​Suudi Arabistan’da kadınlar kendi rızalarıyla evlenebilecek mi?

Suudi Arabistan’da kadınların geçen yıl ailelerinden izinsiz evlenmelerini engellemek için 2 bin 250 dava açıldığı kaydedildi (Getty)
Suudi Arabistan’da kadınların geçen yıl ailelerinden izinsiz evlenmelerini engellemek için 2 bin 250 dava açıldığı kaydedildi (Getty)
TT

​Suudi Arabistan’da kadınlar kendi rızalarıyla evlenebilecek mi?

Suudi Arabistan’da kadınların geçen yıl ailelerinden izinsiz evlenmelerini engellemek için 2 bin 250 dava açıldığı kaydedildi (Getty)
Suudi Arabistan’da kadınların geçen yıl ailelerinden izinsiz evlenmelerini engellemek için 2 bin 250 dava açıldığı kaydedildi (Getty)

Suad el-Yala
Ülkede yapılan yeni yasal reformlar sayesinde 24 yaşını dolduran Suudi Arabistanlı kadınlar artık evlenmek için vasilerinin onayını beklemeyecek. Zirâ kadınların kendi rızalarıyla evlenmeleri, Adalet Bakanlığı’nın raporu üzerine Şura Konseyi’nde tartıştığı bir gündem maddesi haline geldi.
Önerinin gündeme gelme sebebi ise ailelerin onayı dışında, kadınların kendi istedikleri erkeklerle evlenmeleri sebebiyle yaşanan gerginlikler.
Zirâ geçen sene gerginlikler sebebiyle 2 bin 500 farklı dava yaşanmış, genç kadınlar aileleri tarafından kabul edilmeyen damat adaylarıyla evlenememişti.
Avukatlar, toplumsal hassasiyet sebebiyle, yargıya ulaşan davaların asıl dava sayısından çok daha az olduğunu belirtiyor.
Bir grup avukat, “Engel Olma” sloganıyla kadınlara bu konudaki davalarında adli yardım sağlama girişimi başlattı. Bu davalardan en kamuoyuna yansıyan en popüleri ise banka müdürü bir kadının yedi yıl boyunca sonuçlanmayan davasıydı. Zirâ kadının kardeşleri, kız kardeşlerinin boş zamanlarında ud çalan bir damat adayıyla dini açıdan denkliği bulunmadığı için evlenmesine izin vermiyordu.
Bazıları ise bu davanın yalnızca ud meselesine dayanmadığını, aynı zamanda gelin ve damat adaylarının ten renklerindeki küçük farklılığa, kabilelerinin aynı olmamasına ya da soy meselesine bağlı olduğu görüşünde.
Nitekim kadınların, kabileleri haricindekilerle evlenmesi ya da ablalarından önce evlenmeleri de engellenen durumlardan.
Damat adayının kadının kazandığı parayı idare etme isteği, entelektüel ve maddi farklılıklar da evliliklere engel teşkil eden sebeplerden.
İstediği kişiyle evlenmek için ailelerinden izin alamayan genç kızlara destek olan aktivistler, son yıllarda sosyal medyada bu konuda çeşitli kampanyalar yürütüyor.

Adalet Bakanlığı: Kızın kendi rızasıyla evlenmesi için 30 gün
Suudi Adalet Bakanlığı, konuyu açtıklarında ailelerinden ret cevabı alan kızların kendi rızalarıyla evlenmelerini sağlayacak birkaç yeni prosedürü açıkladı. Adalet Bakanı Velid es-Samani, konuyla ilgili sıkı talimatları ülkedeki mahkemelere gönderdi.
Evliliğin engellenmesi davalarını düzenleyen kurallar, bu davalara gereken önemin verilmesi ve doğru adımlar atılarak 30 gün içerisinde hızlı bir şekilde neticelendirilmesini öngörüyor. Bu davalara, gelin adaylarının ve anne veya kardeşler gibi ilgili kişilerin icabet etmesi gerekiyor. Damat adaylarının katılımı ise gerekli görülmüyor. Aynı zamanda bu konudaki davaların gerekli olmadığı taktirde ertelenmemesi, erteleme sebebinin beyanı ve bu sürenin 10 günü geçmemesi, bununla birlikte aynı sebepten ertelenmesine izin verilmeyeceği de bu kurallar içerisinde yer alıyor.

Kadının velayeti kendisindedir
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre bu bağlamda Şura Konseyi üyesi İkbal Darenderi’nin Yüksek Yargı Konseyi ile işbirliği içerisinde Adalet Bakanlığına sunduğu yasa tasarısı ön plana çıkıyor. Söz konusu tasarıda, 24 yaşını dolduran kadınların kendi rızalarıyla evlenmelerine izin verilmesi öngörülüyor.
Darenderi’nin önerisinde şu ifadeler geçiyor:
“Kadınların, evlenmelerine engel olunması konusunda dava açma haklarının bulunması veya Adalet Bakanlığının bu konuda son zamanlarda yürüttüğü çabaları, kadınların bu konuda çektikleri sıkıntılara kökten çözüm getirmeyecektir. Nitekim birçok kadın, maddi yetersizlik ve evden çıkmalarının zorluğu ya da ailelerinin buna verecekleri tepkiden korkuları sebebiyle dava açamamaktadır”
İslam Hukukuna göre, yetişkin ve akil baliğ olan herkesin tüm işlerinde bağımsızlığına sahip olduğu gibi kadınlar da ehliyet sahibidir; bu yüzden maddi sözleşmeler gibi önemli sözleşmeleri dahi kendileri idare edebilir. Nikahın da bir sözleşme kabul edilmesi hasebiyle, kadının buna kendi rızasıyla karar vermesi gerekir. Dolayısıyla bu konudaki velayet kendisindedir.  
Mısır, Fas, Tunus, Cezayir gibi bazı Müslüman ülkelerdeki medeni hukuk, gerek evlenmemiş gerekse dul kadınların akil baliğ olmaları durumunda vasisinden bağımsız olarak evlenmesine caiz olarak bakan ve kadının evliliğinde vasisi haricinde vekalet etmesine cevaz veren Hanefi mezhebini baz alıyor.
Evliliğe engel olma vakaları, kadınları adaletsizliğe katlanmak ya da evliliğine hakimin karar vermesi için mahkemeye başvurmak arasında bırakıyor ve akademik dereceleri veya hayattaki başarıları ne olursa olsun kadınları nesilden nesle aktarılan bir eşya haline getiriyor.

Reform tasarısı gelenekçilerin tepkisini çekti
Öte yandan, gelenek ve göreneklerin gözetilmesi, aile içinde yaşça büyüklere danışılması gerektiğini ve bir vasinin onayı olmadan yapılan evliliğin dini açıdan hükümsüz olduğunu düşünenler ise Şura Konseyi’nin yasa tasarısının ardından sosyal medyada tepkilerini gösterdi.
Buna karşılık bazıları ise kadının evliliğini engellemek konusunda “Allah’tan korkulması” gerektiğine değinerek “Dinini, ahlakını beğendiğiniz bir kimse kızınıza talip olursa, o kişiyi kızınızla evlendiriniz. Böyle yapmazsanız fitne ve fesada sebep olursunuz” işaret etti.

İslam Hukukundaki yaklaşımlar
Ebû Hanîfe’nin yaklaşımına göre kadın, nikâh fiilinin faili olduğu için kendi özgür tercihiyle evlenebilir.
Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre veli, nikâhın rükünlerindendir. Veli, kadın adına nikâha taraf olmazsa nikâh sahih olmaz. Kadın nikâhta ne kendini, ne de başkasını temsil edebilir. Velisinden başkasını vekil etmeye de yetkili değildir. Aksi bir durumda nikâh geçersiz olur.
 



Golf sahası yakınında yaşamak, Parkinson riskini artırıyor

Araştırmacılar golf sahasından uzaklaştıkça Parkinson riskinin düştüğünü buldu (Unsplash)
Araştırmacılar golf sahasından uzaklaştıkça Parkinson riskinin düştüğünü buldu (Unsplash)
TT

Golf sahası yakınında yaşamak, Parkinson riskini artırıyor

Araştırmacılar golf sahasından uzaklaştıkça Parkinson riskinin düştüğünü buldu (Unsplash)
Araştırmacılar golf sahasından uzaklaştıkça Parkinson riskinin düştüğünü buldu (Unsplash)

Golf sahasına yakın yaşamakla Parkinson riski arasında bir korelasyon saptandı.

Parkinson hastalığı vücudun bazı bölümlerinde titreme, hareketlerde yavaşlama ve kaslarda sertleşmeyle kendini gösteren nörodejeneratif bir bozukluk. Uzmanlara göre hastalığın gelişiminde hem genetik hem de çevresel faktörler etkili. 

Daha önce yapılan araştırmalarda pestisitlere maruz kalmanın Parkinson riskini artırabileceğine dair sonuçlar elde edilmişti. 

Bilim insanları ABD'deki golf sahalarında yüksek seviyede pestisit kullanılmasından ve bu maddelerin suları kirletme ihtimalinden dolayı sahalara yakın yaşamanın Parkinson riskiyle bağlantısını araştırdı. 

Bulguları hakemli dergi JAMA Network Open'da 8 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada ABD'nin 27 ilçesinde Parkinson tanısı alan 419 ve kontrol grubu görevi gören 5 bin 113 kişinin sağlık verileri incelendi. 

Araştırmacılar uydu görüntüleri ve katılımcıların adres bilgilerinden yararlanarak golf sahasına uzaklıklarını belirledi. 

Ekip ayrıca bölgedeki su hizmetlerinin etrafında golf sahası olup olmadığını da hesaba kattı. 

Bulgular, golf sahasına yaklaşık 1,6 kilometre mesafede yaşayanların, Parkinson'a yakalanma riskinin 10 kilometre veya daha uzakta yaşayanlara kıyasla yüzde 126 daha yüksek olduğunu gösteriyor. 

Golf sahasından 18 mile (yaklaşık 25 kilometre) kadar her 1 millik (yaklaşık 1,6 kilometre) mesafe artışında riskin yüzde 9 azaldığı kaydedildi. 

Araştırmacılar Parkinson'a yakalanma riskinin su kaynaklarının golf sahalarına yakınlığından da etkilendiğini buldu. İçme suyu kaynağı golf sahasına yakın olan kişilerin Parkinson'a yakalanma riski yüzde 92 daha fazla. 

Bulgular golf sahası yakınında yaşamakla Parkinson riskinin artması arasında bir neden-sonuç ilişkisi kurmuyor. Uzmanlar ayrıca Parkinson'a yol açan bütün risk faktörlerinin de hesaba katılmadığını ifade ediyor.

Ancak bilim insanları çalışmada bulunan güçlü bağlantı nedeniyle pestisit kullanımına dikkat çekiyor. Araştırmacılar, golf sahalarındaki pestisit kullanımının yanı sıra bölgedeki yeraltı sularının takip edilmesinin öneminin altını çiziyor.

ABD merkezli Parkinson Vakfı'ndan Dr. Michael Okun, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında şöyle diyor:

Bu golfle ilgili değil; pestisitler, çevre kaynaklı etkiler ve çoğu zaman fark edilmeyen önlenebilir risklerle ilgili. Eğer reaktif tedaviden proaktif önlemeye geçmezsek, bu yük yönetilemez hale gelecek.

Independent Türkçe, MedicalXpress, Newsweek, News Medical, JAMA Network Open