İdlib ve Halep kırsalından kaçan Suriyeliler bilinmeze doğru yürüyor

Şarku’l Avsat evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin trajedisine tanıklık etti

İdlib’in güneydoğusunda yerlerinden edilmiş çocuklar (Şarku’l Avsat)
İdlib’in güneydoğusunda yerlerinden edilmiş çocuklar (Şarku’l Avsat)
TT

İdlib ve Halep kırsalından kaçan Suriyeliler bilinmeze doğru yürüyor

İdlib’in güneydoğusunda yerlerinden edilmiş çocuklar (Şarku’l Avsat)
İdlib’in güneydoğusunda yerlerinden edilmiş çocuklar (Şarku’l Avsat)

Suriye rejimi ve müttefiklerinin, ülkenin kuzeybatısındaki İdlib ve Halep’in batı kırsalındaki saldırılarını artırması nedeniyle ölümden bilinmezliğe doğru kaçan Suriyelilerin acısı da her geçen gün artıyor.
İdlib'in güneydoğu kırsalındaki evlerinden kaçarak, güvenliğe erişme umuduyla sınırlı eşyalarını yanlarına alıp Türkiye sınırına doğru yönelen Suriyelilerin çoğu “Bilinmeyene doğru yürüyoruz” diyerek, çaresizliklerini dile getirdi.
Şarku’l Avsat, yaşadıkları acıların bir kısmını yansıtabilmek için İdlib’in güneydoğu kırsalı ve Halep’in batısından kaçan halka eşlik ederek, sınır boyunca kurulmuş temel ihtiyaçlardan yoksun kamplarda yaşamak zorunda oldukları yeni hayatları gözlemledi.
Serakib’deki evinden bir hafta önce kaçmak zorunda kalan Ebu Munzer yaşadıklarını şu ifadelerle anlattı:
“Çocuk ve kadınların ağlama ve çığlık sesi, Rus savaş uçaklarının düzenlediği hava saldırılarının sesi, rejimin top ve füze atışlarının sesi ile karanlığın örtüsü altında yürüyoruz. Yaşadığımız korku nedeniyle ailem ve torunlarımla birlikte evden kaçtık. O gece hayatımın zor gecesiydi. Yaya olarak evden kaçtık. Bizim ve şehirdeki yüzlerce ailenin tek endişesi, ölüm korkusuyla, rejim ve Rusların her türlü silahının doğrudan hedefi haline gelen binalardan uzaklaşmaktı. Şehrin eteklerinde bazı boş arabalar bekliyordu. Türkiye sınırına yakın Dana bölgesine doğru gittik. Halep'in güney kırsalında yerlerinden edilmiş bir ailenin ev sahipliği yaptığı dağlık bölgedeki bir çadıra sığındık. Onların yanında üç gün kaldık. Daha sonra bir insani yardım kuruluşu bize iki çadır, yatak ve battaniye temin etti. Başka bir yardım kuruluşu da bize yemek yardımında bulundu.”
Ebu Munzer, altmış yılını geçirdiği evi ve şehrine mümkün olan en kısa sürede dönmek istediğini söylese de, “Fakat ülke Esed rejimi tarafından yönetilmediği zaman” diye ekledi.
Ebu Munzer’in çadırının yakınlarında bulunan bir diğer çadırda çocuklarıyla yaşayan Ümmü İbrahim, rejimin saldırıları nedeniyle İdlib’in doğusundaki Tel Tukan’daki köyünden kaçarak buraya sığınan Suriyelilerden biri.
Bir yıl önce köyüne düzenlenen saldırıda eşini kaybeden Ümmü İbrahim, hayatın yükünü tek başına taşıması nedeniyle üzüntüsünü gizlemeden yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Allah’a yaşadığımız bu sıkıntıları gidermesi için dua ediyorum. Bir yardım kuruluşundan gelen gıda yardımının dışında para ve yemeğimiz yok. Ayda bir kez gelen gıda yardımı da bizim için pek yeterli değil. Bu koşullarda, on yaşın altındaki beş çocuğum için kışlık kıyafetler bile bulamıyorum. Çocuklarım eğitim alması gerekirken, geceleri ısınmak için her gün tahta bulmak için dışarı çıkıyor.”
Dana civarındaki Hazra dağına sığınanlardan olan Ebu Memduh ise, “İlk kez 3 yıl önce ailem ve ben Halep'in güney kırsalındaki köyümüzden ayrıldık. Bir koyun sürüsü ile Halep'in batı kırsalındaki Kefr Halep köyüne sığındık. Burada koyunlarımı yetiştiriyorum. Şu anda, dağlık alanda mera yok ve bakım maliyetini azaltmak için sürünün bir kısmını satmayı düşünüyorum” dedi.
Dağların arasında kurulan çadırlar
İdlib kırsalı ile Halep’in batı kırsalından kaçan Suriyeliler için Türkiye sınırı yakınında bulunan dağlar güvenli bir sığınak ve son çareleri haline geldi.
İnsani yardım alanında aktivist olan Samir Hüseyin, Türkiye sınırına yakın bölgelere kurulmuş çadırların daha güvenli bir alanda olmaları nedeniyle yerlerinden edilmiş insanlar için son seçenek olduğunu söyledi.
Samir, evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyeliler için Darat İzza, Hazra, Dana, Deir Hasan, Akrabat, Kefr Lusin, Babiska ve Bab el Hava bölgelerinde 30’a yakın yeni kamp kurulduğunu söyledi.
Aktivist, bu dağlık bölgelere sığınarak çadır kuranların ilk başlarda çok zor koşullarda yaşadığını ancak daha sonra bazı insani yardım kuruluşları tarafından yiyecek ve su gibi temel ihtiyaçlarının karşılandığını da belirtti.
Maarat el-Numan’dan kaçarak, Türkiye sınırı yakındaki kurulan yeni kampa sığınan Ebu Halid dağlık alandaki zor yaşam şartları için şöyle konuştu:
“Bu dağlık alandaki zor koşulları ilk başta dikkate almamıştık. Son zamanlarda aşırı yağışlar nedeniyle kampı sel bastı. Biz de çadırı bu düzlük alanda kurduk. Herhangi bir alt yapı olmadan dağlara ve sokaklara çadır kurulması, içme suyu ve diğer temel ihtiyaçların sağlanması açısından bizlere büyük zorluk oluşturuyor. Çadırımıza yüzlerce metre uzaklıktan suları bidonlarla taşıyoruz. Kayalar nedeniyle bu çok büyük sıkıntı oluyor. Evde kullanmak için bazı kaplar ile yağmur suyu toplamaya başladık. Birçok kuruluşa yol yapımında bize yardımcı olmaları için başvurmuştuk. Finansal maliyetin mevcut olmaması bahanesiyle cevap olumsuz oldu.”
Zor kış koşulları
Kefr Lusin kampındaki Tıp Merkezi’nden sorumlu olan Musab el-Kasım, sıfırın altında 7 dereceye kadar düşen sert soğuk hava dalgasının bastırdığı bir dönemde, binlerce göçmenin aniden Suriye’nin kuzeyine akın ettiğini söyledi.
El-Kasım, soğuk havanın yanı sıra sağlıksız beslenme, eski elbise ve ayakkabılar, çadırların içinde zehirli duman solunumu gibi şartlar yüzünden evlerini terk eden kişilerin çok sık hastalandığını, özellikle de bebek ve çocukların bronşit ve nefes darlığı gibi hastalıklara maruz kaldığını söyledi.
Musab el-Kasım, “Her gün onlarca hasta çocuk kabul ediyoruz. İlk tedavilerini yaparak önleyici ilaçlar veriyoruz. Ancak hasta oranının yükselmesinden ve tedavileri karşılayamayacak olmaktan endişe ediyoruz” dedi.
Yerel aktivistlere göre eldeki son istatistikler, Şam kırsalı, Hama, Dera, Humus, İdlib kırsalı ve Halep’den kaçıp Suriye'nin kuzeyine gelen insanların iki milyonu aştığını gösteriyor. Bunlar farklı sınır bölgelerindeki kamplara dağılıyor. Çok sayıda yerinden edilmiş kişi okullarda, camilerde ve yaşamanın mümkün olmadığı binalarda barınıyor.
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre Suriye’de yaşanan çatışma, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyadaki en büyük mülteci krizine neden oldu. 5.5 milyon Suriyeli ülkeden kaçtı, 6.6 milyondan fazla kişi ise ülke içinde göç etmek zorunda kaldı.
Rejim şiddetini artırdığı askeri operasyonlar kapsamında, Serakib ile Maarat en-Numan şehirlerinin yanı sıra Halep ve Şam'ı birbirine bağlayan M5 karayolunda kontrolü sağladı. İdlib ve Halep’in batı kırsalının büyük bölümlerini de kontrol etmeye çalışıyor.
Bu nedenle yakında zamanda, 700 binden fazla sivil Carcanaz, Maarat en-Numan, Serakib, Afes, Sarmin, Talmenes, Tel Turkan ve İdlib kırsalının yanı sıra Hama kırsalındaki Şahşabo köyü, Kefr Numan köyü, Kefr Halep, Kefr Hamra gibi bölgelerde bulunan evlerini terk etti.



Suriye: Mezze mahallesine iki füze atılmasıyla ilgili soruşturma başlatıldı... İsrail, saldırıyla ilgisini reddetti

Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)
Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)
TT

Suriye: Mezze mahallesine iki füze atılmasıyla ilgili soruşturma başlatıldı... İsrail, saldırıyla ilgisini reddetti

Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)
Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)

İsrailli bir yetkili, Suriye'nin başkenti Şam'ın Mezze ilçesine bağlı Ayn el-Krum bölgesindeki bir binada meydana gelen patlamada İsrail'in herhangi bir rolü olduğunu reddetti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu’nda (Kan) bugün yer alanaçıklamada yetkili, "İsrail'in saldırıyla hiçbir bağlantısı yoktur" dedi.

Dün akşam Şam'ın Mezze semtinde, Ain al-Krum bölgesindeki bir binanın üçüncü katındaki dairede patlama meydana geldi.

Yerel kaynaklar daha önce patlamanın bir insansız hava aracından (İHA) atılan füzeden kaynaklanmış olabileceğini bildirmiş, bazıları ise daireye yerleştirilen patlayıcıdan kaynaklandığını öne sürmüştü. İsrail web sitesine göre saldırının belirli bir kişiyi mi hedef aldığı, yoksa daha geniş bir operasyonun parçası mı olduğu konusunda çelişkili haberler olsa da bölgede soruşturmalar devam ediyor.

Suriye Savunma Bakanlığı'ndan bir kaynak ise Savunma ve İçişleri Bakanlıklarının, dün akşam başkent Şam'ın batısındaki Mezze semtine iki füze atılmasıyla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.

Şam'ın Mezze kentinde bir taksi şoförü (Reuters)Şam'ın Mezze kentinde bir taksi şoförü (Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi, Suriye Arap Haber Ajansı'na (SANA) yaptığı açıklamada, "Başkent Şam, şehrin dış kesimlerinden Mezze semtindeki yerleşim alanlarına ve çevresine fırlatılan iki Katyuşa füzesiyle hain bir saldırıya maruz kaldı. Bu saldırıda çok sayıda sivil yaralandı ve maddi hasar meydana geldi" ifadelerini kullandı.

Medya ve İletişim Dairesi, "Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile iş birliği içinde bu menfur saldırının koşulları hakkında soruşturma başlattı. Gerekli delilleri toplamak, füzelerin yörüngesini ve fırlatma yerlerini belirlemek için çalışıyor ve bu suç eyleminden sorumlu olanları takip etmekten çekinmeyeceğini, başkentin güvenliğini tehlikeye atan ve Suriyelilerin yaşamlarını ve istikrarını hedef alan herkese karşı caydırıcı önlemler alacağını" belirtti.

Suriyeli bir güvenlik kaynağı, Mezze semtindeki patlamaya yol açan askeri eğitim sırasında yaşanan arızaya ilişkin bazı platformlarda dolaşan iddiaların doğruluğunu yalanlarken, Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre bir askeri kaynak yaptığı açıklamada, "Başkent Şam'daki bölgelere yönelik hain saldırı, mobil bir platformdan fırlatılan füzelerle gerçekleştirildi, hedeflemenin arkasındaki taraflar ve hedefleme aracı henüz bilinmiyor" dedi.

Sağlık Bakanlığı Acil Durum ve Ambulans Müdürlüğü, "Mezze'teki patlamada bir kadının orta şiddette yaralandığını ve Şam'daki bir hastaneye kaldırıldığını" bildirdi.

Şam sakinleri, Alman Basın Ajansı'na (DPA) yaptığı açıklamada, "Başkentte üç patlama sesi duyulduğunu ve Mezze semtinde bir binanın bir kısmının çöktüğünü söyledi. Güvenlik güçleri bölgeyi kordon altına aldı."


BM misyonu el Faşir'deki ihlalleri araştıracak

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
TT

BM misyonu el Faşir'deki ihlalleri araştıracak

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)

BM İnsan Hakları Konseyi, dün Sudan'ın el Faşir kentindeki şüpheli insan hakları ihlallerinden sorumlu olan herkesi tespit etmek ve adalete teslim etmek üzere bir bilgi toplama misyonu görevlendirdi.

El Faşir'deki insan hakları durumunu görüşmek üzere toplanan acil oturumun sonunda Konsey, Sudan'daki BM Bağımsız Bilgi Toplama Misyonu'na soruşturma yürütmesi talimatını veren bir karar aldı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre misyonun görevi, bütün taraflarca işlenen tüm uluslararası hukuk ihlallerini belgelemek.

Birleşik Krallık, Almanya, İrlanda, Hollanda ve Norveç'in talebi üzerine toplanan acil oturumun açılışında, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, uluslararası toplumun eylemsizliğini kınayarak, ihlallerin faillerinden hesap sorulacağına söz verdi. Volker Türk, el Faşir'in kuşatma altında olduğunu ve insani yardım görevlilerinin içeri giremediğini belirterek, Sudan'daki savaştan "körükleyip kâr sağlayan" kişi ve kuruluşlara karşı harekete geçilmesi çağrısında bulundu.


BM Güvenlik Konseyi'nde ‘istikrar gücü’ konusunda yaşanan karar çatışması, Gazze anlaşmasını tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi'nde ‘istikrar gücü’ konusunda yaşanan karar çatışması, Gazze anlaşmasını tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)

Gazze'deki ateşkes anlaşması, Moskova'nın ABD'nin Gazze Şeridi'ne istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin karar tasarısına karşı bir tasarıyı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunmasının ardından uluslararası bir çekişme dönemine girdi. Bu karşı tasarı, Arap bakış açısına daha yakın ve Washington'ın müttefiki İsrail'in tutumlarından daha uzak hükümler içeriyor. Yedioth Ahronoth gazetesine göre, ABD’nin kendi tasarısında yaptığı ve İsrail’in tepkisini çeken değişikliklere rağmen bu durum yaşanıyor.

Şarku’l Avsat ile konuşan uzmanlara göre, arabulucuların uzlaşı çağrıları eşliğinde gelen bu adım, BM Güvenlik Konseyi’nde ‘veto’ yetkisine sahip ülkeler arasında bir ‘karar çatışması’ niteliği taşıyor. Şayet uzlaşı sağlanamaz, İsrail’e ayrıcalık tanımayan ve anlaşmanın özünü (İsrail’in çekilmesi ve direnişin silahsızlandırılmasının uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi) boşaltmayan yaklaşımlar geliştirilemezse, Gazze anlaşmasına ve ikinci aşamaya geçişe açık bir tehdit oluşturuyor.

Bu atmosfer içinde, ABD ve bazı ortakları, BM Güvenlik Konseyi’ni, Başkan Donald Trump’ın Gazze Şeridi için ortaya koyduğu barış planını destekleyen Amerikan tasarısını ‘ivedilikle’ kabul etmeye çağırdı. ABD, Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Endonezya, Pakistan, Ürdün ve Türkiye yayımladıkları ortak açıklamada, diğer hususların yanı sıra uluslararası bir istikrar gücü oluşturulmasına yetki veren Amerikan karar tasarısına ‘ortak desteklerini’ ifade ederek, tasarının ‘hızla’ kabul edilmesini umduklarını belirtti.

ABD değişiklikleri

Washington, kendi karar taslağı üzerinde İsrail’in çekincelerine yol açan bir dizi değişiklik yaptı.

Yedioth Ahronoth gazetesinin dün aktardığına göre, yeni taslakta İsrail’in endişe duyduğu en önemli maddeler; Filistinlilerin kendi kaderini tayin etmesine götüren bir sürece dair giriş ifadesinin eklenmesi, yardım dağıtımının denetiminde BM’nin genişletilmiş rolü ve Gazze Şeridi’ni yönetmek üzere kurulması öngörülen geçiş yönetimi otoritesinin yetkilerinin genişletilmesi etrafında yoğunlaşıyor.

Diğer yandan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün yaptıkları telefon görüşmesinde Gazze Şeridi’ndeki gelişmeleri ele aldı. Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre ikili, ‘Şarm eş-Şeyh Barış Anlaşması’nın pekiştirilmesine ve sürecin bunun üzerine inşa edilmesine yönelik çabalara destek konusunda Mısır–Suudi Arabistan koordinasyonunun sürdürülmesinin önemini, anlaşmanın maddelerinin tamamen uygulanmasını sağlayarak ateşkesin kalıcı hale gelmesini ve Gazze halkının insani sıkıntılarının hafifletilmesini’ vurguladı.

Bu görüşmeler, Gazze Şeridi’ne istikrar güçleri konuşlandırılmasına ilişkin BM Güvenlik Konseyi karar tasarısı konusunda ABD ile Rusya arasındaki çekişmelerin sürdüğü bir dönemde gerçekleşti. Söz konusu tasarı, 10 Ekim’de yürürlüğe giren anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş anlamına geliyor.

Rusya’nın önerisi

Rusya perşembe günü, ABD’nin çabalarına meydan okuyarak, BM’de Gazze konusunda kendi hazırladığı bir karar tasarısı önerdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilciliği’nin Güvenlik Konseyi üyelerine gönderdiği bir notta, “Taslağımızın amacı, Güvenlik Konseyi’nin, çatışmaların sürdürülebilir biçimde durdurulmasına yönelik dengeli, kabul edilebilir ve ortak bir yaklaşım benimsemesini sağlamaktır” denildi. Rus tasarısı, BM Genel Sekreteri’nin Gazze’de istikrarı sağlamak üzere uluslararası bir güç için seçenekler belirlemesini talep ediyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında oturan bir çocuk (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında oturan bir çocuk (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, “Moskova'nın hamlesi, Washington'un gücün görev ve yetkilerine ilişkin karar tasarısının aksine” dedi. Washington'un değişmeyen İsrail yanlısı tutumu göz önüne alındığında bunun beklenen bir şey olduğunu belirtti.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Rusya'nın önerisinin ‘Moskova'nın iki şeyi dayatmak için yaptığı nüfuz mücadelesi ve siyasi manevra’ olduğunu düşünüyor. Birincisi, ABD ve İsrail'inkinden farklı olan Arap-Filistin pozisyonunu desteklemek. İkincisi ise Washington'a Moskova'nın çok uzak olmadığı ve bu konunun gelecekteki müzakerelerin bir parçası olabileceği mesajını vermek.

Buna yanıt olarak, ABD'nin BM Daimî Temsilciliği Güvenlik Konseyi'ni Amerikan metnini onaylamaya çağırdı. Reuters'a göre ABD'nin BM Daimî Temsilciliği, ‘tasarı üzerinde aktif müzakereler sürerken şimdi uyuşmazlık yaratma girişimlerinin, Gazze'deki Filistinliler için ciddi ve somut sonuçları olacağını’ vurguladı. ABD'nin BM Daimî Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, “Ateşkes kırılgan… BM Güvenlik Konseyi'ni birleşmeye ve çok ihtiyaç duyulan barışı sağlamak için ilerlemeye çağırıyoruz” denildi.

BM Güvenlik Konseyi kararının kabul edilmesi için en az dokuz olumlu oy ve Rusya, Çin, ABD, Birleşik Krallık veya Fransa'nın veto etmemesi gerekiyor.

ABD, bir hafta önce 15 Güvenlik Konseyi üyesine karar tasarısını resmen sundu ve tasarının bölgesel destek gördüğünü, bu kararın geçiş dönemi yönetim organına ve uluslararası istikrar gücüne iki yıllık yetki vereceğini belirtti.

Karar tasarısı, istikrar gücüne Gazze'yi silahsızlandırmak, sınırlarını güvence altına almak, sivilleri korumak, yardım ulaştırmak ve eğitilmekte olan yeni Filistin polis gücünü desteklemek için ‘gerekli tüm adımları atma’ yetkisi veriyor. Arap tarafının geçen hafta yaptığı açıklamalara göre bu tasarı, özellikle silahsızlandırma konusunda tartışmalı ve bölücü nitelikte.

Reha Ahmed Hasan, Amerikan ve Rus karar taslaklarının oylamaya sunulmadan önce herkesin kabul edebileceği tek bir taslakta birleştirilmesini bekliyor. Hasan, Washington'un konsensüs sağlanmadan taslağı üzerinde ısrar etmesi halinde Moskova'nın veto hakkını kullanmasının beklendiğini ve bunun Gazze anlaşmasını etkileyerek uygulanmasını geciktireceğini belirtti.

Abdulmehdi Mutava, Washington ile bu farklılıkların devam etmesinin anlaşmanın askıya alınmasına yol açabileceğini, ancak anlaşmanın çökmesine yol açmayacağını tahmin ediyor. “Anlaşmanın ilk aşamada askıya alınmasının, çökmesinden daha tehlikeli olduğunu” vurgulayan Mutava, arabulucuların farklılıklar üzerinde daha büyük bir uzlaşma arayışına gireceklerini öne sürüyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında yürüyen bir kız çocuğu (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında yürüyen bir kız çocuğu (AFP)

Rusya ile ABD arasındaki gerginlikler ve bunların yansımaları sürerken, Endonezya Savunma Bakanı Şafri Şemseddin dün yaptığı açıklamada, ‘ülkesinin, savaşın yıkıma uğrattığı Gazze Şeridi'nde planlanan barış gücü operasyonu sırasında sağlık ve yeniden inşa ile ilgili görevleri üstlenmek üzere yaklaşık 20 bin asker eğittiğini’ söyledi.

Endonezya, bu bölgede varlık göstermeye çalışan tek ülke değil. Reuters'ın dün ulaştığı bir belgede, Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanlarının önümüzdeki hafta, 3 bin Filistinli polis memurunu eğitme görevini üstlenmek için bir öneriyi görüşecekleri ve bu polis memurlarını daha sonra Gazze Şeridi'nde görevlendirmek istedikleri belirtildi.