmasının ‘zor’ ve ‘karmaşık bir süreç’ olduğunu belirtti.
Nasrallah, Süleymani’nin Lübnan’daki savaşı İran ve Suriye’den yönetebilme gücüne sahip olmasına rağmen Lübnan’da Hizbullah ile kalmakta ısrar ettiğini ve savaş dönemi boyunca Mugniye ile beraber hareket ettiğini söyledi.
Süleymani’nin savaş günlerinde Tahran-Beyrut hattında yaptığı seyahatlere işaret eden Nasrallah, iki İsrail askerinin esir alınmasının ardından Süleymani’nin Hamaney’in başkanlığında İranlı yetkililerle düzenlediği toplantıya katılmak için Meşhed’e gittiğini ifade etti.
Nasrallah’ın aktardığına göre Süleymani, söz konusu toplantıda alınan kararları el yazısı ile yazdığı kâğıdı, kendisine vermiş.
Fikir desteği
Nasrallah verdiği röportajda ayrıca Lübnan Başbakanı Refik el-Hariri’nin suikastı, Hizbullah’ı silahsızlandırma girişimi ve suikast için kurulan özel mahkemeyle ilgili meselelerde Süleymani’nin nasıl bir tutum benimsediği sorusunu cevapladı.
Süleymani’nin farklı yönleri olduğunu ve bütün bölgeyi gözlemlediğine işaret eden Nasrallah, onu ‘en büyük siyasi analist ve siyasi düşünür’ şeklinde nitelediği konuşmasında, “Bize fikir desteğinde bulunurdu. Yani müdahalede bulunmaz veya görüşünü dayatmazdı. Her zaman ‘siz ülkenin vatandaşlarısınız ve şartlarınızı en iyi ve en çok siz bilirsiniz’ ifadelerini kullanırdı. Ancak çoğu zaman da emin olmak isterdi” dedi.
Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani’nin fetvası sonrasında Kudüs Gücü’nün rolüne değinen Nasrallah, fetvanın Süleymani ve beraberindekileri Irak’ta hedef alan pusudan birkaç gün sonra geldiğini kaydetti.
Gece yarısı Beyrut'a ulaşan Süleymani ile arasında geçen diyaloğu anlatan Nasrallah, Süleymani’nin şafak sökene kadar 120 askeri yönetici istediğini söyledi. Nasrallah, savaşçı yerine askeri yönetici talep ettiğine dikkat çekerek, 22 yıllık arkadaşlığı boyunca ilk kez kendisinden bir talepte bulunduğunu ifade etti.
Nasrallah, Hizbullah’a bağlı 60 askeri yönetici ile iletişime geçtiğini ve Suriye’deki Hizbullah yöneticilerinden bazılarından Şam Havalimanı’na gitmelerini istediğine işaret ederek, “Birkaç Hizbullah yöneticisinin uçakta Süleymani’ye eşlik ettiğini” belirtti.
3 Ocak Cuma günü Süleymani ile birlikte ABD saldırısında öldürülen Haşdi Şabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Muhendis ile 1990’lı yılların başlarında Tahran’da tanıştıklarını anlatan Nasrallah, Muhendis ile son görüşmesinin ölümünden aylar önce olduğunu söyledi.
Nasrallah, sosyal medya hesapları üzerinden fotoğrafları paylaşılan Süleymani’yi savaşın ön saflarına gitme tehlikeleri konusunda uyardığını dile getirdi.
Ölümünden önceki hafta Çarşamba günü Süleymani ile son görüşmesinde 6-7 saat süren bir toplantı gerçekleştirdiğini aktaran Nasrallah, Süleymani’ye yakın bir isimle Pazartesi günü görüşerek, Beyrut’a gelme amacını sorduğunu, söz konusu ismin Süleymani’nin Irak’a gitmeden önce Nasrallah ile görüşmek istediği yanıtını verdiğini söyledi. Nasrallah, Süleymani’nin Salı günü Suriye’nin başkenti Şam’a geçtiğini kaydetti.
Nasrallah, o günlerde Irak’taki meselelerle ilgilenen Süleymani’nin kendisini ziyaret etmesini garip karşıladığını belirterek, “Süleymani bazı durumlar ve eksiklikler hakkında soru sordu. Aylık olarak sorunların çözümünde yardımcı olurdu ancak bu sefer 4 ayda bir yardımcı oldu” dedi. Nasrallah, Süleymani’nin bu konuda bir sorun olmadığı noktasında kendisini tatmin ettiğini sözlerine ekledi.
Süleymani’nin suikast haberi
Nasrallah, Süleymani’nin suikast haberini aldığı esnada televizyonda son dakika haberi olarak Bağdat Havalimanı’nda bir aracın hedef alındığı altyazısını okumakta olduğunu söyledi.
“Gece saat 00.00’dı. Genelde bir şeyler okuduğumda son dakika altyazılarını okumak için televizyonun sesini kısarım” diyen Nasrallah, katyuşa füzesinin Bağdat Havalimanı’nı hedef aldığı haberini okuduğunu belirtti.
Nasrallah, “Haşdi Şabi üslerinin bombalanması ve ABD Büyükelçiliği olaylarından sonra kendi kendime Irak'taki durumun gergin olduğunu söyledim. Birkaç dakika sonra, ABD’nin Haşdi Şabi’ye ait bir aracın hedef alındığını ifade eden son dakika haberini okudum. Hatırlamıyorum muhtemelen gece saat bir veya bir buçuk civarında. Süleymani’nin o gece Şam’dan Bağdat’a geçeceğini bildiğim için hemen kardeşleri aradım. Nitekim Şam’da uçakta ona eşlik edenler benim koruma ekibimdendi” diye konuştu.
Nasrallah, haberden sonra Irak, Suriye ve İranlı çevrelerle iletişime geçtiğini ancak Haşdi Şabi’de karşılamayla ilgilenen ve genelde Süleymani’yi Bağdat’ta karşılayan Muhammed Rıza el-Cabir’in öldüğü haberinden sonra emin olabildiğini söyledi.



Time dergisi, 2025’in ‘Yılın Kişisi’ olarak ‘Yapay Zekâ Mühendisleri’ni seçti

Yapay zekanın gelişimine büyük katkı sunan kişiler
Yapay zekanın gelişimine büyük katkı sunan kişiler
TT

Time dergisi, 2025’in ‘Yılın Kişisi’ olarak ‘Yapay Zekâ Mühendisleri’ni seçti

Yapay zekanın gelişimine büyük katkı sunan kişiler
Yapay zekanın gelişimine büyük katkı sunan kişiler

1927'den bu yana 'Yılın Kişisi'ni seçen Time dergisi, 2025'te bu unvana yapay zekayı layık gördü.

Time dergisi, bugün yaptığı açıklamada “yapay zekâ mühendisleri”ni 2025 yılı için Yılın Kişisi olarak seçti. Şarku’l Avsat’ın Associated Press’in aktardığı habere göre dergi, 2025’in "Senenin sonuna doğru yapay zekanın tüm potansiyelinin açığa çıktığı ve buradan dönüş olmayacağının anlaşıldığını belirtti.

Dergi, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

“Düşünen makineler çağını başlatmaları, insanlığı hem etkilemeleri hem kaygılandırmaları, bugünü dönüştürmeleri ve mümkün olanın sınırlarını aşmaları nedeniyle, yapay zekâ mühendisleri Time’ın 2025 Yılın Kişisi seçimidir.”

Time’ın kapağında Jensen Huang, Mark Zuckerberg, Sam Altman ve Elon Musk gibi yapay zekâ dünyasının önde gelen isimlerinin yer aldığı bir görsel kullanıldı.

Time dergisi, "Yılın Kişisi" olarak seçtiği yapay zeka temasına uygun biçimde son sayısında iki ayrı kapakla çıkıyor. Bunlardan ilkinde inşaat iskelesiyle çevrilmiş büyük boyutlu "AI” (İngilizce yapay zeka anlamına gelen “Artificial Intelligence”ın kısaltması) harfleri yer alıyor. İkinci kapakta ise yapay zekanın gelişimine büyük katkı sunan ChatGPT geliştiricisi Sam Altman, Meta'nın sahibi Mark Zuckerberg ve Tesla’nın sahibi Elon Musk'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda isim; 1932'de New York’ta bir gökdelen inşaatında çekilen ve işçileri çelik bir kiriş üzerinde mola verirken gösteren ikonik fotoğrafa benzer şekilde resmediliyor.


Karayipler’de gerginlik: ABD, Venezuela petrolüne yönelik el koyma operasyonlarını genişletiyor

Venezuela kıyılarında ele geçirilen Skipper adlı petrol tankerinin uydu görüntüsü (Reuters)
Venezuela kıyılarında ele geçirilen Skipper adlı petrol tankerinin uydu görüntüsü (Reuters)
TT

Karayipler’de gerginlik: ABD, Venezuela petrolüne yönelik el koyma operasyonlarını genişletiyor

Venezuela kıyılarında ele geçirilen Skipper adlı petrol tankerinin uydu görüntüsü (Reuters)
Venezuela kıyılarında ele geçirilen Skipper adlı petrol tankerinin uydu görüntüsü (Reuters)

Amerika Birleşik Devletleri’nin bu hafta bir petrol tankerine el koymasının ardından, Venezuela petrolü taşıyan daha fazla gemiyi durdurmaya hazırlanıyor. Kaynaklar, Washington’un bu adımını Venezuela Devlet Başkanı Nikolas Maduro üzerindeki baskıyı artırma stratejisinin parçası olarak değerlendiriliyor.

Bu hamle, ABD yaptırımları altındaki Venezuela’ya ait bir petrol sevkiyatına veya tankerine 2019’dan bu yana yapılan ilk el koyma işlemi oldu. Gelişme, Washington’un Karayip Denizi’nin güneyinde askeri varlığını artırdığı ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Maduro’yu iktidardan uzaklaştırma kampanyasını yoğunlaştırdığı bir döneme denk geliyor.

Denizcilik kaynakları, el koyma operasyonunun, Venezuela’dan ham petrol taşımacılığı yapan armatörler, işletmeciler ve acenteleri alarma geçirdiğini; birçok aktörün önümüzdeki günlerde planlanan seferleri yeniden değerlendirmeye başladığını aktardı.

frgt
ABD Başsavcısı tarafından yayınlanan videodan alınan bir karede, Venezuela kıyılarında petrol tankerinin ele geçirilmesi gösteriliyor (AFP)

Konunun hassasiyeti nedeniyle isim vermek istemeyen kaynaklar, ABD’nin önümüzdeki haftalarda daha fazla doğrudan müdahalede bulunmasının beklendiğini, hedef alınacak gemilerin yalnızca Venezuela petrolü değil, İran gibi yaptırımlı ülkelerden yük taşıyan tankerler olabileceğini belirtti.

Beyaz Saray, Perşembe günü yaptığı açıklamada, el konulan tankerin ABD’ye götürüleceğini ve geminin taşıdığı ham petrolün ülke tarafından tutulacağını açıkladı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Gemi bir ABD limanına doğru hareket edecek ve Amerika Birleşik Devletleri petrolü müsadere etmeyi planlıyor” dedi.


Trump, Kiev ve Moskova’nın barış planına yaklaşımlarından “son derece rahatsız”

ABD Başkanı Donald Trump (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump (DPA)
TT

Trump, Kiev ve Moskova’nın barış planına yaklaşımlarından “son derece rahatsız”

ABD Başkanı Donald Trump (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump (DPA)

Beyaz Saray Sözcüsü Caroline Leavitt, Perşembe günü yaptığı açıklamada ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna ve Rusya’nın barış planına yönelik tutumlarından “son derece rahatsız” olduğunu belirterek, Trump’ın artık “söz değil, somut adımlar” görmek istediğini söyledi.

Leavitt, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Başkan, iki tarafın da tutumundan çok rahatsız. Sırf toplanmak için yapılan toplantılardan bıktı. Artık eylem istiyor” dedi. Sözcü, Başkan’ın özel temsilcisi Steve Witkoff ve ekibinin iki tarafla görüşmeleri sürdürdüğünü de aktardı.

Trump, Çarşamba günü yaptığı açıklamada Avrupalı liderlerin hafta sonu Ukrayna konusunda bir toplantı yapmak istediğini söylemiş, ancak ABD’nin katılımına ilişkin bir teyit vermemişti.

Leavitt, “Eğer gerçek bir barış anlaşması için somut bir fırsat doğarsa ve bu toplantıların hafta sonunda bir Amerikalı yetkilinin zaman ayırmaya değer olduğuna inanırsak, o zaman Washington adına temsilci göndeririz” ifadelerini kullandı. “Hâlâ gerçek bir barışa ulaşılabileceğinden emin değiliz ve süreci gerçekten ilerletip ilerletemeyeceğimiz konusunda da net değiliz” diye ekledi.

Trump’ın 28 maddelik barış planı

Trump’ın önerdiği plana göre, Ukrayna’nın doğusunda Moskova’nın talep ettiği Donetsk ve Luhansk bölgelerinin yanı sıra 2014’te ilhak edilen Kırım’ın da “Rus toprağı” olarak fiili tanınması öngörülüyor. Planda ayrıca güneydeki Herson ve Zaporijya bölgelerinin paylaşılması yer alıyor.

Mevcut taslağın kabul edilmesi halinde Kiev’in NATO’ya katılma hedefinden vazgeçmesi ve bunu anayasasına işlemesi gerekiyor.

Plan, Ukrayna ordusunun personel sayısının 600 bin askerle sınırlandırılmasını, NATO’nun Ukrayna’da asker konuşlandırmamasını, ancak Avrupa savaş uçaklarının Kiev’i korumak için Polonya’da konuşlanmasını içeriyor.

Ukrayna ve Avrupalı müttefikleri, planı Moskova lehine “fazlasıyla avantajlı” olduğu gerekçesiyle eleştirdi.

Ukrayna yönetimi planı inceledikten sonra bu hafta Washington’a 20 maddelik bir karşı öneri gönderdi; metnin ayrıntıları kamuoyuna açıklanmadı.

Zelenskiy: Washington, Ukrayna’ya toprak tavizi baskısı yapıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Perşembe günü düzenlediği basın toplantısında ABD’nin, savaşı sonlandırmak için Kiev’e Moskova lehine toprak tavizi vermesi yönünde baskı yaptığını söyledi.

Zelenskiy, Washington’un özellikle Donetsk bölgesindeki bazı noktalardan Ukrayna güçlerinin çekilmesini ve iki ordu arasında “silahsızlandırılmış bir serbest ekonomik bölge” oluşturulmasını istediğini belirtti.