Nazilerin korkunç deneylerine maruz kalan cüce ailesi

Ovitz ceceler ailesi / Fotoğraf: Auschwitz Müzesi
Ovitz ceceler ailesi / Fotoğraf: Auschwitz Müzesi
TT

Nazilerin korkunç deneylerine maruz kalan cüce ailesi

Ovitz ceceler ailesi / Fotoğraf: Auschwitz Müzesi
Ovitz ceceler ailesi / Fotoğraf: Auschwitz Müzesi

Milyonlarca insanın ölümüne neden olan, yüzbinlerce kişinin hayatını kabusa çeviren, 20. yüzyılın en güçlü ve en acımasız liderlerinden biri olan Adolf Hitler, Alman Aryan ırkını oluşturma çabasında olduğundan her türlü işkence ve öldürme yöntemleri denedi. Bu işkenceyi çeken birçok insan vardı. Buna maruz kalanlar arasında cücelerden oluşan Ovitz de var.
Adolf Hitler’in liderliğindeki Naziler, saf Aryan ırkı yaratmak için masum insanları imha eden bir proje geliştirdi. “Aktion T4” (T4 operasyonu) projesi; zihinsel engelli, doğum kusurlu ve özel ihtiyaç sahibi kişileri öldürmeyi hedefliyordu.
1939-1945 yılları arasında, T4 operasyonunda, ölüm kamplarında ateşe verilme ve ilaç vererek ötenazi yoluyla en az 300 bin masum hayatını kaybetti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan önce, Romanya’da eğlence alanında çalışan Yahudi cüceler ailesi “Ovitz” , halkın dikkatini çeken çok sayıda dans gösterileri gerçekleştiriyordu.
Geçimlerini dans ederek sağlayan Ovitz ailesi
Ovitz ailesi, Macaristan, Çekoslovakya ve Romanya’daki birçok bölgelere gidip benzersiz dans gösterileri sayesinde büyük ün kazandı. Fakat Romanya’da bazı Yahudi karşıtı yasaların çıkarılmasıyla Ovitz ailesinin dans gösterileri engellendi. Aile bireyleri, bu yeni konan yasalardan kurtulma umuduyla Yahudi kökenlerini gizlemek zorunda kaldılar.

Ovitz ailesi
12 kişiden oluşan Ovitz ailesinin 7’si cüceydi.
12 Mayıs 1944’te Nazi askerleri, ailedeki bütün bireyleri zorla Polonya’daki Auschwitz imha kampına götürdü. Ailedeki uzun bireyleri ise öldürdü.
Günler geçtikçe cüceler için “Auschwitz” imha kampında kalmak korkunç bir kabus haline dönüştü.
Nazi askerleri, cüceleri gaz odalarına kapatıp öldürmek istedi. Fakat “ölüm meleği” lakabıyla tanınan Nazi doktoru Josef Mengele, cücelik hastalığıyla ilgili tıbbi araştırmalar yapmak istediğini söyleyerek bu duruma müdahale etti.
Doktor Mengele, diğerlerine göre farklı fiziksel özelliklere sahip olan insanlara büyük ilgi gösterdi. Cücelik hastalığının genetik doğasını anlamaya çalışan Mengele, Ovitz ailesinin hem cücelerden, hem normal uzunlukta olan bireylerinden oluştuğunu öğrenince bu hastalıkla ilgili merakı daha çok arttı.
Cücelere yapılan acımasız deneyler
Doktor Mengele, cücelere kampta geçirdikleri süre boyunca diğer tutuklulara kıyasla bol miktarda yiyecek sağlıyordu. “Ölüm meleği” cücelere yeterli koruma sağladı. Hatta saçlarının kazıtılmasının bile önüne geçti.
Ovitz ailesinden sonra kampa getirilen cücelerle birlikte Auschwitz kampındaki cücelerin sayısı 22’ye ulaştı.
Bu arada Naziler, doktor Mengele’ye kampta geçirdiği süre boyunca her türlü deneyi yapma konusunda yeşil ışık vermişti. Mengele bu fırsatı kaçırmadı ve “cüce katliamı” bu şekilde başladı.

Ovitz ailesi bir dans gösterisinde
Mengele’nin korkunç laboratuvarında, cüceliğin genetik yapısını çözmek korkunç deneyler yapılıyor, cücelerin dişleri ve kemikleri çıkarılıyordu. Ayrıca, cüce kadınları muayene etmek için kadın hastalıklarında uzman doktorları ona yardım ediyordu.
Yaşananlara şahit olanların anlattıklarına göre Nazi doktoru, henüz 18 aylık olan en küçük cüce Shimshon Ovitz’ten her gün kan çekerek onu ölümün eşiğine bıraktı.
Nazilerin uyguladığı korkunç uygulamalardan biri de cücelerin kemiklerinin Alman müzelerinde sergilenmesi amacıyla öldürülmesi veya pişirilmesiydi. Nazi doktoru Mengele, amacına ulaşmak için her türlü vahşi deneyi yapmaktan geri durmuyordu.
İlginç kurtuluş
1940-1945 yılları arasında, bir milyondan fazla insanın ölümüne tanıklık eden Auschwitz kampında 27 Ocak 1945’te Sovyet askerleri, Ovitz ailesini ve yaklaşık 7 bin tutuklu il birlikte buldu.
Akıl almaz işkenceler yaşayan Ovitz ailesinin tüm bireyleri, belki de Mengele’nin “deney tutkusu” sayesinde ölümden kurtulmuştu.

 


Suudi Arabistan ve ABD arasındaki tarihin en büyük askeri anlaşmasının detayları

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)
TT

Suudi Arabistan ve ABD arasındaki tarihin en büyük askeri anlaşmasının detayları

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Riyad'da bir araya geldiler (AFP)

İsa en-Nehari

ABD tarafından dün yapılan açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ın şahitliğinde iki ülke arasında imzalanan çok sayıda anlaşma çerçevesinde değeri yaklaşık 142 milyar dolar olan bir savunma anlaşması imzalandığı belirtildi. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada savunma anlaşmasının ‘tarihin en büyüğü’ olduğu belirtilirken ABD merkezli 10'dan fazla savunma şirketi aracılığıyla Suudi Arabistan'a gelişmiş savaş ekipmanları sağlamayı amaçladığı belirtildi.

Beş temel kategori

Açıklamaya göre bu devasa anlaşma beş ana kategoriden oluşuyor ve bunlardan ilki “Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri’nin ve uzay yeteneklerinin’ geliştirilmesi. Anlaşmanın Suudi Arabistan ve bölge ülkelerinin yıllardır satın almak istediği F-35 savaş uçaklarının satışını içerip içermediği henüz belli değil, ancak bu çabalar ABD'nin İsrail'e niteliksel askeri üstünlüğünü sürdürme taahhüdüyle defalarca kez çatıştı.

Reuters'ın iki kaynaktan aktardığına göre ABD ve Suudi Arabistan, Lockheed Martin tarafından üretilen savaş uçaklarının olası satışını görüştü. F-35'lerin satışı, uygulama zamanlamasını ve bileşenlerini etkileme gücüne sahip olan ABD Kongresi'nin onayını gerektiriyor.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin, Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı'na yakın bir yetkiliye dayandırdığı haberinde Riyad'ın en yeni F-35 savaş uçakları ile milyarlarca dolar değerindeki gelişmiş hava savunma sistemlerini, özellikle hava savunma füzelerinin teslimatının Trump döneminde gerçekleşmesi koşuluyla, satın almak için çaba göstereceği aktarıldı.

Şarku’l Avsat’ın Indpendent Arabia’dan aktardığı habere göre İkinci kategorinin hava ve füze savunması olduğu belirtilen açıklamada bu konuda ayrıntılı bilgi verilmedi. Ancak bu ayın başlarında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Suudi Arabistan'a orta menzilli havadan havaya füze satışı için 3,5 milyar dolarlık bir anlaşmayı onayladığı biliniyor. Hava muharebesi alanındaki en gelişmiş füzelerden biri olan AIM-120C-8'in bu versiyonu, daha uzun bir menzile ve karmaşık ortamlardaki hedefleri takip etme kabiliyetine sahipken aktif radar güdümünü destekleyerek savaş uçaklarının düşman savaş uçakları ve insansız hava araçları (İHA) gibi birden fazla hedefe radarı hedefe çevirmeye gerek kalmadan aynı anda saldırabilmesine olanak tanıyor.

Üçüncü kategori, Kızıldeniz'de seyrüsefer güvenliğine yönelik artan güvenlik tehditleri nedeniyle giderek önem kazanan ve ABD'yi bu yıl Husilerin gemilere yönelik saldırılarını durdurmak için askeri müdahalede bulunmaya zorlayan deniz ve kıyı güvenliğini kapsıyor. İki ülke hazırlık ve savaşa hazır olma seviyesini yükseltmek için zaman zaman deniz manevraları ve tatbikatlar yapıyor. Suudi Arabistan ayrıca beş savaş gemisi inşa etmek için İspanya ile iş birliği yaptığı Sarawat Projesi aracılığıyla askeri deniz filosunu genişletmeye çalışıyor.

Dördüncü ve beşinci kategoriler ise sınır güvenliği, kara kuvvetlerinin modernizasyonu ile istihbarat ve iletişim sistemlerinin iyileştirilmesini içeriyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında iki ülke ‘Suudi Arabistan’ın Silahlı Kuvvetleri’nin gelecekteki savunma kabiliyetlerinin modernize edilmesi ve geliştirilmesi’ konusunda bir ‘niyet muhtırası’ imzaladı.

Ziyaret kapsamında ayrıca Suudi Arabistan Ulusal Muhafız Bakanlığı'nın özel kara ve hava sistemlerine yönelik mühimmat, destek hizmetleri, bakım, yedek parça ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bir ‘niyet muhtırası’ imzalandı.

İki ülke arasındaki imzalanan anlaşmalar, Suudi Silahlı Kuvvetlerinin kabiliyetlerinin arttırılması için Suudi Arabistan askeri akademilerinin ve askeri sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi de dahil olmak üzere kapsamlı eğitim ve destek projelerini kapsıyor.

Çok sayıda anlaşma imzalandı

Savunma anlaşması, enerji, madencilik, sağlık ve havacılık alanlarını kapsayan bazı anlaşmaların imzalanmasının hemen ardından imzalandı. Beyaz Saray'a göre toplam değeri 600 milyar doları aşan anlaşma, iki ülke arasında kayıtlara geçen en büyük ticaret anlaşması oldu.

Suudi Arabistan 2030 yılına kadar askeri teçhizat ve hizmetlere yönelik hükümet harcamalarının yüzde 50'sini yerlileştirmeyi hedefliyor. Askeri harcamalardaki yerlileştirme oranı şimdiye kadar yüzde 19,35'e ulaştı. Ülke, silah anlaşmalarının teknoloji ve bilginin yerelleştirilmesine katkıda bulunmasının yanı sıra askeri sanayide uzmanlaşmış yerel şirketleri desteklemesi gerektiğini vurguluyor.

İstatistik araştırma şirketi Statista'ya göre Suudi Arabistan, 2020 ve 2024 yılları arasında Ukrayna ve Hindistan'ın ardından dünyanın en büyük üçüncü silah ithalatçısı oldu. Aynı zamanda ABD silahlarının en büyük alıcılarından biri olan Suudi Arabistan’ın bu alandaki satın almaları, ABD’nin askeri ihracatının yüzde 12'sini oluşturuyor.

ABD ile Suudi Arabistan arasındaki yaklaşık 142 milyar dolarlık savunma anlaşması, 1980'li yıllarda Suudi Arabistan ile İngiltere arasında yapılan ve yaklaşık 43 milyar dolarla tarihin en büyük silah anlaşması olan Yemame Anlaşması’nı geride bıraktı.