Uluslararası örgütlerden Irak resmi makamlarına 'gösterilerde orantısız güç kullanma' uyarısı

Kadınların Necef’te düzenlediği bir protesto gösterisi (AFP)
Kadınların Necef’te düzenlediği bir protesto gösterisi (AFP)
TT

Uluslararası örgütlerden Irak resmi makamlarına 'gösterilerde orantısız güç kullanma' uyarısı

Kadınların Necef’te düzenlediği bir protesto gösterisi (AFP)
Kadınların Necef’te düzenlediği bir protesto gösterisi (AFP)

Irak resmi makamları, uluslararası örgütler tarafından ‘göstericilere karşı orantısız güç kullanmakta’ ısrarcı olarak ithamö edilmelerine ve kınama mesajlarına rağmen görünen, Bağdat’taki yetkililerin bu açıklamaları göz ardı ettiği. Uzmanlar resmi makamların uyarılara kulaklarını tıkamaya devam etmesi halinde ülkenin orta ve uzun vadede ‘yaptırımlara ve uluslararası tecrite’ maruz kalabileceği uyarısında bulunuyor.
Irak resmi makamlarının gösterici gruplara yönelik orantısız güç kullanmasının son kurbanı Bağdat’ta protestolara katılan Iraklı bir asker oldu.
Irak Yüksek Bağımsız İnsan Hakları Komiserliği dünkü açıklamasında, Fahd Mahmud el-Hazai adlı askerin izin gününde Bağdat’taki El-Hıllani Meydanı’nda protestolara katılımı sonrasında öldürüldüğünü aktardı. Hazai, daha önce DEAŞ ile mücadele sürecinde sahada görev almıştı.
Uluslararası Af Örgütü, Irak ile ilgili yayınladığı son raporunda, “Bağdat resmi makamlarının Tahran hükümetinin yanında yer alarak, çeşitli haksızlıkları protesto eden göstericilerin seslerine kulak vermemeyi seçtiğini ve taleplerini dinlemek yerine ister sokakta ister internet siteleri üzerinden olsun barışçıl yönde eleştiriler yapanları susturmak için acımasız bir baskıya başvurduğunu’ belirtti.
Raporda, Irak ve İran’daki protestolarda yaşanan ölümlere dikkat çekilerek ‘Irak ve İran’ın yetkilerini ölümcül güçten yana kullanmasının, protestolar sırasında yüzlerce kişinin ölümüne neden olduğu’ kaydedildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Müsteşarı David Schenker, Bağdat ziyareti sırasında yaptığı açıklamada siyasi ve ekonomik reform talepleri de dahil olmak üzere demokratik ifade özgürlüğü haklarını kullanan barışçıl protestoculara yönelik devam eden saldırıları kınadı.
ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’nin dünkü açıklamasında ifadelerine yer verilen Schenker, Irak vatandaşlarının temel demokratik hakkı olan barışçıl protesto düzenlemeyi ve ifade özgürlüğünü desteklediğini belirterek, Irak hükümetine ‘suç niteliğindeki bu uygulamalara son verme ve failleri adalete teslim etme’ çağrısında bulundu.
Schenker önceki gün Bağdat’a gerçekleştirdiği ziyarette, Cumhurbaşkanı Berhem Salih, görevinden istifa eden Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi hükümetinden üst düzey yetkililer ve Parlamento Başkanı Muhammed el-Halbusi ile bir araya geldi.Görüşmelerde ikili ilişkiler ve iş birliği ele alındı.
Irak’ın eski Başbakanı İyad Allavi dünkü açıklamasında resmi makamları sert bir dille eleştirdi ve göstericilere yönelik baskınların sürmesi halinde ülkenin iç savaşın eşiğine geleceği uyarısında bulundu.
Allavi, Twitter hesabından paylaştığı mesajda şu ifadeleri kullandı:
“Barışçıl göstericilere karşı beş aydır devam eden şiddet olayları 700 kişinin ölümüne, çok sayıda kişinin de yaralanmasına neden oldu. Onlar ülkeyi iç savaşa sürükleme riskini göze alıyorlar. Baskı, av tüfekleri de dahil olmak üzere tüm silahların kullanımı ile devam ediyor. Uluslararası toplumun Irak hükümetine karşı sessiz kalması utanç vericidir.”
Irak Yüksek Bağımsız İnsan Hakları Komiserliği üyesi Ali el-Beyati, uluslararası ve yerel örgütlerin göstericilere karşı orantısız güç kullanımına yönelik artan tepkilerinin ülkeyi yaptırımlarla karşı karşıya bırakabileceği uyarısında bulundu.
Beyati, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şlunları söyledi:
“Irak uluslararası sistemin bir parçasıdır. Demokrasi ve insan hakları esaslarıyla ilgili anlaşmaları ve standartları vardır. Tüm hak ve özgürlükleri koruyan ve hiçbir şekilde aşılamayacak bir Irak anayasası var. Bunun aksi durumu, uluslararası barış ve güvenlik normlarını ihlaline yol açar ki bu da uluslararası tecrit ve yaptırımları beraberinde getirir. Bir devletin, amacı vatandaşa hizmet etmek ve çıkarlarını korumak olan bir sisteme göre çalışan çeşitli kurumları olmalıdır. Hükümet sınırlarını aştığında, bunu izleyen ve denetleyen kurumlar bulunmalıdır. Yargılayan, hesap soran, sosyal ve ekonomik adaleti sağlayan, nereye bağlı olursa olsun tüm vatandaşlara karşı yaptırım gücü olan kurumlar olmalıdır. Bu yönde ulusal çabaların olmayışı uluslararası çevrelere kapı aralar. Zira bu çevrelerin uluslararası anlaşmalar ve uluslararası kamu düzeniyle ilgili olarak gerekçeleri ve delilleri var. Irak, bölgenin ve dünyanın önemli bir parçasıdır. Ülkedeki istikrarsızlığın dünyaya yansımaları oluyor. Dolayısıyla ülkenin sonsuza dek istikrarsızlığa terk edilmemesi gereklidir.Tıpkı uluslararası toplumun 2014’te DEAŞ savaşında Irak’a yardım için koşması gibi.”
Irak’taki protesto hareketleri ise devam ediyor. Ancak gösterilere katılım giderek azalıyor.
Irak’ın Divaniye kentinde göstericiler, belediye yetkililerine istifa çağrısında bulunarak yolları ulaşıma kapattı. Kentte ayrıca öğrenci protestoları düzenlendi.
Necef’te de yüzlerce kadın protestolara destek için sokağa indi. Necefli kadınlar, Sadr Hareketi’nin protestolara katılan kadınlara yönelik son günlerdeki eleştirilerine tepki gösterdi. Aktivistlerin aktardığına göre kadınlar protestolar sırasında ‘Kadın sesinin üstünde ses yoktur’ sloganı attı.
Basra Operasyonlar Komutanlığı ise başkent Bağdat'ın 550 kilometre güneyindeki şehirde gözaltına alınan protestocuların hepsinin serbest bırakıldığını duyurdu.
Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Basra Operasyonlar Komutanı Kasım Nazzal, “Gözaltına tutulanların hepsi adli emir veya operasyon komutanının emriyle serbest bırakıldı. Basra’da şu anda gözaltında olan herhangi bir barışçıl gösterici yok” dedi.



Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Somut öneriler bekliyoruz. Masada sadece 1701 sayılı karar var

Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
TT

Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Somut öneriler bekliyoruz. Masada sadece 1701 sayılı karar var

Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)

Washington'ın Lübnan'da ateşkes sağlanması için arabuluculuğa yeniden başladığına dair haberler arttı. Buna rağmen Beyrut'taki siyasetçiler, ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein’ın üç hafta önce ülkeden ayrılmasından bu yana dondurulmuş halde olan ABD arabuluculuğunun yeniden başladığıyla ilgili ellerine güvenilir veriler ulaşmadığını açıkladılar.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, şu an olup bitenlerin sadece basında dolaşan haberlerden ibaret olduğunu, ancak kendilerine resmi kanallardan herhangi bir bilgi ulaşmadığını söyledi. Berri, Lübnan'ın üzerine çabaların inşa edilebileceği somut önerilerin sunulmasını beklediğini kaydetti.

Berri, çözüm önerileri konusunda medyada ve siyaset koridorlarında dolaşan haberlerle ilgili yorum yapmaktan kaçındı. 2006 yılındaki Lübnan Savaşı’nı sona erdiren ve Lübnan ordusu ile uluslararası güçler dışında herhangi bir silahlı varlığın bulunmadığı bir sınır bölgesini yürürlüğe koyarak, mevcut savaşı sona erdirme çabalarının merkezinde yer alan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararına atıfla “Masada sadece BMGK kararı ve onun yalnızca Lübnan tarafınca değil, her iki tarafça da uygulanması ve uyulması gereken hükümleri var” dedi.

Almanya ve İngiltere’nin gözlemci ülke olmasına “itiraz”

Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Beyrut'taki Batılı diplomatik kaynaklar, Berri'nin tartışılmakta olan çözümün en önemli maddelerinden birine itiraz ettiğini söylediler. Kaynaklar, Berri'nin 1701 sayılı kararın uygulanmasını izlemek üzere önerilen ve ABD ile Fransa'nın da yer alacağı bir gözlem gücüne Almanya ve İngiltere'nin katılmasına yönelik itirazının aşılması için çaba sarf edildiğini belirttiler.

Ancak görüşmeleri yakından takip eden Lübnanlı kaynaklar, Berri'nin itirazının 1701 sayılı karara alternatif bir mekanizma bulunmasına yönelik olduğunu açıkladılar. Zira Güney Lübnan'da, Lübnan'da konuşlu BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) tarafından yönetilen ve ABD ile Fransa'nın da katılabileceği mevcut bir gözlem gücü zaten var.

Kaynaklar, önerilen çözüm taslağının iki bölüme ayrıldığını, bunlardan ilkinin İsrail, ABD ve Rusya arasında, İsrail'in gelecekte Lübnan'da hareket özgürlüğünü kendisine saklı tuttuğu herhangi bir mekanizmanın kategorik olarak reddedilmesi temelinde ‘Hizbullah'ın yeniden silahlanmasını önleyecek’ garantilere ulaşmak için yabancı aktörlerce verilen garantiler olduğunu belirtti. Diğeri ise Lübnan’ın Litani Nehri'nin güneyinde silahlı unsurlardan arındırılmış bir bölge oluşturulmasını öngören 1701 sayılı kararın uygulanmasına yönelik garantileri.

Berri, basına sızanlar hakkında yorum yapmaktan kaçınırken, belirli garantilerden yalnızca Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ülkelerinin yanı sıra Batılı ülkelerin de katıldığı BMGK’daki ABD-Fransa ortak çağrısı yoluyla ateşkes çabaları sırasında bahsedildiğini belirtti. O dönemde Lübnan'ın bunu kabul etmesi gerektiğini söyleyen Berri, “(Başbakan Necip) Mikati, bunu onayladığını kamuoyuna açıkladı, ancak (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu onayın ardından bunu reddederek herkesi şaşırttı” değerlendirmesinde bulundu.

Berri: İsrail'in başı belada

İsrail'in bugün gerçek bir çıkmazda olduğunu, çünkü askeri hedeflerine ulaşamadığını ve durmaksızın daha fazla katliama ve yıkıma başvurduğunu söyleyen Berri, İsrail'in tekrarlanan saldırılarına rağmen mevzilerini terk etmeyerek İsrail karşısında takdire şayan bir direnç gösteren UNIFIL'in rolüne övgüde bulundu. İsrail'in Lübnan'da yürüttüğü savaşın, dünyanın vicdanını sarsan bir şiddet ve yıkım düzeyine ulaştığını vurgulayan Berri, “Artık sadece insanları öldürmek ve taşları yok etmekten ibaret olan bu savaşa bir son verilmeli” diye konuştu.

Şarku’l Avsat’a konuşan Lübnan Başbakanlığından kaynaklara göre özellikle Başbakan Mikati’nin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)- Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi oturum aralarında gerçekleştirdiği ve ‘Lübnan'ın tutumunun geniş bir şekilde anlaşıldığını gösteren olumlu görüşmeler’ çerçevesinde Lübnanlı liderler, zirvenin başlattığı sürece ve bu sürecin kriz duvarında diplomatik bir delik açılabileceğine inanıyor.

Beyrut, gelecek pazartesi günü Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ve BM Barış Operasyonları'ndan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Jean Pierre Lacroix’i ağırlayacak.

Öte yandan Lübnanlı eski Milletvekili Nohad Machnouk İİT- Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nden çıkan sonuçları övdü. Machnouk, Lübnan Müftüsü Şeyh Abdullatif Deryan ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, “Zirvede Filistin devleti olmadan barış olmayacağını açıklayan Suudi Arabistan'ın rakipsiz bir şekilde bölgesel sahnenin zirvesine yerleştiği açıktır. Dolayısıyla kimse zamanını boşa harcamıyor... Bu karar, zirveye katılan herkes tarafından nihai ve kesin olarak alındı” ifadelerini kullandı.

Machnouk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İşlerin geri dönülmez bir yola girdiği ortada. İsrail, haftalarca ya da aylarca saldırmaya devam edecek. Ancak bu durum, Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ve bölge ülkelerinin, BM Genel Kurulu'nda Filistin devletinin tanınması için ilgili ülkelerin devam eden toplantıları ve blokları aracılığıyla, uluslararası alanda ve Arap dünyasında elinden geleni yapmasına engel değildir.”

Machnouk, çözümün silahların Lübnan ordusuna teslim edilmesi olup olmadığına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, ilk aşamanın silahların devletin kontrolüne girmesi ve savaş ya da barış kararının devletin inisiyatifinde olması olduğunu söyledi. Hizbullah’ın siyasi olarak temsil edildiğini ve devlet içinde milletvekillerinin ve bakanlarının bulunduğunu belirten Machnouk, “Devlet, siyasi olarak, son aylarda ve öncesinde, İsrail’in saldırılarına karşı tutumlarını desteklemekten geri kalmadı. Ancak savunma stratejisi başka bir şey, silahsızlanma ise bambaşka bir şey” şeklinde konuştu.