Cezayir Fransa'ya karşı tarihsel belleğini arıyor

Cezayirli tarihçiler, ülkelerindeki makamları, sömürge dönemi arşivlerini talep ederken ‘ciddi olmamakla’ suçluyor (AFP)
Cezayirli tarihçiler, ülkelerindeki makamları, sömürge dönemi arşivlerini talep ederken ‘ciddi olmamakla’ suçluyor (AFP)
TT

Cezayir Fransa'ya karşı tarihsel belleğini arıyor

Cezayirli tarihçiler, ülkelerindeki makamları, sömürge dönemi arşivlerini talep ederken ‘ciddi olmamakla’ suçluyor (AFP)
Cezayirli tarihçiler, ülkelerindeki makamları, sömürge dönemi arşivlerini talep ederken ‘ciddi olmamakla’ suçluyor (AFP)

Atıf Katadre
Cezayir, Fransa ile ilişkilerinde yeniden 'Direniş Arşivi'ni gündeme getiriyor.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı, Paris Büyükelçiliği'ne, Başbakanlar seviyesinde düzenlenmesi planlanan ortak komite toplantısında "Direniş Arşivi" konusunu önceleme talimatı verdi.
Paris’in tek taraflı olarak arşiv alanındaki işbirliğini dondurma ve ‘Cezayir direnişi liderlerinin kafataslarını’ teslim etmekten geri adım atma kararı aldığı biliniyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre kaynaklar, Cezayir Dışişleri Bakanlığı’nın, teknik komitelerin hazırlıkları kapsamında ‘sömürge dönemi arşivleri’ ve ‘direniş liderlerinin kafatasları’ meselelerini ele almak üzere Paris’teki diplomatik misyona talimatlar verdiğine dikkati çekti.
Fransız yetkililer ise Cezayirli mevkidaşlarına yeni göstergeler ortaya çıkıncaya kadar tarih araştırmaları alanındaki işbirliğini dondurdukları bilgisi verdi.
Fransa’nın söz konusu kararı, ‘Cezayir’in eski sömürgecisiyle ilişkilerine’ karşı patlak veren siyasi ve halk protestoları sonrası almıştı.
Sıkıntı
Cezayirli yetkililer, Fransız yetkililerin 2019 yılı sonlarında tarih konularındaki işbirliğinin dondurulduğunu öğrendi. Cezayir’in, o aylardaki en büyük endişesi ise cumhurbaşkanlığı seçimleriydi.
Fransız yetkililer, Cezayir’in son 20 yılda devrim ve direnişin arşivlerini teslim alamamasıyla yaşanan sıkıntının boyutunun da farkında.
Cezayir, 2008 yılında İkinci Dünya Savaşı’ndan 1962 yılına kadar Fransız Ulusal Görsel İşitsel Enstitüsü’nün Cezayir ile ilgili görüntülerinin bir kopyasını aldı. Fransız yetkililer, bazıları sessiz olan ve 1940’tan 1962’ye kadar Cezayir’in tarihini tasvir eden 136 saatlik bir programa eş değer yaklaşık 1862 dosya sunduklarını açıkladı. 
Anlaşma uyarınca Cezayir devlet televizyonuna da Cezayir’in bağımsızlık dönemine kadar olan fotoğraf arşivini kullanma yetkisi verildi. Ancak Cezayir, teslim alınan arşivi kontrol ettikten sonra, ‘Fransız makamlarının iddia ettiklerinin aksine, önemli bir tarihsel fayda sağlanamadığını’ açıkladı.
Utanmaz
Abdulmecid Tebbun, iki buçuk ay önce Cezayir Cumhurbaşkanı seçildi. Mücahitler Bakanı et-Tayyib Zeytuni, Fransız makamlarının ‘tarihsel bellek’ alanında işbirliği yapmayı kabul etmediklerini açıkladı. Ulusal Arşivler Genel Müdürü Abdulmecid Şeyhi, durumun, Cezayir’in hakkı olan bu meseleyi yasalara uygun şekilde ele alma hususunda Fransızların ciddiyetsizliğini yansıttığını söyledi.
Abdulaziz Buteflika rejiminin çöküşü sonrasında Cezayirli yetkililerin omuzlarından birçok sıkıntının kalktığı söylenebilir. Ancak tarihçiler ise bağımsızlık sonrasında liderlere tarihi hakikatlerin dürüstçe aktarılmamasından ve teslim edilecek arşiv belgelerinin içeriğinnin bunu açığa çıkartacağından endişe duyuyor.
Cezayirli yetkililer ve tarihçiler, sömürge güçlerinin Osmanlı dönemine (1518-1830) dayanan yüz binlerce belgeyi Fransa’ya kaçırdığını savunuyor. Fransa’nın ele geçirdiği Cezayir mülkleri, ‘Konsolos Topu’ olarak da bilinin Papa Merzuk Topu başta olmak üzere çok sayıda kültürel mirası de içeriyor. Top, Cezayir’in 1830 yılındaki işgali sonrasında sömürgeci makamlar tarafından ele geçirildi. Cezayir Valisi Ağa Hasan’ın (1487-1543) talebiyle 1542 yılında Venedikli bir usta tarafından yapılan top "şaheser" olarak tanımlanıyor. Top, Başkent Cezayir’in batısında, işgalcilerin yaklaşmasını engellemek için üretilmişti.
Suçlama
Cezayirli tarihçiler, uzun bir süredir ülkelerindeki makamları, başta "Direniş arşivleri (1954-1962)" olmak üzere sömürge dönemi arşivlerini talep ederken ‘ciddi olmamakla’ suçluyor.
Cezayirli tarihçi Muhammed el-Emin Belgis, Fransa’daki mevcut arşivlerin ülkeye getirilmemesi gerektiğini savunuyor. Belgis, “Belgeleri korumak için gerekli teknolojiye sahip değiliz” ifadelerini kullandı. Cezayirli tarihçi, öncelikle orijinal belgeleri değil, kopyalarını almayı önerirken, “Arşiv, oryantalistlere ait idari dosyaları, sanat resimlerini, nakit paraları, kafataslarını ve yazılı hazineleri içeriyor” dedi.
Muhammed el-Emin Belgis, “Tunus tecrübesi, arşiv sorununun çetrefilli olduğunu gösteriyor. Fransa’daki arşivlerle ilgilenen kurumlar, Vincennes Şatosu, Savunma Bakanlığı, Yurtdışı Arşivi, polis merkezleri ve gümrüklerden oluşuyor. Bu merkezlerin tamamı, tonlarca belgeye sahip” ifadelerini kullandı.
Cezayirli tarihçi Amir Rahile de “Tarihi belgeler meselesi, bağımsızlıktan bu yana gündemde. Ama bu alanda neredeyse hiç adım atmadık. Cezayir’in pozisyonu, Fransa’nın arşivi teslim etme hususundaki isteksizliğini haklı çıkarıyor” ifadelerini kullandı.
“Kara Ayaklar”
Birkaç hafta önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, sürpriz şekilde "Cezayir'in tarihsel belleği sorununu yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini" belirtti.
Macron, Cezayir Dışişleri Bakanı'nın, Jean-Yves Le Drian ile görüşmesi sırasında söz konusu meseleyi açmak istemesine yanıt olarak Cezayir’de Fransa’nın şartlarının dikkate alınması gerektiğine dikkati çekti.
2012'de  Fransa'nın Cezayir'de yaşananlardan ötürü pişmanlık duymadığını da vurgulayan Macron, "O tarihte ulusal sınırlarımız içinde yer alan Cezayir'de Fransa'nın yürüttüğü askeri operasyonlar, Fransa Cumhuriyeti tarafından, meşru ve demokratik biçimde seçilmiş hükümetlerin otoritesi altında gerçekleştirilmiştir. Aşırıya kaçan olaylar meydana gelmiştir. Karşılıklı dehşet verici olaylar yaşanmıştır. Bu aşırı ve dehşet verici olaylar kınanmalıdır ama Fransa bu savaş nedeniyle pişmanlık duyamaz" ifadelerini kullanmıştı.
Cezayir Devriminin Direniş süreci
5 Temmuz 1830'da Cezayir'i sömürgeleştiren Fransa Emir Abdülkadir önderliğindeki direniş hareketi sebebiyle ülkenin bütününü 1847’de ele geçirebildi. Osmanlı yönetimi, Fransız işgalini tanıyarak Cezayir üzerindeki haklarının sona erdiğini ilan etti. İlk sömürge birimleri Cezayir şehri çevresinde kuruldu. Avrupa’dan gelen göçmenlere yerli kabilelerin ellerinden alınan arazilerin verilmesiyle Cezayir'de Avrupalı nüfusu artış gösterdi. 1841-1850 yılları arasında 115 bin hektar arazi dışarıdan gelenlere dağıtıldı. 1847’de ülkedeki Avrupalılar’ın sayısı 104 bin iken 1872’de 245 bine, 1911 yılında da 752 bin’e yükseldi. Bununla birlikte yabancıların sahibi olduğu arazinin miktarı 1860’ta 365 bin iken, 1930’da ise 2 milyon 345 bin hektardı.
2. Dünya Savaşı'ndan sonrasında 5 Ağustos 1945’te gerçekleştirilen gösterilerde, Fransızlar’ın silahlı müdahalede bulunmasıyla binlerce Cezayirli öldürülmüş ve çok sayıda gösterici işkence görmüş ve tutuklanmıştı.
8 Mayıs 1945'te Fransız ordusu Setif ve Guelma'da 45 bin Cezayirliyi katletti. Cezayirliler, 1945'te meydana gelen ve 1968'e kadar süren toplu saldırıları "soykırım" olarak tanımlıyorlar.
Bunun sonucunda Cezayir'de 1 Kasım 1954 tarihinde silahlı direniş başlatıldı. Ülkeyi bağımsızlık direnişinin ülke geneline yayılması üzerine, Sömürge yönetimi 28 Ağustos 1955'te olağanüstü hal ilan etti. 19 Eylül 1958’de Kahire’de toplanan Cezayirliler’in ileri gelenleri bağımsız Cezayir Cumhuriyetini ilan ederek Ferhad Abbas’ın başkanlığında bir geçici hükümet kurdular. 18 Mart 1962’de Evian antlaşması ile savaşın sona ermesiyle ateşkes ilan edildi. Antlaşma şartlarına göre 1 Temmuz 1962 tarihinde yapılan referandumda Cezayirliler'in yüzde 91’i bağımsızlık lehinde oy kullanmasıyla Cezayir bağımsızlığına kavuştu.
Peki Fransa’nın şartları ne?
Akademisyenler, Fransız makamlarının niyetlerinin "Kara Ayaklar" meselesinden feragat etme olduğuna inandıklarını belirtti. Bu tabir, Cezayir’de doğan ve bağımsızlıktan sonra buradan ayrılan Fransız yerleşimcileri ifade ediyor. Fransa’nın bakış açısına göre mesele, ‘mülkiyet’ meselesini içeriyor. Kara Ayaklar olarak bilinen Fransız vatandaşlarının çoğunun, Cezayir'in bağımsızlığından sonra terk ettikleri mülkleri geri almak için yerel davalar açmaya hazırlandığı unutulmamalı.
3 Temmuz 1962 tarihinde gerçekleşen ‘kendi kaderini tayin etme’ referandumu sonrasında Cezayir’den ayrılan binlerce Kara Ayak Fransız yerleşimci, Fransa’daki makamlara ‘Cezayir’de terk ettikleri mülkleri hakkında Cezayirli mevkidaşlarından tazminat talebinde bulunma’ çağrısı yaptı.
Cezayir Savaşı 1954 yılında başlamış ve 18 Mart 1962 tarihinde Cezayir'in bağımsızlığı üzerine Fransa'nın Evian kentinde imzalanan anlaşmayla sona ermişti. Anlaşma sonrası savaş sırasında Fransa'nın saflarında yer almış on binlerce Müslüman Cezayirli (Harkiler) ile "Kara Ayaklar" olarak tanımlanan Hristiyan ve Musevi Fransızlar Fransa'ya göç etmek zorunda kalmıştı.
Fransa'ya göçün ardından yıllar boyu büyük kentlerin gecekondu semtlerinde yaşamak zorunda kalan Harkiler bugün hâlâ Fransa için mücadelelerinin resmen tanınması için mücadele veriyor.
Fransa'da devlet 1999 yılına kadar Cezayir Savaşı'nın "Cezayir olayları" olarak tanımlıyordu. Cezayir devleti sömürgeciliğe karşı verilen savaşı "Direniş" bağımsızlığa ulaşan süreci de "Cezayir Devrimi" olarak adlandırıyor.



Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.


Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
TT

Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının süreci son derece yavaş ilerliyor. Anlaşmada yer alan istikrar gücünün konuşlandırılması, Barış Konseyi ile Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve İsrail’in kademeli çekilmesi gibi başlıklar, ilk bakışta takvimin gerisinde kalmış görünüyor.

Bu gecikmeyi pekiştiren unsur ise Washington’ın söz konusu temel maddelerin uygulanmasını 2026’ya erteleme yönündeki resmi tutumu. Bu tarihe yalnızca birkaç hafta uzak olunmasına rağmen, Trump’ın barış planının çok daha hızlı hayata geçmesi bekleniyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre bunun başlıca nedeni, İsrail’in çıkardığı engeller; bu durum ilk aşamanın henüz tamamlanamamasına ve ikinci aşamaya ilişkin tartışmaların da başlayamamasına yol açtı.

Uzmanlar, ertelemenin hem fırsat hem de risk içerdiğini belirtiyor. Fırsat, arabulucular arasında uzlaşıya varma ya da bu uzlaşıya ulaşmak için daha fazla zaman kazanılması anlamına gelirken, risk ise anlaşmanın tehlikeye girmesi. Süreçte yaşanacak tıkanmaların yalnızca birkaç haftalık gecikmeye değil, aylar sürecek yeni ertelemelere yol açabileceği ifade ediliyor. Bu durumun seyrinin ise büyük ölçüde ABD’nin tutumu ve İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacağı vurgulanıyor.

Trump, çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, Barış Konseyi’nin gelecek yılın başında ilan edileceğini söyledi ve ‘dünyanın en önemli ülkelerinin liderlerinin bu yapıya katılmak istediğini’ belirtti.

Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planın temel unsurlarından biri olan ‘konsey’ önerisi, geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda da yer almıştı. Plan uyarınca konsey, iki yıl süreyle Gazze’nin idaresinden sorumlu olacak ve bunu Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite üzerinden yürütecek. Bu yapıya uluslararası güçler ile Mısır ve Ürdün tarafından eğitilmiş Filistin polisinin destek vermesi öngörülüyor. Konseyin ayrıca Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını denetlemesi planlanıyor.

İstikrar gücü

Barış Konseyi’nin ilanının ertelenmesine, istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin takvimin ötelenmesi de eşlik ediyor. ABD, İstikrar Gücü’nün Gazze’de konuşlanmasına gelecek yıl ocak ayının ortasında başlanmasını, bölgenin tamamen silahsızlandırılmasının ise nisan ayı sonunda tamamlanmasını hedefliyor. Ancak İsrail Kanal 14 televizyonu, bu takvimin ‘gerçeklikten kopuk bir beklenti’ olduğunu belirterek yeni gecikmelerin gündeme gelebileceğine işaret etti.

Bu ertelemeler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun birkaç gün önce Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına yaklaşılmakta olduğu yönündeki açıklamalarına rağmen yaşanıyor. Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi’ndeki ‘sarı hattın’ fiilen yeni bir sınır hattı niteliği taşıdığını söyledi.

hyu
El-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırların önünden geçen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Filistin ve İsrail meseleleri üzerine uzmanlaşan siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi’ye göre Trump’ın açıklamaları, ‘tarafların hâlâ uzlaşıya varamaması nedeniyle anlaşmanın şeklen aksadığına’ işaret ediyor. Fehmi, tüm aktörlerin zaman kazanmaya, yükümlülükleri ertelemeye ve birbirlerinin hamlelerini beklemeye devam ettiğini belirterek, “Netanyahu ikinci aşamanın yaklaştığını söylüyor ama gerçekte hedefi, Gazze üzerindeki kontrolünü artırmak ve ikinci aşamanın gerekliliklerini geciktirmek” değerlendirmesinde bulundu.

Filistinli siyasi analist Dr. Eymen er-Rakab ise Trump’ın söylemini ‘uzlaşı arayışı değil, oyalama ve aksama’ olarak nitelendirdi. Rakab, istikrar gücü, Gazze Yönetim Komitesi gibi dosyaların hâlâ sonuçlanmadığını ve bunların çözümü için haftalar değil aylar gerektiğini vurguladı. Rakab’a göre gecikmenin arkasında İsrail’in Gazze’de daha fazla toprak kontrolü sağlama çabaları var ve Washington bu süreçte sessiz kalmayı sürdürüyor.

Gazze'nin yeniden inşasının akıbeti ne olacak?

Bu aksamalara rağmen, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası, ateşkes anlaşmasının bir diğer maddesi olarak hâlâ ertelenmiş durumda. Kasım sonunda düzenlenmesi planlanan yeniden inşa konferansının gecikmesine yanıt olarak, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, aralık başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Yeniden inşa konferansına eş başkanlık yapmak üzere ABD ile istişare halindeyiz. Konferansın tarihini mümkün olan en kısa sürede, ortaklarımızla iş birliği içinde belirlemeyi umuyoruz” dedi.

Tarık Fehmi’ye göre yeniden inşa adımlarını İsrail engelleyecek ve Washington’ın desteğini alarak Gazze Şeridi’ni bölme ve fiili durum stratejisini pekiştirme çabası içinde olacak. Bu durum, anlaşmanın maddelerinin bir kez daha ertelenmesine ve yeniden inşa konferansının gerçekleşmemesine yol açacak.

Arabulucuların açıklamaları, Netanyahu’nun 29 Aralık’ta Washington’a yapacağı ziyareti beklerken, kaygı ve taleplerin net bir şekilde ortaya konduğunu gösteriyor. İsrail Hükümet Sözcüsü Shosh Bedrosian birkaç gün önce düzenlediği basın toplantısında bu duruma dikkat çekti.

Öte yandan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, dün yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze’deki savaşın sona ermesini öngören anlaşmanın tam olarak uygulanması ve insani yardımların hızlı ve kesintisiz ulaştırılmasının gerekliliğini vurguladı. Açıklamada, Gazze’nin yeniden inşasına başlama zorunluluğu da belirtildi.

6uı8
Deyr el-Balah dışındaki el-Meğazi Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın duvar resminin önünde el arabası çeken Filistinli çocuklar (AFP)

Daha önce arabulucular ve garantörler Washington’ın katılmadığı bir toplantıyı Kahire’de gerçekleştirdi. Toplantıya Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katıldı. Görüşmede, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarının arttığı geçen ayın ardından, herhangi bir ihlalin önlenmesi ve ateşkesin kalıcı hâle getirilmesi ele alındı.

Ancak arabulucuların açıklamaları, taleplerin yanı sıra endişeleri de yansıtıyor. Katar Başbakanı birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Şu anda kritik bir noktadayız… Ateşkesin sürdüğünü garanti edemeyiz. Ateşkes, ancak İsrail’in tamamen çekilmesi ve Gazze’de istikrarın sağlanmasıyla tamamlanmış olur” dedi. Başbakan, İsrail güçlerinin bölgede kalmaya devam etmesi ve ihlallerin sürmesinin çatışmanın yeniden tırmanmasına yol açabileceğini vurguladı.

Tarık Fehmi’ye göre Mısır’ın girişimleri, anlaşmanın uygulanmasının zorluğunun farkında olmasından kaynaklanıyor ve tarafların süreci geciktirme çabalarını gözlemlemek açısından kritik bir rol oynuyor. Fehmi, Trump ile Netanyahu arasında gerçekleşecek görüşmenin, mevcut aksaklıkları aşacak uzlaşıların sağlanması açısından belirleyici olacağını, örneğin Hamas’ın silahsızlandırılmasının süresinin iki yıla uzatılması gibi düzenlemelerin bu görüşmelerde gündeme gelebileceğini belirtti.

Eymen er-Rakab da aynı görüşte; Trump-Netanyahu görüşmesinin, Gazze anlaşması maddelerinin akıbetini netleştireceğini ve sürecin ya hızlandırılarak uygulanacağını ya da İsrail’in genişleme stratejisi lehine geciktirileceğini ifade etti.